10-28-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Atasözlerinde Söz Sanatları
ATASÖZLERİNDE SÖZ SANATLARI:
Atasözlerinde ustaca bir üslup, büyüleyici ve inandırıcı bir anlatım özelliği vardır Yüzyıllardan beri kullanıldıkları, her gün işitildikleri halde tazeliklerini kaybetmeyen bu sözlerde çeşitli anlatış yolları, çeşitli söz ve anlam sanatları görülür
Örnekler:
BEYİT
Gülme komşuna - Gelir başına
Sakla samanı - Gelir zamanı
Açtırma kutuyu - Söyletme kötüye
Güvenme varlığa - Düşersin darlığa
Güzellik on - Dokuzu don
Hayır dile komşuna - Hayır gele başına
Mart kapıdan baktırır - Kazma kürek yaktırır
Ağlarsa anam ağlar - Başkası yalan ağlar
Oduncu gözü amçada - Dilenci gözü çömçede
Bağa bak üzüm olsun - Yemeye yüzün olsun
Gelin altın taht getirmiş - Çıkmış kendisi oturmuş
DİZE:
Çocuktan al haberi
Kimse bilmez kim kazana kim yiye
Kendi düşen ağlamaz
Dinsitin hakkından imansız gelir
Bey ardından çomak çalan çok olur
Dilsizin dilinden anası anlar
Çok naz aşık usandırır
Etme bulma dünyası
SECÎ:
Dertsiz baş mezarda taş
Dervişin fikri ne ise zikri odur
Kar eden az etmez
Atta karın yiğitte burun
İt ulur birbirini bulur
Müft olsun da zift olsun
Güvenme dostuna saman doldurur postuna
Emmim, dayım hepsinden aldım payım
Emmim, dayım, kesem, elimi soksam yesem
TEVZİYE:
Sarmısak da acı amma evde lazım bir dişi
KİNAYE:
Can boğazdan gelir
Balık baştan kokar
Davul dengi dengine diye çalar
ALLİTERASYON:
Akça akıl öğretir
Kaynayan kazan kapak tutmaz
Tarlayı taşlı yerden kızı kardeşli yerden
Başına gelen başmakçıdır
Al giyen aldanmaz
Aşını, eşini, işini bil
Kardeşten karın yakın
Kızını dövmeyen dizini döver
CİNAS:
Dilim seni dilim dilim dileyim
Yerine düşmeyen gelin yerine yerine eskir
Aç ile eceli gelen söyleşir
Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır
Bal bol yiyen bel bel bakar
Hasta yatan ölmez eceli yeten ölür
Köpekle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir
EĞRETİLEME (İSTİARE):
Ağaç yaşken eğilir
Ölmüş koyun kurttan korkmaz
Delikli taş yerde kalmaz
Koça boynuzu yük değil
Domuzdan toklu doğmaz
Dikensiz gül olmaz
Et tırnaktan ayrılmaz
Erkek sel, kadın göl
Gön yufka yerinden deliriz
Çoban armağanı çam sakızı
Çay geçerken at değiştirilmez
MECÂZ-I MÜRSEL:
Bir çiçekle yar olmaz
Borçlunun dili kısa gerek
Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar
Hamama giren terler
Ağız yer yüz utanır
İki el bir baş içindir
Kefenin cebi yok
Kendi düşen ağlamaz
Sağ baş yastık istemez
Hasta ol benim için, öleyim senin için
TEZAT:
Ak akçe kara gün içindir
Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun
Yaz yalan kış gerçek
Zengin arabasını dağdan aşırır, zügürt düzovada yolunu şaşırır
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz
İstediğini söyleyen istemediğini işitir
Güvenme varlığa düşersin darlığa
İHAM-I TEZAT:
öksüzün karnına vurmuşlar, vay arkam demiş
AKİS:
Buldum bilemedim, bildim bulamadım
Sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz
Üzüm üzüme baka baka kararı
İSTİFHAM:
Bağduy ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?
El mi yaman, bey mi yaman?
Erkek aslan aslan da, dişi aslan aslan değil mi?
Kabahat ölende mi öldürende mi?
Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?
Yenice eleğim, seni nerelere asayım?
ŞEBH-İ İŞTİKAK:
Geç olsun da güç olmasın
İtle dalaşmaktan, çalıyı dolaşmak yeğdir
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde
Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür
ZEF ve NEŞİR:
Yaman komşu, yaman avrat, yaman at Birinden kaç, birini boşa, birini sat
|
|
|