10-28-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavuf Ve Hadis
Küntü kenzâdan vücûda geldi eşyâ lâcerem
Bâd-ı hubb ile temevvüc itti çün deryâ-yı aşk
Azîz Mahmud Hüdâyî
Tasavvuf Kültüründe Hakîkat-ı Muhammediye ve Nûr-ı Muhammedî
Sûfî düşünce, Hz Peygamber’in bedeni ve cesedi ortaya çıkmazdan önce, peygamberlerin bu âlemde onun vekilleri olduğunu ifade eder Bu vekâlet, “Hakîkat-ı Muhammediye” 1 nin vekâletidir Çünkü bizzat Hz Peygamber’e “ne zaman peygamberdiniz?” diye sorulduğunda O, “Adem, su ile balçık arasında iken –yani, o daha vâr olmadan- ben peygamberdim” cevabını vermiştir 2 Tasavvuf düşüncesinde ilk Peygamber Adem (a s)’ dan Hz Peygamber’ e kadar her peygamberi kapsayan bu Muhammedî Hakîkatin, sembolize edildiği bir diğer kavram ise, Nûr-ı Muhammedî kavramıdır Hz Peygamber’in Kur’ân-ı Kerîm’de (Ahzâb,33:46) “ışık saçan bir kandil” (sirâcen münîrâ) olarak zikredildiği bilinmektedir Bir başka âyet, peygamberimizin bize “Allah’tan gelen bir nûr” (Maide, 5:15) olduğunu söyler Ayet, müfessirler tarafından da Hz Peygambere bir referans olarak da yorumlanır 3 Ayrıca Hz Peygamberin sıklıkla kullanılan lakaplarından biri de, “Nûru’l-Hüdâ”dır
Bursevî de Hz Peygamber Efendimizin, Kur’ân-ı Kerîm’de “Nûr saçan bir kandil” olarak tanıtıldığı üzerinde durur: Bu âyette, Rasûlullah’ı muma benzetme vardır Mum olmasa, gece karanlığında istenen yere ulaşmak mümkün olmadığı gibi, Rasûl-i Ekremin varlığının mumu olmasa, mevcûdâtın hepsi yokluk karanlığında kalıp, varlık nûruna yol bulamazlar ve feyiz yolundan kaynağın bulunduğu menzile doğrulamazlardı 4
Nuran Döner
|
|
|