Yalnız Mesajı Göster

Bediuzzaman Said Nursi Ve Risale-İ Nur Külliyatı

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bediuzzaman Said Nursi Ve Risale-İ Nur Külliyatı



KISACA BAZI FİKİRLERİ

ÜSTÂD BEDİÜZZAMAN'ın ''ESKİ'' ve ''YENİ SAİD' dönemlerinde yazdığı birçok eserleri var- dır Türkçe, Arapça ve az miktarda Farsça yazmıştır Eserleri hacim olarak toplam altı bin sayfa tutmaktadır Eserlerinde nakle değil, yeni, orijinal fikirlere yer verir Diğer eserlerde bulunabilecek bilgileri onlara havale edip tekrara gerek duymaz eserlerinin çoğu Kur'ân tefsiri mahiyetindedir Konuya girerken bir veya daha çok ayetten hareket ederFakat eseri, alışılmış lafzî tefsir tarzında değildir Kur'an hakikatlerinin kuvvetli hüccet- lerini ortaya koyması itibariyle farklı ve önemli bir tefsirdir Kur'an'ın hidayetini insanlara anlatma işini gerçekleştiren, insanın aklını, nefsini, duygularını ikna eden bir eserdir Aslında insanların çoğunun, lafzî tefsirlerden çok, bu tür eserlere ihtiyaçları vardır İnsanlar, muayyen konularda Kur'an'ın insanlığa gösterdiği hidayeti anlamak isterler Tefsirlerin tamamını okuyacak vakti olan çok az insan vardır Bu sebeple konulu tefsir, bu asırda yayılmış ve yayılmakta olan bir tefsir türüdür İşte Risale-i Nur Külliyatı, İslâm'ın temeli ve yirminci asırda en çok hücum edilen kısmı olan iman hakikatlarına dair, akaid esaslarına dair bilgileri, özellikle onlardan kastedilen hidayet, maksad ve neticeler itibariyle tefsir eden konulu örneklerindendir Bediüzzaaman'ın hayatı boyunca izlediği gayelerden biri de İslâm ehlinin eğitim müessesele- ri olan medrese, mektup vetekkeyi kendilerinden beklenen rolleri yerine getirecek tarzda besleyip mücehhez kılmak idiMedrese programlarının yeniden düzenlenmesini şart görüyorduOna göre tefeyyüz eksikliğinin sebebi, alet derslerinin asıl derslerin yerine geçmiş olması, şerh ve hâşiyelerle fazla meşgul olma ve fen bilimlerinin yokluğu idi Mektepleri de dinî dersler yönünden beslemek gerekiyorduMezunlarının isdihdam yerlerini de düşünmek lâzım gelirdi İşte böylece her biri, farklı bir tarafa çekip götüren medrese, mektep ve tekke ruhunu birleştirip bunların herbirinden nasibini almış kâmil insan yetiştirme peşinde idi Bunu ''Medresetü'z--Zehra'' adını verdiği üniversiti modelinde görüyordu İslâm toplumunun üç eğitim kurumu olan medrese, mektep ve tekkenin koordinali çalışmasını istiyordu Bunların birbirinden kopuk oluşu, her birinden gurur ve taassubu ortaya çıkarıyordu Halbuki onagö reİslâm binasında, bunların her birinin yeri vardı ''İslamiyet hariçte temessül etse bir menzili mektep,bir odası medrese, bir köşesi zâviyedir Salonu ise hepsinin toplandığı yerdir Biri, diğerinin noksanını tekmil için bir şûra meclisi olarak, nûrânî sağlam sarayı ortaya koyacaktır'' İdealindeki Medresetü'z--Zehra'nın, bu ilahi sarayı temsil etmesini bekliyordu Özellikle Van, Diyarbakır, Siirt, Bitlis gibi şark vilayetlerinde açılmasına ihtiyaç gördüğü bu okulların, Osmanlı mozayiğini bir arada tutacak harç olacağını ve muhtemel menfi akımlara karşı sed olacağını düşünüyordu Buna dair yirniden fazla arşiv belgesi vardır ''Her mü'min i'lâ-yı kelimetullah ile mükelleftirBu zamanda (cihadın) en mühin vesilesi maddeten terakki etmektir'' O güçlü dış düşmanları bile ümitsizliğe değil, gayrete vesile yapıyordu: ''Onlar bizim uyanma- mıza vesiledir Onlardan fen alacağız İslâm'ın sulh dini olduğuna inandıracağız Dinin bürhanları ile ikna edip, İslâm'ın mükemmelliklerini ve güzelliklerini fiillerimizle göstereceğiz'' Bediüzzaman'ın yetiştiği 19 asır, İslâm dünyasının ve bütün dünyanın en sancılı dönemine rastlıyorduRönesans sonrası Avrupa'da bilim, kiliseye rağmen gelişince modern bilimin temsil- cileri dine karşı veya en azından dinle ilgisiz materyalist bir istikamette ilerlemiş ve yeni bir ca- hiliye ordusu,güçsüz İslâm dünyası üzerine hücum etmiştiBirinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ana- dolu, İran Afganistan dışındaki bütün İslâm dünyası, Batı'lılarca sömürgeleştirilmişti Bu fela- ketlerin sebebini, bazı bilim adamları gibi Besiüzzaman da incelemişti O, 1909'da yayınladığı programını, daha sonra devam eden elli yıllık hayatı boyunca da incelemiştir ''Bediüzzaman'ın fihriste-i maksadı ve efkârının programıdır'' makalesindeki fikirleri özetle şöyledir: 1-İslâm alemini terakkiye sevk edecek uyanışı sağlamak 2Müslümanların üç temel eğitim kurumu olan medrese mektep ve tekke arasında uyum sağ- lamak 3- İlmî çevrelerde hürriyeti tesis etmek 4- Medreselerde ihtisas şubeleri kurmak 5- Geniş kitleleri irşad edecek vaiz ve hatiplerin yetiştirilmesini yeni baştan ele almak 6- Osmanlı toplumunu geliştirmek için en büyük üç düşman olan cehalet, zarûret (yani fakirlik,) ve ihtilâfı yenmekBu üç düşmana karşı ma'rifet (bilim ve eğitim), sanat (endüstri) ittifak silahıyla cihad etmek 7-Hilâfet makamının ıslâh edilmesi 8-Osmanlı devletinin dağılıp beylikler haline dönüşmemesi için İttihad-ı Muhammedî fikrinin geliştirilmesi 9- Milli birliği sağlayarak, Kürtlerin ihtilâfı sebebiyle zayi olan büyük kuvvetlerinden istifade etmek

RİSALE-İ NUR'un ÖZELLİKLERİ

Mehmet Akif'in: ''Doğrudan doğruya Kur'an'dan alarak İlhâmı Asrın idrakine anlatmalıyız İslâm'ı'' şeklinde güzelce ifade ettiği özlemi, Bediüzzaman, Risale-i Nur'la kısmen gerçekleştirmiştir Hadîs-i Şeriflerin de Kur'an'ın tefsiri olduğunu ve ondan ayrı sayılmaması gerçeğini unutmaksızın Bediüzaman, İslâm'ın esas meseleleri ile meşguldür İsrailiyat, menkıbeler, âdetler yönü ile fazla meşgul olmaz Risale-i Nur, iman hakikatlerini, akla yaklaştırarak aklî delillerle izah ikna etmeye çalışırAkla hi- tab ederken kalbi, duyguları ve nafsi ihmal etmez Bundan dolayı okuyanların nefislerini tezkiye edip ahlâklarını düzeltmesi,Müellif'in, rızâ-yı ilahiden başka bir tesir altında kalmamasından ileri gelir Risale-i Nur'da Bediüzzaman,mevzuya girerken ona esas teşkil eden, hareket noktası olan ayeti veya ayetleri yazarBazen misallerin de yardımıyla ayetin hedefi olan hidayetin aydınlığına ulaştırır ve yazılanın, ilgili ayetin yüzlerce, binlerce inceliklerinden biri olduğunu söylerBu arada son asırlarda ortaya çıkan dalâletlerin, batıl felsefî ve ideolojik fikirlerin kötü etkileri izale edilir, adları verilmeksizin, o akımlar, kuvvetli aklî delillerle çürütülür( İ K Salihi, s, 125---129 Onun ''Ehl-i Küfür'',''Ehli Dalâlet'', ''Ehl-i Sefahet'' genel isimleriyle kastettiği bâtıl cerayanları, onları tanıyanlar bilir) Bazen konu, suâl-cevap üslûbuyla verilirRisale-i nur'un kendine has üslûbu, meş- gul olanlar tarafından hemen farkedilir Etkisinin sebebi de sorulanın, müellifin nefsinin veya dalâlet temsilcilerinin sorduğu sorulara, dolasıyla umumî derde tercüman olmasından ileri gelir

Alıntı Yaparak Cevapla