Yalnız Mesajı Göster

Minicik Sözlük (M)

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Minicik Sözlük (M)



M

ma: su

maa: "beraber, birlikte" mânâsında ön ek

maabid: mabetler, tapınaklar

maâd: âhiret

maâdâ: başka

maadin: madenler, metaller

maahazâ: bununla beraber

maalesef: yazık ki

maalgayr: başkasıyla birlikte

maali: yücelikler

maaliftihar: iftiharla, seve seve

maaliyat: yüce bilgiler, yüksek mertebeler

maalkerâhe: kerahetle, çirkinlikle

maalkifaye: yeterli olmakla birlikte

maalmemnuniye: memnuniyetle

maamâfih: mamâfih, bununla beraber

maânî: mânâlar, anlamlar

maârif: marifetler, ilimler, tanımalar, eğitim

maârifperver: eğitimi seven

maâriz: sözün gizli mânâları

maâsi: günahlar, isyanlar

maaş: geçinilecek şey, yaşayış, aylık para

maaşen: yaşayış ve geçim bakımından

maatteessüf: üzülerek, yazık ki

maâyib: ayıplar

maazallah: Allah korusun

mâbâd: sonrası

mâbâdettabiîye: fizik ötesi, metafizik

mâbed: mabet, ibadet yeri

mâbeyn: arası

mâbihiliftihar: kendisiyle iftihar olunan

Mâbûd: kendisine ibadet edilen Allah

Mâbûdiyet: Mabutluk

mâcerâ: serüven

mâcid: yüce, şerefli

mâcun: maddelerin ezilmiş hâli

madalya: başarılı kimselere takılan madeni nişan

madalyon: boyuna takılan süs eşyası

madde: uzayda yer dolduran varlık

maddeperest: maddeye taparcasına düşkün olan

maddeperver: maddeyi seven

maddeten: maddece, madde bakımından

maddî: madde ile ilgili, maddece

maddîyât: maddî şeyler

maddîye: madde olan

maddiyyun: maddeciler, mâneviyata inanmayanlar îmansız felsefeciler

maddiyyunluk: maddecilik, materyalizm, maddeden başka her şeyi inkâr eden dinsiz felsefeciler

mâdele: adalet yeri

mâdelet: adalet etmek

mâdem: böyle olunca

mâden: metal, kaynak

mâdeniyat: madenler, metaller

mâder: ana

madrûb: vurulmuş, dövülmüş

mâdûd: sayılan

mâdûm: yok olan

mâdûmât: yok olanlar

mâdûmiyet: yok olma, yokluk

mâdûn: alt taraf

mâfât: telef olan, yiten

mâfevk: üst

mâfihâ: içindekiler

mafsal: eklem

mâfüvv: bağışlanmış

mağazî: gaza hikâyeleri

mağdûb: gazaba uğramış

mağdur: haksızlığa uğramış

mağfiret: Allahın affı

mağfûr: affedilen

mağlata: kafa karıştıran aldatıcı söz

mağlûb: yenilmiş, mağlup

mağlûbane: yenilmiş bir hâlde

mağlûbiyet: yenilgi

mağmûm: gamlı, tasalı, bulutlu

mağmûre: adı sanı silinmiş, yerinde yeller esen

mağrib: batı, akşam

mağrur: gururlu

mağrurâne: gururluca

mağruren: gururlanarak

mağz: öz, iç

mah: ay

mahal: yer

maharet: ustalık, beceri

maharim: mahremler, yasaklar, gizliler

mahbes: hapishane

mahbub: sevgili

mahbubâne: sevilerek

mahbubât: sevgililer

mahbubiyet: sevilirlik

mahbus: hapsedilmiş

mahbusîn: hapsedilenler

mahbusiyet: hapsedilmişlik

mahcûb: utangaç, sıkılgan

mahcûbiyet: utangaçlık

mahcûr: kısıtlı

mahdûd: sınırlı

mahdûdiyet: sınırlılık

mahdum: oğul, kendisine hizmet edilen

mahdumiyet: mahdumluk

mahfaza: koryucu kap

mahfel: kapalı yer, camilerde yüksek yer

mahfî: gizli

mahfîyât: gizlilikler, gizli olanlar

mahfûz: korunmuş

mahfûzât: hafızadakiler, korunanlar

mahfûziyet: korunurluk

mâhî: balık

mâhir: maharetli, becerikli

mâhirâne: ustaca, beceriklice

mahiyet: öz, nitelik, kendilik

mahiyyat: mahiyetler, özler

mahkeme: davaların görülüp hükme bağlandığı yer

mahkî: hikâye olunan

mahkîanh: kendisinden bahsedilen

mahkûm: hükümlü, cezalı, mecbur

mahkûmiyet: mahkûmluk

mahlâs: yazarın takma adı

mahlûk: yaratık

mahlûkat: yaratıklar

mahlûkiyet: yaratılmışlık

mahmil: deve üstündeki sepet, bir söze yüklenen mânâ

mahmûd: övülmüş

mahmûl: yüklenilen

mahmûle: yük

mahmûr: baygın göz

mahrec: çıkış yeri

mahrek: yörünge

mahrem: gizli, yasak, başkasına haram olan, evlenilmesi haram olan akraba

mahremâne: mahremce, gizlice

mahremiyet: mahremlik, gizlilik, yasaklık

mahrûkat: yakıtlar

mahrûm: yoksun

mahrûmiyet: yoksunluk

mahrût: koni

mahrûtî: konik

mahsub: hesaplanmış

mahsûd: kıskanılan

mahsûl: ürün

mahsûlât: ürünler

mahsûldâr: ürünlü

mahsûr: kuşatılmış

mahsûs: hissedilmiş, birine ayrılmış, bile bile

mahsûsât: mahsuslar

mahsûsiyet: mahsusluk

mahşer: ölülerin dirilip toplanacakları yer

mahşernümâ: mahşeri andıran

mahşûş: içine girilmiş, lekelenmiş

mahtûmâne: bitirircesine, bir kitabı bitirince verilen ziyafet gibi

mâhud: bilinen, sözü edilen

mâhudiyet: bilinirlik

mahuf: korkulu

mahv: benlik bakımından silinme

mahvetme: silme

mahviyet: silinme hâli

mahviyetkâr: benliğini silen

mahviyetkârane: benliğini silercesine

mahz: sadelik

mahzâ: sade

mahzân: sadece

mahzen: hazine odası

mahzeniyet: mahzenlik

mahzûf: çıkarılan, kaldırılan

mahzûn: üzgün

mahzûnâne: üzgünce

mahzûr: sakınca

mahzûrât: sakıncalar

mahzûz: hoşlanan

mahzûzât: hoşlanılan şeyler

maî: su cinsinden, su ile ilgili, mavi

mâide: sofra

mâil: eğilmiş, meyilli, istekli, andırır, yörünge

mâile: eğri, eğik

mâilikamer: ayın yörüngesi

maîşet: yaşayış, geçim

maiyyet: yanındakiler

makabir: mezarlar

mâkabl: öncesi

makad: oturak yeri, arka

makalât: makaleler

makale: söz, gazete yazısı

makalid: kilitli yerler

makam: yer, mertebe, müzikte usul

makamât: makamlar

Makâmımahmûd: Peygamberimize verilen yüksek makam

makamperest: makam düşkünü

makarr: karar yeri, durulan yer

makasıd: maksatlar, gayeler

makber: mezar

makberistân: mezarlık

makbûl: kabul edilen, geçerli

makbûliyet: kabul edilebilirlik, geçerlilik

makdis: kutsal yer

makdûrat: takdir edilenler, kudret eserleri

mâkes: yansıma yeri, ayna

makhûr: kahredilmiş, ezilmiş

mâkis: karşılaştırma

makrû: okunan

makrûn: yakın, ulaşmış

maksad: istenen

maksûd: istenen şey

maksûm: bölünmüş

maksûr: kısaltılmış

makta: kesit

maktel: öldürülen yer

maktûl: öldürülmüş

mâkûd: bağlı

mâkûl: akla uygun

mâkûlâne: akla uygun biçimde

mâkûlât: akla uygun olanlar, akılla ilgili bulunanlar

mâkûle: akla uygun olan

mâkûliyet: akla uygunluk

mâkûs: ters

mâkûse: tersine çevrilmiş

mâkûsen mütenâsib: ters orantılı

makûsen: tersine olarak

makzî: kaza olunan, ödenen

mâl: bir kimsenin eli altında bulunan değerli şey

mâlâmal: dopdolu

mâlâyanî: faydasız, boş, saçma

mâlâyanîyât: faydasız şeyler

mâlâyutak: dayanılmaz, güç yetmez

mâlihülyâ: boş hayâller, kara sevda

mâlik: mülkün sahibi

mâlikâne: büyük ev, sahip gibi

Mâlikî: dört hak mezhepten biri

mâlikiyet: sahiplik

mâliye: mal ile ilgili olan

mâlûl: hasta

mâlûliyet: hasta olma

mâlûm: bilinen

mâlûmât: bilinenler

mâlûmiyet: bilinirlik

mamâfih: bununla beraber

mâmelek: olanca malı

Mamhuran: bir aşiret ismi

mâmûl: yapılmış

mâmûlât: yapılmış şeyler

mâmûr: bayındır, şenlikli

mânâ: anlam, öz

mancınık: eski bir silah, taş atma aleti

Mançur: Asyada yaşayan bir kavim

manda: sömürge, camız

mânde: kalmış, yaramaz

mânen: mânâca, anlamca

mânend: benzer, eş

mânevî: maddî olmayan, ruhanî

mânevîyât: madde üstü hâller

mânevîye: mânâ ile ilgili

manevra: hareket kabiliyeti, harp oyunu

mânî: engel

mânîâ: engel olan

mânidâr: anlamlı

mânidârâne: anlamlıca

mansıb: makam

mansub: atanan

mansûr: yardım görmüş, zafere ulaşmış

mansûs: iyice kesinleşmiş, âyetle sabit

mantık: düşünen akla kurallarıyla yol gösteren ilim

mantıkî: mantıkla ilgili, mantıklı

manyetizma: başka üzerinde uyuşukluk verici tesir

manzar: bakış yeri

manzara: görünüş

manzûm: nazımlı, dizili, düzenli, şiir

manzûme: şiir, sistem

manzûmeişemsiye: güneş sistemi

mâr: yılan

mâraz: sergi

maraz: hastalık

mâreke: çarpışma yeri, çarpışma

mârez: sergi

mârık: dinsiz

mârife: belli, bilinen

mârifet: ilim, hüner, tanıma

mârifetâşinâ: marifetin yabancısı olmayan

mârifetnâme: marifet yazısı

mârifetullah: Allahı bilme, tanıma

marîz: hasta

mâruf: bilinen, güzel

mârufiyet: bilinirlik

Mârût: sihir belleten iki melekten biri

mâruz: arzolunan, verilen, anlatılan, karşı karşıya kalan

mâruzât: anlatılanlar

marzî: arzu edilen, razı olunan

marzîyât: razı olunan şeyler

mâsadak: bir sözü onaylayan, doğrulayan

masârif: masraflar, giderler

masârifât: masraflar

masdar: kök, kaynak

masdariyet: masdarlık

masdûk: tasdiklenen

mâsivâ: yaratıklar

mâsivâullah: Allahın yarattıkları

mâsiyet: isyan, günah

maskara: kendisine gülünen

maskaraâlûd: maskaralı

maskat: düşülen yer, doğum yeri

maslahat: fayda, iş

maslahatdâr: faydalı

maslahaten: faydaca

maslahatkâr: faydalı

maslahatkârâne: faydalı biçimde

masnû: sanatla yapılmış eser

masnûât: sanatlı yapılmış eserler

masnûiyet: sanat eseri olma hâli

mason: "masonluk" denilen kökü dışarıda gizli ve tehlikeli bir örgütün üyesi, islâm düşmanı

masraf: gider, harcama

masrûf: harcanmış

mass: emme

mâsum: günahsız, suçsuz

mâsumâne: masumca

mâsume: suçsuz kadın veya kız

mâsumiyet: masumluk

mâsûn: korunan

mâsûniyet: korunurluk

mâşâallah: Allah korusun!

mâşer: topluluk

mâşerî: topluluğun olan

maşraba: su kabı

maşrık: doğu

mâşûk: sevilen

mâşûka: sevilen kadın

matbaa: basımevi

matbah: mutfak

matbû: basılmış

matbûât: basın, basılanlar

mâtem: yas

mâtemâlûd: yasla karışık

mâtemhâne: yas evi

materyalist: maddeci, sadece maddeye inanan îmansız

materyalizm: maddecilik, maddeden başka varlık tanımayan îmansız felsefe

matiyye: binek

matlâ: güneşin doğduğu yer

matlab: istenen

matlûb: istenilen

matlûbât: istenilenler

matmah: tamah ile bakılan

matrûd: kovulan

mâtûf: yöneltilen

matûmât: yemekler

Mâtüridî: itikadda hak mezhep imamı olan âlim

matvî: dürülen, içine tıkılan

maûn: yardım

maûnet: yardımlar

mâverâ: perde arkası

mâvudieleh: varlık gayesine uygunluk

mavzer: bir çeşit tüfek

mâye: maya, öz

mâyî: sıvı

mazâhir: görünme ve ortaya çıkma yerleri

mazanne: zanlı yer veya kimse

mazarrât: zararlar

mazbata: tutanak

mazbût: tutulan, derli toplu

mâzeret: elde olmayan özür

mazhar: ortaya çıkma ve görünme yeri

mazhariyet: mazharlık

mâzi: geçmiş zaman

mâziyât: geçmiş zamanlar

mazlûm: zulüm görmüş, sessiz

mazlûmâne: zulüm görmüşcesine

mazlûmen: zulmedilerek

mazlûmîn: zulmedilenler

mazlûmiyet: zulme uğramışlık

mazmaza: abdestte ağzı yıkamak

mazmûm: eklenmiş

mazmun: ince anlamlı söz

maznun: zanlı, sanık

mazrûf: zarfa konan

mâzûr: özürlü

mâzûriyet: özürlülük

meâb: sığınak, dönüş yeri

meâd: varılacak yer, âhiret

meâl: sözün kısaca anlamı

meânî: anlamlar

mearic: çıkılacak yerler

meâsi: isyanlar, günahlar

meâyib: ayıplar

mebâdi: başlangıçlar

mebâhis: konular

mebde: başlangıç

mebğuz: sevilmeyen

mebhas: bölüm

mebhût: şaşkın

meblağ: tutar, miktar

mebnî: kurulan, dayanan

mebsût: genişleyen

mebsûten: genişleterek

mebûs: gönderilen, milletvekili

mebûsân: mebuslar, milletvekilleri

mebzûl: bol, çok, ucuz

mebzûliyet: bolluk, çokluk, ucuzluk

mecâl: tâkat

mecâlis: meclisler

mecâz: sözün başka mânâda kullanılması

mecâzî: mecazlı

mecbûr: zorlanmış, zorunlu

mecbûriyet: mecburluk

meccânen: bedava, parasız

mecelle: dergi, kanun dergisi

mechul: bilinmeyen, meçhul

mechure: nefesin tutulup sesin çıkarılmasıyla okunan harfler

mecid: yüce, şerefli

meclis: bir mesele için toplanmış insan topluluğu

meclûb: çekilen, celbolunan

mecmâ: toplanılan yer

mecmû: toplam

mecmua: yazılar topluluğu, dergi

mecnûn: deli, çılgın

mecrâ: su yolu, kanal

mecrûh: yaralı

mecrûr: son harfi esre olan kelime

mêcul: yapılmış

mêcur: ücretlenme

mecûsî: ateşe tapan

meczûb: cezbeli, kendini kaptırmış, başkasının etkisiyle davranan

meczûbane: cezbeye kapılmışcasına

medâr: sebep, vesile, kaynak, yörünge

medâris: medreseler

medayih: övgüler

medd: kabarma, uzatma

meddâh: öven

medde: uzatma işareti

meded: yardım

mededkâr: yardım eden

mededres: yardımcı

medenî: terbiyeli, kibar, şehirli

medeniyet: düzenli ve ileri hayat seviyesi, şehirlilik

medeniyetperest: medeniyete aşırı düşkün olan

medeniyetperver: medeniyeti seven

meder: çakıl taşı

medfen: mezar

medfûn: gömülmüş, defnedilmiş

medh: medih, övme

medhal: giriş, etki

medih: övme

medîha: övgü

medîne: şehir

medlûl: kendisine delil getirilen, mânâ, anlatılan

medlûliyet: kendisine delil getirilme

medrese: dershane, okul

Medresetüzzehrâ: parlak medrese

medyum: cinci

medyun: verecekli

mefâhim: mefhumlar, kavramlar

mefâhir: övünülecek şeyler

mefâsid: bozguncular

mefatih: anahtarlar

mefhar: övünme sebebi

mefhum: kavram

mefkud: bulunmayan

mefkûre: ülkü

meflûc: felçli, inmeli

mefrûş: döşeli

mefsedet: fesatlık, bozukluk

mefsûh: hükmü kaldırılan

meftûn: tutkun, vurgun

meftûniyet: tutkunluk, vurgunluk

meftûr: bezgin

mefûl: fiilden etkilenen

mefûliyet: fiilden etkilenmişlik

meh: ay

mehâbet: heybet, büyüklük

mehâfet: korku

mehâfetullah: Allah korkusu

mehâlik: tehlikeler

mehâsin: güzellikler

mêhaz: kaynak

mehbît: inilen yer

mehbût: korkudan şaşıran

mehcûr: ayrılmış

mehd: beşik

Mehdî: hidayete eren ve hidayete vesile olan, âhirzamanda eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nuranî âlim

Mehdîmisâl: Mehdî gibi

mehenk: ölçü taşı

mehîb: korkulan

mehmâemken: olabildiğince

mehmûse: fısıltıyla okunan harfler

mehr: mehir, erkeğin kadına verdiği evlenme bedeli

mehtâb: mehtap, ay ışığı

mehter: Osmanlılarda askerî müzik takımı

mekâdir: miktarlar

mekân: yer, ev

mekânî: mekânla ilgili

mekanik: hareket ilmi

mekanizma: makine kısmı, işleyiş

mekârim: iyilikler

mekatı: duraklar

mekâtib: okullar

mekâyis: ölçütler

mêkel: yemek yenilen yer

mekîk: bir dokuma âleti

mekîn: sakin, vakarlı, saygın

mekkâr: hileci, düzenci

Mekke: Kabenin bulunduğu mukaddes şehir

meknun: örtülü, gizli

meknûz: gizli define

mekreme: ikram yeri

mekruh: kötü, çirkin

meksûb: kazanılmış

meksûbe: kazanılan

mekşûf: keşfedilen, açılan

mekteb: mektep, okul

mektûb: mektup, yazılan

mektûbât: mektuplar

mektûbe: yazılmış

mektûm: gizli, saklı

mêkûlât: yiyecekler

melâb: oyun yeri

melâbe: oyun yeri

melâbegâh: oyun oynanan yer

melâhat: yüz güzelliği

melâhim: savaş yerleri

melâib: oyunlar, oyun yerleri

melâik: melekler

melâike: melekler

melâiketullah: Allahın melekleri

melâl: can sıkıntısı

melâmet: kınanmışlık

melâmî: kınanmış, melamilik tarikatından olan

Melâmîlik: kendini kınamayı esas alan bir tarikat

melâne: lânete lâyık olan

melbûsât: giyecekler

melcê: sığınak

meleiâlâ: büyük meleklerin âlemi

melek: nurdan yaratılmış masum varlık

melekât: melekeler

meleke: zihnin anlama, kavrama, hatırlama gibi özellikleri, tekrar tekrar yapmaktan dolayı kazanılan beceri

melekî: melekle ilgili, melek gibi

melekiyet: meleklik

meleksimâ: melek yüzlü

melekût: melekler âlemi, varlıkların ilâhî isimlere bakan iç yüzü

melekûtî: melekutla ilgili

melekûtîyet: melekutluk

melekülmevt: ölüm meleği

melez: ırkı karışık

melfûf: paketlenip gönderilen

melfûfât: paketlenip gönderilenler

melfûz: söylenmiş

melhûz: düşünülebilen

melîh: güzel, şirin

melîk: hükümdar

melîke: kadın hükümdar

melîl: üzgün

melsûk: yapıştırılmış

mêlûf: alışılmış

melûl: usanmış

melûn: lânetli

melûnâne: melunca

melzum: lüzumlu

memâlik: memleketler

memât: ölüm

memduh: övülmüş

memduha: övülmüş

memer: geçit

memlû: dolu

memlûk: köle

memnû: yasak

memnûn: hoşnut

memnûnâne: memnunca

memnûniyet: memnunluk

mêmûl: umulan

Mêmûn: felsefe kitaplarını tercüme ettirmesiyle meşhur bir halife

mêmûn: emin, korkusuz

mêmûr: emir altında olan

mêmûrîn: memurlar

mêmûriyet: memurluk

memzûc: karışık

men: kim

men: yasaklama

menâbî: kaynaklar

menâfî: menfaatler

menâfiz: delikler

menâhî: yasaklananlar

menâhic: metodlar

menâkıb: hayat hikâyeleri

menâm: uyku

menâmen: uykudayken

menâr: ışık tutucu

menâsık: ibadet yerleri

Menat: bir putun adı

menâtık: mıntıkalar, bölgeler

menâzır: manzaralar

menâzil: inilen yerler

menbâ: kaynak

mencê: kurtuluş yeri

mendûb: emredilmediği hâlde yapılan güzel amel, iş

mendûbiyet: mendupluk

menend: eş, benzer

menfâ: sürgün yeri

menfaat: fayda, çıkar

menfaatperest: menfaatına çok düşkün

menfaattar: menfaatli

menfez: delik, gözenek

menfî: olumsuz, sürgün

menfûr: nefret edilen

menhî: yasaklanan

menhiyat: yasaklananlar

menhûs: uğursuz

meni: döl suyu

menkıbe: hayat hikayesi

menkûha: nikâhlı kadın

menkul: anlatılan, taşınabilen

menkulât: taşınanlar, anlatılanlar

menkûr: inkâr edilen

menkûs: tersine çevrilmiş

menkuş: nakışlı

menkuz: bozulmuş

Mennân: kullarına bol nimet ve ihsanlarda bulunan Allah

mensub: bağlı, ait, ilgili

mensubât: bağlılar, ilgililer

mensubiyet: bağlılık, aitlik

mensûc: dokunmuş

mensûcât: dokunanlar

mensûh: hükmü kaldırılmış

mensur: nesirli

mensûs: âyet ve hadîs gibi kesin delillerle tesbit edilmiş olan

menşê: esas, kök, kaynak

menşûr: yayılmış

mênûs: alışılmış

menvî: niyetlenen

menzil: inilen yer

menzilgâh: inme yeri

merâ: otlak

merak: öğrenme isteği

merakâver: merak verici

merâkib: binekler

merâm: maksat, niyet, istek

merâsim: tören

merâtib: mertebeler

merâyâ: aynalar

merbût: bağlı, irtibatlı

merbûtiyet: bağlılık

mercan: denizden elde edilen bir süs maddesi

mercî: makam, dönülecek yer, başvurulacak yer, kaynak, makam

mercîiyet: başvurulacak makam olma özelliği, kaynaklık

mercû: ümit edilen, rica olunan

mercûh: tercih edilmeyen, başkası ona tercih edilmiş

merd: mert, sözünün eri

merdâne: mertçe

merdûd: reddedilmiş

merdümgiriz: insanlardan sıkılan, yalnızlığı seven

merdümgirizane: kalabalıktan sıkılıp yalnızlık isteyerek

merfû: yükseltilmiş

merğûb: rağbet edilen, istenilen

merhaba: rahat olun, hoş geldiniz

merhale: kademe, aşama

merhamet: acıma

merhameten: merhamet ederek

merhametkâr: merhametli

merhametkârâne: merhamet edercesine

merhem: yara ilacı

merhûm: rahmetli, ölmüş

merhûme: ölmüş kadın

merhûn: rehin edilmiş

merî: görünür olan, yürürlükte olan

meridyen: boylam

Merih: bir gezegen

merîyyet: yürürlükte oluş, görünürlük

merkeb: binek

merkez: orta mekân, idare yeri

merkezî: merkezde olan

merkeziyet: merkezlik

merkûb: binek

mermi: kurşun

mermuze: dolaylı anlatılan

mersiye: ölüm şiiri

mert: üstün karakterli

mertebe: derece, aşama

Merve: Mekkede bir mübarek tepe

mervî: rivayet edilen, anlatılan

merzûk: rızıklanmış

merzûkiyet: rızıklanmışlık

mesâbe: yerinde, değerinde

mesâbih: lambalar

mesâcid: namaz kılınan yerler

mesâfe: ara, uzaklık

mesağ: izin

mesâha: yüz ölçümü

mesâhif: mushaflar, Kurânlar

mesâi: çalışmalar, emekler

mesâib: musibetler

mesâil: meseleler

mesaj: haber

mesâk: sevkedilen yer

mesâkin: meskenler, evler

mesâkin: miskinler, fakirler

mesâlih: maslahatlar, işler

mesâlik: meslekler, ekoller, yollar

mesâmât: gözenekler, delikler

mesâme: gözenek

mesâne: sidik torbası

mesânî: bir şeyin tekrarı

mesarr: sürurlu, sevinçli

mesâvî: kötü hâller

mesbûk: geçmiş, geri kalmış

mescid: secde yeri, küçük cami

mesel: atasözü, küçük hikâye

mesêle: düşünülecek husus, konu

meserret: sevinç, şenlik

mesh: el sürme, silme

Mesîh: olumlu mânâda isa aleyhisselâm için söylenen bir tabir

Mesîh: "silen, bozan" mânâsında deccalın bir adı

mesîl: kanal, benzer

mesîre: gezinti yeri

mesîregâh: gezinti yeri

meskat: doğum yeri

mesken: oturulan yer, ev

meskenet: yoksulluk, miskinlik

meskûn: oturulan yer

meslek: yol, usûl, ekol

mesmû: işitilen

mesmûat: işitilenler

mesmûm: zehirlenmiş

mesned: dayanak

mesnevî: bir şiir türü

mesnûn: sünnet olan

mesrûk: çalınmış

mesrûr: sevinçli, sürurlu

mesrûrâne: sevinçli bir şekilde

mesrûriyet: sevinçlilik

mest: ayakkabı, hazla kendinden geçen

mestûr: örtülmüş

mestur: satırlanmış, çizilmiş

mestûre: örtülü kadın

mesûd: saadetli, mutlu

mesûdâne: saadetle

mesûdiyet: mesutluk

mesûk: sevk olunan

mesûl: sorumlu

mesûliyet: sorumluluk

meşâgil: meşguliyetler

meşâhir: meşhurlar, ünlüler

meşakkat: zahmet, zorluk, sıkıntı

meşâle: ucu alevli değnek

meşârib: meşrepler, anlayışlar, gidişatlar

meşayih: şeyhler, pirler

meşbû: doymuş

meşegâh: meşelik

meşême: sol, kötü, uğursuz

meşgale: iş, uğraş

meşgul: işli, iş üstünde olan

meşguliyet: işlilik

meşher: sergi

meşhûd: görülen

meşhûdât: görülenler

meşhûdiyet: görünürlük

meşhûn: sevinçli

meşhûr: ünlü

meşîet: dileme

meşîhat: din işleri merkezi

meşk: alıştırma, örnekleme

meşkûk: şüpheli

meşkûr: şükre lâyık olan

meşmeşiye: normal göze görünmeyen misalî bir âlem

meşreb: meşrep, gidişat

meşreben: gidişatça

meşrık: doğu

meşrû: dine uygun

meşrûbât: içecekler

meşrûh: açıklanmış

meşrûhât: açıklananlar

meşrûiyet: dine uygunluk

meşrût: şarta bağlı

meşrûta: şarta bağlanmış

meşrûtiyet: devletin bir hükümdarın başkanlığı altındaki millet meclisi tarafından idare edildiği yönetim biçimi

meşrûtiyetperver: meşrutiyeti seven

meşşâiyyun: akla güvenip peygambere inanmayan felsefeciler

meşşata: süsleyen, tarayan

meşûm: uğursuz

meşûmâne: uğursuzcasına

meşûme: uğursuz

meşûr: şuurlu

meşveret: danışma, fikir alışverişi yapma

metâ: ticaret malı

metâlî: güneş ve ayın doğduğu yerler ve zamanlar

metâlib: istenenler

metanet: dayanıklılık

metbû: kendisine uyulan

metbûiyet: metbuluk

metfuh: açılmış

methetme: övme

methiye: övgü, övme

metîn: metanetli, dayanıklı

metin: yazının tamamı

metînâne: dayanıklı biri gibi

metod: usûl, yöntem

metrûk: terkedilmiş

metrûkât: terkedilenler

Metta: Yunus aleyhisselâmın annesi

meûnet: geçimlik

mêvâ: yer, mekân

mevâcid: kalbe zevk veren hâller

mevâdd: maddeler

mevâhib: karşılıksız verilenler, ihsanlar

mevâkıf: duraklar

mevâki: yerler

mevâlid: mevlidler, doğmalar

mevâlîd: varlıklar

mevâni: maniler, engeller

mevâsim: mevsimler

mevhat: cansızlar

mevc: dalga

mevce: dalga

mevcûd: mevcut, var olan

mevcûdat: varlıklar

mevcûdiyet: varlık

meveddet: dostluk, sevgi

mevhibe: verilmiş

mevhûbe: verilen

mevhum: kuruntu ürünü

mevîza: öğüt, nasihat

mevkıf: durak, bölüm

mevki: yer

mevkib: kafile, topluluk

yle='margin-top:0cm;margin-right:10cm;margin-bottom:0cm; margin-left:10cm;margin-bottom:0001pt;mso-pagination:none'>mevkuf: durdurulan, tutulan

mevkufen: tutularak, durdurularak

mevkute: süreli yayın

Mevlâ: sahip, efendi, Allah

Mevlânâ: Mesnevî adlı kitabın da yazarı olan ünlü velî ve şair

mevlânâ: efendimiz

Mevlevî: Mevlânanın tarikatından olan

Mevlevîvârî: dönerek zikreden mevleviler gibi

mevlid: doğum

mevlûd: doğan

mevrid: varılan yer, yol

mevrûs: mirasla gelen

mevsûf: vasıflı, sıfatlanan

mevsûk: vesikalı, belgeli, sağlam

mevsûkan: belgeli bir biçimde

mevsûl: kavuşan, ulaşan, bitişen

mevsûle: bitiştirilmiş

mevt: ölüm

mevta: ölü

mevtâlûd: ölümle karışık

mevûd: söz verilmiş

mevzî: bir şey konulacak yer

mevzû: konu

mevzû: uydurulmuş hadîs

mevzûat: kurallar, kanunlar

mevzûbahis: söz konusu

mevzun: ölçülü, tartılı

mevzunen: ölçülü ve tartılı olarak

mevzuniyet: ölçülülük, tartılılık

mey: şarap,

meyâdin: meydanlar

meyân: orta, ara

meydân: saha, alan

meyelân: eğilim, istek

meyil: istek, yönelme

meyl: istek, yönelme

meymene: sağ, iyilik, uğur

meymenet: bereket, uğur, kutluluk

meymûn: uğurlu, kutlu

mêyûs: ümitsiz

mêyûsane: ümitsizce

mêyûsiyet: ümitsizlik

meyvedâr: meyveli

meyyâl: meyilli, istekli

meyyit: ölü, cansız

mezâd: mezat, artırmalı satış

mezâhib: mezhepler

mezâhim: zahmetler, zorluklar

mezâhir: görünme yerleri, çiçekli yerler

mezâk: tadma

mezâlim: zulümler

mezâmir: Zebur kitabının süreleri

mezâr: kabir, ziyaret yeri

mezâristân: mezarlık, ölüler ülkesi

mezâyâ: meziyetler

mezbaha: hayvan kesim yeri

mezbele: çöplük

mezbûr: sözü edilen

mezc: karıştırma, katıştırma

meze: çerez

mezellet: alçaklık

mezheb: gidilen yol, dinin esaslarında aynı ayrıntılarında farklı görüşler

mezher: çiçeklik

mezhere: çiçeklik

meziyet: güzel özellik

meziyyât: meziyetler

mezkûr: anılan

mezmûm: yerilmiş

mezraa: tarla

mezrûat: ekilenler

mêzûn: izinli


Alıntı Yaparak Cevapla