Yalnız Mesajı Göster

Tövbe Neden Lüzumludur?

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tövbe Neden Lüzumludur?



Tövbe Edenin Yapacağı Vazifeler Nelerdir?

Farz ibadetlerini yapacak,

Mürşidin himmeti ile haramlardan kaçacak,

Büyük günahları işlememeye çalışacak

Bulunduğu yerde sohbet, hatme yapılıyorsa imkan nisbetinde (hiç olmazsa haftada bir defa) devam etmeye çalışacak,

Arkadaşlarını tövbe etmiş olanlardan seçmeye çalışacak,

Mürşidinin ziyaretini terketmeyecek (nasıl bir hasta, uzun tedavi gerektiren bir hastalığını tedavi ettirmek için muntazam aralıklarla doktora tedavi ve kontrole gidiyorsa, o da mürşidini kendine tedavi edecek manevi bir doktor olarak bilecek)

Tövbe edenlerin vazifeleri bundan ibarettir

Bazı kimselerin kalbini Allah'ın sevgisi doldurunca, zikir yapmak isterler Zikir yapmak arzusu duyupta vakti de müsait olanlar Mürşidine veya vekiline müracaat ederek onların tarifine göre hareket edecekler Kendisi istemedikçe kimseye zikir tesbihi verilmez

Bir Kimse Tevbesinin Kabul Olduğunu Biebilir mi?

Evet Tövbenin kabul edilmiş olduğuna dair alametler vardır Tövbe edenin hali derhal değişir Günahları terketmiştir Ahlakı da değişmeye başlar ibadetlerden hoşlanmaya başlar Haram Şeylerden nefret etmeye başlar Kendisinde bu değişiklikleri görmeye başlayana müjdeler olsun

Tövbesinde Duramayanlar Ne Yapmalı?

Eski arkadaşlarından ayrılmaya çalışmalı

Kul hakkı varsa, helalleşmeye çalışmalı,

Mürşit yanında yeniden tövbe etmeli, içinden,

yalvararak, şuurlu olarak tövbe etmeli Tövbe yaptığı gece kendisine verilen tövbe talimatını muhakkak yapmalı, tövbe gecesinin talimatı yapılmazsa Mürşidin yardımı ona gelemez, tövbesinde duramaz

Tövbe eden, günahından dolayı kendini kusurlu, suçlu görmemelidir Günahının suçunu, kaderimi Allah böyle yazmış diyerek kadere ve Allah'a yüklemeye çalışmamalıdır Adem Aleyhisselam, cennette yasaklanan meyveyi yiyince tövbe etti ve günahını nefsinden bildi Allah da tövbesini kabul etti Fakat şeytan kendi nefsini çok beğendiği için nefsinde bir suç görmedi Suçunu kaderinin üzerine ve dolayısı ile Allah'a yüklemek istedi Tövbesi kabul olunmadı, nefsini çok beğenmek, kusursuz görmek kibre ve ebedi lanete uğramasına sebeb oldu

Tövbe eden, kendisini aciz bir kimse olduğunu kabul edipte Mürşit vasıtası ile Allah'a elini açıp tövbe etse kabul olur

Bir defa tövbe edipte, tövbesinde duramayana artık tövbe kapısı kapanmış değildir Tövbesinde durabilinceye kadar sayısız tövbeler yapmak hakkına sahiptir

Hadis: "Istihfar eden kişi, birgünde yetmiş kere tövbe ederek tövbesini bozsa ve günah işlese o günah onun üzerine payidar (devamlı kalıcı) değildir" Hadis: 'Tövbe etmek istedikleri halde, tövbe edemeyenler helak oldular"

Hadis: "Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederimki, siz günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi giderir, yerinize günahkar bir kavmi getirirde onlar mağfiret (affolunmak) dilerler Allah da onları mağfiret eder"

Bir gün Hazreti Ali (Kerramallahu Veche hu) nin huzuruna birisi gelip sordu:

Ya Ali, ben bir günah işledim, Ne yapayım?

-Tövbe et buyurdu

Tövbe ettim, ama tövbemi bozdum

Yine tövbe et buyurdu

Ne zamana kadar tövbe edeyim?

Şeytan yenilinceye kadar buyurdular

Süleyman Peygamber Aleyhisselamın Asaf adındaki bir veziri bir günah işledi, tövbe etti Yine tövbe etti Böylece tövbesinde duramadığı için 70 kere tövbe etti ve tövbesini bozdu

En sonunda, gitti boynuna bir demir takdirdi Süleyman Aleyhisselam' ın huzurunada demirli girerek çıkardı Bir gün Cebrail Aleyhisselam geldi Hak Teala Hazretlerinden Süleyman Aleyhisselama selam getirdi Dedi ki:

- Hak Teala sana Selam eder, buyurur ki: Asaf kuluma boynundan o demiri çıkarmasını söylesin Zira, Benim tövbe eden kullarıma karşı rahmetim çoktur, yine tövbe etsin, günahlarını affediyorumDemek ki insan tövbesinde durabilinceye kadar sayısız defa tövbe etmek hakkına sahiptir

Tövbe Edenler Tövbesinde Durabilmek İçin Ne Yapmalı?

Mürşidin ziyaretini terk etmemeli Haftada ayda veya birkaç ayda bir ziyaretine gitmelidir

Arkadaşlarını tövbe etmiş olanlardan seçmeli Hadis: "insan dostunun dinindendir Binaenaleyh, dost edineceği kimseye dikkat etsin"

(Riyazü's Salih'in, Cilt:1, Sahife 398)

Sohbetlere, hatmelere devam etmeli, Hiç olmazsa haftada bir defa gitmelidir

Rabıtasını, akşam namazından sonra mümkün olduğu kadar muhakkak yapmaya çalışmalı

Kendi arzusu ile teşbih aldığı halde çekemiyecek olursa, kendiliğinden terketmeyip durumunu Mürşidine arzetmeli, onun dediğini yapmalı

MÜRŞİTLERİN (Durumları Hakkında) Peygamberimiz (SAV) in sünneti, Kur'an-ı Kerim buyurduklarını takip eden "Sufiyyun" yolu İslamiyetle beraber başlamıştır Zamanımıza kadar devam etmiştir, Bu yol, Allah'a ibadetin korkudan değil de sevgiden yapılmasını prensip edilmiştir Bu yolun ilk yolcuları, Ebu Bekir (RA), AH (RA) Sel-man-ı Fahrisi (RA) ve diğer bazı kıymetli sahabeler (Radiyallahu Anhum) dir Bu kıymetli ve çok büyük sahabeyi Kiram Peygamberimizin çok kıymetli arkadaşları - koruyucuları bu yolun ilk talimatını bizzat Peygamberimiz (SAV) den almışlardır Bu talimat, bu yolu arzulayanlara nakledilmiş zamanımıza kadar böylece kalbden kalbe bu manevi yolun talimatı devam ede gelmiştir Bu yolun yolcuları, dinde verilmiş müsadelerden ziyade en efdal (Allah katında en kıymetli olanı tercih ederler Bütün dünya ve ahiret işlerinde hepsi "sünnet" dediğimiz, Peygamberimiz (SAV) in hareketlerini adetlerini, ahlakını taklit ve tatbik etmişlerdir Hepside evvela Kur'an-ı rehber edinmişler ve din ilimlerine çok büyük önem vermişlerdir Bilinen bütün Mürşitler yetişme çağlarında başka bir mürşidin elini öpmüş ona imkan nisbeti bedenen ruhan hizmet etmişler ve zamanı gelipte manevi olgunluğa kavuşunca izin verilmiş kimselerdir Bu izin, Mürşidin kendi arzusuna bağlı değildir Allah tarafından verilen manevi bir işarettir Zaten Allah tarafından verilmiş bir işaretle izin verilmeyen kimse Allah'ın memuru olamaz Allah'ın izin vermediği kimsenin, başkalarına-da manevi bir faydası olamaz Hakiki izin sahibinin yardımcıs» Allah olduğu için ondan istifade edilir Allah ancak kendi izin verdiklerine yardım eder Allah'ın memurlarıda yetişme, akıl, firaset, takva derecelerine göre değişik büyüklük ve selahiyette oldukları için, onların yanındaki istifade nisbeti değişir Bazılarından çok fazla istifade edilir, bazılarından daha az

Her Mürşit kendi mezhebini takip eder Geçirmiş oldukları manevi yetişme olanların imkanlarını ya-kin (gözle görür gibi inanma) derecesine çıkarır Onların iç alemlerine insanın aklı ermez Mürşitleri şöyle tarif ederler: "ZAHlRUHU MEAL HALK, BATI-NUHU MEAL HAK" Zahiri, dış halleri halkla, dünya ile, iç alemleri ise Allah'la olur Mürşitlerin yanında dünya işleri görüşülür Onlar da bu işlere iştirak ederler, ama kalpleri ise hep Allah'ladır Onların yanında dünyanın sevgisi sinek kadar yoktur Dünyayı, ahireti kazanmak için vasıta olarak kullanılır Onun için dünya işine de bizler için vasıta olarak kullanılır Onun için dünya işinede bizler gibi çalışırlar Fakat niyetleri yalnız ahiretin kazanılmasıdır

Yoksa, dünya malı toplamak değildir Allah sevgisi onların kalbini tamamen doldurduğu için dünya malının sevgisine yer kalmamıştır Nasıl ki, Mecnun yalnız Leylasını düşünürse, severse, Mürşidlerin Leylasıda yalnız ALLAHU TEALA'dır

Mürşitler, Allah'ın yeryüzündeki ASKERLERl'dir insanları doğru yola çevirme memurlarıdır Peygamberimiz (SAV) in varisidirler Onun için, onun vazifesini devam ettirmeye memurdurlar Bu vazifelerini ise tövbe sureti ile hidayete kavuşulması için yaparlar, insanlara, Allah'ın rahmetini taddırarak Allah'ı sevdirirler Allah'a da kullarını sevdirirler

Peygamberimiz (SAV) in getirdiği dini esaslara ve sünnetine aykırı hareket edenler Mürşid değildirler Velev ki onlardan binlerce keramet görülse bile Böyle kimselerin hali buzun üzerine kurulan temele benzer ki, kışın sert ve sağlam gözükürse-de,, yazın sıcakları bastırdığında o buz eriyip gider ve üzerine yapılmış duvarda beraber götürür Peygamberimiz (SAV) şeriatına ve sünnetine aykırı hareket eden ve kendini Mürşid sanan kimsenin elinden başkasına fayda gelmez Çünkü kendisi hidayete gelmemişki başkasının hidayetine vasıta olsun

Alıntı Yaparak Cevapla