Yalnız Mesajı Göster

Namazı Terk Etmenin 20 Bahanesi !

Eski 10-28-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Namazı Terk Etmenin 20 Bahanesi !



16 Kılacaktım, ama unuttum
Bir gün öğle ezanları mü’minleri Allah’la buluşmaya çağırırken, sevgi, heyecan ve şevkle mescide gidiyordum Çevremdekilere, “Duydunuz mu? Aşağıda toplantı var Hemen hazırlanın” dedim

“Toplantı” ne efsunlu bir kelimeymiş ki, insanlar bir anda şaşırıp, katılmak zorunda olduklarını hissettirir bir hayıflanmayla, “Haberimiz yok” diyorlardı “Öyleyse şimdi haberiniz oldu” dedim “Hemen abdestinizi alın ve koşun
Bizim için bir vakit namaz binlerce toplantıdan, buluşmadan, sohbetten önemli değil mi? “Namaz uykudan hayırlıdır” diyen Hz Bilâl (ra), aynı zamanda namazın her şeyden hayırlı olduğunu söylemiş olmuyor mu? Devam ettim:

“Askerde komutanımız çağırsa koşarak huzuruna çıkarız Oysa bizi şu anda huzuruna çağıran, Kumandan-ı Akdes’tir Ezel ve ebed Sultanıdır Dünya ve âhiretin Hâkimidir Kim Ona hayır diyebilir?”

Bir arkadaşım, “Namazı vaktinde ve cemaatle kılmak çok iyi Ama nefse ağır geliyor” dedi Ben aksini düşünüyorum Namazı vaktinde kılmak, çok hafif ve lezzetli Asıl onu ertelemek, nefsime ağır geliyor Namazı kılınca aklım, kalbim, ruhum ve hattâ nefsim rahatlıyor Namazımı her hatırladığımda, “Ohh, namazımı kıldım” diyorum Ya namazı ertelediğiniz vakitleri düşünün Her hatırlayışta, “Şu namazı bir kılsaydım” diye bütün varlığınız bir cenderede sıkılmıyor mu? Namazı kılıp en fıtrî görevinizi yapıncaya değin sanki dünya kadar bir kayanın altında eziliyormuş gibi olmuyor musunuz? Vaktinde kılıp bu acı ve ıztıraptan kurtulmak, üstelik cemaatle kılıp 27 kat fazla sevap almak varken niye ruhunuzun bir mengenede sıkılmasına dayanabiliyorsunuz?

“Namazı vaktinde kılmayı, en faziletli amel” olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz (asm), aynı zamanda bizi bu cendereden kurtarmış olmuyor mu?

Namazı geciktirirseniz, ona önem vermediğinizi göstermiş olursunuz Erteleyen, ihmal eden, önem vermeyen unutur da Allah’ın daveti nasıl geciktirilir, nasıl unutulur, O en büyük Sevgiliyle buluşmak nasıl ihmal edilir; havsalanız alıyor mu?

Namazı ertelemekten, geciktirmekten, unutmaktan kurtulmak istiyor musunuz? İşte size en kestirme yol: Onu en büyük işiniz kabul edin, hayatınızı namaza göre programlayın Kâinatın Sahibi sizi huzuruna çağırdığında ilk işiniz, elinizdeki her şeyi fırlatıp, “Geliyorum Rabbim” demek ve namaza koşmak olsun Hatta vakit gelmeden hazırlanın, heyecanlanın Ölümden hayata kaçanların koştuğu gibi koşun ibâdete

Rabbimiz, “Ey mü’minler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman Allah’ı zikre koşun, alış verişi bırakın Bilirseniz böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır” (Cuma: 9) diye buyurmuyor mu? Sadece Cuma için değil, beş vakit için cemaate koşun Göreceksiniz, o zaman meleklerin ruhaniyatı ruhunuzu kuşatacak, tüm hayatınız baş döndürücü bir hızla, heyecanla ve verimlilikle dolacaktır Unutur musunuz?

Ertelemek yüzünden mahrum bırakılırız namazdan Küser bize ibadetimiz ve yalnız, yapayalnız bırakılırız yeryüzünde Yetim kalmak nedir bilir misiniz? Ya ıssız bir çölde terk edilmek? Kimse Allah’ın terk ettiği, yapayalnız bıraktığı kadar yalnız değildir Erteler misiniz?

Hayır, bizi yalnız bırakmıyor O Günde beş defa Ona çağıran mesajlar çınlıyor kulaklarımızda Ve her günün binlerce dakikası boyunca onu anlatan çiçeklerin, böceklerin, kelebeklerin, yıldızların arasında yaşıyoruz hayatımızı Bizi yalnız bırakan biziz Sahibinden kaçıp ıssız çöllerde kaybolan küçük kedi kimi suçlayabilir?

Anlamakta güçlük çekiyorum: Misafiri olduğum bir genel müdürü bakan telefonla aramıştı Yıldırımdan kaçarcasına telefona nefes nefese koşmuştu genel müdür Telefona saldırışını gördüğümde ölümden kurtuluşunun bu telefonla gelecek haberde olduğunu sanmıştım Öylesine önemli bir insan sizi aramış olsaydı heyecanlanmaz mıydınız? Vicdanınıza sorun: Şimdi cumhurbaşkanı sizi arasaydı,—onu ister sevin ister sevmeyin,—saatlerce bekletebilir miydiniz? Bırakın saatleri, bir dakika gecikir miydiniz? Ama bizim beklettiğimiz basit insanlar değil Bizi bıkmadan davet eden Allah’ı bekletiyoruz

Sabahları ekmek kuyruğuna girmiş insanları görürüm Daha ucuz olan halk ekmekten satın alabilmek için saatlerce ekmeğin gelmesini bekleyen anneler ve dedeler, hatta çocuklar vardır o kuyruklarda Sabırsızlıklar içerisinde gözleri yollarda, vaktin gelmesini beklerler Kışın şiddetli soğuğunda o masumların hallerini merak ediyorsanız bir gün siz de o büfelerin önünde bekleşmeyi dener misiniz?

Cemaatle namaz kılmak heyecanıyla camiye koşmak için dede olacağımız yılları mı bekliyoruz? Halk ekmek için saatlerce bekleyenler, camide 5 dakika beklemekle ne zenginliklere ulaşabileceklerini bir bilselerdi!

Ama biz, kâinatın ibadetini ve üstünlüğünü temsil eden en mükerrem yaratıklar Biz şefkatli Yaratıcının konuşmaya tenezzül ettiği ve “en güzel sanatım” dediği insanlar Çaresiz düştüğünde hıçkırıklarla ağlamasını bilenler biziz

Ve biz, her günün aydınlanan sabahında gaybın o hazin, o heyecan verici davetini dinliyoruz Rabbimiz bizi huzuruna davet ediyor da, yumuşacık yatağımızdan kalkamıyorsak, O bizi sevgisiyle kuşatacağı secdeye, huzuruyla buluşmaya çağırıyor da seyrettiğimiz filmden taviz veremiyorsak, vay hâlimize!

“Tamam gelirim Allah’ım Duydum bu mesajı Şu işim bitsin, şu filmin sonunu seyredeyim, sonra gelirim Gelmek isterim, ama şimdi bu sıcak yataktan nasıl kalkacağım? Lütfen beni başka zaman çağır Ne olur ısrar etme Allah’ım Rahmetini başkalarına ver” der misiniz? “Haşa” diyen vicdanınız titriyor değil mi?

Ama bir ezan boyunca yataktan kalkamayanların, işini bırakamayanların verdikleri mesaj bu değil mi? Televizyonu bırakamadığı için uykusu gelinceye kadar ayakta kalan, sonra da bastıran uykuya esir olup yatsı namazını ihmal edenlerin dilini başka nasıl tercüme edeceksiniz?

Hazindir bunlar Belki gülüyoruz ağlanacak hâlimize Oysa utancımızdan alnımız ayaklarımızın altına kapanmalı Pişmanlığımızın verdiği acı kalbimizi ezen dağlar kadar büyük olmalıydı

Bir an o ezan sesinin Hz Peygamberin (asm) dinlediği ses olduğunu düşünün O an sizi davet edenin, ezanı Medine semalarında ilk kez yankılatan Hz Bilâl (ra) olduğunu hayal edin Bir an farkedin ki, sizden önce o camiye çoktan yetişmiş olan Hz Peygamberin mâneviyatı sizi orada bekliyor Bir an kapatın gözlerinizi ve dinleyin Şefkatli sahibinizin “Ey sevdiğim kulum, hâlâ Benim huzuruma gelmeyecek misin?” der gibi olduğunu duyacaksınız Hâlâ ihmali, ertelemeyi, geciktirmeyi, unutmayı başarabilecek misiniz?

17 O kadar çok engelim var ki
Namazın önünde hiçbir engel tanımayın Emin olun ki, eğer tanımazsanız namaza sizi davet eden Allah, karşınıza çıkmaya yeltenecek her türlü engeli ayaklarınızın altında zelil edecektir

Deneyin Yanınızda, kâinatı şah damarından yakalayan Allah varken hangi ordular sizi durduracakmış! Hangi şeytan alıkoyabilecekmiş sizi o engin buluşmadan?

Biliyorum, hepimiz çeşitli bahanelerle yüzleşiriz Belki de bazen namazı eda edemeyişimizin nedeni keyfimiz değildir

Hücrelerinize kadar yorgun musunuz? Hastalık iliklerinize kadar kuşattı mı sizi? Zamanınız ve saniyeleriniz bir mengeneye mi sıkıştı? Hiç olmazsa farzları kılabilirsiniz

Farz, Allah ile bağlarımızı koruyan asgarî sınırdır Güvenlik bağınızı kopardığınızda boşluğa yuvarlanırsınız Biz hiçbir rüzgârdan etkilenmeyecek kadar güçlü bir ip cambazı değiliz Kalbimizi hedef seçen kurşun yağmurları arasında yürüyoruz bu hayat ipinde Semanın sonsuzluğuyla bizi bağlayan farzları da terk edersek, kaçırdığımız ipin ucunu bir daha yakalayamama tehlikesi var

Bir vakit namazı kılamazsanız diğer namazı da kılamayabilirsiniz Bir defa koptuğunuzda, bağışlayan rahmet aşağılardan sizi yakalamazsa çukura çakılmanız mukadderdir Namaz paraşütünü terk eden bazı insanlar öylesine vahim koptular ki, kayalara çarpan vücutları bir daha toparlanamadı
Nefis asla doymaz, tatmin olmaz, isteklerini bitirmez Kopardığı bir tavizi daha büyük bir talep takip edecektir Elinizi alırsa kafanızı da götürmek isteyecektir Nefsine selâm veren ona borçlu çıkacaktır Tercih sizin Uzatmadığınız kalbinizden hangi rahmetin tutmasını bekleyeceksiniz ki?
Eğer bir gün, şeytan tüm bahaneleri tank yapıp üzerinize yürürse, eğer bir gün nefsiniz yüreğinize taktığı zincirle sizi sürükleyip götürmek isterse, kimden koparılmak istendiğinizi hatırlayın

Bu kopuş, anadan, babadan, yârdan, yurttan kopuş gibi değildir Candan kopmak böylesine hazin olamazdı Kimden koparılmak istendiğinizi görün Nasıl, bir arslan gibi güçleneceğinizi, çelik gibi bir iradeye sahip olacağınızı anlayacaksınız O zaman hiçbir engel Yaratıcınızla olan bağı koparmayı başaramayacaktır

Namaza karşı forvette oynayan veya kalecilik yapan bir futbolcunun psikolojisiyle hareket etmelisiniz Bunların ikisinin de gözü toptadır Golcü futbolcu “Nasıl etsem de gol atabilsem” diye gözünü kırpmadan topu izler Kaleci de, “Aman topu kaleye sokmayayım” diye devamlı topu takip eder Gol fırsatını kaçırmayı veya gol yemeyi, sanki ölüm gibi acı görürler
Bilirler ki, milyonlarca taraftar onları izlemektedir Onların başarısıyla sevinecek, hatasıyla acıya boğulacaklardır

Namaz için ezan okunduğunda bizleri kimlerin izlediğini hiç düşündünüz mü? En başta Rabbimiz huzuruna bekliyor Bizim kendilerini göremediğimiz, ama ruhen her zaman etrafımızda olan melekler, nebiler, evliyalar bizim namaz için koşmamızı istiyorlar Allah’ın huzuruna coşkuyla koşuyorsak, mutlu oluyor, ihmal edersek hüzne gark oluyorlar Yine ihmal eder misiniz?
Madem ki dinimizde imandan sonra en büyük hakikat namazdır; aklımız, kalbimiz, ruhumuz, duygularımız namazla dolmalı, onunla doymalı, bütün zerrelerimizi Allah’la buluşmanın sevinç ve heyecanı kaplamalıdır

Dikkat edin: Ben namaz için bir vakit ihmali ve geciktirmeyi bile reddeden bir anlayışla bunları yazıyorum Yoksa sadece hiç namaz kılmayanları kast etmiyorum Bu açıdan hiçbirimiz, “Biz zaten namazımızı kılıyoruz” diye işin içinden sıyrılamayız

Namazı geciktirmeye, ihmale veya baştan savma kılmaya mazeret diye gösterdiğimiz şeylere bakın! Söyler misiniz, hangisi vazgeçilmez Allah aşkına?

Namaz benliğimizi öylesine doldurmalı ki, vaktimizi, yerimizi, işimizi ona göre ayarlamalıyız Muhterem validemin tedavi için hastaneye giderken ihtiyaç çantasına koyduğu ilk şey, seccadesi olurdu Ne kadar zor şartlarda ve yoğun olursa olsun vakti girince yaptığı ilk iş, namazı kılmaktı Biz de böyle davranırsak ne kaybederiz?

Namazı engelleyecek şeylerin sizi yenmemesi için, bütün savunma gücünüzü hazırlayın ki, nefisten gol yemeyesiniz Eğer böyle bir şuur zırhını kuşanırsanız, Allah’ın, hayal edemeyeceğiniz fırsatlar yaratacağından hiç şüpheniz olmasın Siz Ona kul olup, namaz kılma heyecanıyla yaşarsanız, O size zaman yaratır, yer yaratır, imkân yaratır Hattâ insanları size hizmetçi yapar

18 Yer temiz mi, ortam uygun mu, kıble nasıl bulunur?
Bazı kimseler, bulundukları yerin temiz olmadığını ya da namaz kılacak uygun bir yer bulamadıklarını namaza engel gösterirler Oysa toprakta, betonda, tahtada, parkede, camda, çimde namaz kılabiliriz Yeter ki, gözle görünen, mutlaka fark edilen bir pislik olmasın

Eğer namaz kılacağınız yer üzerine halı, kilim, hasır gibi bir şey döşenmemişse, hiç çekinmeden paltonuzu, ceketinizi veya kazağınızı çıkarıp serin Bir keresinde yazdığım bir yazıdan dolayı savcıya ifade vermek üzere mahkemeye gitmiştim Sıramızı beklerken namaz vakti girdi “Nasıl olsa ifademizi verdikten sonra vakit kalır ve o zaman kılarım” diye düşünebilirdim Ama en güzeli namazı vaktinde kılmaktı Çünkü ne olur ne olmaz, bir aksilik çıkar ve namazımıza yazık olurdu Hemen lavaboda abdestimi aldım ve bulunduğumuz kattaki kapıdan terasa çıktım Ceketimi çıkarıp namazımı büyük bir huzurla kıldım Mahkemede ifade verecektik, heyecanlı ve sıkıntılıydık Ama hiçbir şey, namazı kazaya bırakmak kadar acı ve sıkıcı değil

Belki namaz vaktinin girdiği ve geçmek üzere olduğu ortamda sıkılabilirsiniz Hiç kimsenin namaz kılmadığı bir yer olabilir Yukarıda verdiğim örnekte belki sıkılıp utanmak mümkün Mahkemeye gelmişsiniz, heyecanlısınız, etrafınızda görevli memurlar var Hiç önemli değil Siz en temel hakkınız olan, ibadet etme hakkınızı kullanıyorsunuz Namazın kime, ne zararı var?

Bir keresinde bir televizyonda canlı yayına katılacaktım Akşam ezanı okundu Lavaboya giderek abdest aldım ve mescid olup olmadığını sordum Maalesef yoktu Yayına çıkacağımız ve kalacağımız süreyi hesap ettim Namaz vakti çıkmadan işimiz bitecekti Böylece dışarıda namazımızı kıldık Eğer bu mümkün olmasaydı, hiç çekinmeden orada kılacaktım Gerekirse yayına bile katılmazdım Çünkü, namazdan önemli hiçbir şey yoktur
Camilerden uzak veya tanımadığımız ortamlarda karşılaştığımız problemlerden birisi de, kıbleyi bulmak meselesidir Kıbleyi, çevremize sorarak veya bazı formüller uygulayarak bulmak mümkündür Bunun için ilmihal kitaplarındaki bahislere bakmanız gerekir Ama en kestirmeden kıble bulma formülü, kıbleyi gösteren bir pusula almaktır Sadece kıble bulmak için özel yapılmış pusulalar ve kullanma kılavuzları vardır Bunu yanımızda taşımakla, her yerde her zaman kıbleyi bulmamız mümkündür

Dünya hayatı için bir sürü eşyanın hamallığını yapıyoruz Ahiretimiz için de gerekli bazı cihazları taşısak hiçbir şey kaybetmeyiz

19 Camiye ve abdest yerine uzağız veya bilmiyoruz
Bir grup dindar ve namaz kılan insan bir otobüs kiralayarak İstanbul’u gezmeye geliyorlar İçlerinde iman ve Kur’an’a hizmet etmek aşkıyla yanıp tutuşan çok gayretli, namaza karşı çok dikkatli gençler var Niyetleri sabah namazını Süleymaniye Camisinde kılarak, manevî havayı doyasıya teneffüs etmek, âdeta asırlar öncesinin feyizli dünyasında bir saat geçirebilmek
Ne var ki, şehrin içinde, tam da sabah namazı vaktinde otobüs arıza yapıyor Bir türlü sorunu çözemiyorlar Tabiî o saatte her yer kapalı ve bir tamirci getirmek imkânsız Olayı anlatan arkadaşım, maalesef sabah namazını kılamadıklarını söyledi Kulaklarıma inanamadım, “Nasıl olur, hiçbir çözüm aklınıza gelmedi mi?” dedim “Çevreyi tanımıyoruz, etrafta cami yok” dedi arkadaşım Oysa bahsettikleri yerin birkaç yüz metre ötesinde cami vardı Tabiî yüksek katlı binalardan dolayı gözükmüyordu Daha baştan, “Cami yok, çevreyi bilmiyoruz, namaz kılacak bir yer bulamayız” diye düşündükleri için kaybetmişlerdi

Eğer kafalarında, “Kesinlikle namazı kılmalıyız, onun önünde hiçbir engel tanımayız” düşüncesi olsaydı, Allah onlara mutlaka bir çıkış yolu gösterecekti Meselâ, iki kişi bir taksiyle etrafı gezer, buldukları camiye bütün arkadaşlarını götürürdü Belki çok az bir masraf edilirdi, ama “dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan sabah namazı” kazaya kalmazdı

20 Benim kalbim temiz, niye namaz kılayım?
Namazla ilgili sohbet veya tavsiyeler üzerine kimi insanlar hemen ortaya atılır:

“Kardeşim, sen benim kalbime bak Benim kalbim temiz Hiç kimseye kötülük düşünmüyorum

Bunu söyleyen insanlar, gerçekten Rabbimizin emirleri ve dinimiz İslâmiyet hakkında pek bir şey bilmiyor

Öncelikle, “Benim kalbim temiz” diyerek böbürlenmek, kendini beğenmek ve namaz kılanları kalpleri kirli olan insanlar olarak görmek büyük bir hatadır Çünkü dinimiz, alçakgönüllü olmayı, asla büyüklenmemeyi emreder
Kalbinin temiz olduğunu herkes kendisi değil, başkaları söylemelidir Bir kimse elbette kendisini iyi görür Asıl hüner, başka kimselerin onu takdir etmesidir

Asıl önemli konu şudur: Namazı emreden Rabbimiz ve onu bize öğreten Peygamberimizdir Hiçbir ayet ve hadiste, “Ey kalbi kirli olanlar, namaz kılın Kalbi temizler, siz yan gelip yatabilirsiniz” diye bir emir yok

Namazla ilgili tüm emirler, mü’min ve Müslüman olanlar içindir Üstelik kalbiniz temizse, daha fazla namaz kılmalısınız

Dünyanın gelmiş geçmiş kalbi en temiz insanı, Peygamberimizdir Hiç kimse için kötülük düşünmemiş, hatta canına kast eden nice düşmanlarını affetmiştir Ancak en çok namaz kılan da yine odur Bir bakıma şunu söyleyebiliriz: Kimin kalbi temiz, imanı güçlü, teslimiyeti fazlaysa, o kişi daha çok namaz kılar

Bu yüzden “Kalbim temiz” bahanesi hiçbir temele dayanmayan asılsız bir safsatadan ibarettir

Alıntı Yaparak Cevapla