Prof. Dr. Sinsi
|
Şehitlerle İlgili Sözler
MİNİK BİR YÜREKTEN BABAYA MEKTUP
Yine seni özledim Yine aklım karıştı baba Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana
Bugün benim doğum günüm Şimdi sekiz yaşımdayım büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba Önlük bana çok yakıştı Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum ama sen göremedin üzgünüm çok üzgünüm baba  Karlı bir kış günüydü seni bir tabutun içine koymuşlardı Yine çok yakışıklıydın Derin bir uykuya dalmıştın Çağırdım defalarca seslendim sana,cevap vermedin küstüm sonra Hani söz vermiştin Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında Hava çok soğuktu ama babannem ağlarken ''oooyyy ciğerim yanıyor'' diyordu
İnsanın ciğeri nasıl yanar baba?
Çok büyük bir kalabalık vardı Herkes ama herkes ağlıyordu Hep bir ağızdan ''ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ'' diyorlardı Sen şehitsen ölmüş olamazsın
Ölmediysen nerdesin baba?
Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu Sen onu hep göklerde görmek isterdin ''Kutsal sevdam bayrağım'' derdin ya hani Nedense biraz da kıskandım o zaman seni Affet baba Peki neden anlamıyorum hala
Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü?
Çok karıştı aklım baba Vatanı kim bölmek ister ki Bu büyük günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep ''benim dedem Çanakkale’de şehit oldu vatanı kurtarmak için'' derdi ya  O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Hani okula gidince her şeyi öğrenecektim Bunları neden öğretmiyorlar baba? Bildiğim tek şey var
O da sen yoksun yanımda
Annem çok özlüyor seni biliyorum Babanla gurur duyuyorum diyor İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?
Peki gurur senin yerine kardeşimi koklar mı? Beni maça götürür mü acaba?
Biliyor musun baba,benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla Hem duman da çıkmıyor Ama içimde bir yer var Seni her düşündüğümde orası çok acıyor,sızlıyor,sanki kopacakmış gibi oluyor Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba
Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der?
Gel de anlat bana Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba     
DÜN YİNE ŞEHİDİME AĞLADIM
Dün yine toprağa gencecik fidanların kanı düşmüştü ! Anaların bağırları yanarken, yine vatan sağolsundu  Dün kan toprağa düşerken yine gözlerden yaşlar süzüldü, yine katillere lanetler okundu, beddualar edildi  Anaların ve gelinlerin yüreklerinde ise sızıdan da öte bir şey vardı  Evet, onların yürekleri kanamıştı  kahpe kurşun Civanmertleri şehit ederken, analarının yüreklerinde de görünmeyen kanlar akıtmıştı  Artık anacığın oğlu yoktu zahirde  Hayır -hayır;
Yok olan şehitler değildi aslında  onlar ölmediler şehadet şerbetini içip canları karşılığında Rabb’ lerinden cenneti satın aldılar  Ve geride kalanlar  Analar, babalar, yavrucuklar, şehidine döktükleri gözyaşları  
O, Bayrak inmesin, ezan susmasın, vatan bölünmesin diye kurban olmuşdu bu vatana ama devletin ileri gelenleri, o'nu çoktan unutmuştu bile  Uğurlanırken bile sessiz -sessiz ve kimsesiz uğurlanıyordu  
Şimdi ayrılık vakti geldi;ve sen gidiyorsun şehidim  Senin için düzenlenen son görevde sade bir törenle gidiyorsun  Yolcu edenlere bir bak! görüyormusun? üç-beş Rütbeli komutanın, sevenlerin, eşin ,dostun Ve   Annen ! kimleri bekliyordun ki? Vatan- vatan deyip canını verdin;oysa bu ülkenin ileri gelenleri burada bile çiftte standart uyguluyor ve seni görmezlikten geliyor,önemsemiyorlar şehidim !çünkü sen "jandarma er" din onun güzünde… Rabbim "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz bilakis onlar diridirler" ayeti kerimesiyle yücelttiği makamı, Devletin ileri gelenleri küçümsüyor ve anmıyor bile şehidim ! onlar şimdi rütbe uğurluyorlar  hani birlikte düşmüştünüz ya bu toprağa, hani birlikte koruyordunuz ya vatanı  Şehit yoldaşın rütbeliydi şehidim  Belki de son yolculuğuna layık değillerdi de; nasip olamadı seni uğurlamak onlara  
Rütbeli şehidimize güller atıyorlar ,Sözde büyükler son derece soğuk ve taş gibi kaskatı duruyorlar  Siz ilgili kişiler ! sizler bilemezsiniz bir oğlu toprağa vermenin ne demek olduğunu Ve bir annenin yüreğinin taa derinliklerindeki acısını Size göre parsel -parsel sattığınız vatan sağolsun(!) bir yiğit toprağa düşer yerine bir başka yiğit gelir  Sahi siz hiç kanayan yüreğinizi sarsın diye soğuk bir çerçeveli camın içindeki Şehidin resmini öptünüz mü ?
Ya bir bayrağa sarılı tabutu, yada sonrasında kara toprağı kucaklayıp ta; yavrum-yavrum diyerek, avundunuz mu ? Efendiler! Onlar birer yiğittiler  Can'dan, kan'dan bahsediyorum ! şehit olmak herkese nasip olmaz amenna; ama bu gidişe "dur !"demeli  Bu düzen böyle gitmemeli  Yürekler kanıyor,akan kan'dan giden can'dan bahsediyorum!!!Artık Anadolu çocukları ölmesin, artık onların analarını ağlatmayın,yüreklerini kanatmayın!!!
Durdurun bu alçakça ve kahpece saldıran hainleri, işbirlikçileri, artık kesin çözüm arayın,terör belasını güzel yurdum, cennet vatanımdan def edin,yoksa Anadolu insanının,anaların dayanma gücü kalmadı, "yeter artık dur!" deme zamanı geldi, geçiyor   
BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti Okudum, okudukça büyük dersler aldım Tekrar okudum Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu  Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi
Pekala, dedim Aldım baktım, sütlü çay  
Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
Evet, dedim Evet ne kadar güzel
İşte onun çobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim
Fakat bu sırada düşünüyorum Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi "
Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür
Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı göstereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu
Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin Yine Türklerde bırak Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur
"Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Çantayı al, sandığa koy Ben sana vaktiyle anlatmış idim , bu dünya böyledir
Fakat sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız zaman ister
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
ŞEHİDE SESLENİŞ
Aylardır uyku nedir bilmez bu gözler oğul,
Bir günlükmüş , meğer söylenen sözler,
Bir günlükmüş, ardından toplanan kalabalık,
Bir namazlıkmış meğer saltanatın…
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin…
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin…
Aylardır konuşmaz olmuş, susmuş bu dil oğul,
Nice ana kuzusu şehit oldu, senden sonra,
Nice yürekler yandı, nice ocaklar,
Yine yanan yalnız biz olduk oğul,
Bizse unutulduk…
Şükür ki şehitsin, şükür ki cennettesin…
Tesellim bu oğul, bulutların üstündesin…
ŞEHİDİN BULDUKLARI
Karşımda herc-ü merc yığınlar
Nelere gebe bilinmez yarınlar
Bugün şen şakrak yarın üzüntülü
Rahmet bu gaybın üstü örtülü
Dün dağlarda eşkıya peşinde
Bugün kalmamış eser neşesinde
Binmiş dört inanmışın omzuna
Cevap veriyor meleklerin sorusuna
Sorular ne olursa olsun korkmuyor
Meleklerin yerine geçmiş o soruyor
Siz Münker-Nekir ben ölmedim ki
Ölüm denilen şey nedir ki sanki
Her şeyi görmek görünmemekse
Bin defa ölürüm Allah ömür verse
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kızkardeşimin gelinligi, şehidimin son örtusü
Işık lşık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder  
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı  
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beyen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!
|