Yalnız Mesajı Göster

Tedvîn Nedir?

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tedvîn Nedir?




b) Ömer İbnu Abdilaziz

Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah) Emevî halifelerinden biri olmak haysiyetiyle daha ziyâde siyâsi bir şahsiyet olmakla birlikte, hadîs târihinin, tedvîn gibi mühim bir safhasına ismini vermekle hadîsçiler, hadîsle ilgili kitaplarda, kendisinden minnetle, sitayişle bahsetmeyi hem ilmin hem de kadirşinaslığın gereği bilmişlerdir Biz de İslâm´ın bu yüce evlâdına, kitabımızda hususî bir yer vereceğiz

Ömer İbnu Abdilaziz İbn-i Mervân, Medine´de Yezîd zamanında doğdu Babasının valiliği sırasında Mısır´da yetişti 60-101 yılları arasında yaşamıştır

Anne tarafından Hz Ömer´in torunu olur Devrinin büyük âlimlerindendir İmâm, fakîh, müctehid, hâfız, hüccet, müttakî, müdakkik, âbîd, zâhîd gibi en mümtaz sıfatlarla anılır Sünneti çok iyi bildiği belirtilir Abdullah İbnu Câfer, Enes İbnu Mâlik, Ebu Bekr İbnu Abdirrahmân, Sâd İbnu´l-Müseyyib gibi pek çoklarından rivayette bulunmuştur Kendisinden de iki oğlu Abdullah ve Abdülaziz´den başka Zührî, Eyûb, Humeyd, Ebu Bekr İbnu Hazm, Ebu Seleme İbnu Abdirrahman, annesi Ümmü Âsım bintu Âsım İbni Ömer İbni´l-Hattâb vs rivâyette bulunmuştur

Ömer İbnu Abdilaziz müctehid derecesinde geniş ilmine rağmen, idarecilikle meşgul olması ve bir de henüz hocalarının hayatta bulunduğu genç denecek bir yaşta ölmüş olması sebebiyle ilmini talebelere verememiştir Bilindiği üzere kırk yaşlarında ölmüştür ve hocalarının sağlığında rivayet, o devrin örfünde edebe muvafık değildir

Ömer İbnu Abdilaziz bazı mümtaz vasıflara sahiptir: Adâletiyle cedd-i emcedi Ömer İbnu´l-Hattâb (radıyallahu anh)´a, zühd ve takvasıyla Hasan-ı Basrî (rahimehullah)´ye, ilmiyle Zührî (rahimehullah)´ye benzetilir Mücâhid: "Ömer´e ilim öğretmek için gelmiştik, ondan ilim alıp ayrıldık" der Meymûn İbnu Mihrân: "Ulema, Ömer İbnu Abdilaziz´in yanında talebe kalırlar" demiştir Kendisi de: "Medine´den ayrıldığımda benden daha âlimi yoktu, Şam´a gelince unuttum" der

İdarecilik yönü de ibretlerle doludur Adâlet en mümtaz vasfıdır Medîne´de valiliği sırasında, şehrin tanınmış âlimlerinden on kişilik bir belediye meclisi teşkil eder, her işi onlarla istişâre ederdi Bu önceleri hiç görülmeyen bir tatbikat, idarî bir teceddüd ve reformdu

Hilâfete geçer geçmez ilk yaptığı icraattan biri, cuma ve bayram hutbelerinde Hz Ali ve ahfadı aleyhine yapılan konuşmaları ve lânetlemeleri yasaklamak oldu Bu yasağın konulmasını, esâsen, babası Mısır vâlisi tâyin edildiği zamandan beri teklif etmiş bulunduğu, ancak bu durumda Hz Ali (radıyallahu anh) taraftarlarının hilâfet dâvasına kalkarak Emevî hânedanının menfaatlerini haleldâr edeceği gerekçesi ile teklifinin reddedildiği belirtilir Bu durum halk arasında öyle bir tedirginlik hâsıl etmiştir ki, müslümanlar hutbe dinlememek için çeşitli hîlelere başvuruyorlardı Meselâ bayram günleri, bayram namazını kılan halk, namazdan sonra okunan hutbeyi dinlememek için, namaz biter bitmez câmileri boşaltıyordu Bunun önüne geçmek için halife Mervân hutbeyi namazdan önce okumaya başlamış, fakat cemaat rıza göstermemiştir Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah)´in yasağı büyük bir ferahlık ve memnuniyete sebep olmuştur

İmam-Şâfiî: "Hülefâyı Râşidin beştir" der, Hz Ebu Bekr, Hz Ömer, Hz Ali ve Hz Osman (radıyallahu anhüm)´dan sonra beşincisinin Ömer İbnu Abdilazîz olduğunu kabul ederdi

İcraata getirdiği adalet, vergi sistemindeki ıslâhât halkta öyle memnuniyet hasıl etmişti ki, kendisini adaleti getireceğine inanılan "mehdî" kabul etmeye sevketmişti Mâlik İbnu Dinar şunu anlatır: "Ömer İbnu Abdilaziz halife seçildiği vakit dağ başlarındaki çobanlar:

- Halkın başına geçen bu sâlih kul kimdir? diye sormaya başladılar Kendilerine:

- Bunun sâlih olduğunu nerden bildiniz? denilince Şu cevabı verdiler:

- Çünkü, ne zaman başa âdil birisi geçer, o vakit kurtlar koyunlarımıza saldırmazlar!

Bu adâletli idare, iki buçuk sene gibi çok da uzun sayılmayan, Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah) saltanatı döneminde, iktisadî hayatı, memleketin her tarafında öylesine düzeltmişti ki, Mısır gibi bâzı yerlerde zekat verecek fakir bırakmamıştı

İhtilalle başa geçen Abbasîler zamanında, hınçla, kinle, öfkeyle dolmuş olan halk bütün Emevî halifelerinin mezarlarına bile saldırıp ortadan kaldırdığı halde Ömer İbnu Abdilaziz´in mezarına dokunmamıştır

İbrahim İbnu Ca´fer babasından şunu nakleder: "Ebu Bekr İbnu Muhammed İbn-i Hazm, Halife Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah)´den aldığı her mektupta, ya bir haksızlığın telâfisi, ya bir sünnetin ihyası, ya bir bid´anın temizlenmesi, ya bir ihsan, ya bir bağışta bulunma veya buna benzer bir hayır emri yer alırdı Bu durum, halife ölünceye kadar devam etti"

Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah)´in mevzumuz açısından en mühim tarafı sünnete olan bağlılığı ve onun ihyası için göstermiş olduğu gayrettir Hadîslerin tedvîn ettirilmesi şeklinde kristalize olacak olan bu sünnet aşkını şöyle ifâde etmiştir: "Eğer Allah, her seferinde cesedimden bir parça koparılmak şartıyla benim vâsıtamla her bir bid´ayı temizlemeyi ve her bir

sünneti ihya etmeyi nasib etseydi ben buna can u gönülden hazırdım"

Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah)´in halife olmadan önceki hayatı ile, halife olduktan, devlet sorumluluğu sırtına bindikten sonraki hayat ve yaşayışı arasında büyük değişmeler olmuştur İdareciliği tahakküm, tefâhur, istibdâd ve fırsatları istismar kabul eden günümüz anlayışıyla gerçek müslümanın idârecilik anlayışı arasında bir mukâyese imkânı sağlamak üzere hakkında yazılanlardan bazı pasajlar sunacağız:"

Ömer İbn-i Abdilaziz, Kureyş´in en iyi giyinenlerindendi Halife olunca kıyâfetçe en hasisi, yaşayışça en darlıklısı oldu"

"Halîfe olmazdan önce 400 dirheme alınan elbiseyi beğenmez, kaba bulurdu Halife olduktan sonra 14 dirhemlik elbise için: "Subhânallah! Ne güzel, ne hoş, ne zarîf!" diyerek takdîrle kabul etmişti"

"Ömer İbn-i Abdilaziz halife olunca, kendisine, saltanat atı getirilmişti, ona binmedi, mûtad bineğine bindi Saraya gelince taht hazırlanmıştı, ona oturmadı, bir minder üzerine oturdu Halka ilk hitâbesinde şöyle dedi: "Hiç kimse bana körü körüne itaat etmeyecek! Allah´ın şeriatına uymayan emirlere de itaat yok Ben sizin en hayırlınız değilim, sâdece sizden biriyim"

"Ömer İbn-i Abdilaziz, halife olunca elbise, köle, koku nevinden bütün maddî varlığını gözden geçirdi Zenginlik nevinden ne varsa sattı Yekûnu 23 bin dinar tutmuştu Hepsini de Allah yolunda bağışladı"

"Ömer İbn-i Abdilaziz, halife olunca usûlsüz vergileri kaldırdı"

"Ömer İbn-i Abdilaziz, halife olur olmaz, devlet dâirelerine gönderdiği bir tamimle, "Yazışmalarda, bundan böyle tomar şeklinde, uzun kağıt kullanılmayacak, yazılar kalın uçla yazılmayacak, uzun ifâdeden kaçınılacak" diye emretti Kendi mektupları da bir karışı pek aşmıyordu"

"(Ömer İbn-i Abdilaziz halife olup, kâğıt tahsisatını kısması üzerine Medine Vâlisi Ebû Bekr İbn-i Hazm, bir mektup yazarak tahsîsatın artırılmasını taleb edince şu cevâbı aldı): "Bana yazıyorsun ki, nezdindeki kağıt stoku bitmiştir ve biz sana daha önce almakta olduğun miktardan daha az tahsisatta bulunduk Kaleminin ucunu incelt, satırları sık tut, ihtiyaçlarını ayrı ayrı değil, toptan yaz Ben müslümanların malından, (onlar için faydalı olmayan, lüzumsuz sarfiyâta) tahsisat ayıramam"

c) Tedvînde Bir Kadın: Amra Bintu Abdirrahman

Hadîslerin zabt ve tesbitinde kadınların hizmetine ayrıca dikkat çektiğimiz gibi, tedvînindeki hizmetlerine de dikkat çekmemiz gerekecektir Bu maksadla, Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah)´in Ebu Bekr İbnu Hazm´a yazdığı mektupta ismi geçen Amra Bintu Abdirrahman´ı tanıtacağızAmra, Hz Aişe´nin terbiyesinde yetişmiş bir kadındır Vefat tarihi hususunda ihtilaf edilmiştir; hicrî 98, 103, 106 Öldüğünde 77 yaşında idi Babası Abdurrahmân Ensâr´dan Sa´d İbnu Zürâre´nin oğludurAmra, Hz Aişe´nin rivâyetlerini en iyi bilen üç kişiden biridir Diğer ikisi el-Kâsım İbnu Muhammed ve Urvetu´bnu Zübeyr´dirAmra, başta HzAişe (radıyallahu anhâ) olmak üzere birçok sahâbeden hadîs rivayet etmiştir: Ümmü Hişâm bintü Hârise, Habibe bintu Sehl, Ümmü Habîbe Hamna bintü Cahş gibi Amra´dan da oğlu Ebu´r-Ricâl, kardeşi Muhammed İbnu Abdirrahmân, yeğeni Yahya İbnu Abdillah, torunu Hârise İbnu Ebî´r-Ricâl, yeğeni Ebu Bekr İbnu Muhammed İbni Amr İbnu Hazm, Abdullah İbnu Ebi Bekr, Said İbn´ul Kays´ın evlatları Yahya, Sa´d, Abdu Rabbih, Urvetu´bnu Zübeyr, Süleymân İbnu Yesâr, ez-Zührî, Amr İbnu Dînâr ve başkaları hadîs rivayet etmişlerdirCerh ve ta´dil âlimleri Amra´nın sika ve hüccet olduğunda ve hadîs rivâyetinde mühim bir mevki işgal ettiğinde müttefiktirler Abdurrahman İbnu´l-Ka´sım, Hz Aişe (radıyallahu anhâ)´nin hadîslerini Amra´dan sorardı Ömer İbnu Abdilaziz de ona çok güvenir ve kendisine zaman zaman müracaat ederdi Onun güven veren ilmi sebebiyle, Ebu Bekr İbn-i Hazm´a yazarak Amra´nın rivâyetlerini yazmasını emretmiştir

d) Saîd İbnu Cübeyr

Tâbiîn´in büyüklerindendir Siyâhîdir Haccâc-ı Zâlim tarafından 95 hicri yılında öldürülmüştür İbnu Abbâs, Adiy İbnu Hâtim, İbnu Ömer, Abdullah İbnu Muğaffel gibi büyük sahâbelerden ders almıştır Kendisinden de Câfer İbnu Ebî´l-Muğire, Ebu Bişr Cafer İbnu İyâs, Eyyûb es-Sahtiyânî, el-A´meş, Atâ İbnu´s-Sâib gibi pek çokları hadîs almışlardır Öldüğünde, meşhur kavle göre, 49 yaşında idi

Bilhassa tefsîr sahasında tanınmıştır Halîfe Abdülmelik İbnu Hişâm için bir tefsîr kitabı yazmıştır Kûfe halkı, hacc sırasında, İbnu Abbas (radıyallahu anh)´a bazı meseleleri sorunca İbnu Abbas: "Sizde, Küfe´de yaşayan Saîd İbnu Cübeyr yok mu, gidip ondan sorun" diye cevap verirdi

Saîd İbnu Cübeyr hadîs yazmasıyla da tanınmıştır Talebelik döneminde İbnu Abbas (radıyallahu anh)´ı boş bırakmaz hep onu takip eder, rivâyetlerini yazardı O kadar ki, bazan berâberindeki kağıtları dolar, yazacak yeri kalmazdı Böyle durumlarda, hadîsleri elbisesine, eline, ayakkabısına bineğinin semerine yani müsait bulduğu her yerine yazar eve varınca temize çekerdi

Saîd İbnu Cübeyr, Ata İbnu Ebî Rabâh´ın hacc´la ilgili, Tâvus İbnu Keysân´ın helâl ve haramla ilgili, Mücâhid´in tefsirle ilgili, Saîd İbnu´l-Müseyyib´in talâkla ilgili meselelere giren bilgilerini nefsinde toplamıştı Bunları kendi talebelerine topluca aktarmış, onlar da rivayet etmiştir

Saîd İbnu Cübeyr´in dinî yönü de ibretlerle doludur Geceleri ağlamaktan gözlerinin zayıfladığı rivâyet edilir Şu ayeti yirmi küsür sefer tekrar ederken işitenler olmuştur (meâlen): "Allah´a döneceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz" (Bakara: 2/281) Bir gece Ka´be´ye girerek bir rek´atte Kur´ân´ın tamamını okuduğu, her iki gecede bir hatim indirdiği, hiç kimsenin yanında gıybet edilmesine müsaade etmediği, onun hakkında yapılan rivayetlerdendirHaccâc´ın onu öldürme sebebi, İbnu´l-Eş´as´ın yanında yer alarak kendisine karşı mücâdele etmiş olmasıdır

Haccâc, kendisini çağırır Aralarında şu konuşma geçer:

- Sen Şakî İbnu Küseyr´sin!

- Ben Saîd İbnu Cübeyr´im

- Seni öldüreceğim!

- Öyleyse ben annemin verdiği isim üzereyim (Şakî yani bedbaht değil saîdim (bahtiyarım), zulmen öldürüleceğim için cennetlik olacağım, bahtiyarım) Bırak beni, iki rek´at namaz kılayım

- Bunu hıristiyanların kıblesine çevirin

- "Doğu da batı da Allah´ındır, nereye dönerseniz Allah´ın yönü orasıdır" (Bakara: 2/115) Saîd İbnu Cübeyr, Haccac´a şunu söyler:

- Ben, sana karşı, Hz Meryem´in istiâzesiyle istiârede bulunacağım O şöyle diyerek istiâze etmişti: "Eğer Allah´tan sakınan bir kimse isen, senden Rahmana sığınırım" (Meryem: 19/18, 19)

Saîd İbnu Cübeyr, babasının öldürülme haberine ağlayan oğluna: "Niye ağlıyorsun? Babanın elli yedi yaşından sonra ölmesine mi?" der

Meymûn İbnu Mihrân: "Saîd İbnu Cübeyr öldüğü zaman yeryüzünde bulunan herkes ona muhtaçtı" demiştir

Said´in koparılan başı, birincide çok fâsih olmak üzere üç kere "Allahüekber" der

Saîd İbnu Cübeyr öldürülünce Haccâc´ın aklına şaşkınlık gelir, sözlerini tartamaz Uyuduğu zaman rüyasında Saîd´i görür, yakasından tutup: "Ey Allah´ın düşmanı beni niye öldürdün?" der Haccâc da "Saîd İbnu Cübeyr´e yazık ettim, Saîd İbnu Cübeyr´e yazık ettim!" diye sayıklar

e) Saîd İbnu´l-Müseyyib

(Ebu Muhammed) (Vefatı 94 hicri) Medine´nin yedi büyük fakîhinden biridir Tâbiîn´in büyüklerindendir Hz Ömer´in hilâfetinin ikinci yılında doğmuştur Hz Ömer, Hz Osman, Hz Zeyd İbnu Sâbit, Hz Aişe, Hz Sa´d, Hz Ebu Hüreyre başta pekçok büyük Sahâbî (radıyallahu anhüm ecmâin)´den hadis dinlemiştir İlmi geniş, büyüklere saygıca fazla, diyâneti kuvvetli, hakkı söyler, nefsini tanır bir büyük zât idi Fetvalarıyla da şöhret kazanmıştı, öyle ki, İbnu Ömer onun için: "Müftilerden biri" diye yemin etmiştir Katâde: "Sâd´den daha bilgin birini bilmiyorum" demiştir Zührî, Mekhul ve başka büyükler de Katâde´nin hükmünü te´yîd etmişlerdir Hz Peygamber (aleyhissalâtu vessel

f) Şu´be İbnu´l-Haccac

83-160 yılları arasında yaşamıştır Vâsıt´da doğdu, Kûfe´de yetişti Tâbiîndendir Sâhabeden Enes İbnu Mâlik ve Amr İbnu Seleme´yi görmüştür Tâbiîn´den 400 kadarını dinleyip hadîs almıştır Birçok Tâbiî de ondan hadîs almıştır Hasan-ı Basrî, Muâviye İbnu Kurre, Katâde hocalarındandır Süfyan-ı Sevrî, İbnu´l-Mubârek, Ebu Dâvud, Eyub Sahtiyanî de kendisini dinleyenlerdendir

Hadîste hafız, hüccet, şeyhülislâm ünvanlarını almıştır Süfyân-ı Sevri: "Şu´be hadîste emîrü´l-mü´minîn" demiştir Büyük hadîs hâfızlarından olan İmam Hammâd İbnu Zeyd "Şu´be bana muhalefet etse ona tâbi olurum, zira o, bir hadîsi yirmi kere dinlemeden kabul etmezdi, ben ondan bir kerecik dinledim mi kabul ederdim" demiştir

Şu´be hadîsin durumunu, râvilerinin durumlarını araştırmaya büyük gayret gösterirdi Öyle ki şu söz onundur "Hadîs taleb eden iflas eder, ben annemin leğenini bu yolda yedi dinâra sattım" Şu´be, Ahmed İbnu Hanbel´in tavsîfiyle "hadîs ilminde tek başına bir ümmetti" Bilhassa ricâl hususunda çok titizdi Hureyş, rüyasında Şu´be´yi görür ve "Sana hesap vermede en zor gelen ne oldu?" diye sorar; "Râviler hakkındaki müsamaham" cevabını verir "Gökten düşüp param parça olmayı, hadîste bir tedlîs yapmaya tercih ederim" der

Diyanet yönüyle de tanınmıştır Devamlı oruç tuttuğu, çok namazdan derisinin kemiği üzerinde kuruyup siyahlaştığı söylenir Cömertlik ve yumuşak kalplilik Şu´be´nin bir başka vasfıdır

Hadîs tahkikindeki hassasiyetine bir örnek kaydedeceğiz: Nasr İbnu Hammâd el-Verrâk anlatıyor: "Şu´be´nin kapısının önünde oturmuş hadîs müzâkere ediyorduk Ben dedim ki: "Bize İsrail tahdis etti, o da Ebu İshâk´tan, o da Abdullah İbnu Atâ´dan, o da Ukbe İbnu Âmir´den nakletti Ukbe İbnu Âmir demiş ki: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında, münâvebe ile deve güdüyorduk Birgün ben nöbetimde Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e uğradığımda, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın etrafında Ashâbı (radıyallahu anhüm) toplanmış onu dinliyorlardı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın şöyle söylediğini işittim: "Kim abdest alır ve abdestini de güzel yapar, sonra iki rek´at namaz kılar, Allah´a istiğfarda bulunursa mutlaka mağfirete mazhar olur"

Ben memnuniyetimden "yaşasın, yaşasın" demekten kendimi alamadım Bunun üzerine birisi arkamdan beni çekti Dönüp baktım, bu Ömer İbnu´l-Hattâb (radıyallahu anh)´tı Bana: "Ey İbnu Âmir, sen gelmezden önce buyrulan, bundan da hoştu" dedi Ben: "Ne söylemişti, annem babam sana kurban olsun, hele söyle!" dedim Ömer İbnu´l-Hattâb:

"- Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Kim Allah´tan başka ilahın olmadığına ve benim de O´nun Resûlü bulunduğuma şehâdet ederse, onun için cennetin sekiz kapısı açılır, istediğinden cennete girer" buyurdu" dedi

Nasr İbnu Hammâd devamla der ki:

"Şu´be benim bu sözümü işitmişti Yanıma geldi bana bir tokat aşketti ve tekrar evine girdi Az sonra çıkıp: "Bu niye ağlıyor?" diye sordu Orada bulunan Abdullah İbnu İdrîs:

- Canını yaktınız! dedi Şu´be dedi ki:

- Duymadın mı İsrail, Ebu İshâk´tan, O, Abdullah İbnu Atâ´dan, O da Ukbe´den ne anlatıyor?

Ben, Ebu İshak´a "Abdullah İbnu Atâ, acaba Ukbe İbnu Âmir´den hadîs dinledi mi? diye sormuştum da "Hayır!" demiş ve de kızmıştı Mis´âr İbnu Kıdâm da orada idi Mis´ar bana: "Şeyhi kızdırdın" dedi Ben: "Nesi var? Ya bu hadîsî düzeltir, ya da ben onun hadîsini reddederim dedim Bunun üzerine Mis´ar:

"- Abdullah İbnu Atâ Mekke´dedir" dedi

Ben hemen oraya gittim Bu gidişimde hacc yapmayı düşünmedim, hadîsi dinlemeyi arzu ediyordum Nitekim Abdullah İbnu Atâ´yı buldum ve hadîsi sordum Şu cevabı verdi:

- Bunu bana Sa´d İbnu İbrâhim rivayet etti

Mâlik İbnu Enes de: "Sa´d İbnu İbrâhîm Medine´dedir, bu yıl haccetmedi" dedi Ben derhal Medine´ye gittim ve orada Sa´d İbnu İbrahim´i buldum Hadîsi ona sordum Bana:

- Bu hadîs´i sizin memleketten, Ziyâd İbnu Mihrâk rivayet etti" demez mi!

Şaşırdım ve kendi kendime: "Allah Allah, bu ne hadîsmiş! Kûfi iken mekkî oldu, medenî oldu ve basrî oldu! dedim Hemen Basra´ya döndüm Orada Ziyad İbnu Mihrâk´ı bulup sordum Bana:

- O sana yaramaz! dedi Ben: "Öyle mi?" deyince:

- İstemiyor musun? dedi

- Hayır istiyorum, rivayet et! dedim Bunun üzerine dedi ki:

- Şehr İbnu Havşeb bana Ebu Reyhâne´den, O da Ukbe İbnu Âmir´den rivayet etti

Şu´be der ki: "Şehr İbnu Havşeb´in ismi geçer geçmez: "O, bu hadîsi nazarımda yıktı, şayet sahîh olsaydı benim için, ailemden, malımdan ve bütün dünyadan daha sevimli olurdu" dedim"

Alıntı Yaparak Cevapla