|
Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefe-Yeryüzünde Bir İnsan/Orhan Hançerlioğlu
İsviçreli zoolog Portmann da, insangillerin (hominid) başkalaşmasını erken doğumlarına bağlamaktadır Bu erken doğuş, kuşaklar boyunca, olağanlaşmıştır İnsan, doğduktan sonra daha bir yıl ana rahmindeki gibidir, hızlı bir büyüme içindedir Bir yıl sonra bu büyüme yavaşlar Maymungiller (anthropoid) yetişme çağına eriştikleri zaman insangiller henüz erginleşmeye başlamışlardır İnsanın erken doğuşundan ileri gelen bu gecikme, ömrü boyunca sürmektedir Bu gecikme, insan yavrusunun uzun yıllar ana babasınca beslenmesini gerektirir Evlilik kurumunun biyolojik temeli budur Güçsüzlüğün nedeni olan erken doğum, güçsüzlüğün gereği olan beyni zorlamıştır Portmann’a göre insan, insanlığını erken doğuşuna borçludur Görüldüğü gibi, Adolf Portmann’la Louis Bolk, bu konuda birbirlerini tamamlamaktadırlar
Alman antropologu Profesör Arnold Gehlen, ortak bir atadan gelmiş oldukları halde, insanla hayvan arasında bir nitelik (mahiyet) ayrımı bulunduğu kanısındadır İnsanda bir hayvanlık vardır ama, insan denilen varlık, bu hayvanlığın sınırını aştıktan sonra başlar (A Gehlen, Der Mensch, Seine Natur and Seine Stellung in der Welt, 1940)
Hayvanın her organı; bir çevreye uymadır İnsanın hiçbir organı, çevreye uyma değildir Hayvanın herhangi bir organını ele alarak onun yaşadığı çevreyi, yediği şeyleri, karşılaştığı düşmanları ortaya koyabiliriz Devekuşu step için, şempanze orman için yapılmıştır Buna karşı insanın, doğanın hiçbir koşuluna uygun gelen hiçbir organı yoktur Buz çağı hayvanlarının hepsi tüylüdür Buz çağı insanı tüylü değildir İnsan, yaşamasını, hayvan gibi çevreye uymasına değil, kendine özgü bir özellikle çevreyi kendisine uydurmasına borçludur İşte insan demek, bu özellik demektir Hayvanlık alanında çevreye göre organların özelleşmesi kavramı (specialisation), insanlık alanında çevrenin özelleştirilmesiyle elde edilmiştir Hayvan, doğa karşısında tam ve uygun, insansa eksik ve doğaya karşıt bir varlıktır Hayvanın bütün davranışları doğanın isteğine göre düzenlenmiştir, insanın bütün davranışlarıysa doğaya karşıdır İnsan varlığı, dik yürüme ve bunun ardından beynin büyümesi ve zekanın ortaya çıkmasıyla başlar Dik yürüme, insanın ellerini serbest kılmıştır Ayaklık etmekten kurtulan eller boş kalınca, zekanın güdümüyle, aletleri işlemeye ve kullanmaya başlamıştır Hayvan, organlarının özelleşmesi yüzünden çevresine bağlıdır İnsansa, organlarının özelleşmemesi yüzünden çevresine karşı özgürdür İnsan, özgürlüğünü, beyin-el diyalektiğine borçludur Bu yüzdendir ki, hayvan uygunsuz koşullar içinde türünü yok ettiği halde, insan her çeşit koşullar içinde türünü sürdürmektedir Beyin ve el, insanı bütün özel durumlar karşısında özgür kılmıştır İnsan bu çevre, koşullarını değiştirebilir ya da onlara karşı kendini koruyabilir, doğayla savaşabilir ve doğayı yenebilir Böylesine bir güç, insandan başka hiçbir canlıda yoktur Hayvan aletsiz yaşayabildiği halde, insan aletsiz yaşayamaz Ateş, balta, silah vb gibi aletlere sahib olmayan insan doğayı yenemez ve tükenip gitmek zorunda kalırdı Şu halde insan, doğayla değil, kültürle bir bağlantı içindedir Kültür, zekayla değiştirilen bir doğa, yeniden ve insana göre yapılmış bir doğadır
Buna karşı, insanla hayvan arasında hiçbir nitelik ayrılığı bulunmadığını; insanın gelişmiş zekalı bir hayvan olduğunu ileri süren kuramlar da vardır Bu kuramlara göre; insan yetenekleri (kabiliyetleri) hayvan yeteneklerinin yetkinleşmiş (mükemmelleşmiş) bir biçiminden başka bir şey değildir W Köhler, zekanın hayvanlarda da bulunduğunu tanıtlamıştır İnsanda karşılaştığımız töre (ethik), değer ölçüleri, toplumsallığın meydana koyduğu, doğayla hiçbir ilgileri bulunmayan fenomenlerdir İnsanca bir özellik olarak ileri sürülen dil fonksiyonu da nihayet gelişmiş bir beyin işidir Dil fonksiyonu, beyinde, silvius yarığı dolaylarına yayılmıştır (bkz J Lhermitte, Les Mécanismes da Cerveau) Maymungillerde kendilerine göre bir dil bulunduğu Gerner ve Schwidetzky’nin gözlemleriyle doğrulanmıştır Kohts yirmi üç sözcüklü, Blanche W Learned otuz iki sözcüklü bir maymunca bulunduğunu ileri sürmektedirler (bkz Jean Rostand, Biyoloji Açısından İnsan, Ender Gürol çevirisi, 1964) İnsanlık yapıyla hayvanlık yapı arasında, temelde, hiçbir ayrılık yoktur İnsanlık yapıda görülen organ eksiklikleri, bu organların görevlerini beynin yüklenmesi yüzünden meydana gelen doğal gerilemeler, daha açık bir deyişle, gereksiz kılınmalardır Tüylü bir hayvanın derisini yüzüp sırtına geçirmeyi beceremeseydi, soğuktan donmamak için, insan da tüylenecekti
Bilimsel bulgular, insanı insan edenin emek (iş) olduğunu tanıtlıyor Hayvan doğada bulduklarıyla yetinir, insansa doğayı emek harcayarak üretir Ancak alet işi değil, iş aleti doğurmuştur
Elin gelişmesi, insangillerin başkalığında, atılmış en önemli bir adımdır Kant’ın da dediği gibi, el, dışarıya doğru uzamış bir beyindir
El, işin bir aleti değil, işin ortaya çıkardığı bir üründür El, yetkinleşmesini yaptığı işlere borçludur Elin gelişmesi, insan yapısının bütün bölümlerini doğrudan doğruya etkilemiştir İşin eli ve karşılıklı olarak elin de işi geliştirmesi insangillerin işbirliğini zorunlu kılmıştır Bu işbirliği, başka bir deyişle toplumsallık, insanları, birbirlerine söylemeleri gereken bir şeyleri olmak durumuna getirmiştir Dil, bu zorunluktan doğmuştur
Bugün bütün insan-benzeri maymunlar ayakta durabilirler ve iki ayak üzerinde hareket edebilirler Ama bunu yalnız zorunlu hallerde ve pek beceriksizce yaparlar Doğal yürüyüşleri yarı-dik’tir ve ellerini de kullanırlar:
Çoğu ise el kemiklerini yere dayar ve sakat bir kimsenin koltuk değnekleriyle yürüyüşü gibi bükük bacaklarla uzun kolların arasında bedenlerini titretirler Genel olarak maymunlarda dört ayak üzerinde yürümeden iki ayak üzerinde yürümeye geçişin bütün basamaklarını bugün bile görebiliyoruz Ama iki ayak üzerinde yürüme onlar için bir son çare olmaktan öte gitmemiştir Daha aşağı memeli hayvanların ön ayaklarının kullanılışı gibi, el daha çok yiyeceklerin toplanmasına ve tutulmasına yardım eder Bazı maymunlar ağaçlarda yuvalarını ellerle yapar, hatta şempanze gibi kötü havadan korunmak için dalların arasında çatı meydana getirirler Düşmanlara karşı korunmak için sopaları ellerle yakalar, ya da meyveleri ve taşları bunlarla fırlatırlar Yakalandıklarında insanlardan kopya ettikleri birçok basit hareketler için ellerini kullanırlar
Ama insana en çok benzeyen maymunların bile gelişmemiş eli ile binlerce yüzyıllık iş yoluyla son derece gelişmiş insan eli arasındaki farkın ne kadar büyük olduğu burada anlaşılır Kemiklerin ve kasların sayısı ile genel düzeni ikisinde de aynıdır Ama en ilkel vahşinin eli, hiçbir maymun elinin taklit edemeyeceği yüzlerce iş yapar Hiçbir maymun eli taş bıçağın en kabasını bile meydana getirememiştir
İlk çakmak taşı insan eliyle bıçak haline getirilinceye kadar, öyle zaman dönemleri geçmiştir ki, bizce bilinen tarihsel dönem onunla karşılaştırılınca önemsiz kalır Ama asıl adım atılmıştı, el özgür hale gelmişti ve artık durmadan yeni beceriler kazanabiliyordu Böylece kazanılan daha büyük esneklik kuşaktan kuşağa geçiyor ve artıyordu O halde el, iş organı olmakla kalmaz, aynı zamanda bu işin ürünüdür de Ancak iş, gittikçe yeni hareketlere uyma, bu yoldan geliştirilmiş kasların, bağ organlarının, daha uzun dönemler içinde kemiklerin kalıtsal yoldan geçmesi bu kalıtsal inceliğin yeni, gittikçe daha karmaşık hareketlere gittikçe yenilenen biçimde uygulanması, insan elini Rafael’in tablolarını, Thorwaldsen’in heykellerini ve Paganini’nin müziğini yaratabilecek bir mükemmellik düzeyine kadar getirmiştir
Ama el tek başına değildi O, son derece karmaşık bir tüm organizmanın ancak tek bir organıydı Elin yararlandığı şeyden bütün beden de yararlandı, hem de iki yoldan Önce, Darwin’in dediği gibi, büyüme korelasyonu yasasından yararlandı
Bu yasaya göre, bir organik varlığın ayrı parçalarının belli biçimleri, görünüşte onlarla bağıntısı olmayan başka parçaların belli biçimleriyle her zaman bağıntılıdır Böylece, çekirdeksiz kırmızı kan hücrelerine sahip ve kafanın iki eklemle (kondil) kaburganın ilk kemiğine bağlandığı bütün hayvanlarda hiç eksiksiz; yavruları emzirmek için süt bezeleri de vardır Bunun gibi, memeli hayvanlarda çatal tırnaklar kural olarak geviş getirmek için kırkbayır ile bağıntılıdır
Elin gelişmesiyle, işle başlayan doğa üzerindeki egemenlik her yeni ilerlemede insanın görüş açısını genişletti İnsan, doğadaki maddelerde sürekli olarak yeni, o güne kadar bilinmeyen özellikler keşfetti Öte yandan işin gelişmesi, karşılıklı destekleme, ortaklaşa etkinlik hallerini çoğaltma ve bu ortaklaşa etkinliğin her birey için sağladığı yararın bilincine varma yoluyla toplum üyelerinin birbirine gittikçe yaklaşmasına zorunlu olarak yardım ediyordu Kısacası, oluşan insanlar, birbirlerine söyleyecek bir şeylerinin bulunduğu noktaya eriştiler
İhtiyaç, kendine bir organ yarattı Maymunun gelişmemiş gırtlağı, durmadan daha gelişmiş modülasyon elde etmek için yapılan modülasyon yoluyla yavaş, ama sağlam biçimde değişti ve ağız organları yavaş yavaş birbiri ardından ahenkli harfleri söylemesini öğrendi
Görüldüğü gibi, insan usunun, ne kökeninin ne de özünün, sadece doğal ve yaşambilimsel (tabii ve biyolojik) etkenlerle açıklanamayacağı açıktır
|