Yalnız Mesajı Göster

Ruh Nedir, Ruhun Mahiyeti

Eski 10-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ruh Nedir, Ruhun Mahiyeti




Rüyada ise beden kaydından bir derece kurtulan ruh, o kapalı gözleriyle farklı mekânları seyretme imkânına kavuşur

Yine uyanık halde, beden zamanla da kayıtlıdır Gözler ancak hazır zamana ait hadiseleri seyredebilir Rüya âleminde ise, ruh, “yıllar ve asırlar ötesi zamanları” dolaşabilmekte, berzaha göçmüş nice insanlarla görüşüp konuşabilmektedir

Nur Külliyatında “nevmin büyük kardeşi olan mevt” ifadesi geçer Uyku ölümün küçük kardeşidir (Mektûbât, 1 Mektup) Buna göre, ruhun uykudaki serbestiyeti de ölümle kavuşacağı “ıtlaka, kayıtsızlığa, hürriyete” göre çok cüzi kalır

Ruh, bedenden ayrıldığında, onun kayıtlarından da kurtulur Görmek için göze ihtiyacı kalmadığı gibi, yürümek için ayağa, tutmak için ele, işitmek için kulağa muhtaç olmaz Yani, onun görmesi de, yürümesi de, tutması da, işitmesi de beden kaydından azade olmuştur

Görme, ruhun bir sıfatıdır İnsan uyanık iken de, bu sıfatını kullanarak çok uzak mesafeleri görebilir, güneşe, aya bir anda ulaşabilir Şu var ki, ruh bedenle kayıtlı olduğu için, o ülkelere bizzat gitme imkânından mahrumdur

Bedenden ayrılan bir ruh, dünya hayatında sadece uzaktan seyrettiği o beldeleri, artık bizzat ziyaret etme imkânını yakalamış oluyor

Ölüm, beden içindir; ruh için değil Sebeplere bağlı olarak, zaman içinde ve safhalar halinde yaratılan beden, ruhun ayrılmasıyla yine kademeli olarak, ama çok hızlı bir şekilde, zeval bulmaya başlar Ruh ise, sebepsiz ve birden yaratıldığından, ona beka nimeti ihsan edilmiştir Yavaş yavaş kemale erenler yine kademeli olarak zevale meylederken, ruh bu kanunun dışında kalır “İbka” yani Allah’ın onu baki kılması, ona ihsan ettiği varlık nimetini ebediyen geri almaması sayesinde, ruh ebedî olarak yaşayacaktır

***

“Ölmeden önce ölünüz” hadis-i şerifine göre ıtlak-ı ruh dünyada da bir derece gerçekleşebilir Bunun şartı, ruhun bedene galip gelmesidir Nur Külliyatında “Ruhu cismaniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder” buyrulur (Mesnevî-i Nuriye, Şemme) Bir başka risalede de “Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir” tavsiyesi yapılır (Lem’alar, 17Lem’a)

Buna göre, bir mümin, “büyüyüp gelişme” diye özetleyebileceğimiz “nebatî ve cismanî” cihetini ve yine “yeme, içme, görme, işitme, yürüme, evlenme” gibi fonksiyonların tamamını ifade eden “hayvanî” cihetini aşarak, “düşünme ve inanma” merkezli olan “insaniyet” cihetinde terakki ettiğinde, kalp ve ruh ön plana geçmiş olur

Artık böyle bir kişinin ruhu da, bir bakıma, “ıtlaka” mazhar olmuştur Şu var ki, bu ıtlak ölümde olduğu gibi bedeni tamamen terk etme şeklinde değil, kalbini “dünya hayatına ve mahlukata bağlamama” olarak kendini gösterir

Böyle bir kalp, artık “makam, mevki, servet, şan ve şöhret” gibi nefsin can attığı bütün kayıtlardan azadedir Dünyayı, Nur Risalelerinde ders verildiği gibi “kesben değil, kalben terk” eder Dünyadan büsbütün elini çekmez; ancak dünyayı ahiretin tarlası bilerek hayatını “meşruiyet ve hayır çizgisinde” tutmaya dikkat eder Böylece, dünyanın bütün nimetlerini uhrevî saadetine vesile yapar

Bunu başaran bir kalp, dünyanın “içinde” boğulmaz, “üstünde” dolaşır Ömrünü, sadece beden hanesinin ihtiyaçlarını karşılamakla heder etmez O haneye gereği kadar önem verir, nefsin meşru ihtiyaçlarını -israfa girmeksizin- temin eder Bununla birlikte, çok iyi bilir ki, yaratılışındaki asıl maksat, ne bu fani dünyaya, ne de onun gibi fani olan bedene hizmet değil, “bâki” olan ruhunu “ebedî” âleme hazırlamaktır

İşte bu şuura sahip olan bir ruh, “beden, dünya ve nefis” kayıtlarından kurtulmakla “ıtlaka” bu dünyada mazhar olarak Allah Resulünün “Ölmeden önce ölünüz” hadis-i şerifinde haber verdiği kutlu zevata iltihak eder

***

Dünyada ıtlak, “nefsin kayıtlarından, heva ve hevesin tahakkümünden, dünyanın fani yüzüne bağlanmaktan, bedeni beslemeyi hayatın gayesi sanma gafletinden, sebeplere - özellikle de elinde güç ve imkân bulunan insanlara - gereğinden fazla önem verip onları tesir sahibi sanmaktan” kurtulmaktır

Bu kurtuluşa eren insan, bu dünyada cennet hayatı yaşar Ve ahirette, ruhu bedenine galip olarak, bir anda binler yerde bulunabilir, binler çeşit zevk ve lezzeti birlikte tadabilir

Gerçi, o saadet diyarında bütün müminlerin ruhları bedenlerine galip gelecektir Ama, bu şerefe dünyada kavuşanların o âlemdeki halleri bir başka olacaktır

Alaaddin Başar (ProfDr)






Alıntı Yaparak Cevapla