Yalnız Mesajı Göster

Atasözleri Sözlüğü

Eski 10-28-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atasözleri Sözlüğü



V

Vakit nakittir

Bir işin yapılmasında sermaye ve emek ne kadar değerliyse, zaman da o kadar değerlidir Çünkü her iş, bir zaman dilimi içinde gerçekleşir Bir işte kullanılmadan geçirilen zaman bir kayıptır ve bu zamanı bir daha elde etmek mümkün değildir Dolayısıyla zamanın kaybı iş kaybına, iş kaybı da para kaybına yol açar Bu bakımdan zamanın en küçük parçasını bile boşa geçirmemeli, iyi değerlendirmelidir

Vakitsiz öten horozun başını keserler

Her işin olduğu gibi, her sözün de uygun bir yeri ve zamanı vardır Uygun olan bir zamanda söylenmeyen, yerli yersiz ortaya atılan, densizce sarf edilen sözler birilerinin tepkisini çeker; rahatsızlığa neden olur, büyük zarara yol açar

Vakitsiz öten horozdan, ancak onu keserek kurtulan insanlar; yerinde ve zamanında konuşmayan insanı da cezalandırıp susturmakta hiç tereddüt etmezler

Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi

Bir kişinin bağışta bulunabilmesi, iyilik yapabilmesi için varlıklı, zengin ve mal mülk sahibi olması gereklidir Bu varlığa kavuşmuş ailenin evinde ikram ziyadesiyle yapılır, konuklar kusursuzca ağırlanır, ihtiyaç sahiplerine gereken yardım eli uzatılır Buna karşılık yoksulun evinde dert, sıkıntı ve yokluktan başka bir şeye rastlanmaz

Varını veren utanmamış

Kendisinden bir şey isteyene elinde ne varsa onu verebilir kişi Verdiği şey az diye bundan utanmamalıdır; tam aksine bu davranışı soyluca bir davranıştır Çünkü iyiliğin çoğu kadar azı da değerlidir O hâlde küçük ve önemsiz de olsa, kişi verebileceği kadarını vermelidir

Var ne bilsin yok hâlinden

Bk “Tok, acın hâlinden

Varsa (var mı) pulun, herkes kulun; yoksa (yok mu) pulun, dardır yolun (Paran varsa, cümle âlem kulun; paran yoksa, tımarhane yolun)

Varlık, zenginlik, mal-mülk herkesi kendine çeker Bunları kim elinde tutuyorsa, insanlar onun etrafında pervane olur, herkes ona yaklaşır, hizmet eder, saygı gösterir, emrine koşar Yoksul kişide ise ne para pul, ne de mal-mülk vardır Bu sebeple onların yüzüne kimse bakmaz; ömürlerini sıkıntı, darlık ve yokluk içinde geçirirler Hatta kimi zaman çektikleri bu sıkıntılar yüzünden bunalıp deli bile olabilirler

Var varlatır, yok söyletir

Para parayı çeker; varlıklı kişiler, paralarını kullanarak daha çok kazanır, varlıklarına varlık katarlar Bu varlıkları, onlara ayrıca yüksekten atma ve övünme gücü de verir Yoksul kişinin elinden ise sadece sızlanmak, yakınmak ve dert yanmak gelir

Veren eli herkes öper

Cimri olmayan, ona buna yardım elini uzatan, eli açık olan, iyilik yapan kimseyi pek çok kişi sever; ona saygı duyar

Verip pişman olmaktansa, vermeyip düşman olmak yeğdir

Sizden ödünç veya borç istendiğinde (eşya, para) verdiğiniz şey size zamanında ödenmezse, ya da yıpratılarak geri iade edilirse canınız oldukça sıkılır Verdiğinize pişman olursunuz Vermemiş olsaydınız bu sefer karşı taraf size kırılmış olacaktı Görüldüğü gibi her iki durumda da kırgınlık olacak ve dostluk bozulacaktır O hâlde vermeyip dostluğu bozmak daha iyidir Çünkü bu durumda hiç olmazsa malınız ya da paranız sizde kalacaktır

Verirsen doyur, vurursan duyur

Bir yardımda bulunacak, bir iyilik yapacaksanız bu mutlaka bir işe yaramalı; doyurucu ve karşı tarafın ihtiyacını giderici nitelikte olmalıdır Çünkü gelişigüzel, baştan savma, yarı buçuk yapılan yardımlar pek işe yaramaz Bir kavgaya tutuşmadan önce hasmını bu kavgadan haberdar etmek de mertlik gereğidir Ansızın, habersiz saldırmak er kişiye

yakışmaz

Verirsen veresiye, batarsın karasuya

Parasını daha sonra olmak şartıyla kimseye mal verme Yoksa zararlı çıkarsın, hatta batabilirsin de Çünkü veresiye alıp da borçlarını ödemeyenler çok görülmüş, müşterilerin de bu tutumu yüzünden kimi esnaflar ya batmış, ya da batma tehlikesi atlatmışlardır

Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud

Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir Kimine zenginlik, kimine darlık, kimine de ilim verir Eğer Yüce Allah, bir kimseye geniş bir imkân, belirli bir yetenek ve zenginlik nasip etmemişse, kulun yapacağı hiçbir şey yoktur Ne kadar çırpınırsa çırpınsın boşunadır, eline nasibinden fazlası geçmez

Y

Yabancı koyun kenara yatar

Bir yere, çevreye ya da bir topluma yeni gelen kimse, insanlarla hemen ilişki kurup kaynaşamaz; onların arasına giremez, uzakta durur Çünkü yabancılık çeker Oradaki insanlar da huyunu suyunu bilmedikleri bir adamı hemen aralarına almazlar zaten

Yağına kıymayan, çöreğini yavan (yoz, kuru) yer

Bir işten iyi sonuç alınmak isteniyorsa, o iş için lâzım olan şeyler eksiksiz kullanılmalı, gerekli fedakârlık gösterilmelidir Yoksa kişi istediği verimi alamayacak, olumsuz ve kusurlu sonuca evet demek zorunda kalacaktır

Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi hâlini bilse hoş değil mi?

Her mevsim özelliğini açıkça ortaya kor Yaz sıcağından, kış yağmur ve soğuğundan bellidir Bunun gibi kişilerin de kendilerine has özellikleri ve nitelikleri vardır ki, toplumda bu yanları ile tanınırlar O hâlde kişi bu özelliğini saklayıp başkalarını yanıltmamalıdır Ne demişler: “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” Kişiye ancak bu yakışır

Yakın (hayırlı) dost (komşu), hayırsız akrabadan (hısımdan) yeğdir (iyidir)

Sıkıntıya düşen kişi, öncelikle akrabalarından ilgi bekler, yardım ve iyilik umar Ancak bu beklentileri boşa çıkmış, akrabaları yüzüne bakmamışlardır Öte yandan dost ve komşuları onu yalnız bırakmamış, ilgi ve yardımlarını esirgememişlerdir İşte bunun için hayırlı dost, hayırsız akrabadan daha iyidir

Yalancı kim? İşittiğini söyleyen

Yalan, aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen sözdür Eğer kişi, öyle her duyduğunu doğru kabul edip aslını araştırmadan başkasına aktarırsa birilerini yanıltır; kendisi de yalancı konumuna düşer

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış

Yalan söylemeyi huy edinmiş kimselere kolay kolay kimse inanmaz Kişilerin yalancı hakkındaki bu kanıları öyle pekişir ki, yalancının sözleri gerçeği yansıtsa bile onun bu sözlerine kimse inanmaz

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar

Hayatını yalancılık üzerine oturtmuş olan insanlar, kendi yalanlarına destek olacak tedbirleri alırlar; bunun için de gerekli titizliği gösterip masrafa girerler

Yalnız öküz, çifte (boyunduruğa) koşulmaz

Her işin uygun bir yapılma biçimi vardır Dolayısıyla iki kişinin ancak yapacağı bir işi, tek kişi ile yapmaya kalkışmak doğru bir hareket değildir

Yalnız taş duvar olmaz

İnsanlar bir arada yaşamak zorundadırlar Bu zorunluluk bir dayanışmayı, yardımlaşmayı gerekli kılar Nasıl ki tek taşla duvar yapılamazsa, insanlar da tek başlarına tüm işlerinin üstesinden gelemezler Dolayısıyla diğer insanlarla ilişki kurmak, işbölümü yapmak, iş birliğine geçmek durumundadır

Yanlış hesap Bağdat`tan döner

Ortaya çıkan bir yanlışlık çok geç de olsa, ne olursa olsun düzeltilmelidir

Yapı taşı, yapıdan kalmaz

Değerli, elinden iş gelen kimse boşta kalmaz Mutlaka kendisine bir iş bulunur

Yarası olan gocunur

Bir işte sorumlu aranırken kusurlu olan kimse, açığı ortaya çıkacak diye telâşa düşer

Yarım elma, gönül (hatır) alma

Sunulan armağan küçük de olsa, gönül almaya yeter Çünkü önemli olan dostlarımızı unutmadığımızı, hatırladığımızı ortaya koymaktır

Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder

Her işin bir ehli, ustası ya da uzmanı vardır Bir iş, ehline değil de, yarım yamalak bir bilgiye sahip olan kişiye teslim edilirse, o işten iyi sonuç alınamaz Hatta işin tamamen bozulduğu, kötü bir sonuç verdiği bile olur Tecrübesi olmayan, acemi, kusurlu, eksik bir doktorun uyguladığı tedavi insanı ölüme götürebilir Bunun gibi dinin ilkelerini iyi bilmeyen hoca da, insanları yanlış bilgilerle donatıp, onları, dine ters düşen yollara itebilir

Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir

Bk “Bugünkü tavuk

Yaş kesen, baş keser

Ormanı meydana getiren ağaçlar bir memleketin can damarıdır Yeşil tabiat, berrak su, temiz hava, yağmur, cıvıl cıvıl kuşlar, ağaçla birlikte vardır Ağaçsız kalan yer kısa zamanda çöle döner, hayat orada son bulur Öte yandan, ağaç memleket ekonomisine de sayısız katkılarda bulunur Hem ekolojik denge, hem de iktisadi hayat açısından ağacı koruma görevi bir zorunluluktur Bu bakımdan bir ağacı boş yere kesen, insan hayatına kıymış gibi suç işlemiş olur

Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir

Çok güçlü olup da çalışmayan, soylu olup da bir şeyler üretmeyen, tembel tembel oturup onun bunun sırtından geçinen kimselerden; güçsüz olup da çalışan, boş oturmayan ve geçimini sağlamak için uğraşan kimseler daha iyidir

Yatanın, yürüyene borcu var

İhtiyaçlarını gidermek, yaşamak isteyen kişi paraya ihtiyaç duyar Para da ancak çalışmakla elde edilir Tembel tembel oturan, çalışmayan, zamanını boşa geçiren kimse para kazanamaz Para olmayınca da ihtiyaçlarını sağa sola borçlanarak karşılama yoluna gider Doğal olarak borçlandığı kimseler de çalışan, boş durmayan, zamanını değerlendiren kimselerdir

Yatan kurttan, yeler tilki yeğdir

Bk “Yatan aslandan

Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi pek (yavuz) olur

Mizaç itibariyle ılımlı, uysal, kaba ve hırçın olmayan, kolay yola gelen insanlar genellikle çok sabırlı olurlar Bunlar öyle olur olmaz şeye hemen öfkelenmezler, kızmazlar Ancak kimi zaman öyle öfkelenip patlarlar ki yanlarında durulmaz Kendilerinden hiç beklenilmeyen bu tepkinin tek sebebi, sabırlarının artık taşmış olmasıdır Bu bakımdan bu gibi kimselerin yumuşak huylarına aldanıp da gereksiz yere üzerlerine gidilmemelidir

Yavuz at, yemini (yavuz it ününü) kendi artırır

Gayretli, girişken, çalışkan, görevini ihmal etmeyen, üzerine aldığı işi tam yapan kimseler bunun mükâfatını görürler

Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır

Edepsiz, arsız, ahlâksız, şarlatan, öyle kimseler vardır ki bunlar suç işlemekle kalmazlar, işledikleri suçu reddettikleri gibi, bir de bu suçu, zarar verdikleri kimseye yüklemeye ve onu susturmaya çalışırlar

Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı

Anne-baba pek çok emek sarf edip zahmete katlanarak çocuklarını yetiştirip büyütürler Ne var ki, büyüyen bu çocuklar kendilerini bu yaşa getiren anne-babalarını çoğu kez beğenmezler

Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer

1 Yazın o sıcağında durmayan, güneşe aldırmadan çalışıp kazanan, yiyeceğini hazırlayan kişi kışın rahat eder; hiç sıkıntı çekmez 2 Gençlikte çalışıp kazanan, har vurup harman savurmayan, varlık edinen kişi ihtiyarladığında rahat eder; sıkıntı çekmeden hayat sürer

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş

1 Yazın çalışma, kazanma günleridir Bu zamanlarda çalışmayıp keyiflerine bakanlar, gününü gün ederler, kışın zor şartlarında yiyecek bulamazlar; sıkıntıya düşer ve ona buna avuç açarlar 2 Gençliğinde çalışmayıp tembel tembel oturan, eğlenceye dalan, mal-mülk edinmeyen, kazanç sağlamayan kimse ihtiyarlığında ya da hastalığında sıkıntıya düşer; perişan olur

Yazın gölge kovan, kışın karın ovar

Bk “Yazın gölge hoş

Yeğniği yel alır, ağır yerinde kalır

Kişiliksiz, ağırbaşlı olmayan, züppe-hoppa, gayri ciddî, bir sözü diğerini tutmayan, hafif meşrep, zayıf karakterli kimseler bir varlık gösteremezler; bir yerde tutunamadıkları gibi onun bunun oyuncağı da olurlar Ama ağır başlı, tavırlarında ciddî, sözünde duran, kişilikli, ahlâklı kimselere kimse ilişemez; onlar bulundukları yerde kolayca barınırlar, işlerinde başarılı oldukları gibi sevilip sayılırlar da

Yel, kayadan ne koparır (aparır)

Güçsüz, güçlüye etki edemez Sağlam karakterli, kişilik sahibi, onurlu, ciddî kimselere öyle önemsiz etkiler hiçbir şey yapamaz Sağlam bir temele oturmuş işleri de kimi olaylar kolay kolay etkileyip bozamaz

Yemeyenin malını yerler (üstüne bir bardak bu içerler)

Kimi cimri kimseler para ve mallarını biriktirirler ama harcamaya, yemeye bir türlü kıyamazlar Ne var ki, onların kıyıp da faydalanamadığı bu para veya malı sağlıklarında o ya da bu, öldükten sonra ise mirasçıları bir güzel yerler

Yerdeki yüze basılmaz (kimse basmaz)

Ağırbaşlı, nazik, alçakgönüllü, ilişkilerinde ılımlı kimselere kimse hor gözle bakmaz; onları hırpalamaz, ezmeye çalışmaz Bunun yanında felâkete uğramış, yenik düşmüş, muhtaç kimselere de merhametli davranılır

Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir

Kişi neyle uğraşacağını, ne iş yapacağını, hangisinin kendisine uygun geleceğini bilmeli ve ona göre bir seçim yapıp çalışmaya başlamalıdır Aksi takdirde bir işte tutunamayarak, sık sık yer değiştirecek, bundan ötürü de çok zarar görecektir

Yerin kulağı var

Ne kadar saklı tutulursa tutulsun, gizli konuşulan bir şey umulmadık bir yoldan başkalarınca mutlaka duyulur Bu bakımdan elden geldiğince tedbirli olmalı, olur olmaz yerde konuşmamalıdır

Yılana yumuşak diye el sunma

Hiçbir şeyin dış görünüşüne bakarak bir eylemde bulunmamalı kişi Kolay görünen iş çok zor, yumuşak huylu bir kimse çok sert, zararsız gibi görünen bir durum çok tehlikeli olabilir ve zarar görebilir insan

Yılanın başı küçükken ezilmeli

Daha küçükken tehlikeli olacağı, zarar vereceği anlaşılan bir şeyin, düşmanın veya bir durumun önüne hemen geçilmeli; büyümesine izin verilmeden ortadan kaldırılmalıdır

Yıl uğursuzundur

Kimi dönemlerde arsız, yüzsüz, ahlâksız, adaletsiz kimseler el üstünde tutulur Böyle bir zamanda dürüst, namuslu, erdemli kimseler zalimlerin baskısı altında kalırlar

Yırtıcı (alıcı) kuşun ömrü az olur

Ona buna saldıran, zarar veren, onun bunun sırtından geçinen kimselerin düşmanı çok olur Az zamanda, bunlar da düşmanlarının gazabına uğrarlar, hak ettikleri cezayı görürler

Yiğidin malı meydandadır

Yiğit, mert insanlar aynı zamanda cömert olurlar Mallarını herkesin yararlanması için ortaya koyarlar

Yiğidin sözü, demirin kertiği

Yiğit, mert kimseler sözlerinin eridirler Onlar verdikleri sözden geri dönmezler, sözlerini inkâr da etmezler Bu tıpkı bir demir üzerine açılmış çentik gibi meydandadır, kolay kolay yok olmaz

Yiğit arkasından vurulmaz

1 Mert olan alçakça yollara baş vurmaz Düşmanıyla yüz yüze dövüşür, onu arkasından vurmaya çalışmaz 2 Yiğit bir kimsenin yokluğundan haydanılarak arkasından konuşulmaz, dedikodusu yapılmaz, kötülenmez ve iftira atılmaz

Yiğit meydanda belli olur

Atıp tutma, “ben şöyle yaparım, böyle ederim” demek, kişinin yiğit olduğunu göstermez Asıl yiğit iş başında, kavgaya ve mücadeleye tutuştuğunda belli olur

Yiğit yarasına yiğit katlanır

Mert olanların derdinden ancak mert olanlar anlar Öte yandan, bir yiğitten gelen saldırıya da herkes katlanamaz, buna ancak yiğit olanlar dayanabilir

Yiğit yiğide at bağışlar

Yiğit, mert olmasının yanında gözü tok ve cömerttir de Kendisi gibi gözü pek olana her türlü fedakârlığı yapmaktan kaçınmaz En kıymetli varlığını bile kolayca bağışlar

Yoğurdum (ayranım) ekşidir diyen olmaz

Bk “Kimse ayranım

Yoksul âlâ ata binse, selâm almaz

Edinip görmemiş, sonradan bir makama ya da varlığa kavuşmuş olan kimse, etrafa hava atmaya, herkese yukarıdan bakmaya başlar; kimseyi beğenmez olur Hatta selâmı bile insanlardan esirger

Yol bilen kervana katılmaz

Bir işte bilgisi olan, onun nasıl yapılacağını bilen, işinin ehli kimse, çoğunlukla başkalarının yardımına ihtiyaç duymaz; işini kendisi görmeye çalışır

Yolcu yolunda gerek

1 Bir yerden bir yere doğru gitmeye hazırlanan kimse, kimi sebeplerden ötürü oyalanmamalı, zaman geçirmeden yoluna koyulmalıdır 2 Bir amacı gerçekleştirmek için çalışan, gayret sarf eden kimse kimi sebeplere takılıp kalmamalı; vakit kaybetmemeli ve bir an önce hedefine varmalıdır

Yoldan (yol ile) giden yorulmaz

Bir işin yapılmasında tutulacak yol, yöntem ortaya çıkacak sonuç açısından oldukça önemlidir Yapacağı iş için en uygun usulü seçen kimse, işini kolayca yapar, başarılı olur, başına gelecek türlü hâllerden de korunur

Yoldan kal, yoldaştan kalma

Yolculukta insanın başına türlü işler, sıkıntılar, belâlar gelebilir Bunların halledilmesi içinde bir insana gerek duyulur Bu gereklik, yolculukta candan bir arkadaşın önemini büyük kılar Dolayısıyla insan, candan bir yol arkadaşı bulabilmek için

hareketini erteleyebilir

Yol sormakla bulunur

Bir işe kalkışan ama nasıl yapılacağını bilmeyen kişi, takip etmesi gereken yolu bilenlere sorarak öğrenip bulur

Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir

Yola çıkan orada burada oyalanırsa, gideceği yere bir türlü ulaşamaz; borçlu olan da ödemesini aksatır, geciktirir, günü gününe ödemezse hiçbir zaman borçtan yakasını kurtaramaz Bunlar gibi yaptığı işin üzerine yeterince eğilmeyen, uyuşuk davranan, gerekli çalışma ve çabayı göstermeyen, işini zamanında yapmayan kişi, yaptığı işten olumlu bir sonuç alamaz

Yularsız ata binilmez

Nasıl ki yularsız bir at zapt edilip yönlendirilemezse; bir kurala, bir disipline bağlı olmayan iş, kuruluş ya da kişi de idare edilip yönetilemez Dolayısıyla kargaşanın, başıbozukluğun hüküm sürdüğü bir yerde işin başına geçmek doğru değildir

Yumurtasına hor bakan civcivini cılk eder

1 Kişi elinde olan işe gereken önemi vermezse, o işten olumlu bir sonuç alamaz 2 Elinin altındakilerine önem vermeyen, onları iyi eğitmeyen onlardan ne olumlu davranışlar, ne de iyi işler bekleyemez

Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir

Kuşkusuz ki insan yaşadığı yerin verimli olmasını ister Daha da önemlisi o yaşadığı yerde huzur ve mutluluk ister Kişinin başını felâketlerden kurtaramadığı, rahat ve özgür yaşayamadığı yurt ne kadar verimli olursa olsun, kişi için bir anlam ifade etmez

Yuvarlanan taş yosun tutmaz

Sürekli olarak iş değiştiren kimse bir başarı kazanamadığı gibi bir varlık da edinemez

Yuvayı yapan dişi kuştur

Evin dışındaki işler erkekten, içindeki işler de genellikle kadından sorulur Bu bakımdan tertipli, geçinmesini bilen, çekip çeviren, en önemlisi tutumlu olan kadın ailesini huzurlu kılar; evin içine mutluluk getirir

Yürük ata kamçı değmez

Üzerine aldığı işi veya görevi aksatmadan, gerektiği gibi zamanında, en iyi şekilde yapan kişiye kimse bir şey diyemez

Yürük at yemini kendi artırır

Bir işte üstün çaba gösterenler, o ölçüde bir karşılık görürler

Yüzü güzel olanın huyu da güzeldir

Çoğunlukla kabul edilir ki, yüzü güzel olanın içi de güzeldir Bu bakımdan insanın yüzü, içinin aynası olarak görülür Eğer bir insanın yüzü hiç gülmez, asık suratlı olmaya devam ederse, o insanın katı yürekli, hoşgörüsüz, içinin de kötülükle dolu olduğuna hükmedilir Eğer kişi güler yüzlüyse bu takdirde hoşgörülü, samimî, iyi yürekli, içten, duygulu, yumuşak huylu ve temiz olduğuna karar verilir O hâlde denebilir ki, yüzü güzel görünen kişinin huyu da güzeldir

Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur

Bk “Çok söyleme arsız olur

Yüz, yüzden utanır

Bir aracı vasıtasıyla değil de, insanlar karşı karşıya gelince daha kolay uzlaşırlar Çünkü böyle bir durumda herkes niyetini açıkça ortaya koyacak, isteyeceğini doğrudan isteyecek ve bir şeyini gizleyemeyecektir

Z

Zahirenin ambarı sabanın ucundadır

Hangi iş olursa olsun, olumlu sonuç açısından mutlaka yeterli bir emeği, özenli bir çalışmayı gerekli kılar Sözgelimi bir çiftçinin bol ürün alabilmesi için toprağını en iyi şekilde sürmesi, işlemesi ve çok çalışması gerekir

Zahmetsiz rahmet olmaz

Sıkıntı çekmeden, güçlüklere göğsü germeden, yorulup emek vermeden, uğraşıp didişmeden, kimi masraflara da girmeden olumlu, güzel, hoş bir sonuç elde etmek mümkün değildir Unutmayalım ki, Yüce Allah, çalışanları sever; onlara rahmet eder

Zararın neresinden dönülse kârdır

Zarar, bir şeyin ya da bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya kötü sonuçtur Eğer zarar-ziyan devam ediyor ve önü alınamıyorsa, yapılan işi hemen kesmekle daha fazla zarardan kurtulmuş, zarardan kurtulmakla da kâr etmiş olursunuz

Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır

Zengin, varlıklı kişi para ve mal gücüyle pek çok güçlüğü yenip aşar Yoksul ise, parasızlık ve imkânsızlık yüzünden en kolay işleri bile başaramaz; en ufak engel karşısında bile şaşırıp kalır

Zenginin malı, züğürdün çenesi yorar

Yoksul, züğürt kimseler çoklukla birinin zenginliğinden, malından ve parasından, kazancından, hatta yiyip içmesinden, gezip tozmasından söz ederler Oysa böylesi bir konuşma son derece gereksiz ve yersizdir; ayrıca ellerine bir şey geçmediği gibi dedikoduya da bulaşmış ve yanlış bir iş yapmış olurlar

Zırva tevil götürmez

Saçma sapan, boş, anlamsız olan bir düşünceyi açıklamaya, yorumlamaya, savunmaya ve haklı göstermeye kalkışmak son derece yanlıştır

Zora dağlar dayanmaz

Gücü, kuvveti elinde bulunduran ve zor kullanan kimseler pek çok kimseye boyun eğdirirler; öyle ki büyük güçleri bile yener, istediklerini yaptırırlar

Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar

Zorbaların, zalimlerin bulundukları yerde baskı, zulüm ve haksızlık hüküm sürer Dolayısıyla böyle bir yerde Yüce Allah`ın buyrukları çiğnenmiş, ortadan kaldırılmış demektir

Zorla güzellik olmaz

İnsanların yapıları bir değildir Bu bakımdan beğenme, hoşlanma duyguları da farklı farklıdır Dolayısıyla bir kişiye beğenmediği bir şeyi zorla beğendirmeye çalışmak yanlış bir yola girmek demektir

Zor oyunu bozar

1 Zor kullanılarak işlemekte olan bir düzen bozulup durdurulabilir ya da istenen yöne çevrilebilir 2 Bir oyun veya hile, güç kullanılarak kestirme yoldan boşa çıkarılabilir, işlemez kılınabilir

Zurnada peşrev olmaz (ne çıkarsa bahtına)

Rast gele yapılan plânsız, programsız işlerde yöntem, kural aranmaz; işin sonucu da kestirilemez

Züğürtlük zâdeliği bozar

Zengin, varlıklı ve soylu kimseler yoksullaşıp parasız pulsuz kalınca zamanla soyluluklarını da yitirirler

Alıntı Yaparak Cevapla