Prof. Dr. Sinsi
|
Dilimize Sadakat|Makaleler-Denemeler
Dilimize Sadakat
Profesör Muharrem Ergin, lisanı ‘’ dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendi kanunlarında yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; seslerden örülmüş muazzam bir yapı; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar ve sözleşmeler sistemidir’’ diye tarif eder
‘’ Türkçe dünyanın en güzel, en zengin, en büyük dillerinden biridir Asırlarca üç kıtada konuşulmuş, yazılıp okunmuştur İlk şekli ile kalmamış, gelişmiştir Kendi kendisini yenilemiş, tazelemiş ve zenginleştirmiştir Çok mantıklı, çok ahenkli, ifade kabiliyeti çok yüksek bir dildir… Böyle güzel bir dile sahip olmak Türklerin en büyük iftiharlarıdır… Dil bir milletin diğer milletlerden farklı olan terennümü ve konuşmasıdır… Dil düşüncenin aynasıdır… Dil milli hafızanın, milli hatıraların, duyguların ve düşüncelerin, bütün maddi ve manevi değerlerin, bütün buluş ve yaratılışların müşterek hazinesidir… Dil fertleri birbirine bağlayan ilk bağdır… Dil milli damgası en belirli olan kültür unsurudur… Hülasa dil millet denilen insan cemiyetinin en mühim sosyal unsurudur…’’
Yeryüzünde Diler:
A) Dil Aileleri:
1)Hint-Avrupa Dil Ailesi: Fince ve Macarca haricinde kalan tüm Avrupa dilleri ile Farsça ve Hint dillerini kapsar
a)Germen Dilleri: İngilizce, Almanca, Felemenkçe ve İskandinav dilleri
b)Roman (Latin) Dilleri: Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Rumen dilleri
c)İslav Dilleri: Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe dilleri
d)Yunanca, Arnavutça, Keltçe, Litvanca dilleri
e)Farsça, Avestçe, Ermenice dilleri
f)Hint dilleri
2)Sami Dilleri: Akaçta, Arapça ve İbranice dilleri
3)Bantu Dilleri: Orta ve Güney Afrika’da konuşulan dil grupları
4)Çin-Tibet Dil Ailesi: Çin ve Tibet’te konuşulan diller
5)Ural-Altay Dil Grubu: Yukarıdaki dillerin aksine bu dil grubuna aile denmiyor çünkü menşei yakınlıktan ziyade yapı bakımından birbirine benzediklerinden dolayı dil grubu olarak anılırlar
a)Ural Kolu: Fince, Macarca, Samoyetçe dilleri
b)Altay Kolu: Türkçe, Moğolca dilleri
B) Yapı Bakımından Dil Grupları:
1)Tek Heceli Diller: Kelimelerin çekimli halleri yoktur Çin-Tibet dilleri bu gruptandır
2)Eklemeli Diller: Tek ya da çok heceli kelime kökleri ile ekleri vardır Türkçe, Macarca dileri gibi
3)Çekimli Diller: Eklerle beraber çoğunlukla köklerde değişme olur Hint-Avrupa, Sami dilleri bu gruptandır
Türkçe’nin Gelişimi:
Lehçe: Bir dilin en eski zamanlarda ayrılan kollarına denir Hem ses, hem şekil hem de kelime ayrılıkları vardır Oğuzca, Çavuşça ve Yakutça gibi
Şive: Dilin bilinen tarihi seyri içinde ayrılan kollarıdır Ses, şekil ayrılıkları vardır Oğuzca, Kırgızca, Kazakça gibi
Ağız: Bir dilin yani zamanlarda ayrılmış bölgesel farklılıklarıdır Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi gibi
Aksan: Bir dil içindeki yöresel farklılıklardır
1)Eski Türkçe: Başlangıçtan 12 ve 13 asra kadar olan zamanı kapsar Türkçe’nin ele geçmiş ilk büyük eserleri 8 yüzyılın ilk yarısında yazılmış olan Orhun Abideleridir
Eski Türkçe’nin gerisi karanlık devirdir Burada Türkçe, Çavuşça ve Yakutça ile buluşur Daha geriye gidildiğinde ise Moğolca, Mançuca ve Tunguzca ile buluşur
Eski Türkçe göçlerle beraber ikiye ayrılmıştır; Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi olarak
2)Kuzey-Doğu Türkçesi: 13 ve 14 asırda Kuzey ve Doğu Türkçesi olarak ikiye ayrılmıştır Kuzey Türkçesi’ne Kıpçakça (Tatarca), Doğu Türkçesi’ne de Çağatayca (Özbekçe) denir
3) Batı Türkçesi (Oğuzca): 13 asırdan günümüze kadar gelen Batı Türkçesi’dir Oğuzların yurdu olan Hazer’den yayılmıştır
a)Doğu Oğuzca: Azerbaycan, Kafkasya ve Doğu Anadolu ile Kerkük yöresinde konuşulur Doğu Oğuzca, Türkiye Türkçesine nispetle daha fazla Kuzey-Doğu Türkçesi’nin tesiri altında kalmıştır
b)Batı Oğuzca (Osmanlı Türkçesi): Türkiye, Balkanlar, Rumeli ve Kıbrıs’ta konuşulur
Osmanlı Türkçesi’nin Gelişimi (Batı Oğuzca):
-Eski Anadolu Türkçesi: 13 ilâ 15 asır arasında konuşulan Türkçe’dir Yoğun biçimde Eski Türkçe’nin izlerini taşır Bu dönem daha çok Batı Türkçesi’ne geçiş özelliliği taşımaktadır Arapça ve Farsça unsurların tesiri zayıf olmakla beraber yavaş yavaş nüfuz etmeye başlamıştır Karahanlılar, Selçuklular ile Osmanlı’nın ilk dönemlerini kapsamaktadır Doğu Oğuzca henüz oluşmamıştır
-Osmanlı Türkçesi: Batı Türkçesi’nin ikinci devresi olan bu dönem 16 yüzyıldan başlayarak 19 yüzyılın sonuna kadar devam eder Eski Türkçe’nin izleri kaybolmuştur Arapça ve Farsça unsurlar yoğun bir şekilde Türkçe’nin içine nüfuz etmiştir
-Türkiye Türkçesi: Dilde sadeleşme 20 asrın başlarından başlayarak günümüzü de içine alan dönemdir Gittikçe Arapça ve Farsça unsurlar azalmaya başlamıştır Konuşma dili ile yazı dili birleştirilmiştir
Yukarıda Profesör Muharrem Ergin’den ziyadesiyle istifade ederek dilin tanımı, dil aileleri ve Türkçe’nin tarihi seyrini kısaca vermeye çalıştık Şimdi Türkçe’nin içinde bulunduğu hâle göz atmaya çalışalım
Türklerin İslâmiyeti kabul etmesinden birkaç asır sonra Arapça ve Farsça unsurların tesiri altında kalan Türkçemiz 19 asrın başına kadar resmi ideolojiden yoksun olarak kendi kaderine terkedilmiş ve neredeyse ozanlar dışında işlenmemiş ve dolayısıyla yavan kalmıştır Bununla beraber yüzyıllarca dilimizle iç içe olan Arapça ve Farsça unsurların birçoğu halkımızın ocağında pişerek milletin eti, kemiği olmuştur ve bu kelimelerin, kelime gruplarının birçoğu da Türkçeleşmiştir
Milliyetçiliğin taşıdığı coşku ve o halet-i ruhiye içinde dilde sadeleşme hareketi başlamıştır Meşrutiyet yıllarında Türkçeleşme yönündeki çabalar Cumhuriyet’in ilanından epey zaman sonra Öz Türkçe adı altında tamamen hayal ürünü olan bir serüvene sürüklenmeye çalışılmış ve hatta çalışılmaktadır Öz Türkçe adı altında Uydurukça diye tabir edilebilen, tamamen aslını inkâra sebebiyet verebilecek (maazallah), anlamsız bir dil peyda edilmeye çalışılıyor ve bununla beraber geçmişten kopuk bir kuşak yaratılmak istenmektedir
Tanzimat ile ortaya çıkan dilde sadeleşme hareketi, zamanın münevverleri Ahmet Vefik Paşa, Süleyman Nazif, Ali Suavi, Şemsettin Sami ile başlamış Meşrutiyet aydınları ve Cumhuriyet’in de alt yapısını hazırlayan Ahmet Hikmet, Mehmet Emin Yurdakul, Necip Asım, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Fuat Köprülü ile de hayat bulmuştur Milliyetçilik akımının önde gelen simalarından Ziya Gökalp dilde sadeleşmeden bahsederken önemli hususlara parmak basmıştır Türkçe’de karşılığı bulunan kelimelerde Türkçe kelimelerin kullanılması ve Türkçeleşmiş
|