|
Prof. Dr. Sinsi
|
Fabl (Öykünce)
Fabl Örnekleri
ARSLANLA FARE
Herkese saygı göstermeli elden geldikçe
Umulmadık kimselerden fayda görür insan
İşte bu, gerçeği anlatan bir hikaye,
Daha nice bin hikaye arasından
Pençesi dibinde bir arslanın,
Dalgınlıkla bir fare çıkıverdi
Bu fırsatı kullanmadı sultanı ormanın,
Fareye dokunmayıp bir büyüklük gösterdi
Bu iyiliği boşa gitti sanmayın;
Kimin aklına gelir ki bir an,
Fareye işi düşer arslanın?
Ama o da bir gün dışarı çıktı ormandan;
Gitti tutuldu bir ağa
Ne çırpınma, ne kükreme … Kâr etmez tuzağa
Bay fare koştu; dişiyle arslanın ağını,
Öyle bir kemirdi ki ağ söküldü nihayet
Sabırla zamanın yaptığını;
Ne kuvvet yapabilir, ne şiddet
“İyilik eden iyilik bulur ”
“Hizmet et benim için, hizmet edeyim senin için ”
“İyilik iki baştan olur ”
ŞAHİN İLE HOROZ
Şahin, tatlı bir daire çizerek süzüldü, yüzyıllık çınar ağacının dalına kondu Gerçi kendisini hafif hafif esen rüzgarın kollarına bırakmıştı ama; yine de yorulmuştu inerken Bir süre konduğu dalda soluklandı, üzerindeki tozları silkeledi ve "Biraz kestireyim " diyerek iyice yayıldı
Tam bu sırada bir ses duydu Horozun biri bağırtıyla kaçıyordu Çınarın altına geldiğinde soluk soluğa kalmıştı Dönüp arkasına baktı, kimsenin gelmediğini görünce rahatladı
Horozun kaçışını izlemiş olan şahin:
- Hah hah hah hah, diye gülmüştü
Horoz, "O da kim?" diye çevresine bakınırken, şahin yukarıdan seslendi:
- Benim, dostum, ben, şahin, başını yukarı kaldır
Horoz, sesin geldiği yöne kaldırdı başını, şahini gördü
Şahin hâlâ gülüyordu:
- Ne oldu, kimden kaçıyordun öyle?
- Tabii gülersin, dedi horoz, sana göre bir şey yok
- Kim kovalıyordu seni?
Horoz:
- Sahibim, dedi, kim olacak, ilerideki çiftlikte yaşıyorum
- Size şaşıyorum, dedi şahin, sahipleriniz, henüz yumurtadan yeni çıkmış bir yavruyken özenle besleyip büyütüyorlar, sizler için güzel evcikler yapıyorlar, kümeslerde bir eliniz darıda bir eliniz arpada yaşayıp gidiyorsunuz, yine de size yaranamıyorlar… Yahu, kendisine bu kadar yararı dokunan insanlardan kaçılır mı?
Horoz, şahinin küçümseyici sözlerini dinledikten sonra:
- Sen, dedi, bir şahini tavada kızarırken veya şişe geçmiş közde pişerken gördün mü hiç?
- Yook, dedi şahin laubali bir tutumla, ne olacak?
- Ben, dedi horoz; çok horozlar, tavuklar gördüm sahibim pişirirken, ona nasıl güvenebilirim?
TAVŞAN İLE KAMLUMBAĞA
Tavşan ikide bir böbürleniyor:
-Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş Sonunda kaplumbağa dayanamamış:
-İstersen yarışalım, demiş
Koşuya başlamışlar Tavşan epeyce yol aldıktan sonra, "Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?" diye düşünmüş
-Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş Uyuyakalmış
Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış
Tavşan bir ara gözünü açmış Bir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymiş Hemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş
Böylece tavşan yarışı kaybetmiş Aldırış etmemenin cezasını çekmiş Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı kazanmış
ZALİM ASLAN
Vaktiyle ormanın birinde, canavar mı canavar bir aslan varmış Çok kan döker, canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmış O yaşadığı sürece, hiçbir hayvan rahat yüzü görmemiş Bütün hayvanlar ondan nefret eder, ölümünü beklermiş
Bu zalim aslan sonunda yaşlanmış Gücü kuvveti kalmamış Ağzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuş Hiçbir hayvan ona yardım etmiyor ve onunla konuşmuyormuş Hayvanlar bir gün oturup karar almışlar; "Gelin hep beraber, bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı iyice bir dövelim Yaptıklarının cezasını, az da olsa görmüş olsun böylece "
Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmış İyice bir dövmüşler onu Birisi boynuz vuruyor, diğeri çifte atıyor, bir başkası ısırıyormuş Böylece; yaman bir öc almışlar aslandan
KEÇİ CAN PAZARINDA
Keçiciğin aklı bir karış havada ya, sürüsünü bir yana bırakmış, bir başına otlaya otlaya çekipgitmiş Hain koca kurt, kaçırır mı; hemen görmüş keçiciği:
“Heh, işte ağzıma lâyık bir lokma Yaşasın!” demiş
Keçicik, bakmış can pazarı Hiç kurtuluş murtuluş yok:
“Eh, n’apalım, demek kaderimizde sana yem olmak varmış kurt ” demiş “Madem ölüm ka-
pıya geldi, bari bana biraz kaval çal ki, neşeleneyim, kendimi unutup öyle öleyim ”Kurt, “Son isteği zavallının… “demiş, bulmuşbir kaval, füyt füüyt çalmaya başlamış Kurtçalmış, keçicik, oynamış Derken ötelerden kaval sesini alan köpekler koşturmuşlar; gelmişler, kurdu önlerine düşürüp bir güzel kovalamışlar Kaçmadan önce, kurt, durumu anlayıpoyuna geldiğini sezinlemiş:
“Suç sende değil bende Neme gerekti benim kaval çalmak, neme gerekti bana köçekli kur-
ban!” demiş
Zamansız bir işe kalkışmanın sonu budur Ölçmeli, biçmeli adımınıona göre atmalı Tersi oldu mu, işte böyle Dİmyat’a pirince giderken evdeki bulgurundan olur
(Aisopos, Ezop Masalları, Tarık DursunK Mayıs 1981 )
|