10-28-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hoş Geldin Ramazan
Hoşgeldin Ya Şehr'i Ramazan  
Hoş geldin ateşim, yangınım, külüm
Ateş oldun Avucumda tutamadım seni İçime düştün Kalbimin karasına çaldım kor yüreğini
İbrahim[as] gibi gülden ateşlere düşürdün canımı Ey “kavurucu ateşim” akla beni, yak kirlerimi
Ey yangınım, sen başkalarına sakla serinliğini, küle çevir bedenimi, benliğimi
Bir yangın yeridir Ramazan Yüreğinin taraçalarına ötelerden kıvılcımlar sıçratır Alnına göklerin sıcağını düşürür Secdelerce ısınır yüreğin
Ilık yağmurlar üşüşür tenine Rahmetle ıslanırsın Merhamet denizinde yıkanırsın
Ezelde ruhuna dokunan kutlu sesin yankısı yeniden erişir kulağına
Hoş geldin yolum, yoldaşım, menzilim
Yol oldun ruhuma Dünyanın telaşından çekip aldın beni
Kalbimin serin vadisine taşıdın nefsimi Beni benimle yeniden tanıştırdın Yûnus[as] gibi denize attın, geceye bıraktın, balığın karnına soktun nefsimi
Kuraların hepsi bana çıktı Nasıl da tanıdın “efendisinden kaçmış köle”yi? Ey yoldaşım, kötülerden sakla beni Yolda bırak nefsimi
Bedenine konuktur Ramazan
Tenine yeniden ruh üfler gibi sessizce gelir, sessizce gider
Derin bir nefes gibi dudağından kalbine müjdeler yollar Benliğin kabuğunu kırar, bencilliğin göğsünde yaralar açar Seni sana bitiştirir
Maddenin labirentlerinde kaybolmuş ruhunu kardeş ruhlarla yeniden buluşturur, yeniden barıştırır
Hoş geldin ay yüzlüm, hilâl kaşlım, sevgilim
Can oldun tenime Yeryüzünün cezbesinden kopardın beni
Göklerin temâşasına kaptırdım gözlerimi Yüzümü kutlu aynalarda seyrettim
Rüyânı görmek için Yûsuf[as] gibi kuyulardan topladım hücrelerimi Ey göklüm, yanına al beni
Yüz üstü bırak kibrimi, bencilliğimi
Zamanın kutsanışıdır Ramazan
Hilâlin dokunuşuyla zaman mekana galip gelir Kutsallık yörene gelir, yanına varır, eline doluşur Sen onu arayıp bulmazsın, o seni bulur ve kucaklar
Sanki kıble sana yönelir
Sanki seccaden alnını öper Sanki Kâbe sana yanaşır Sanki En Sevgili[asm] evine konuk olur Nereye gidersen git, yanında kalır Ramazan
Hoş geldin bahar kokulum, çiçek tenlim, deniz gözlüm
Kabrimden kaldırdın beni Adımı kazıdığım taşları kırdın Sesimi yutan uçurumları uçuruma attın
Beni bana kattın yeniden Sonsuzluğun müjdesini dokundurdun tenime
Bir İsâ[as] nefesi gibi dürttün kalbimi uykulardan Ey gülüm, kokunu ver ruhuma
Uzaklara at cesedimi
Bir uyanıştır Ramazan
Açlığın incelttiği bedeninde ruhuna daha çok yer kalır Benliğin kabından çıkarsın, kutsiyetin Kâbe’sine varırsın
Bencilliğin kafesinden kurtulursun, meleklerin kanatlarına tutunursun Yetimlerin gözlerindeki eşsiz sevince mimar olursun Yoksulların gönlünde taş üstüne taş koyarsın
Ellerin kalbine diğer ilk kez Mûsa[as] gibi göğsünde “yedi beyza” taşırsın Aklanırsın, arınırsın, kutsanırsın
Hoş geldin tatlı sözlüm, gül yüzlüm, sultanım
Bak, nasıl da uslandım Sözüne kandım Bakışınla yıkandım
Hamdım, piştim, yandım Huzuruna vardım Yaralarımın hepsini kanattım Hasretlerimin hepsini avuttum
Teselline susadım Yüzüne acıktım Orucunu tuttum İftarına muntazırım Yâkub[as] gibi gömleğinin kokusuyla açtın gözlerimi
Ey âl yanaklım, “hümeyrâm”, yüzünü değdir yüzüme Sözünün meltemine savur benliğimi
Ne güzel terbiyedir oruç Seni nefsinin karşısına koyar
Bedeninin kabuğuna derin çizikler atar Teninde gül kokulu yaralar açar Yüreğine fısıldar: “Sen sana ait değilsin!” Mideni boşalttıkça, kalbini doyurur
Ötelerden gelen kutlu bir kervan olur; seni kuyuda bulur, cennet karşılığı Sahibine satar
Hoş geldin bi’tanem, nur tanem, nar tanem
Tut saçlarımdan kor gözlerinle
Ellerimi yu ellerinin ateşinde
Yüreğimi rehin tut sevdânın tenhasında
Yanımda kal, benimle kal, bana kal bütün bayramların arefesinde
Seni sana çağırıyor Ramazan
Senai Demirci
|
|
|
|