Yalnız Mesajı Göster

Aile İçi Şiddet Ve Koca Dayağı

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Aile İçi Şiddet Ve Koca Dayağı



Aile İçi Şiddet ve Koca Dayağı

2

Genelde İslam bilginlerinin kanaati o ki ‘dövün' fiili önceki bölümde de ifade ettiğimiz gibi ‘fiili bir duruma', kadınlara tanınan haklar açısından bakıldığında tedrici iyileştirme sürecinin bir ayağına işaret etmektedir Bir başka tabirle bir toplumun ‘dem ve damarlarına' işlemiş adetin değiştirilmesinde kullanılan ‘tedricilik' metodunun bir basamağıdır

Ayeti böyle anlamaya iten bir başka sebep de Hz Peygamberin (sav) beyan ve uygulamalarıdır “ Sizin en hayırlınız, eşlerine karşı en iyi davrananlarınızdır 1" Ben içinizde eşlerine karşı en iyi davrananızım" demesi ve hayatı boyunca eşlerinden hiç birisine bir tek tokat bile vurmaması bunu göstermektedir Allah Rasulü'nün eşlerine karşı gösterdiği en sert muamele onların insani hislerine bağlı olarak dünyalık nafaka istemeleri karşısında Efendimizin onları kendisi ile dünya malı arasında tercihte bulunmaya davetidir Helallık-haramlık mevzuundan öte, Hz Peygambere eş olma statüsüne ve şerefine kavuşmuş, sadece yaşadığı döneme değil, kıyamete kadar bütün müminlere hatta insanlığa örnek ve rehber olacak bu kişilerin söz konusu davranışı murad-ı nebeviye uygun düşmediği için Efendimiz eşlerinden ayrı bir yere (cumba) çekilmiş ve kimse ile görüşmemeye karar vermiştir Cahiliyede ‘i'la' adı verilen uygulama bu münasebetle hukuki düzenlemeye de konu olmuştur İşin fıkhi boyutu bir tarafa, Efendimiz bu süreç içinde Hz Ebu Bekir, Hz Ömer dahil kendisine gelen görüşme tekliflerinin hepsini önce reddetmis, belli bir müddet sonra kabul etmiştir O hanenin kayınpederleri olan bu iki yar-ı guzin i'lanın cahiliyedeki anl¤¤¤¤¤ bağlı olarak kızlarının boşanacağından endişe ederek Efendimizi bu kararından vaz geçirmeye çalışmışlardır Nihayet çok geçmeden İlahi vahy meseleyi çözmüş ve şöyle diyerek kararı annelerimize bırakmıştır; “ Ey Peygamber, eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzelce boşayayım! Yok, eğer Allah'ı, Resulünü ve âhiret mülkünü isterseniz, haberiniz olsun ki Allah sizin gibi iyi hanımlara büyük mükâfat hazırlamıştır” (33/29-29)

Görüldüğü gibi Efendimizin alabildiğine medeni ilişkiler içinde, bir problemin çözümü adına eşlerinin irade ve tercihlerine saygı gösterip nihai kararı onlara bırakması, belki bundan çok daha küçük problemler karşısında karısını döven müslüman erkekler için hiç de iyi bir uygulama olmasa gerek!! İğneleyici ifadeler bir yana çok daha açık ve net ifade edecek olursak; eşini kendine göre haklı veya haksız nedenlerle döven hiçbir kimse Hz Peygamberin (sav) şahsi uygulamalarında kendine delil bulamaz, bu davranışlarını O'nu örnek göstererek temellendiremez Halbuki başta müslümanlar olmak üzere bütün insanlık için örnek, rehber ve model insandır Söz, fiil ve takrirleriyle, ‘yaptı, söyledi ve kabul buyurdu' diyerek anlattığımız sünneti bizim tek rehberimizdir Onun hayatında vücud bulmayan, varlık sahnesine çıkmayan, üstelik aksi istikamette onlarca tenbihatı olan bir mevzuda çok daha dikkatli olunması gerekir

Bir başka önemli nokta; ayetten anladığımız kadarıyla dövmenin aile kurumunun istikrar içinde devamını sağlamaya yönelik bir tedbir olduğu gerçeğidir Ayetin mücerred anlamı da, tefsiri adına ileri sürülen görüşler de zaten açıkca bunu göstermektedir Bektaşi misali ayeti siyak ve sibak bütünlüğünden koparıp parçacı bir yaklaşımla ele alma Kur'an'ın ve sünnetin ruhuna terstir Bu açıdan rahatlıkla denilebilir ki; bu amaca şu ya da bu sebeple hizmet etmeyen dövmeler ayete uymak değil, ayete rağmen hareket etmek demektir Kaldı ki sıralamaya ve sınırlamaya riayet etme de günümüzde çözüm olmayabilir Çünkü burada genel-geçer yaklaşımlar değil, spesifik, her devir ve her ferde yönelik ayrı hükümler ve yorumlar söz konusu edilmek zorundadır Cahiliye döneminin aksine bugün beşerin kadın-erkek, karı-koca ilişkileri adına geldiği seviyede dövme bırakın birleşmeye, anlaşmaya vesilesi olmayı, ayrılmaya neden olan bir davranışsa, Kur'an'ın bu ayetten gözettiği sonucun elde edilmeyeceği kesindir

Burada dönemin genel telakkileri, gelenek ve göreneği deyip “dövme yoktur, zaman o hükmü nesh etmiştir, ayet vucub ve delaleti ile kat'idir ama uygulama alanını kaybetmiştir; dolayısıyla hükmü askıdadır' türü beyanlarla bütün bütün kestirip atma doğru olmayabilir Şöyle ki her bir insan ayrı bir alemdir Eğitim ve öğrenim durumu, bayanın yaşamış olduğu cografya, o cografyaya özgü örf ve adetler, söz gelimi erkek egemen bir anlayışın hakim olduğu kültürlerde ayet belki de uygulama alanı bulabilir Daha açık bir ifadeyle üniversite mezunu İstanbul'da yaşayan bir bayanla, Anadolu'nun en ücra köyünde yaşayan bayanın gerek genel kültür gerek eğitim ve öğretim seviyesi ve gerekse örf ve adet ortamındaki farklılığı, farklı hayat stil, standart ve davranış biçimlerini beraberinde getirir Kaldı ki aynı şey milletler arasında da geçerlidir Nitekim Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan kabilelerle, Avrupa'nın göbeğinde yaşayanlar arasındaki fark herkesin malumudur

Bir başka açıdan; eğitim seviyesi ne olursa olsun ya da yaşamış olduğu kültür ortamı başkalarından ne kadar farklılık arz ederse etsin, ferd olarak her bir insanın şahsi onur ve gururu vardır Dolayısıyla meseleye bir de bu açıdan bakılması şart ve elzemdir Kocası tarafindan dövülmeyi şahsi onur ve gurur vesilesi yapıp, soluğu avukat bürosunda, mahkeme kapısında alacak çok kadın vardır günümüzde Öyleyse mücerred ‘dövme' değil, onun ‘nüşuz'dan endişe edilip itaat çizgisine getirilecek bayanın fitri özellikleri de ayrıca gözetilmesi gerekmektedir

Son olarak ‘dövme'nin bir sınırı olmak zorundadır Semra Hanım örneğinde olduğu gibi “Vur Abalıya” mantığı ile yapılacak, ‘hınç' almanın, ‘güç denemesi' yapıp yüz karartmanın, göz morartmanın hüküm ferma olduğu bir dövmenin hiçbir İslami temeli olmadığı gibi, o dünyevi ve uhrevi cezayı da muciptir Efendimiz (sav) ‘darben gayre müberrih; şiddetli olmayan, hafifçe' ve “yüzüne vurmaman 2” sözleri ile bu kabil bir dövmenin sınırını kendisi çizmekte ve insanların irade kullanacağı bir boşluk bırakmamaktadır Zira sınırı aşan dövmelerin -falaka demek daha uygun- maksadın aksine hizmet edecegi izahtan varestedir

Buraya kadar anlatmaya çalıştığımiz aile reisinin yürütmekle sorumlusu olduğu gemisinin sular altına gömülmesini, sert kayalara çarpıp karaya oturmasını engellemek için önceden almak zorunda olduğu tedbirlerin ikinci kısmıdır Bir de bunun ilk kısmı var ki o İslami terbiyedir Kadın ve erkek evlilik öncesi hayatta aile, okul ve çevreden alacakları eğitim ve öğretim ile zaten bu noktaya kadar hiç gelmeyeceklerdir Gelmemeleri gerekir, gelmemeleri ümid edilir demek herhalde daha uygun olur Sadece aile içi değil hayatın tümünü kuşatan insani ilişkiler sözünü ettiğimiz terbiyenin verilmesi ile zaten yerli yerine oturur Orada günümüzün tam tersine mutluluk esas, problemler talidir Halbuki bugün bırakın terbiyeyi, onun verileceği dini, içtimai, ahlaki, kültürel şartların olmayışı süreci tersine çeviriyor ve problemler esas, mutluluklar tali oluyor Bundan dolayı aile ahengi açısından hadiseler değerlendirilirken meseleye bu zaviyeden de bakıp hem çiftlere haksızlık yapılmamalı hem de süreklilik isteyen çözüm önerilerinde arka plan şartlarının uygunsuzluğu nazara alınmalıdır

Hasılı; bu noktaya 'koca karısını dövme yetkisini nereden alıyor?' sorusunu sorarak gelmiştik Gerek genel telakkiler, gerekse Semra Hanımın kocasının 'hoca' olması ve tabii ki ilgi alanımız itibariyle meseleye dini açıdan bakıp neticede böyle bir yetkinin var olup olmadığını göstermeye çalıştık

Görülen o ki bir zihniyet problemi ile karşı karşıyayız Şiddet üreten bir yapımız var Küçükten büyüğe hepimizi esir alan çizgi filmlerden Hollywood filmlerine, romanlardan karikatürlere varıncaya kadar etrafımızdaki hemen her şeyin şiddet zihniyetine destek verdiğini söylemek abartı olmasa gerek Öyleyse hadiseyi sadece dini boyutu ile ele alıp ‘şamar oğlanı' aramayalım Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmayalım El ele verip bugünümüzü ve geleceğimizi karartan böylesi külli bir problemi hall u fasletmek için her türlü çabaya destek verelim

Pekala Semra Hanım ne yapacak; dış dünyada müslümanlık adına halka ahkam kesen ama evde eşi ve çocuğuna karşı terör estiren kocasını bu işten nasıl vazgeçirecek? Tavsiyem o ki; Semra Hanım kocasının ilmine ve yaşayışına saygı duyduğu bir din alimine meseleyi anlatmalı ve kocasını öncelikle onunla görüştürmeye çalışmalı Ayet ve hadislerin yanlış anlama ve yorumlamalara konu edildiğinin kabulu, inanıyorum ki kocasını yaptıklarından vaz geçirecektir Dinin yaptırım gücü için bu alabildiğine basit bir şeydir

1 İbn Mace, Nikah, 50

2 Ebu Davud,Nikah,42

Alıntı Yaparak Cevapla