Yalnız Mesajı Göster

Muhtar|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhtar|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler




KİŞİLER

MUHTAR

KÖY İMAMI(Hoca)

ALİ AĞA(Bir köylü)

DERVİŞ AĞA(Diğer bir köylü)

ÇIRAK

KAHVECİ

ONBAŞI

SIĞIRTMAÇ

YABANCI

ANA

ÇOCUK I

ÇOCUK II

MÜFETTİŞ

(Olay, zamanımızda geçer)

I PERDE

(Perde açılmadan önce,eski bir gramafonda çalınan eski bir şarkı duyulurBu şarkı,dedelerden kalma bir şarkıdırŞarkı devam ederken perde açılırSahnede,bir köy kahvesinin önündeki yazlık bahçe görülmektedirKahve yapısı sola düşerKahveci veya çırağı kahveleri getirirlerSağda,hemen dipte köyün bahçeleri yer alırKahve bahçesinin çevresi çitle çevrilidirSahnede ön sağda ve ön solda olmak üzere iki masa vardırSağdaki masada Hoca ve Muhtar oturup sohbet etmektedirlerSoldaki masada ise Ali Ağa,Derviş Ağa tavla oynamaktadırKahveci,bahçe çitinin önüne serili hasıra oturmuş,bütün piyes boyunca bitiremeyeceği bir ekmek kabuğunu kemirmektedirÇırak girip çıkarHer iki masada oturanlar,başkalarıyla ilgilenmezler)

MUHTAR — İşte böyle,hoca efendi,akşam bir sıtmadır tutturduBilâder,kaç yıldır çekerim bu haltıBu köyde doğdum,büyüdüm,kendimi bildim bileli dişlerim birbirine vurur vurur tambura gibi

HOCA — Beni de yakalar,beni de,muhtarEn korktuğum şeydir mubarekYaz gelir,vallâhi,ağzıma bir meyva koyamamE,sen söyle baklava hakkı için sen söyle,dünya taamını tadmaya mezun olan bizlere bu komaz mı?

MUHTAR — Öyle,hoca efendi,öyleHâlbukim ben ava gitmeye niyetlenirdimNerden gidersin?Sonra üzerinize afiyet,bizim köpek de pek hastalandıAğzına bir şeyler koyabilirsen aşk olsunÇok fena,çok fena canım sıkılıyor

(Konuşmaları sessizce devam ederken soldaki masadan)

ALİ AĞA — Dervişçiğim,efendime söyliyeyim,sen marsa doğru gidiyorsun,efendime söyliyeyim,yani kahveler senden yani

DERVİŞ AĞA — (“r” leri söyleyemez;kızgın) Zay zay değil ki,kemik payçası…Ataysın,biy tüylü denk getiyemezsin

ALİ AĞA — (Oynamaya devam eder) Efendime söyliyeyim,yani şu birinci pul;şeş yek miydi?Efendime söyliyeyim,yani neydi?Düşeş mi?Demiryolu yavrumEfendime söyliyeyim,al bu da senin için(Onun tarafından atar) (Devam ederler)

MUHTAR — İşte böyle,hocaefendiNe avdı o,ne av vik vik diye bizim köpek seğirtiyordu

HOCA — Of karnım,çok fenaGeçen akşam bizim kaşık düşmanı bir mugaddi taam yapmış(Esner) Çaldım kaşığı,çaldım kaşığı (Sessizce devam ederler)

DERVİŞ — Ah,Aliciğim zay zay değil kiBiliysin sen,fena oyuncu değilimKabahat hep zaydaBiliysin bu haltı iyi beceyiyim (Devam eder)

HOCA — Ah,muhtar,şöyle bir sini pilâv olsa şimdiÇalsak kaşığıArkadan bir hoşaf ya da ayran…Ahhhhh

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,bu oyun da böylece biter (Tavlayı kapar)

DERVİŞ AĞA — Ah Aliciğim,vallahi biliysin,bu oyun benim için kolaydıy ama suç hep zaydaKaç el bekledim duydum

MUHTAR — (Yan masaya dönüp) Ne oldu Derviş Ağa,yine oyunlar sende mi?Koç kaç oldu bu?

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,Dervişcik yani,efendime söyliyeyim,dörde karşı sıfırdı,sonra efendime söyliyeyim yediye karşı yani bir oldu (Hoca ve Muhtar,sandalyelerini alıp bu tarafa yanaşırlar)

HOCA — Desene kahveler yine Derviş Ağadan,ha?

MUHTAR — (Kahveciye bağırır) Hayri Ağa,hey Hayri Ağa…Sağar adam ne olacak?Sana diyorumHayri Ağa…İşitmezOğlum,ustana söyle gelsinŞu tavlayı da kaldır

ÇIRAK — (Yaklaşır) Tavlayı mı? (Tavlayı alırken lokumu da almak ister)

HOCA — (Atılır) Bak kerataya!Bırak bakalım o cennet taamı lokumuBurada tavla gürültüsünü lokumun hatırı için dinleriz (Lokumu ağzına atar) Of,içim bayılıyordu açlıktan (Sakalına dökülen lokum unlarını eliyle temizler)

ÇIRAK — (Ustasının yanına gitmiştirEkmeği yemekte olan kahveciyi itekler) Haydi kalk,seni sesliyorlar

KAHVECİ — Dün akşam mı?Evet ne olacak üç tebeşirli çizdim

ÇIRAK — Değil usta,değilMuhtar emmi,seni çağırıyor

KAHVECİ — Evet,hep tebeşirli…Ne edeceğiz şu adamlarla?

ÇIRAK — (Kolundan tutarak) Gel usta,gelMuhtar seni, seslendi (Çekerek götürür)

KAHVECİ — Ne çekersin beni manda güder gibi?

MUHTAR — Gel sağarım,gelİçtiğimiz kahvelerin hepsi Derviş AğadanAnladın mı?HepsiParti ona kaldı

KAHVECİ — Bizim parti mi?Ona lâf yok

MUHTAR — Hay Allah iyliğini versinNe partisi?Onu da nerden çıkardın?

KAHVECİ — Yaa,ak koyun,kara koyun seçimlerde belli olacakGörürüz kim kazanacak

MUHTAR — Canım usta,dinleİçtiğimiz kahveler var ya?

KAHVECİ — İçtiğiniz,evet

ALİ AĞA — Bak dört tane

KAHVECİ — Evet,beş tane;ne olacak?

DERVİŞ AĞA — Dört,Hayri Ağa,dört

KAHVECİ — İşte kendi de diyorsun,beş…

MUHTAR — Canın cehenneme,haydi git,(Bağırır) onlar Derviş Ağadan (Kahveci,”beş”, “beş”, “beş” diye sayıklayarak gider)

HOCA — Vallâhi,bu sizin oyunuzdan bir şey anlamam,baklava hakkı için anlamam

ALİ AĞA — Yoo,efendime söyliyeyyim,yani,bunun lezzeti başkaBaşka,efendime söyliyeyimBaşka lezzet…

HOCA — (Keser) Sus,sus günaha girersin “Lezzet” kelimesinin böyle şeyler için ağza almak günahtırCanım yemeklere,o tatlı ve mugatti taamlara karşı hakarettit bu (Ağzını şapırdatır) Lezzet,evet lezzet…Nasılı tatlı lâfız değil mi?Lezzet,mülezzim,izaz hep aynı

MUHTAR — Yemek lafı açılmaya görsün,hemen başlarsın

DERVİŞ AĞA — Ya,sahih,demiyvey,hemen başlay

HOCA — Bırakın anlatayımLâfı bile hoşturYemek vesselâmDünyaya niçin geldin?Yemek içinDemin bir nebze muhtara da anlattım ya

MUHTAR — Evet,yarıda kaldı

HOCA — 8Arada sırada geğirir,koca göbeğini okşar) Akşam yemeğinde bizim köroğlu,erişte yaptıHem de yoğurtlu…Yağ akıyor mübarektenOnu mideye indirdik,yanında hoşaf,arkadan,Hamdi Ağanın ölümüne yaptıkları helvayı sofraya koydularO da indi mideyeÇal kaşığı,çal kaşığıEh,göbek burnuma vardıYatsı namazını kılarken…

DERVİŞ AĞA — Hoca efendi,”yatsı” dedin de aklıma geldiŞu yatsıyılayı niçin camide kılmayız cemaatle?

HOCA — Dur Allah’ını seversen,durBaklava hakkı için,durMuhabbetimiz tam revani gibi kıvamına gelmiştiNe kesersin?Böyle dersiniz de hiçbiriniz gelmiyverirsinizHa,dediğim gibi…Hay aksi şeytan şaşırttırdın beni,Derviş AğaEvet yatsı namazını zor kıldım

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,gözlerin yani,efendime söyliyeyim,ha kapandı,ha kapanacak

HOCA — Dur be, adamEvet,gözler,ha kapandı,ha kapanacakEli kulağında,şöyle bir soyundumKaşık düşmanı yatağı serivermiştiYastığa koyduğumu hatırlıyorum başımıİşte o kadarBaklava hakkı için doğru söylüyorum,hemen sızıvermişim

MUHTAR — (Eğlenerek) Sarhoş gibi…

HOCA — NeûzübillâhBaktım kapı çalınıyor”Güm,güm!” diye…Uyandım

MUHTAR — İyi uyanabilmişsinGeçenlerde beni ava çağırırlarken kapıyı yarım saat dövmüşler de ben uyanmadımİyi geçti av…Tilki,hani kuyruğu alacalıydı ya,işte o…Önümde kıç kıç kaçı…

DERVİŞ AĞA — Şu tahsildaya veydiğin tilki mi?Sen onu vuymamışsın ki…Senin yanaşma vuymuş

MUHTAR — Yanaşma mı?Hadi canım,silâh bile alamaz eline

DERVİŞ AĞA — Öyle deme,muhtay,öyle deme…Ben biliyim onun avcılığını…Geçenleyde beyabey gitmiştik ya…

MUHTAR — Sen mi?

HOCA — Süphanâllah,on defa süphanâllahCanım,şimdi kim konuşuyordu?

MUHTAR ve DERVİŞ AĞA — Ben

HOCA — Sizden evvel?

MUHTAR ve DERVİŞ AĞA — Sen

HOCA — Öyleyse bırakın konuşayım;lâfı ağzıma tıkıyorsunuz

KAHVECİ — (Yerinden fırlayarak gelir) Ne beni mi çağırdın,hoca efendi?

HOCA — Al sanaBir de sen eksiktin

KAHVECİ — Dört çay mı?Ha?

HOCA — Ey ümmeti Muhammet’in sağırı,seni kim çağırdı?Vallâhi çıldıracağımHey Allah’ım,git,efendim git,çay filân istemiyoruz

KAHVECİ — Filcan mı?Filcanda çayı sen nerde gördün,hoca efendi?Ha?Çay mı?Ha?

HOCA — Hay batasın yerin dibineGit Allah’ım git,baklava hakkı için git

KAHVECİ— Baklva gibi mi olsun?Ha?Yandan şekerli içerdin ya?

ÇIRAK — (Atılır) Gel,gel,çay istemiyorlar

KAHVECİ — Yo,bir şey dediğim yokÇay isterler sonra cayarlar (Söylene söylene yerine oturur,gevelemeye devam eder)

HOCA — Ne baş belâsı bu böyleYere batasıcaAllah’ım

MUHTAR — (Fırsattan istifade ederek) Ha,tilkiden bahsediyorduk,şu alaca,kuyruktanNe kuyruktu sen gördün,Aliciğim

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyimGörmeye gördüm amma,efendime söyliyeyim,yani

öyle alaca filân değildi,efendime söy…

HOCA — Vallâhi çıldıracağım,bırakın anlatayım,canımNe olacak hep aynı döl bunlar (Kızar ve sandalyede geriye döner) Sakallıymış,hocaymış,hürmet yok,efendinYok efendim,yokNe bilirlerLâf anlatıyoruz…

ALİ AĞA — Ha,”lâf” dedin de aklıma geldiEfendime söyliyeyim,yâni efendime söyliyeyim,şu Arslan Ağanın bana ettiği doğru mu?Efendime söyliyeyeyim,tarlamı bilirsiniz,efendime söyliyeyim,taşı koyduk onun tarlayla benimki arasınaEfendime söyliyeyim,sürmüş ta içerden,bir şey dedim de beni mahkemeye vermiş,efendime söyliyeyim…

HOCA — (Alayla) Efendime söyliyeyim,yâni,efendime söyliyeyim yâniÇıldıracağım yahuDurun anlatayımNe demiş Hazreti Muhammet?Ne demiş bilir misiniz?Nerden bileceksiniz? (Yerinden fırlar,vaaz verir gibi) Ey Ümmeti Muhammet,senden gayri kişi lâ ederken sen dinle lâf etme,ancak, “İzâca… Neydi o?İzâca…unutturdunuz,vallâhi

MUHTAR — Hoca,bir şey deyiver,biz anlamayız

HOCA — Her ne ise…

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,beni mahkemeye vermiş yani,efendime söyliyeyim

MUHTAR — (Hemen katılıracı acı) Benim köpek de çok fena hasta olduİştahtan kesildiAğzını bıçaklar açmıyor

HOCA — Bir taraftan karnım ağrıyor,bir taraftan sizin köpekleriniz,tarlalarınızBırakın,lâfı ağzıma tıkamayınKarnımAkşamki hamur aşı yapıyor bu işiEpeyce de yedimHa anlatıyordumKapı “güm” “güm” diye vuruldu (Masaya vurur) Hemen kalktım

KAHVECİ — (Yerinden fırlar) Ha?Çay mı?Yeni demledim ya,yeni

HOCA — Hay Allah’ımYine bu adam mı?Git,git,git haydi

KAHVECİ — Ha?

HOCA — “Git” diyorum(Bağırır) Git,git

KAHVECİ — Hoca olacak,hem çağırır,hem de “git” derTaze demledim(Geçer oturur)

HOCA — (Nefes alır) Nerde kaldık?Ey YârabbiEvet kapı “güm” “güm” diye vuruldu(Yine elini vuracak olur,muhtar tutar ve kahveciyi gösterir)Baktım üzerim giyinikHem de yenileri giymişim”Vay” dedim kendi kendime”Yenilerle yatmışım” Kapıda bir palabıyık…Uşak kılıklı adam…”Ne istersin?” dedim”Efendi sizi ziyafete çağırıyor” dediZiyafet mi?Hemen fırladımA,a,a yollar tertemizKoca koca saraylar

MUHTAR — Sonra?Rüya,vallâhi,rüya

HOCA — Bir konağa geldikGirdik içeriA,a,aBir sofra,amma alafranga…”Geç,başa otur”dediler,”Sen hocasın” Geçtik kurulduk”E,başlıyalım”dediler”Hemen”diye cevap

verdimBeni oraya götüren uşak kılıklı adam yanıma yaklaştı”Çorbadan mı?” dedi”Eee,tabii” dedim”Peki” dedi,”Hangi çorbadan istersiniz?” “Hangi çorbadan mı?”

Dur muhtar,sen kaç çeşit çorba bilirsin?

MUHTAR — Ben mi,hiç,sanki işte…Çok bilirimSayayım(Oradakilerin hepsi parmaklarıyla kendi kendilerine saymaya başlarlar) Bir pirinç çorbası,keklikle olur,tavşanlısı daha iyidirSonra şehriye,tarhana…sonra?Çok bilirim şimdi aklıma gelmiyor…

HOCA — Var mı daha bilen ?

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,un çorbası yani

DERVİŞ AĞA — Tayhana çoybasıAma muhtay söyledi

HOCA — Yo bilemezsiniz,bilemezsinizBakın,o uşak kılıklı adam bana neler dedi (Hoca,bu ikili konuşmlaraı sesini değiştirerek belirtir) “Hangi çorbadan istersiniz?” (Kaykılır) “Hangileri var?” “Efendim,pirinç çorbası,şehriye çorbası,şehriye çorbası çeşit çeşittit,tel,gül,sümbül şehriye,sonra işkembe,düğün çorbası,midye çorbası,balık çorbası,sebze çorbası,terbiyeli terbiyesiz tavuk çorbası

MUHTAR — Ne çokmuş be?

DERVİŞ AĞA — Peki hoca,sen hangisini getiydin?

HOCA — Ben mi?Aşçıbaşına haber saldımBüyükçe bir tabağın,kâsenin yâni,içine hepsinden biraz koydurdumSeçemedim de onun için,sizim anlıyacağınızYaÇorbayı içtik,şöyle sandaliyeye bir dayandımKâseyi ittimBizim uşak hemen yanaştı”E hoca efendi,etlilerden?” “Etlilerden mi?Hangileri var?” “Vallâhi efendim,çeşitimiz azca…Sayayım” Başladı saymaya”Tas kebabı,tencere kebabı,orman kebabı,yoğurtlu kebap,çömlek kebabı,talâş kebabı,yufkalı kebap,döner kebabı,rende kebabı,şiş kebabı…”Baktım daha da sayacak, “Getir,dedim yoğurtlu bir dönerŞöyle yağlı yağlı,bol biberli,üzerinde iki üç şiş” Hemen getirdilerÇaldım kaşığı,çok yağlıymış beHey sağar,bir su al gelBu döner kebabı pek yağlı

MUHTAR — Hakikaten yağlı

DERVİŞ AĞA — Buynuma kokmaya başladı

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,yalan da olsa dinliyoruz

HOCA — Baklava hakkı için lâfımı hiç kesmeyin,dinleyinSıra böreklere geldiBizim palabıyık yanaştı”Böreklerden hangisini istersiniz?” “Hangileri var?” “Efendim,su böreği,puf böreği,fincan,midye,nemse,el böreği” “Sigara böreğinden getir?” “Peynirli,sade,kıymalı,hangisinden olsun?” “Hangisinden mi?Üçünden de biraz biraz olsun” “Yanına hoşaf,komposto,bir şey istemez misiniz?” “Komposto mu?Hangileri var?” “Çilek,al…” “Peki,yeter…çok koyun da getirin…” Börek geldi…Komposto da geldi

DERVİŞ AĞA — Hoca,mendilin vay mı?

HOCA — Baklava hakkı için lâfımı yarılamaArkadan tatlılar, “Efendim hangisini istersiniz? “Hangileri var?” “Efendim çeşidimiz azHanım göbeği,tulumba,vezir parmağı,has lokma,saray lokma,bal lokma,samsa tatlısı,bohça tatlısı,Giresun tatlısı,revani,tel,ekmek kadayıfı,sonra sütlüler,en sonra,baklava… Aman getirGetir baklavaBir dersin iki dersin lüp,üç dersin,şup,dört dersin,şup…Sizin anlıyacağınız…ham hup,şaralop…

MUHTAR— Sonra?

HOCA — Sonra,bana bir torba altınDuaya başladım…(Duayı sessiz mırıldanırSonra ellerini açıp yüksek sesle Allah ziyafet sahibinin kesesine bereket,bizim ağzımıza da daimî lezzet lütfeyleye…

HEPSİ — Amin,aminnnnn

MUHTAR — “Amin” dedik ama bir şey yiyemedik biz

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,yani,bizim hoca delirmiş…Nerde bu ziyafet hoca,nerde?

DERVİŞ AĞA — Kim veymiş bu ziyafeti?Neyde?Ne zaman?

HOCA — Bilmiyorum

MUHTAR — Nasıl olur?

HOCA — Baklava hakkı için bilmiyorum

DERVİŞ AĞA —Peki sen neyeye gittin ziyafet diye?

HOCA — Bilmem

MUHTAR — Şaştım kaldım

HOCA — Bir söz vardır bilir misiniz?Aç horoz kendini arpa ambarında sanırmışİşte öyle

MUHTAR — Yine anamadım

DERVİŞ AĞA — Annadıysam,arap olayım

HOCA — Canım,rüya görmüşümYuya,Deyviş Ağa,yuya göymüşüm

DERVİŞ AĞA — Niçin “yuya” diyoysun?”Yuya” de,”Yu…ya

MUHTAR — Ruya mı?Ben de hakikat sanmıştım

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,fakat yani nasıl oluyor da hoca o kadar,efendime söyliyeyim,yemek adı biliyorsun,yani…Efendime…

(Resmî giyimli jandarma onbaşısı girerTerlidirKasketi elindedirKasabadan geldiği bellidir)

ONBAŞI — Selâmualeyk…

HEPSİ — Ve aleyküm selâm,hoş geldin onbaşı

MUHTAR — Hoş geldin onbaşı…

ONBAŞI — Cümleten,ne derler ona,hoş bulduk

MUHTAR — Çok kaldın kasabada onbaşı?

DREVİŞ AĞA — Sahih,onbaşı,neyede kaldın?Meyak…

ONBAŞI — Hiç,vallâhi,bizim şeye,kaymakama,sonra,şeye,şey maarif memuruna filân uğradım da

MUHTAR — (Kendi kendine) “Bizim kaymakam” Boyun kopsun

ONBAŞI — Sonra da mal müdürünü ziyaret ettim “Artık bizim,şeyleri anlayıverin,vergileri versinler” diyorTahsildarı dayıyacak kapıya…

MUHTAR — TopluyoruzDaha ekin gelmediBankanot kesmiyoruz ya

ONBAŞI — Size bir haberim de var

HOCA — Hayrola,”Hayırlı olsun” deyin

ONBAŞI — Köye bir muallim veriyorlar,maarif memuru söyledi;şöyle bir çıtlatıverdi

MUHTAR — Oh,ne iyi

HOCA — (Keser) Malimi nidecek,elli altmış haneli köyPara para;mektep yaptılarBizim hoca parasını zor veriyorlarPara veren yok yaAl sana bir batman buğday,biraz da fasulye…”Peki para?” “Ha, o yok” Bir de malim besleyecekler “Malim,malim,öğle namazı kaç rekattır?”desem,apışıp kalır

DERVİŞ AĞA — Duy,hoca,sahih,onbaşı ne zaman veyecekler?

ONBAŞI — Durun söyliyeceğim,şu şey memuru,neydi o muhtar,dilimin ucunda,ha,evet,maarif memuru var ya,burnundan konuşan adam,dedi kiLBurundan konuşarak taklidini yaoar) “Şey sizin köye yeni bir öğretmen veriyoruz”

KAHVECİ — (Yanaşarak) Onbaşı,çayı yeni demledim?

HEPSİ — Aman…

KAHVECİ — Ha?Yeni demledim,vallâhi

ONBAŞI — Dur konuşuyoruz,şey görüyorsun

KAHVECİ — Taze değil mi?Demin attım çayıKan gibim,tavşan kanı,muhtarTavşan kanı(Gider)

MUHTAR — Peki,peki…Getir bir çay…Tavşan gibim…Sen tavşanı nerde gördün?Sanki

ONBAŞI — Evet,kaymakam dedi ki…şey,ben de şeyini şey yaptım…Mal müdürü…tüf…İyice şey oldum

MUHTAR — Evet,maarif memuru?

ONBAŞI — Hey babana rahmetMaarif şeyi…öğretmen,yani malim gelecek dediSizin şeye,köye…

ALİ AĞA — Anladık,efendime söyliyeyimGeçSonra?

ONBAŞI — İşte,o şey,malim,şey,daha mektebinden yeni mezunmuş…

HEPSİ — Yeni mi mezunmuş?

ONBAŞI — Şey,maarif şeyi dedi ki “Çekeceğiniz var…o şeyden”

HOCA — İşte buna “hoşafın yağı kesilmek” denir

ONBAŞI — Hem bu köydenmiş…

MUHTAR — Bu köyden mi?Yo,yo…öğretmen mektebine bizim uşaklardan kimsecik gitmedi

ONBAŞI — Şeyini,neydi o?Şeyini muhtar,ismini söyledi maarif şeyi amma unuttum

MUHTAR — Bizim köyden kimse gitmedi oraya

ONBAŞI — Adını dedi,unuttum

DERVİŞ AĞA — OnbaşımHatıylamaya çalış,onbaşım

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyimbu yeni yetişme malimler de çok tuhaf,efendime söyliyeyimÇocuklara bir şey öğretmezler

ONBAŞI — (Kendini zorlamaktadır) Adını hatırlayamadımŞey,,,şeye,yere batsın şeyi…Muhtar,bana şeyli,mimli bir isim söyle…şeyli…

ALİ AĞA — Mimli isim mi?Efendime söyliyeyimO da ne demek?

MUHTAR — Mehmet,Mahmut…

HOCA — Muhammet

MUHTAR — Macit,şu meşhur bir avcı var ya…

DERVİŞ AĞA — Bildim,biliyim ben onu

HOCA — Mevlût…

KAHVECİ — (Yerinden fırlar) Suya gitti Ne edeceksiniz?

HOCA — Kimi?

KAHVECİ — Suya gittiNe edeceksiniz?Mevlût suya gitti

MUHTAR — Kim çağırdı,Hayri Ağa?

KAHVECİ — Suya gittiNe edeceksiniz?Mevlût suya gitti

HOCA — Haydi git,otur,gitMevlût’ü filan çağıran yok

KAHVECİ — Suya gitti(Diye söylenerek yerine oturur)

ONBAŞI — Şey mimli isimleri sayardık…

MUHTAR — Evet,Mehmet,Muhammet…

HOCA — Mahmut,Mevlût

KAHVECİ — (Yerinden,kızgın) Suya gitti…

ONBAŞI — Değil,şey,durun şeyinin,neydi muhtar,babasının ismini de deyiverdiŞey Veli mi dedi,deli mi dedi…Şeymiş,çoban,ebet çobanmış şeyde

MUHTAR — Kör Veli mi?

DERVİŞ AĞA — Evet,onun biy oğlu vaydı…Adı Muyat,evetMuyat

MUHTAR — Tamam,ben de hatırladım,bir gün ava çıkarken torbayı unutmuştum da alıp getirmişti evden…Fakat o bacak kadar çocuktur be

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,yani Kör Veli öldüğü zaman çocuk,efendim söyliyeyim,pek ufaktı,yani,onu bir tahsildar aldı gitti kasabaya

MUHTAR — Evet,hatırladımBir gün avda bizim köpek,vik vik tavşanı kovalıyordu…Tavşan kulaklarını şöyle dikmiş…Tam önüme geldiÇifteyi omuzladımBir de ne göreyim?O dediğiniz çocuk çiftenin ucunda görünüyorTavşanı da kaçırdık

ALİ AĞA — Vay anasını,demek o çocuk gelecekO hırsızın biridirKala kala,efendime söyliyeyim,koca köy ona mı kaldı?

ONBAŞI — Ben kör şeyi,neydi o?Şey…

MUHTAR — Veli

ONBAŞI — Evet,ben kör Veli’yi filân bilmemYalnız şunu bilirimŞu çiçeği şeyinde,burnunda yeni öğretmenler nereye giderlerse şey yapıyorlarmış,şey kök söktürüyorlarmışYa

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,ben şimdi iyi hatırladım,efendime söyliyeyim,o çocuğu…

DERVİŞ AĞA — Tüh canına beBen neden hatıylamıyum

MUHTAR — Derviş Ağa,nasıl hatırlamazsınHani çoban Kör Veli vardıBir gözü sakattıKöyün davarını güderdi

ALİ AĞA — Şöyle böyle on beş yıl önce,efendime söyliyeyim

DERVİŞ AĞA — (Kendini zorlar) Köy Veli…Köy Veli…Hah!BildimKâzım Ağanın çobanı idi önce

MUHTAR — Hah,ayağını bastın,kaldır

DERVİŞ AĞA —Çocuğu da hatıyladımAmanın,bu hükûmet ne ettiğini bilmiyoyYahu o çocuk öğretmen olayak buyaya göndeyiliy mi?

Ali AĞA — Efendime söyliyeyim,buraya gönderilmesini bırakOnu örtmen yapanlarda kabahat

HOCA — Ağalar,deminden beri dinlerimHele bana da çıtladın da şu malim denen adamın cemazülevvelini biz de öğrenelimDeğil mi ya?Biraz sonra köye gelecek,caminin karşısındaki mektebinde bizim gibi kâmil bir hoca ile aşık atmaya kalkacakAtamaz ya,baklava hakkı için,atamaz ya,sözün gelişiBiz nerde,malim nerde?

MUHTAR — Çok güzel söyledin,hoca…Hele böylesine malim(Kızgın) Ne malimi canım,öğretmen…Evet,dediğim gibiBunun ne anasında ne babasında hayır vardıBaba içkici,sarhoş,eli uzunun biri…Anayı hiç sormaKöyden atacaktık da araya ölüm girdi…Bizi bu rezillikten kurtardıAva giderken,kaç kez,kaldır çifteyi vur şu kadını,diye düşünmüşümdür

HOCA — Vay vay,demek böyle?

DERVİŞ AĞA — Böyle ya…Çocuğa ne deysin?Aymut dibime düşey…Atalay sözü bu

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,köyde biraz daha kalsaydı,efendime söyliyeyim,bütün çocukları da kendisi gibi yapacaktıİmdada o şişman tahsildar yetişti,aldı götürdüEfendime söyliyeyim,çocuklarımız kurtuldu

DERVİŞ AĞA — Yanlış söyledinKuytulmadıİşte şimdi kapana giydi çocuklayımız

DİĞER ÜÇÜ — Çok doğru dedin

HOCA — Vay,vay…Böyle bir adamı buraya malim veriyorlarTüh,tühKıyamet ağalar,kıyamet…Evvelki gece bizim kaşık düşmanı,tavuklu bir pilâv yapmıştıMevlût okumuştum ya…Sabrilerde…Bir tavuk göndermişler…Bakkala da yasin okuduk;bir yarım okka pirinç…Pilâv yerken…Budu şöyle yakaladımDerken “Kadın,kalk bir su ver” dedim…Sofraya otururken suyu almaz yanınaNe derse beyenirsiniz? “Görüyorsun yemek yiyeceğim,sabreyle…Yemek yerken su içilmez” Dünya değişti…KıyametŞuna bak,hırsız,uğursuz bir ananın,hırsız uğursuz oğlunu böyle namuslu bir köye malim veriyorlarSonra da malim dikilir başınaNeBen öğretmenin…Öğretmen değil,oyuncu bunlarMasum sabü sübyana köçeklikten başka bir şey öğretmezler

MUHTAR — Ne oyunlar,hoca,görsen…

HOCA — Allah göstermesin!

MUHTAR — Zımbırtı etmekten başka bir şey bilmezler…Bilseler…Amenna,başımızın üstünde yerleri var…Ne gezer onlarda bilgi…Mektep dediğin sessiz gerek…Bunlar da öyle şey arama,Bir gürültü bir patırdıÇalgılar,davullarBakın geçenlerde kaynatamın köyüne gittim ya…Beraber ava gidecektik olmadı…O köyde bir mektep var…Bir de kıranta bir malim…Malim değil tam malim beg…Mektepte tek gürültü yok…Çocuk tıs der,yapıştırırmış tokadı…Yana yattın tokat…Çamura battın tokat…Bizim kaynata dedi ki çocukları dövmek için öyle kabahatler yüklüyormuş ki…Kaynatam bile bulamazmış o kabahatleri…Bilirsiniz ne keskin avcı olduğunu hâlbuki…E,köylü memnun…Çocuk dediğin dayakla terbiye edilir…Bunlarda öyle mi ya?Talebesi çalar,malimi,müdürü oynar

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyimMuhtar,yâni,efendime söyliyeyim,çok doğru lâf ettinMektep dediğin yerden çıt çıkmaz…

HOCA — Öyle,baklava hakkı için söyle…Mektepte şöyle bir değnek bulunur…Babası çocuğu elinden tutar,getirir hocanın önüne,çocuk zırıl zırıl titrerBabası: “Al,der,hoca efendi…Al,eti senin,kemiği benim” “Et” dedim de aklıma geldi…Ne iyi…

ONBAŞI — (Keser) Ağalar,ne diyecektim,tam dilimin ucundaydıLâfa boğulduk…Ne edelim de şu şey,malim bu köye gelmesin…Geldi mi,şey,şeyi gürültüyü sen seyret o zaman

DERVİŞ AĞA — Öyle,öyle yaYayın bizim oğlan: “Baba” deyecek, “E?Bak ben çalıyoyumSen kalk da oyanayıvey…” Öyle malimin yetiştiymesi böyle oluy,istemeyizO malimi…

MUHTAR — İstemeyiz ya…Fakat ne edelim de şu adamı sokmayalım köye?

ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,kaymakam,yani bir istida pulluyalım16 kuruşluk bir pul,efendime söyliyeyim…

MUHTAR,ONBAŞI — Kaymakama mı?

MUHTAR — Yooo,olmazGelir buraya vermeyiz çocukları okula

DEVAMI AŞAĞIDA



Alıntı Yaparak Cevapla