Konu
:
Yahya Kurtkaya Münzevi Çiğliklar
Yalnız Mesajı Göster
Yahya Kurtkaya Münzevi Çiğliklar
10-24-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Yahya Kurtkaya Münzevi Çiğliklar
Yahya KURTKAYA MÜNZEVİ ÇIĞLIKLAR
Uzak bir sevdanın kanatlarına yasladığı yüreğiyle suskunluğu kuşanır gece
Elleri ve yüreği ayazına kadar titrer
Çiçekler kadar huzur vericidir erilen mevsimler
Candaş bir gece sabrı yineler durur suskunluğunca
Bir ırmak kenarında oturup da; ehil bir aşk tefekkür edilir hayâ kuşanılarak
Sırtındaki ateşi çıkarıp da ağlamak istenir
Birden bir söz gelir aklına: “Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
Bir şaire selam eder gönlünce
Ve şimdi ey yüreği gül tutmuş gece: Sal; ağlaşmalarını “dil rûba” bir kıbleye…
İnleye durur elbet akşamlar
Bilinsin ki; dağınık saçlarımı toplamama bile zaman kalmadan geçmiştir sular
Yine şair seslenir uzaktan “suları ıslatamadım”
Ey yine ayazına viran sunulmuş ürpertiler: Gözlerimdeki fermandan anlamaz mısınız?
Susmaktır bu ey duyun
Kerem’e selam eylerken; taşkın bir kenti alır kucağına Ferhat
Bilirim bu bir kervandır
Türbanında hicap yazan; ağırlığı sevda olmuş bir yüktür
Bilinsin ki ey; taşırız biz de suskunluğu
Dağlanmış olsa bile; yüreğimizi döker gideriz…
Yaşlardan bir taç olsa kuşaklar; elbet “cebinde şiirleriyle dolaşan bir şair” bulunur kaldırımlarda
Hafif bir ses; neylere özletirken gülleri, sinelere yakılır duman kurbanı dağlar
Bilirsiniz ey yürekler; mavi bir güldür soluklanılan hicabında
Gülistana düşerken yolu düşlerin; narin bir ezgi salınır dimağlara
Bu bir kelebektir sularda
Nedendir ki; göz yaşlarına zaman ertelenmiş; cezbi şiir kokan üç beş satır yalnızlığı taşır heybesinde
Utanır belki; ama bilinsin ki; bir tutam imandır; sırtındaki yırtıklığı…
“Bir zamandır” dedi ya şair zaman için; şimdi gözlerimden düşen duvarlara asıyorum sabrımı
Ve avazına kadar çöl çizilen yüreklerin; dermanını dağıtıyorum münzevi çığlıklarla
Yağmur kokuyor ellerim
Oysa bulutlar: bilin ey; müzmin bir yürektir dolaşan seraplarınızda
Ve şakaklarına sakladığım bir zaman; şimdi düşer durur saçlarıma
Yorulmuştur ki gözler; sorulmuştur aşk mevsiminden
Yanık bir cevap; tüter durur avuçlarımda…
Neylersin ki; ılık ılık bir muhabbet derilir düşlerden
Ağlayarak sustuğum; kırpık bir yüreğin esaretini vecd eder hülyalarından
Hani bir gün demiştik ya; döküle döküle ezgi yakarız adımlarda diye; şimdi ey ağlaşmalarına gülistan kurulmuş Filistin soylu yüreğim; sal sabırlarını ala bir sitemden mavi bir müştaklığa… gücenmem artık gecelerden; arkasındadır bilirim dağların Ferhat mahsulü uykuları
Ve yıldızlarına yazdığım üç beş satırlık şiirler ağlar
Ve üşürler bilirim
Sonrasında ayaklarımı gözlerime ala ala gittiğim fecirlere yaslarım sevdayı
Nasıl bir destek bulsam ey zaman: nasıl bir destek ki; imanını almış olsun sevgiden
Ve muttasıl olsun iklimleri
Ve şaire hak versin mısralarında: “gül yüzlü güzel ölüm; seni bin kez ölürüm
”
Yakasında karanfillerle bir gün çıkagelirse gece; erdiği davet bilinsin ki muhabbet meclisindendir
Ehil bir sevda; lirik iklimlerin gölgelerinde demler düşlerini
Ve dağıttığı huzurdur ki; payıma her zaman bir yürek eğilir sevdasında onun
Dergahında gözlerimi teslim ettiğim “hicab”; ıslanırken yağmurlardan kaçırır yürekçiğini
Sadık bir huzurdur ki bu; cümlesi lalelerden sürmüştür seherlerine…
Büklüm büklüm bulduğu zamanı; bir köşesinden tutar gece
Niyeti odur ki kırılmasın filizlerinden
Usul usul ağladığı bir kıyıya yanaşırken düşleriyle; elini uzatır ki bir güldür sürurdan düşen rüyalarımıza
Uyanmak nedir ki ey hayat; biz çoktan asmışızdır zamanı duvarlara
Artık “bir lisan olmuştur ki fecr; kızılca susmuştur gönlünce
Ve güller artık ölmeye derilmiştir
Ölmekten öteye de bir yol vardır ki; gül uğruna nice bülbül verilmiştir…”
Şimdi neresinden tutsam ki sözcükleri; kırılmasa imalarından
Ve astığım hayata; bir selam eylesem ki, kızgınlığı durulsa artık Kerbelalar’da
Nazım odur ki; bu bir işvedir zamana
Sükut kadar münvezi; ve rüzgar kadar vakar bir deme girse yürekler
Şiir sürüklese seherlerde
Yağmurlarda; şiirleriyle ağlasa
Bilse ki anlaşılmaz yaşları
Bilse ki dağlanmaz artık yürekler
Ve yine şaire dönse düşlerini; ve o dizelerde bulduğu sitemi giyse efnanlarına
Sonra açsa yüreğine ve aşkı çıktığı kadar bağırsa
Duy ey zaman; “sahi unutmuşum, güneşimi vurdular
” Eyvallah…
Yahya KURTKAYA
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul