Prof. Dr. Sinsi
|
10.000 Teorisi Ve Big-Bang'in Çöküşü Makale
10 000 Teorisi ve Big-Bang'in Çöküşü Makale

Atom-altı parçacıklardan başlayıp molekül düzeyine; oradan, proteinin çok karmaşık yapısından eşsiz bir fabrika olan hücreye; daha sonra gerek bitki ve hayvan ve gerekse mükemmel bir varlık olan insana kadar canlılık sürecinde mükemmel bir komplekslik göze çarpar Hem de bu komplekslik indirgenemez kompleksliktir Öyle ki; bu yapılarda oluşacak mikro-boyutta bir eksiklik bile o yapının daha başlamadan bitmesine neden olur Mesela; “canlı” dediğimiz organizma, değişik işlevli organlarıyla koordine edilmiş bir bütündür Bir parçasında oluşan bir aksaklık organizmanın tümünün işleyişini etkiler Bilim-felsefecisi Caner Taslaman; “Canlıların var olması için gerekli olan şartlar sıradan şartlar değildir Ancak çok-çok kritik değerlerin seçilmesi sonucunda bütün canlıların ve biz insanların varlığı mümkün olmuştur Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton ve elektronun kütleleri mevcut şekilde olmalıdır Eğer protonun kütlesinin elektronun kütlesine oranı 1836/1 oranında olmasaydı, canlılığı mümkün kılan uzun moleküller oluşamazdı Evrende mevcut olan bu hassas ayarların hepsinin birden gerçekleşmesiyle ancak canlılığın mümkün olduğuna dikkat edilmelidir Bütün olasılıkların çarpımının, amacın gerçekleşmesinin olasılığını verdiğini unutmamalıyız Canlılığın varlığının, bir-kaç olasılıktan birine bağlı gerçekleşmesi sıradan bir olasılık değildir” der
Bu durumda mevcut yapılar aşama-aşama, ilkellikten mükemmelliğe doğru gelişmiş olamaz Çünkü mükemmelliğe ulaşamamış bir yapı eksik kalacaktır, eksik kalacağı için de şekillenemeyecektir Bu, dünyadaki bütün canlılık için geçerli olan bir kuraldır
Kâinatın/bütünün parçalarıyla arasında sımsıkı bir bağ vardır Kâiantı bu bağ anlamlı kılar
Tamamlanamamış bir yapı eksik olduğundan dolayı aynı zamanda anlamsızdır da İşte bu anlamsız durum kâinatta hiçbir zaman yaşanmamıştır Bu varlığa (kâinata) anlam verilmediği bir “an” olmamıştır Materyalist bilim ise, evreni ve insan hayatını anlamsız gösterme telaşındadır
Öyleyse canlılık nasıl başlamıştır?? Bu durumda verilecek cevap: “topluca, aniden ve bir-anda yaratılmış” olacaktır Canlılıkta gözlemlenen şey, hepsinin mükemmel işleyişe sahip olmalarıdır Bu mükemmel işleyişin oluşabilmesi için de bir-anda yaratılmış olmaları gerekir, aksi takdirde söylediğimiz gibi; bu yapılara kavuşamadan yok olacaklardır Demek ki Allah bütün canlılığı bir-anda mükemmel olarak yaratmıştır
Bilindiği gibi canlı organlardan biri olan gözün bütün parçalarının aynı-anda şekillenmesi gerekir Zaten diğer bütün organların da aynı-anda şekillenmesi gerekir Aslında doğada her şey böyledir Kâinat da süper-kompleks bir yapıya sahip olduğu için, bütün materyallerinin aynı-anda şekillenmeleri gerekir Aynen “göz”de olduğu gibi
Şimdi de dünya-dışı bir ortam için aynı mantığı kuralım  Bilindiği gibi güneş sistemi; bir yıldız, dokuz gezegen, (gerçi kaç tane olduğuna bir türlü karar veremediler ya (!) bu gezegenlerin uyduları, gök cisimleri gibi materyallerden oluşur Bu sistemi detaylı olarak incelediğimizde; bütün gezegen, uydu ve gökcisimlerinin; bulunduğu yerler, sahip oldukları hızlar, yoğunlukları, büyüklükleri, güneşe olan uzaklıkları, jeolojik yapıları, kendi ve güneş etrafında dönüş yönleri ve hızlarının, özel olarak ve tam da olması gerektiği gibi olduğunu görürüz Bu durumlarındaki en ufak bir değişiklik ve eksiklik bu sistemin kaosa sürüklenmesine neden olacaktır Mesela; dünya, güneşe biraz daha yakın yada uzak olsa, Dünyanın bütün dengesi ve yapısı bozulur ve içinde yaşanamaz bir hale gelirdi (çekim ve anti-çekim’den dolayı) Diğer gezegen ve uydularda olacak ufak bir değişiklik bile dünyanın düzenine zarar verirdi Çok küçük bir işlem hatası tam tersi bir sonuç verebilirdi Yâni bu sistem tam da olması gerektiği gibi şekillenmiştir
Dünyanın ve gezegenlerin bu özel yapıları, durumları ve yerleri aşama-aşama, ilkelden kompleksliğe doğru gelişerek oluştuğu düşünüldüğünde, yerlerinde ve yapılarında ister-istemez değişme olacağını görecektik Bu değişmeyse, dünyanın ve gezegenlerin güneşe olan yakınlıklarından yada uzaklıklarından dolayı, ya güneşe düşmelerine, yada yörüngelerinden merkez-kaç kuvveti nedeniyle kopup uzay boşluğuna kaçmalarına neden olacaktı Bu, aşamalı yaratılışta kaçınılmaz sondur Aynı, yukarıda bahsettiğimiz canlı yapılardaki eksikliklerin yol açacağı arızalara yol açardı, yâni güneş sistemimiz daha başlamadan yok olurdu Aşamalı bir yaratılışta bir sürü aksaklıklar çıkacak, sorular yanıtsız kalacak ve bilim büyük açmazlara girecektir
Eksik yapı, bir nevi hatalı yapıdır Allah ise hatalı iş yapmaz Müzikte olduğu gibi, en ufak bir akort bozukluğu müziği müzik olmaktan çıkarır
Peki, canlılık için söylediğimiz bu kural, cansızlar için de geçerli olamaz mı? Allah, bütün dünyadaki ve evrendeki cansız varlıklar dediğimiz (cansız olup-olmadığı tartışılır) galaksilerden yıldızlara, yıldız sistemlerinden gezegenlere kadar bütün maddeyi ve canlılığı bir-anda yaratmış olamaz mı?? Allah bir âyetinde; “O, bir şeyin olmasını dilediğinde yalnızca ol der ve o şey hemen oluverir” der Şimdi soralım; neden bir evrenin oluşması için bir Big-Bang sürecine ve canlılığın oluşması için bir evrim sürecine gerek olsun?? Allah, yukarıdaki âyette söylediği gibi: bir şeye “OL” deyince o şey hemen oluveriyor; dikkat edilirse “hemen oluverir” diyor, “olmaya başlar” vs gibi bir kelime kullanmıyor Ayrıca âyetlerde; “Allah her şeyi altı günde yaratmıştır”denir İtiraz ederek buradaki yevm/gün kelimesini “altı evre”, “altı zaman” vs olarak anlamanın bir gereği de yoktur En basit mantık olarak; “yevm” kelimesinden türeyen “yevmiye”, “bir gün”ü ifade eder Yeni bir mana yüklemek için lafız bir kenara atılamaz “Vahyin maksadı, nassın lafız ve manasına aykırı olmamalıdır” sözünü unutmamak gerekir Mesela; “oruç tutun” lafzına oruç tutmaktan başka bir mana veremeyeceğimiz gibi Mustafa İslamoğlu meal-tefsirinde; “Altı gün” gaybî bir konudur, tevil edilse de olur, tevil edilmese de olur” der; tabi tevil edilmezse bizim söylediğimiz gibi olur Lâkin “altı-gün” sözü belirsiz bir söz değildirki yorumlansın Binaenaleyh, Allah bütün canlı ve cansız varlıklara, dünyaya ve evrene, bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeye “OL” demiş ve her şey bir-anda oluvermiştir Yâni evren hemen-hemen şimdiki şekliyle yaratılmıştı
Aslında buradaki problem, “yekün” kelimesinin ne anlama geldiğidir Nisa 85 âyete bakarsak “yekün” kelimesinin iki kez geçtiğini görürüz Burada bu kelimeye; “tüm” = “tümü” anlamı verilmiştir Zaten Türkçe’de bu kelimeyi biz; “top-yekün” olarak da kullanırız ve bu da “toplam”, “tamamı”, hepsi” vs anlamlarına gelir Allah; “kün fe yekün” demekle, “ol” dedi ve hepsi birden, aniden ortaya çıktı” demek istemiştir Yâni “yekün” kelimesi bir süreçten bahsetmiyor Bahsedilen “yekün” ün anlamı “tamamı”dır Tabi ki, bir şeyin tamamından bahsedildiği yerde o şeyin tamamlandığından da bahsedilmiş olur Bu da ani bir oluşum ve var etmeyi gerektirir Ani bir oluşumun olduğu yerde ise, bir süreçten yada aşamadan bahsetmemiz yersiz olur
Allah işini tam yapar Tam yapmak tamamlamak demektir
"Andolsun ki Biz gökler ile yeri ve ikisi arasında olan şeyleri al*tı günde yaratmışız ve Bize hiç bir yorgunluk da gelmemiş*tir" (Kâf 38)
Alimler “gökler yaratılmadan “gün” olamaz” diye düşündükleri halde, gökler henüz oluşmamışken “zaman” belirten “devir” gibi ifadeler kullanıyorlar “İlk başta zaman varmıydı”, “var ise nasıl bir zamandı” gibi sorular sorup tartışmalar yapıyorlar İlk başta zaman varmıydı-yokmuydu bana ne (!) Allah bana (yâni insana) M S 7 yy ’da da; 21 yy ’da da “gün” diyor ve bu “gün”=”yevm” kelimesini herkesin bildiği ve anladığı “gün” olarak söylüyor Zamanı belirten diğer ifadeleri kullanmıyor, ben ona bakarım Aksi boş iştir Ayrıca Kur'an, indiği topluma onların dili ve kavramlarıyla hitap etmiştir İşte o toplum, bu yevm-gün ifadesinden, bizim de şu-anda anladığımız 24 saati anlıyordu
|