Yalnız Mesajı Göster

Ruh Nedir, Ruhun Mahiyeti

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ruh Nedir, Ruhun Mahiyeti




Bu beden ve şu kâinat, o ruhun önünde iki sahife gibi Dilerse bedeni okur, isterse kâinatı Beden ve kâinat, bir başka cihetle de o ruhun önünde iki sofra Her ikisinden de istifade ediyor Her ikisini de seviyor; her ikisi için de hâlik’ına şükrediyor

Ruhun önünde nice düşündürücü levhalar, nice ibret sahneleri ve hayret tabloları mevcut Kâinatı temaşa, bedeni tefekkür, kâinatla beden arasındaki mükemmel münasebete nazar, beden ile ruh arasındaki akıl almaz ilgiye hayret ve bu sonuncusunu vesile ederek gayb âlemi ile şu görünen âlem arasındaki ulvî rabıtalara iman

Bir de ruhun kendi mahiyetini bilmedeki aczi var ki, bu acz, nice hakikatlere pencereler açıyor Her biri diğerinden güzel olan bu mevzulardan sadece bir ikisine kısaca işaret edelim: Ruhla beden arasındaki ilgi, gerçekten, çok mükemmel Beden hizmetçi, ruh ise efendi Hizmetçi efendiye tâbi Gözden akan yaş, üzüntüden haber veriyor Üzülen ne göz, ne de onun takılı olduğu beden makinesi Zira bedenin kederle bir alâkası yok Ruhtaki teessür, gözden yaş olarak dökülmede

Ters yöne giden bir arkadaşımıza, “dur! Geri dön!” Diye sesleniriz Bu seslenişte muhatabımız, ne onun kulak zarı, ne de ayaklarıdır Kulak sadece bir ahizedir, ayaklar ise doğru yahut yanlış yoldan anlamazlar

Bedenin ruh namına hareket etmesi, gayb âleminin şu şehadet âlemine hâkimiyetini temsil etmede Ayaklar diledikleri yöne gitmedikleri gibi, şu dünya da kendi keyfince dönmüyor Göz, kendi arzusuyla bakmadığı gibi, güneş de ışığını kendi iradesiyle vermiyor

Beden şu âlemdeki birçok hâdisenin tesirinde kalır Ama ruhun bedene tesiri bunların hepsinin üstünde Aşırı soğuk da sinir sistemi üzerinde olumsuz tesir yapar; ama bu tesir hiçbir zaman bir ihanetin, bir zulmün, bir vefasızlığın tesiriyle kıyaslanamaz Bazı gıdalar da tansiyonu yükseltici tesire sahip; lâkin bu yükseltme, üzüntünün, heyecanın tesirleri yanında küçük kalır

Ruh ile beden arasındaki ilgi, bir bakıma, sesle mânâ arasındaki ilgiye benzer Ses mânânın bedeni, mânâ sesin ruhudur Bu ruh o bedenin ne sağındadır, ne solunda, ne içindedir, ne dışında Mânâ, hayatiyetini devam ettirmek için sese muhtaç değildir O, hâfızada sessizce durur, dimağda gürültüsüz meydana gelir, kalpte kelimesiz bulunur Ancak, görünmek ve bilinmek istedi mi, işte o zaman, sese görev düşerSes, muhatabın kulağına varınca ömrünü tamamlar Mânâ ise ondan sonra da varlığını sürdürür

Mânâ sesten önce de vardı, sesle birlikte göründü, sesten sonra da varlığını devam ettirmede Ruh Allah’ın kanunu, beden o’nun mahlûku Bu bedeni, o kanunla tanzim ve idare ediyorAllah’ın mahlûkata benzemekten münezzeh olduğundan gaflet etmemek şartıyla, insan kendi ruhunda, birçok rabbanî hakikatlere işaretler bulabilir Bu işaretleri hakikate tatbik ederken, çok dikkatli olmak gerek İşaretle asıl arasında bir benzerlik kurma gafletine düşülmemeli Haritadaki bir nokta, bir şehre işaret eder, ama o nokta ile şehir arasında bir benzerlik kurmak cehalettir Bir yazı, kâtibini gösterir, onun sanatına delil olur; lâkin, kâtibi yazıya benzetmek, yahut yazının özelliklerinde yazarın sıfatlarını aramak mânâsızlıktır

Meseleye bu şuurla nazar ettiğimizde, ruhumuzda bazı hakikatlere işaretler bulabiliriz:

Ruh, beden ülkesinin yegâne sultanıdır; birdir, şeriki yoktur

Ruh, bedenin hiçbir cüz’üne, hiçbir organına benzemez

Ruhun zâtı, bedenin zâtına benzemediği gibi, sıfatları da bedenin sıfatlarına benzemez

Ruhun bir meseleyi tefekkür etmesiyle, midenin bir lokmayı yoğurması arasında benzerlik düşünülemez

Ruh doğmaz, doğurmaz, bedende mekân tutmaz Bunlar hep bedenin, maddenin özellikleridir

Ruhu mahiyetiyle kavramak mümkün değildir Onun zâtı hakkında ne düşünülse, ona şirk koşulmuş olur

Bir bedende iki ruh bulunsa, beden fesada gider

Bedenin eliyle ne alınırsa alınsın, şükür daima ruha yapılmalıdır

Ruhun bedendeki icraatı, güneş’in gezegenlerini döndürmesi gibi, mübaşeretsizdir; yâni bu iş, dokunmaksızın, temassız yapılır

Bir hücreyi idare etmekle, bütün hücreleri idare etmek arasında, ruh için bir fark düşünülemez; birincisi ona daha hafif, ikincisi daha zor değildir

Bir başka açıdan:

Bedeni kafese, ruhu ise kuşa benzetirler Bu güzel teşbihten alacağımız çok dersler var Bunlardan birkaçı:

Beden ruh içindir, ruh beden için değil

Kafesin boyanmasıyla kuş güzelleşmez Beden sıhhati de ruhun olgunluğuna delil olamaz

Kafesi büyütmekle kuşu geliştirmiş olamazsınız Onun büyüme yolu daha başkadır

Kuş, kafesten dışarıyı seyreder, ama gören kafes değildir

“göz bir hassedir ki; ruh, bu âlemi o pencere ile seyreder” (sözler)

Kuşsuz kafesi kimse evinde barındırmaz En yakınımızı bile ölümünden sonra kaç gün misafir ediyoruz?

Kuş kafesten önce de vardı, kafesten uçtuktan sonra da varlığını devam ettirir

Şu koca kâinat sarayı, ruh için bir oda gibi Beden ise kafes Ruh kafesten uçtuğu gibi, saraydan da çıkar gider, daha geniş âlemlere kavuşmak üzere

Kafeste boğulmayan, odaya aldanmayan, kendini unutmayan ruhlara müjdeler olsun!

Ruhun serbest olması ne demektir?

Nur Külliyatında ölümün “mahiyeti” yani “ne olduğu” konusunda çok güzel tespitler yapılmış Bunlardan birisinde ölümün “ıtlak-ı ruh” olduğu belirtiliyor

Itlak; “kayıtlı olmama, serbest olma” demektir

Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır Yani, İlâhî sıfatların icraatını bir başka kudret, yahut bir başka irade sınırlayamaz, kayıtlayamaz, onların icraatlarını engelleyemez

***

Allah’ın şuurlu bir kanunu olan ruh, insan bedeninde görev yaptığı sürece, o hanenin şartlarına uymak mecburiyetinde kalıyor “Göz bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder” cümlesinin ders verdiği gibi, insanın bu âlemi seyretmesi göz ile kayıtlanmış durumda O pencereyi açmadıkça bu âlemi seyredemiyor Gözlerini kapayıp uykuya geçtiğinde ise bir başka âlemin kapıları kendisine açılırVe o yeni âlemde bambaşka şeyler görmeye başlar

***

İnsan uyanık iken, ancak kendisini kuşatan mekânı görebilir Bir başka beldeyi görmesi için bedenin oraya göç etmesi gerekir


Alıntı Yaparak Cevapla