Yalnız Mesajı Göster

Karaca Ahmet...

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Karaca Ahmet...



Deryada sonsuzluğu fikir etmeye ne zahmet !

Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmet !

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;

Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde ?

Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;

Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta

Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek

Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek

Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;

Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık

Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;

Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz

Karacaahmet bana neler söylüyor, neler !

Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,

Zaman deli gömleği, Onu yırtan da ölüm;

Ölümde yekpare ân, ne kesiklik, ne bölüm

Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep ?

Kavuklu, baş örtülü, fesli, baş açık taşlar;

Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;

Süzüyor, sahi diye toprağa basanları

Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,

Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden

Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar;

Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih !

Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih !

Alıntı Yaparak Cevapla