| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı 
 
            PATRON : Afiş dünyanın parası yapıyorsun cart ertesi gün yırtılıyor
    bundan sonra Hıyarca harcamak yok
  Zararına mercimek satıyoruz, mercimek açığını bir türlü kapatamıyoruz
   EKREM : Afadersiniz efem ayıptır sorması niçin mercimeği zararına satıyoruz
   PATRON : Kuşu kafese çekmek için
   EKREM : Anlayamadım efem
   PATRON : Anlayamazsın Ekrem
   EKREM : Anladım efem
   
 Ekonomist Nejat Bey girer
 NEJAT : Selamın hello
   PATRON : Selamın hello Bir kenara siz kimsiniz
 NEJAT : Hıh hıh havduyusunuz efem
   EKREM : Ne havduyudusu be
  Sana kimsin denildi   NEJAT : İsmim Nejat
  Kartım yok  Ekonomik Nejat   PATRON : Gözlüğünüz ne kadar sinir
   NEJAT : Sinir değil ekonomik
   PATRON : Ne istiyorsun kardeşim
   NEJAT : Nothing ay geçiyordum
  Fayf dakika uğriim  Dedim  İşler nasıl   PATRON : Size ne
   NEJAT : Satışlarınız nasıl diyorum
   EKREM : Bizde size ne diyoruz
   NEJAT : Belki size yardımcı olabilirim
  İngiltere’de pazarlama okudum, Amerika’da super-market konusunda doktora verdim
   EKREM : Topmusunuz
   NEJAT : Yoo
   EKREM : Hayır, doktora verdim dediniz de
   NEJAT : İsminiz neydi
   EKREM : Ekrem
   NEJAT : Konyalı mısınız
    EKREM : Evet, nereden bildiniz
 NEJAT : Hayır, Konya’dan adam çıkmaz derler de
     PATRON : İş ve işci bulma kurumu, iki sokak yukarda kardeşim
   EKREM : Üstelik bugün Pazar, güle, güle
   NEJAT : Örneğin, personeliniz, kasiyerleriniz, seminer gördüler mi
   PATRON : Görmediler
   NEJAT : Gördünüz mü
   EKREM : Görünen kasa kılavuzu istemez kardeşim
 NEJAT : Ekrem’di değil mi?
 EKREM : Yes itiz
 
 NEJAT: Lütfen çenenizi kapatın
    Mağzalarınızda dolaştım,büyük eksikler var  Geçen gün mağzalarınızdan birine girdim,üç kilo şeker,bir kilo çay aldım,
 ödedim çıktım
  Çayı ve şekeri arabamın bagajına koydum  A Pazarı naylon poşetini dürdüm,büktüm,cebime yerleştirdim
  yeniden girdim mağazaya,yeniden üç kilo şeker,bir kilo çay aldım
  Kasiyer kız foto-roman okurken,çayı ve şekeri naylon torbaya indirdim,bir kutu
 kibrit alarak yanaştım kasaya;"Bakın hanımefendi az önce çay ve şeker
 almıştım,kibrit almayı unutmuşum yeniden girdim mağazaya
  çay ve şeker ödendi,işte fişi" dedim
  Kız fişe bile bakmadan;"Aa ben sizi hatırladım zaten" dedi
  Kibriti ödedim kuş gibi çıktım kafesten  Sizde şeker çok ucuz
  Hele çay, sudan ucuz   PATRON : Vay canına!
 NEJAT : Vay canına tabii
  Süper-market,üstün pazar demektir  İncelikleri vardır baylars! Mağazanın hemen girişinde neden en gereksiz,en ucuz ve renkli
 ambalajlı, glükozümtrak,gözalıcı, en alınmayacak şeylerden yok?
 PATRON : Niye olsun?
 NEJAT : Olsa ben alacaktım
   EKREM : Alsan n'olucak?
 NEJAT : Satışınız artacak
  Sonra et reyonunuz çok ortada 
 EKREM: Öyle olması gerek
   NEJAT: Öyle olmaması gerek
  Et en dipte en gizli yerde satılmalı  Neredeyse bulunamamalı et reyonu
  İnsan orayı ararken, mercimek ve tursil koridarlarından, konserve ve bulaşık tellerinin arasından geçmeli,
 yoğurtların, sütlerin çevresinde dolanmalı
  Birine gözü takılabilir   Hiç gereği yokken hıyar gibi bılaşık teli alınabilir
  Satışınız artar! EKREM: Hiç sanmıyorum
   PATRON: Ekrem sus! Hiçbir şey senin sandığın gibi olmadı…
 NEJAT: Örneğin niçin makarnalar yoğurtların yanında değil,Konyalı?
 EKREM: Makarna süt mamülü değildir de ondan!
 NEJAT: Makarnaları yoğurtların yanına koyarsanız, makarna almaya gelen
 her üç kişiden biri, makarnaya yoğurt yakışacağı sapkınlığına kapılarak
 yoğurt da alacaktır
  Bunlar denenmiş ve istatistik olarak kanıtlanmış şeylerdir
  Yanyana dizildiğinde birbirinin satışını dürtüklüyen mallar vardır
   PATRON: İlginç!
 NEJAT: İlginç tabii! Ayrıca Konyalı hani müzik yayını! Günün tutmuş
 parçalarını,sesini Türkler kadar açmadan, çalmak gerek
  Müzik insanın alış-veriş duygusunu kamçılar… Bomboley yo
   Derken insan bir de bakar iki kalıp sabun almış! Ayrıca naylon torbaları parasız vermeniz
 çok saçma…
   EKREM: Naylon torbaları da parayla satıcak değiliz ya!
 NEJAT: Naylon torba Super-marketin en önemli gelir kaynaklarından biridir
   Tanesi kaça mal oluyor size?
 EKREM: 44 bin lira!
 NEJAT: Tanesini 100 bin liradan satabilirsiniz
   EKREM: Naylon torbaya kimse para vermez
   NEJAT: Naylon torbaya verilecek 100 bin lira,hesabın içinde devede kulaktır
  Alıcının paketlerini naylo torbasız taşıyacak durumu olmadığından
 naylon torba satışı kesindir
  Böyllece naylon torba başına kazanacığınız 56 bin lira, mercimekten ettiğiniz zararı kapatacaktır
   PATRON: Doğru
  Hatta o zaman, mercimeği 30 bin lira daha ucuz bile satabiliriz! NEJAT: Bravo! Mercimeği 40 bin lira zararına satın, naylon torbadan 56 bin lira
 geçirin! İşte Süper-market budur baylars!
 EKREM: Kimse naylon torbaya para vermez
   PATRON: Ekrem şu kapıyı dışardan kapatsana!
 EKREM: Başüstüne efem
  (kapıya yönelir) Yalnız kapıyı dışardan kapatınca, ben de galiba dışarda kalıyorum…
 PATRON: Evet ama, nasıl olsa kapıyı dinleyeceksin, konudan fazla uzaklaşmış
 olmuyorsun
  Sadece söze karışamıyacak, beyfendiyle daha çabuk anlaşmamızı egellememiş olacaksın
   EKREM: Pek bir şey anlamadım ama çok haklısınız efem!
 (Ekrem çıkar kapıcı dinlemeye koyulur
  ) PATRON: Devam ediniz beyefendi, sizi dinliyorum…
 NEJAT: Bende anlatılacak şey çok… Fakat biliyorsunuz çağımızda anlatmak da
 parayla
   PATRON: Kaç para istiyorsunuz?
 NEJAT: Ayda üç milyar net maaş istiyorum
   EKREM: (girer) Çüşünüz efem!
 PATRON: Ekrem o sözü sana aynen iade ediyorum
  Çık dışarı! EKREM: Teveccühünüz efem
  (çıkar) PATRON: Ayda üç milyar kimseye vermeyiz
   NEJAT: Ben kimse değilim
  My name is Ekonomik Nejat  Benim maaşımı şu an parasız dağıttığınız naylon torbadan haydi haydi çıkacaktır
  Siz verin bana üç milyar, ben şu A Pazarına bir çeki düzen vereyim…
   PATRON: Denemeye değer, kabul ediyorum
   EKREM: (Başını uzatır) Siz sapıtmışsınız efem!
 NEJAT: Seni kovuyorum Ekrem, böylece ayda beşyüz milyon kara geçiyoruz!
 (Işık söner)
 
 X
  ÇALICAKSIN CEVDET!HERKES ÇALIYORMUŞ  *Cevdet bey ve karısı Şükran'ın bulunduğu locanın ışığı yanar
  ŞÜKRAN : Bundan sonra ben Cuma akşamından listeyi yapıyorum,sen Cumartesi
 sabah erkenden A Pazarı'na gidiyorsun,haftalık alış-verişi yapıyorsun Cevdet!
 CEVDET : La havle vela guvvete illa billahil aliyyül azim! Allahallah,yahu nerden
 geldik şu tiyatroya
   Bari anlatılanı can kulağıyla dinle!A Pazarı daha ucuz değil, bir saattir onu anlatıyorlar
  Mercimeği ucuz veriyor, poşetten geçiriyor  Sonunda bakkalla aynı hesaba geliyor
  O kadar yolu tepmeye değer mi? ŞÜKRAN : Değer!
 CEVDET : Değerse sen tep Şükran!Ben A Pazarı'na falan gidemem!
 ŞÜKRAN : Gidiceksin Cevdet!Planım çok güzel
  Listenin yarısı mavi tükenmezle, yarısı da kırmızı tükenmezle yazılı olacak
  Mavi yazılıları aynen alıyorsun   Kırmızı yazılı olanlar,küçük parçalar,onları çaktirmadan cebine atıyorsun,onlara
 para vermiyoruz,acayip karlıyız!
 CEVDET : Bu yaştan sonra hırsızlık mı yapıcam ?Manyak mıyım ben Şükran ?
 ŞÜKRAN : Bu hırsızlık değil ki Cevdet!Ufak tefek ıvır zıvır,mini minicik masrafları
 ortadan kaldırıyoruz
   CEVDET : Haklısın Şükran
  ıvır zıvır masrafları ortadan kalkıyor  Amaaa Cevdet de tutuklanarak,tedavülden kalkıyor
  Ben hapise düşünce de evimizin amsrafları yarı yarıya azalıyor
  Planın güzel  Fakaat,benim durup dururken mapus yatmama ne gerek var Manyak mıyım ben Şükran?
 ŞÜKRAN : Niye herşeyin kötüsünü düşünüyorsun ?Ya yakalanmazsan?
 CEVDET : Yakalanmazsam güzel
  Ya yakalanırsam,ki ben mutlaka yakalanırım   ŞÜKRAN : Niye yakalanıyorsun Cevdet ?---------- mısın sen ?
 CEVDET : Evet Şükran
  Ben ----------yım yakalanırım   ŞÜKRAN : Çalıcaksın Cevdet başka türlü geçinemiyoruz
  Bir bölümünü parayla alıcaz,bir bölümünü de çalıcaksın
  Ayıp değil ki, herkes çalıyormuş! CEVDET : Biz herkes miyiz Şükran ?
 ŞÜKRAN : Sus itraz istemem Cevdet
  Çalıcaksın diyorum çalıcaksın   CEVDET : Niçin gidip sen çalmıyorsun ?
 ŞÜKRAN : Ben kadınım hırsızlık erkek işi
   CEVDET : Olur mu efendim ?Hırsızlık tamamen kadın işi Sen benim kalbi mi
 nasıl çalmıştın ?
 ŞÜKRAN : Çok konuşma!
  A Pazarı'nın en kalabalık saati iş çıkışı saati     O kalabalıkta kimse farketmez
  Zaten kasiyer kızların başı dolu oluyor  Kimi zaman eksik yazdıkları bile oluyormuş
   CEVDET : Benim kalbim o heyecana dayanamaz Şükran
     ŞÜKRAN : Dayanır Cevdet
    Giderken eczaneden kalp ilacı alırsın, yutarsın iki tane, sakin sakin gidersin A Pazarı'na
   CEVDET : O zaman beraber gidelim
  Ben alınacakları alırım, sen çalınacakları  çalarsın
    ŞÜKRAN : Hayır efendim benim evde kırk türlü işim var
  Sana ne diyorsam onu yapacaksın
   CEVDET : Yapamıyacağım Şükran!Senin bu aptal planlarından usandım
  Ne zaman bir plan yapsan sonunda rezil oluyoruz
  Koyarsın listeyi sepete, sarkıtırsın bakkala bu iş biter
  Bakkalın para istediği yok zaten, yazıyor deftere   Ay başında Allah Kerim
     ŞÜKRAN : Kerim olan Allah değil, Şükran'ın anası
    Annenden elli milyon rica edemez miyiz Şükran
  Her ay sonu aynı hikaye  Bundan sonra annemden beş kuruş isteyemeyiz Cevdet
   CEVDET : İyi
   Bundan sonra kendi paramızla geçiniriz ŞÜKRAN : Geçinemiyoruz Cevdet!
 CEVDET : Tamam tamam sus
  Evde konuşuruz  Herkes bize bakıyor   ŞÜKRAN : O zaman hemen kalk eve gidiyoruz konuşacağız Cevdet!
 CEVDET : Ya daha birinci perde bitmedi
  Niye gidiyoruz manyak mıyız biz Şükran ? ŞÜKRAN : Evet manyağız Cevdet!Hemen kalk eve gidiyoruz
   CEVDET : Allah cezanı versin senin
  Bütün tiyatro bize rezil oldu   ŞÜKRAN : Ben sana evde sorucam bu küstahlığın hesabını
   CEVDET : Tiyatroya gidelim diye tutturan sensin
  Bizim tiyatroya ne ihtiyacımız var
  Bizim hayatımız tiyatro!!! *Kalkarlar ve çıkarlar locadan
  Locanın ışığı söner  Koridorda uzaklaşan sesleri duyulur
   
 XI
  BAKKAL İNSAN MARKET MAKİNA ŞARKISI 
 - Kahramanlarımız, tekerlekli süper-market
 arabalarıyla girer sahneye, başlar şarkı
  - ECVET- Bakkalın deposu yok
 Marketin kendisi depo
 Market cadde üstünde
 Bakkalın yolu sapa
 Naylon olur marketlerin paketi
  KLİNİK NUR- Uzun olur gemilerin direği!
 İRFAN- Bakkalın paketi gaste
 Markette ekmek pasta
  Gaz kokuyor bakkalın ekmeği
 Market icat oldu ,
 Mertlik bozuldu!
 KLİNİK NUR- Her köşede bir bayram
 Her duvarı bir dükkân
 Her bir şeyi bulursun
 Bin bir çeşittir market
  ECVET- Arabanı sürersin
 Makarnalar mercimekler arasından
 Son süratle geçersin
 Keskin viraj alırsın
 Ani fren yaparsın
 Sanki luna parktasın
 Eğlencelidir market
  İRFAN- Hele elin çabuksa
 Hem de paket küçükse
 Atarsın cebe
 Heyecanlıdır market
 Yakalanmadın farzet
 O zaman ucuzdur market!
 BAKKAL ABLA- (girer) Ve fakat,
 Markette sepet sarkıtılmıyor
 Marketten telefon edilmiyor
 Markette içilmiyor bira
 Ve hatta
 Markette veresiye olmuyor
    Bakkal yazıyor deftere,
 Gün aşırı soruyor
  Bozulmuyor vermeyene
 Gelmeyene üzülmüyor,
 İcabında bir bakkal
 Borç bile veriyor insana!
 Çünkü bakkal insan,
 Market makina!
 BAKKAL ABLA
 ve HERKES- Markette veresiye olmuyor
 Bakkal yazıyor deftere, günaşırı soruyor
  Bozulmuyor vermeyene, gelmeyene üzülmüyor
  İcabında bir bakkal, borç bile veriyor insana!
 Çünkü bakkal insan, market makina!
 - Işık söner
  - 
 ON BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 
 VI
  MARKETTEN ÇALINMIŞ ET-SU DAVASI Orkestra birinci bölümün sonundaki müziği enstrümantal olarak
 çalarken açılır perde,bir mahalle karakolu!Birinci bölümde 2 nolu locada
 oturan Cevdet Bey sanık olarak oturmuş bir komserin karşısına,
 daktiloda bir bekçi
  Durum ciddi! Ben et-suyu çalaçak adam mıyım?Manyak mıyım ben Komser Bey!
 (et-suyunu gösterir)Bu ne peki?
 Et-suyu!
 Sen bizlen dalga mı geçiyorsun ulan?
 Esteöuzubillah,tesdur,estafurullah komser bey,bir vatandaş karakolda
 
 Yaz Mahmut!(bekçi yazar)Sanık suçunu kabul etmiş,A pazarından gıda
 
 Afedersiniz Komser Bey,et-suyu diye belirtsek
    Okuyan da bir şey 
 Çok konuşma!Ne dedik Mahmut oku baştan!
 (birden daktiloya kağıt takmadığını farkeder)Anaa,afedersiniz komserim,
 
 Hiç takmayın daha iyi,bakın daktiloda beni destekliyor
   Çok konuşma!Takıyorum kağıdı komserim!(takar)Taktım!Kağıt emir
 
 Komser Bey izin verin ben olayı baştan anlatayım,siz de bana hak
 
 Ben yorulmayacaksam,parmaklarım aşınmayacaksa anlatsın o zaman!
 Devletimizin değerli komseri gereksiz et-su davasıyla yıpratılmayacak
  
 Bu işin başı kıçı yok
  Sen et-suyu çaldın mııı,çalmadın mı? Çalmadım,çalmış bulundum
  Beni çalmaya mecbur ettiler  Çalmak 
 Kim?Bir örgüt mü?
 Örgütten de beter!
 Yok ya!
 Evet!Siz Şükran'ı bilmessiniz
    Şükran başlı başına bir örgüttür  Planı 
 Anlaşıldı
    Yaz Mahmut    Sanık Hüseyin oğlu Cevdet    Neydi soyadın? Fırat
     Cevdet Dicle
     Fırat!
 Sus! Fırat! Fırat! Beynimin içinde
    Salak    Bakalım bizim daktiloda 
 Saçmalamayın Komser Bey!
 (kükrer)Devletin komseri saçmalar mı ulan?
 Saçmalamaması gerek tabi
  Afedersiniz ben saçmaladım yani Komser Bey  
 Güzel yaz Mahmut
  Okuyabiliyim o yazını  Geçen seferki gibi üst üste 
 (yazmayı sürdürerek) Şükran'ın manyak olduğunu belirtmiştir
     Afferim Mahmut!
 Yahu saçmalamayın bekçi bey!
 (kükrer) Devletin bekçisi saçmalar mı lan? (yazar) Ayrıca, devletin
 
 Bokunu çıkarma Mahmut!
 (yazmayı sürdürerek) Bokunu çıkarma Mahmut!
 
 Bakın komser bey
    Sayın komser bey    Sayın bekçi bey hazretleri     
 Niye gidiyorsunuz?
 Gitmiş bulunduk
    Şükran ısrar etti    Bana kalsa gitmem    Kapıcıyı 
 Evli barklı adam, hırsızlık yapmaya utanmıyor musunuz?
 Bu hırsızlık sayılmaz ki komser bey?
 Yok ya!
 Elbette komser bey,değil et-su, süpermarketi çalsanız gene suç sayılmaz
  
 ışık söner
 XIII
  BAKKALDA ÜÇÜNCÜ SEKANS Zamanlardan öğlen, Vivaldi’de kış
 
 SLAYT: BAKKALLAR KOOPERATİFİNİN RESMİ KÜŞADI, DÜN
 BALIKPAZARI ’ NDA Kİ CEMİYET MERKEZİNDE BİR-
 ÇOK ZEVATIN HUZURU İLE KÜŞAT EDİLMİŞTİR
  Cumhuriyet,28 Kasım 1929
 
 - Bakkal Abla, elinde sineklik, sinek avla-
 maktadır
  Kapıcı İrfan, odun ağızlığına takdığı malborasını tüttürerek girer
  – İRFAN - Öğlen şerifler hayrolsun!
 - Bakkal Abla ona hınçla bakar, yanıt ver-
 mez
  Defterini açar, derin bir hesaba dalar  İrfan sigarasından bir duman çeker, keyifle
 üfler
  – İRFAN - Yandaki manavı devraldım!
 BAKKAL ABLA- Biliyoruz, bir gasteye ilan vermediğin kaldı
    İRFAN- Gasteye ilan da verecem, zamanı var
    Orayı bakkaliyeye çeviriyorum    BAKKAL ABLA- Niye çeviriyorsun? Hazır manav dükkânı işte! Bakkaliyeyse var burada
     Sen de manav ol! Bakkallık okulu okumadın ya!
 İRFAN- Benim kararım kesin
  Ben orayı bakkaliyeye çeviriyorum , sen istersen manava çevir    BAKKAL ABLA- İyi tamam İrfan, ne bok yersen ye!
 İRFAN- Bence sen manava çevirsen daha hayırlı olur, Manav Abla!
 BAKKAL ABLA- İstersen hamama çevirelim!
 İRFAN- Valla sen bilirsin Natır Abla!
 BAKKAL ABLA- Bas git buradan İrfan! Bakkallık uzaktan bir şeymiş gibi görünür
    Allah seni bakkal etsin, inşallah!
 İRFAN- Allah’ın etmesine gerek yok , ben kendim bakkal oldum artık
    Ruhen bakkalım
  Dükkânım hazır  Adını İrfan Market Gıda Pazarı koyucam    Bir nevi A Pazarı’nın küçüğü
  Gısacası Berber Abla, ben yan tarafa bak- kal açıyom, yanımda bakkaliye istemem!
 BAKKAL ABLA- Ne diyorsun sen be? Benim adım çıkmış Bakkal Abla’ya, burası sittin se-
 nedir bakkaliye, esas ben yanımda bakkaliye istemem
  Sen orayı bakkal yap, ben de seni Şeref’e dilim dilim kestirtmezsem, bana da Bakkal Abla,
 demesinler
     İRFAN- (tedirgin) Canım, Şeref ne karışıyor?
 BAKKAL ABLA- Müessesemizde bu gibi işlere Şeref bakar!
 - Şeref girer
  - BAKKAL ABLA- Hah işte, iyi Şeref, lafının üstüne gelir
    Nerdesin sen iki gündür Şeref! ŞEREF- Sorma Abla ya
    Başımıza gelmeyen kalmadı, iki gündür karakoldayım  BAKKAL ABLA- Aaa, ne karakolu!
 ŞEREF- Muhitimizin aynalı karakolu! Haybeden tutuklandık işte
    BAKKAL ABLA- Niye tutuklanıyorsun? N’aptın?
 ŞEREF- Hani inek Şaban Bey beni çağırmıştı ya geçen gün
    BAKKAL ABLA- Öyle ya, sen Şaban Bey’e gittin, bir daha gelmedin
  ŞEREF- Gelemedik işte, Şaban Bey’le aynen kolkola, karakola!
 İRFAN- Niye Şaban Bey’i bıçakladın mı?
 ŞEREF- Niye bıçaklıyıcam be? Sapık mıyım ben? Şaban Bey’i bıçaklasam kolkola
 karakola nasıl gidiyoruz? Salak, Şaban Bey ebabil kuşu mu?
    Bana küf- retti, ben de bastım tokadı
    Ağız dalaşı, itiş kakış derken, aynen karakol- da aldık soluğu
  Derdimizi anlatana kadar iki gün geçti, neyse ben bu sabah yırttım
    (güler) Şaban Bey hala içerde! İRFAN- Vay canına!
 ŞEREF- Vay canına tabi
    Kolay kolay da çıkamaz artık o    BAKKAL ABLA- Niye!
 ŞEREF- Çıkarken beni salan bekçiye, Bekçi Baba, bu Şaban Bey var ya, Tikko-
 cunun Allah’ı, dedim
  BAKKAL ABLA- Şaban Bey Tikkocu muymuş?
 ŞEREF- Ne alakası var Abla? Şaban Bey’in dünya görüşü bile yok, ordan yalnız
 beni görüyor, eşşoğlueşşek!
 BAKKAL ABLA- E, niye yalan söylüyorsun? Yazık değil mi adama?
 ŞEREF- Adam olsa yazık
  Allah’tan Şaban Bey adam değil  Bana yazık değil mi? Ömrümün baharının en önemli iki gecesini karakolda geçiriyorum
    Hül- ya Avşar’la Jennifer Lopez’in gözleri yaşlı
  BAKKAL ABLA- Şeref, bu İrfan salağı var ya
    ŞEREF- Var
  Ve maalesef var olmayı sürdürüyor    Varoluşu --------! Ben o bekçiye seni bir söyleyeyim, bu İrfan Varoluşçulardandır diye, iki üç ay
 İrfansız bir muhit!
 BAKKAL ABLA- Yandaki manavı devralmış, bakkaliyeye çevirecekmiş!
 ŞEREF- Niye?
 BAKKAL ABLA- Sen onu dilim dilim kesesin diye!
 ŞEREF- (güler) Haa!
 İRFAN- Yahu, bakkallık sizin tekelinize değil ya, istediğim yere açarım
  ŞEREF- Açamazsın
  Bakkallık bizim tekelimizde    Tekel’e en yakın biziz  Bizim çevremizde bakkal makkal açamazsın
    Ya da açarsın    Niye açamıya- caksın, açarsın
    İlk günün hasılatı senin cenaze masrafın olur  İRFAN- Anlamadım!
 ŞEREF- Anlatayım, dükkânı açtığın günün akşamı, dükkânın önünde şişlerim seni,
 ölüm ilanın bir gün geç çıkar!
 İRFAN- Yahu insana zorluk çıkarmayın, ben orayı devraldım, dünyanın parasını
 verdim!
 ŞEREF- Devraldınsa manav olarak devam et! Tepemi attırma benim! Zaten kara-
 kol deneyimim var, seni birdenbire tedavülden kaldırırım İrfan!
 İRFAN- Yahu kardeşim, biraz anlayışlı olun, biz de bu dükkâna para bağladık, ma-
 navcılık öldü!
 ŞEREF- Kırtasiye yap! Zücaciye yap!
    Orası genişçedir, icabında kabare yap! Çok moda lan! Maganda kabare!
 BAKKAL ABLA- Bana bak, sen bana orayı kaça devredersin?
 ŞEREF- Orayı n’apıcaz abla?
 BAKKAL ABLA- Bir dakika Şeref? Kaça devredersin sen bana orayı?
 İRFAN- Sen orayı n’apıcaksın?
 BAKKAL ABLA- Sana ne?
 İRFAN- Orayı devredersem, ben ne yapıcam?
 BAKKAL ABLA- Bana ne?
 İRFAN- Kaç para verirsin?
 BAKKAL ABLA- Orası pek para etmez
    Para etse, manav Recai hayrını görürdü, kırk yıl- lık manav iflas etti
    Manav yapamıyacan    Bakkal yapamıyacan    İRFAN- Niye bakkal yapamıyorum?
 BAKKAL ABLA- E, Şeref sinirlenir
    Orası battal olmuş bir kere    Her şeyi içinde beş mil- yar veririm
  ŞEREF- O hamşo dükkâna niye beş milyar veriyoruz Abla ya?Ne gereği var?
 İRFAN- Zaten beş milyara veren kim?
 ŞEREF- Biz beş milyarı versek sen vermek zorundasın da, biz niye enayi gibi o-
 raya beş milyar verelim? Değil mi Abla?
 İRFAN- Yirmi milyara devrederim!
 BAKKAL ABLA- Bana bak İrfan, Recai’den dört milyara aldığını biliyorum, sana bir mil-
 yar fazla veriyorum, oturduğun yerde milyar kazanıyorsun!
 İRFAN- On beş milyar verin, olsun bitsin!
 ŞEREF- Abla, elli bin lira verelim, olsun bitsin!
 İRFAN- On beş milyardan beş kuruş aşağı olmaz
  BAKKAL ABLA- Beş milyar!
 İRFAN- On üç milyar!
 BAKKAL ABLA- Beş milyar!
 İRFAN- On milyar
    Peki hadi, on milyar   ŞEREF- Elli altı bin verelim!
 İRFAN- Sekiz milyar, son fiyat!
 BAKKAL ABLA- Beş milyardan yüz lira fazla vermem!
 ŞEREF- Beş milyarı niye veriyoruz Abla ya! Ben bunu bir döverim yüz bin liraya
 alırız orayı! Niye yüz binin ötesinde yüz veriyoruz biz bu İrfan’a?
 İRFAN- Eşkiyalık istemez
  ŞEREF- Niye lan? Eşkiyalık çağımızın sporu
  İRFAN- Peki lan
  Yedi milyar verin benim de üç kuruş kazancım olsun, o kadar para bağladım oraya!
 ŞEREF- Abla, sen sahiden istiyor musun orayı?
 BAKKAL ABLA- Evet
  ŞEREF- Peki, bizim beş milyarımız var mı?
 BAKKAL ABLA- Bileziklerimi bozduracağım
  Peşin para vericem İrfan    İRFAN- Bilezik olarak da verebilirsin, ben zaten altına yatırıcam!
 BAKKAL ABLA- Tamam anlaştık, yarın sabah dükkânı devralıyorum
    İRFAN- Kaça ağnaştık?
 ŞEREF- Beş milyara anlaştık ya lan!
 İRFAN- Beş milyara, kurtarmaz
    Benim yedi milyar almam şart! Siz yarına ka- dar, bir iyi düşünün!(çıkar)
 ŞEREF- Abla, o hamşo dükkâna niye beş milyar veriyoruz?
 BAKKAL ABLA- Depo yapacağız Şeref! Deposuz olmuyor
  Her şeyin fiyatı her gün artı- yor
  Bir depomuz olsa, paramız olduğunda bir maldan bir kamyon alsak, depolasak haftasına kârdayız!
 ŞEREF- Vay canına! Haklısın Abla ya! Bu A Pazarı’nın bütün dümeni depo za-
 ten
    Alıyor zulalıyor    Memlekette Allah’a şükür haftada bir zam var   Depolayan yırtıyor
    Abla Divan Apartmanı’nın zemin katını 600 milyo- na bırakıyorlarmış
  Orayı da tutalım mı? - Işık söner
  - 
 XIV
  MAL PARADAN DEĞERLİ ŞARKISI 
 BAKKAL ABLA- Üç yüz liraydı dolar
 Ben kocama vardığımda
 Dolar beş yüz lira oldu
 Bu dükkân açıldığında
 Rahmetli
 Rahmetli olduğunda
 Bin beş yüz liraydı
 On beş bin oldu dolar
 On beş bin lira rahmetli oldu!
 
 Mal paradan değerli
 İstif etmek gerekli
 Bugün üçe alıyorsun
 Yarın bulunmuyor
 Mal paradan değerli
 İstif etmek gerekli
  
 Elli bin liraydı dolar
 Ben bakkal olduğumda
 Dolar iki yüz bin lira oldu
 Yazar-kasa geldiğinde
  
 Mal paradan değerli
 İstif etmek gerekli
 Bugün bine alıyorsun
 Yarın satan bulunmuyor
 Mal paradan değerli
 İstif etmek gerekli
  - Işık söner
  - 
 15
  A PAZARINDA EĞİTİM SEMİNERİ (Bir sınıf düzeni, personel sıralara oturmuş, sıkıntıyla dinlemekte; Nejat kaptırmış anlatmakta)
 NEJAT: Baylar ve bayanlar ladies and gentlemens, Süper-market, üstün Pazar demektir
  Bu pazarı üstün kılan, doğru malı, doğru yerde, doğru fiyata satmasıdır
   İHSAN: Çok doğru!
 NEJAT: Sözümü kesmeyin, not tutun!
 İHSAN: Sözünü kesmeyin, not tutun!
 NEJAT: Sussana sen!
 İHSAN: Sana söylüyor Mustafa, sussana…
 NEJAT: Sana söylüyorum, sana!
 İHSAN: Bünyamin sana söylüyor galiba…
 NEJAT: Sürekli konuşan, sana söylüyorum
   İHSAN: Bana mı?
 NEJAT: Evet
  Sus ve not tut! İHSAN: Bunda not tutulacak bir şey yok, tutulacak başka bir şey varsa tutalım hani…
   (Genel gülme)
 NEJAT: Susun! Adın ne senin?
 İHSAN: Sana adını soruyor Mustafa…
 NEJAT: Sana soruyorum be, sana!
 İHSAN: Bünyamin, sana adını soruyor galiba! Onun adı Bünyamin
   NEJAT: Sana soruyorum yahu!
 İHSAN: Bana mı?
 NEJAT: Yes!
 İHSAN: My name is İhsan!
 ÖNDER: Kısaca Hamşo İhsan!
 (Gülmeler)
 İHSAN: Sensin hamşo!
 NEJAT: Sizin isminiz nedir?
 ÖNDER: Önder!
 NEJAT: Kısaca Hamşo Önder mi?
 ÖNDER: Hayır efendim, bendeniz Mezeler Şefi Hıyar Önder!
 CANAN: Aaaa, çok terbiyesizsin Önder!
 ÖNDER: Ne yapıyım kızım, siz öyle söylüyorsunuz
   NECLA: Hiç de bile, biz her zaman kibarca salatalık demişizdir
   (gülmeler)
 NEJAT: Okey-okey anlaşıldı…
  Siz, İhsan Bey hangi bölüm? İHSAN: Ben manav-şefim efendim
   NEJAT: Evet
  Siz? BÜNYAMİN: Süt ve süt mamülleri şefi Bünyamin!
 NEJAT: Güzel, siz?
 CANAN: Canan!
 NEJAT: Hangi bölm?
 CANAN: Hangi bölüm olabilir?
 NEJAT: Kasiyer misiniz?
 NECLA: Burnunuzun direğini kıracak bir et ve balık kokusu geliyor mu?
 NEJAT: Geliyor
   NECLA: Ondan geliyor işte! Kendileri et ve balık Canan'dır…
 CANAN: Balık etinden olduğum için!
 (gülmeler)
 NEJAT: Tamam tamam, anlaşıldı
  Siz hanımefendi? NECLA: Tüm bölümler bana bağlı! Ana şartel gibiyim: Kasa tek sorumlusu Necla!
 NEJAT: Güzel! Kasiyersiniz yani… Siz hangi bölüm?
 MUSTAFA: Bölüm yok
  Ben genel   ÖNDER: Genel müdürümüz Mustafa Bey!
 NEJAT: Hiç bir bölüme bağlı değil misiniz?
 MUSTAFA: Hayır
  Ben mağza içinde serbest çalışırım   NEJAT: Nasıl yani?
 MUSTAFA: Ben sürekli mağza içinde dolaşırım
  Elimi sallarım, kolumu sallarım, sağa bakarım, sola bakarım, ay başında şak maaşımı alırım
   NEJAT: Hiçbir iş yapmıyor musunuz?
 MUSTAFA: Yapmaz olur muyuz? Deli dana gibi dolaşıyoruz mağzanın içinde!
 NEJAT: Niye dolaşıyorsunuz?
 MUSTAFA: Biri bir şey çalmasın, diye!
 NEJAT: Kamera kontrol sistemi yok mu?
 MUSTAFA: Ne kamerası canım, benden iyi kamera mı olur? Kimden şüpheleniyorsam takılıyorum peşine…
 Adamın ensesine zum yapıyorum soluk aldırmıyorum
   NEJAT: Hiç hırsız yakaladığınız oldu mu?
 MUSTAFA: Hayır
  Bizim müessesede hırsızlık olmaz! BÜNYAMİN: Anlatsana lan Mustafa, bir keresinde fare yakalamıştın ya!
 *Gülmeler*
 MUSTAFA: Fareleri saymıyorum canım,fare her gün yakalıyorum
   NEJAT: Mağazada fare mi var?
 MUSTAFA: Olucak tabii! Erkek adamın faresi olmaz olur mu? Mağaza gemi ambarı gibi, faresiz market
 olur mu?
 NEJAT: Nasıl olur?
 ÖNDER: Valla şu boyları olur,daha büyükleri olur,mini minileride olur
  Şey değil ki fare bu canım   CANAN: Bu Mustafa en çok fare yakalar
  Geçen gün hırsızı görmemiş Necla yakaladı  Farelerden hırsızlara sıra gelmiyor da!
 MUSTAFA: Geçen gün hırsızlık falan olmadı
   NECLA: Ne olmadı?Adamı et-suyuyla yakalmadım mı?Et-suyunu cebine attığını gördüm uzaktan,
 kasaya gelince,''Cebinizdeki et-suyunu çıkarın beyefendi''dedim
  Adam kıpkırmızı oldu et-suyunu çıkardı  MUSTAFA: Hayır efendim,o adam bizden çalmadı
  Bizden çalsaydı ben görürdüm   NECLA: Adamın cebinden et-suyu çıkmadı mı?
 MUSTAFA: Çıktıı
  Başka bir yerden parayla et-suyu satın almış,cebine koymuş,sana bizden çaldı numarası yaptı
  Sen de yuttun  (yüz ifadesi hemen değişir)Öksür,öksür boğazına kaçar,koca numarayı yuttun ya! CANAN: Niye adam manyak mı?
 MUSTAFA: Manyak tabii
  Heyecan manyağı  Bizden çalamıyor,başka yerden alıyor,bizden çalmış gibi yapıyor
   NEJAT: Okey,okey
  Siz özellikle susun Mustafa Bey!Evet şimdi konuya derinlemesine girelim   ÖNDER: Lütfen derinlemesine girmeyelim
  Kısaca özetliyelim olsun bitsin  Hepimizin çoluğu çocuğu var  Daha ben taaa Ev-Ka'ya gidecem
   CANAN: Ay ben bu saatten sonra nasıl gidecem,bilmiyorum vallahi
    Kötü yola düşmessem iyi! NECLA: Kalmasaydın
  Seminer mecburi değil ya! CANAN: E adam,hoş adam
   NEJAT: Kendi aramızda konuşmayalım hanımlar
  Super-market'de satın alma sıklığı yüksek olan ürünlerin, örneğin; etin ve balığın fiyatları, fiyatları düşük tutulur
  Buna fiyat liderliği denir  Zararına fiyat liderliği de yapıldığı tarih boyunca görülmüştür
   MUSTAFA: Bunları bilmenin bize ne yararı var?Mağazayı biz yönetmiyoruz ya
   BÜNYAMİN: Valla ya,bize ne bunlardan karrrdeşim?Sen bize ne öğreteceksen öğrette bir an evvel evimize
 gidelim
  Bir de seminer çıktı başımıza! NEJAT: Sizi zorlayan yok,gelmeyin!
 BÜNYAMİN: Gelmeyelim bizim maaşımız olduğu yerde sayıklasın değil mi?Seminere katılanlara kesin zam
 gelecek
  Biz o yüzden takılıyoruz  Yoksa ne seminer ne siz, beni hiç ilgilendirmiyorsunuz? NEJAT: Bu seminer çok önemlidir arkadaşlar
   BÜNYAMİN: Bize ne fiyat liderliğinden kardeşim
  Bizim için lider Galatasaray'dır   NEJAT: Personelin Süpermarket sistemini bilmesi satışları %20 artırdığı istatistik olarak kanıtlanmıştır
  BÜNYAMİN: Siz bize satış yaparken nelere dikkat etmek gerekli,bunu anlatın olsun bitsin
  Burada sabah- lıyacak değiliz ya! İşimiz gücümüz var karrrdeşim
   İHSAN: Bünyamin haklı!Biz boş yere bunlarla kafa ütületmeyelim
    Ben manav şefiyim,bana ne lazım: Manavlıkla ilgili bilgiler
    Önder meze şefi,ona meze satışlarıyla ilgili bilgiler lazım,değil mi hıyar? ÖNDER: Çok haklısın Hemşo'cuğum
  Burda boş yere vakit kaybetmiyelim  Öğrenci değiliz  Çoluğumuz, çocuğumuz var,evimiz var ev şuan bizi özlemekte
  Mesaiden sonra iki saat burda oturup laba luba dinleyemeyiz
     NEJAT: Neydi adınız?
 İHSAN: Hıyar Önder!
 NEJAT: Hııı evet
    Bakın Salatalık Önder bey haksız sayılmazsınız  Ancak anlatacağım şeyler,genelde hepinizi ilgilendiren şeyler,daha sonra detaylara inecek,her bölümün özel sorunlarına bir bir değineceğiz
  MUSTAFA: Öyle mi?
 NEJAT: Tabi ki!
 MUSTAFA: Afedersiniz Nejat Bey,ben anlattıklarınız tam anlayamadığım için bizi ilgilendirip ilgilendir-
 mediğini de tam anlayamıyorum
   NEJAT: Anlıyorum
    Evet arkadaşlar fiyat liderliği çok önemlidir  Süpermarket bir malı zararına sata- bilir
  Ancak o malın ucuzluğuyla dükkana çektiği alıcıya başka mallar da satarak zararını kapatıp kâra geçer
   MUSTAFA: Yani etten zarar ediyor zeytinden sokuyor
   NEJAT: Ne sokuyor?
 *Gülüşmeler*
 MUSTAFA: Yani alıcıya eninde sonunda giriyor
   NEJAT: Ne giriyor?
 *Genel gülme,kadınlarda çığlıklar*
 BÜNYAMİN: Kazık kazık!
 NEJAT: Ne ilgisi var efendim?Bu bir fiyatlar dengesidir
  Süper-market çok miktarda mal stok eden bir kuruluştur
  Stokçulukta göz önünde bulundurulacak şeyler; tüketici talepleri, stok devir hızı, gayri safi kar maji, satış masrafı, fare bulundurmamak
  Ancak kalitenin saptanmasında, tüketici taleplerinden çok maliyet hesapları ön plana çıkar
  Bu olay manav arkadaşları yakından ilgilendiriyor   ÖNDER: Seni ilgilendiriyormuş İhsoş, iyi dinle!
 NEJAT: Örneğin tüketici şeftaliyi olgunlaşmış olarak satın almak
  Oysa Süper-market,uzun süre saklama, bozulmayı önleme ve mevsim başı ucuzluğunu değerlendirmek için, olgunlaşmamış şeftaliyi satın almayı
 uygun görür
  Süper-market fire sevmez   İHSAN: Müşteri de ham meyva sevmez
  Bu sorun tamamen problem oluyor Nejat Bey  Ham şeftaliyi kimse satın almak istemiyor
  Sonra bana şeftali satamıyorsun diye bozuk atıyorlar  Rica edicem ham meyvayı koparmayın dalından
   NEJAT: Süper-marketin amacı ham meyvayı dalından koparmaktır
  Siz her durumda daha fazla satmaya çaba göstermelisiniz
   İHSAN: Döve döve şeftali satacak halimiz yok ya
    İyi şeftali alsınlar efendim   BÜNYAMİN: Hiçbir şey anlamıyorsun lan İhsan!
 ÖNDER: Hemşo'dur o anlamaz
   İHSAN: Susun be susun
  Tam bizi ilgilendiren bir konu bulduk CANAN: Nejat Bey bu İhsan hafif ugaktır
   NEJAT: O da ne?
 CANAN: Ugaktır,ugak!
 NEJAT: O ne ya söylesenize?
 CANAN: (gülerek)Bir şey demek değil öyle bir laf yok!
 *Gülüşmeler*
 NEJAT: Öyle bir şey yoksa niye söylüyorsunuz?
 CANAN: Hiiç
  Laf olsun diye   *Genel gülme*
 NEJAT: (bağırır) Bayanlar baylar bu iş böyle süremez
   ÖNDER: Sürmesin!
 NEJAT: Seminer görmeniz şart!
 BÜNYAMİN: Niye şartmış?Sen bu semineri vermek için kaç para alıyorsun karrrdeşim?
 NEJAT: Ne parası canım?Ben burada bi katkıda bulunma durumundayım
   BÜNYAMİN: Tamam işte!Bu katkıda bulunma için sana A Pazarı senin bütçene ne gibi bir katkıda bulunuyor?
 NEJAT: O sizi ilgilendirmez!
 BÜNYAMİN: İlgilendirmez olur mu?Size heybeye para vereceklerine, bize üç kuruş zam yapsınlar, biz de
 geçinir gibi olalım
  A Pazarı'ndan hiçbir şey çalmayalım A Pazarı da kar etsin   NEJAT: Siz mağzadan bir şeyler mi çalıyorsunuz?
 CANAN: Artık bu çalma sayılmaz ki,burası bizim mağzamız,evimize ne gerekiyorsa akşamları bir küçük
 paket yapıp götürüyoruz
   NEJAT: Nasıl götürüyorsunuz?Kasiyer ne diyor?
 CANAN: İyi akşamlar kardeş, benim paket nerde''diyor
   NEJAT: Ama bu resmen hırsızlık!
 MUSTAFA: Niye hırsızlık olsunmuş,evimizin ihtiyacı,onu da parayla alacak değiliz ya?
 ÖNDER: Valla Nejat Bey,A Pazarında çalışmanın bize tek yararı,mutfak masrafımız yok!
 
 *Işık Söner*
 XVII
  KAPICI IRFAN'IN LİBERAL ÜTOPYASI 
  -Kasap Ferit dükkanında, bir gastenin spor sayfasını incelemekteyken, kapıcı İrfan ıslık öttürerek girer  - İRFAN - Selamün aleyküm!
 FERİT - Kaç kilo ne istiyorsun?
 İRFAN - Bi şey istemiyorum, alış-verişe gelmedim
  Yandaki manavı devraldım, ben orayı kasap yapıcam! FERİT - Yap yap, hayırlı olur, sen orayı kasap yap
  İRFAN - Sence bir sakıncası yok mu?
 FERİT - Hayır
  Aksine, sevindirici bir haber    Herkes kasap dükkanı açsa, ben tatmin olurum  İRFAN - Sana zararı olmaz mı?
 FERİT - Hayır !
 İRFAN - Ben yan tarafı kasap yapınca, iki kasap yanyana haylıyabilir miyiz?
 FERİT - Haylarız haylarız
    Daha doğrusu, sen kendi kendine haylarsın artık  Ben burayı devredicem, istersen sana devredeyim    İRFAN - Niye devrediyorsun?
 FERİT - Para kazanamıyorum
  İRFAN Hıh! Hesap bilmiyorsun, ondan kazanamıyorsun
  Et çok pahalı, en çok etten kazanılır  FERİT - Sana öyle geliyor
    Et pahalıysa, alışı çok pahalı da ondan    Dükkan kirası, elektrik parası, su parası, buzdolabının taksidi   Sapıtacak hale geldirn… Devredicem, kurtulucam    Başlarım böyle aşkın ıstırabına! İRFAN Kaça devrediyorsun?
 FERİT - Alıcı mısın?
 İRFAN - Elbette
 FERİT - Yirmi milyara devrederim
  İRFAN - Yok devenin nalı!
 FERİT - Arkadaki buzdolabı kaç para biliyor musun sen?
 İRFAN- Buzdolabını başkasına sat, ben buzdolapsız istiyorum
  FERİT- Etleri nerene sokucan?
 İRFAN- Benim evdeki dolabı getirecem
  FERİT- Oğlum, sen koyun mu satıcaksın bıldırcın mı?
 İRFAN- Her şey satıcam
    insana en lazımlı şeyleri satıcam! FERİT- Lazımlık filan mı?
 İRFAN- Lazımlık da satıcam
    Satmak lazım! Çatal, bıçak, tava, tencere, makarna, ekmek, gasle, süt, patates, tuvalet kağıdı, jöton, sigara, her şey satıcam     Bir nevi A Pazarı’nın güççüğü! İstersen se-ninlen ortak yapalım  Gittim A Pazarı'nı uzun uzun uzun inceledim   Hesap kitap yaptım  FERİT - A Pazarı büyük olduğu için para kazanıyor, onun küçüğü bir işe yaramaz
  Sen ver bana yirmi milyar, yık duvarı ne istersen sat   İRFAN -Yirmi milyarı sana vereceğime Yirmi milyarlık mal alırız
    FERİT - Yirmi milyarın var mı?
 İRFAN - Buluruz
    Sen hesap bilmiyorsun, ondan böyle oluyor, gel ortak olalım, bak nasıl kazanıyoruz! FERİT - Bizim işimizi bize öğretme! Eti kaçtan alıyoruz, haberin var mı?
 İRFAN - Ucuz satandan alıcaksın!
 FERİT - Eti ucuz almak için, gidip köyden çobandan almak gerek
    Ucuza getirmek için bir ton et almak gerek, Biz yedinci elden et alıyoruz, koyunun postu geliyor, etinden pahalıya    Eti ucuz atmak için A Pazarı olmak gerek, kasaplık öldü! -Elinde Ekonomik Nejat'ın gözlüğü
  Şeref, girer  - ŞEREF - Selam Ferit Ağbi (İrfan'ı görür) Aaa, ben de bunu dışardan koyun sandım, meğer bu inekmiş! Nerdesin lan İrfan? İki gündür seni arıyoruz
    Niye getirmiyorsun manav dükkanının anahtarlarını? FERİT - Otur Şeref, bir çay iç!
 ŞEREF - (oturur
  ) İçelim abi  ŞEREF -(İrfana) Hişşşt
    Kapıcılık anıtı    Sana söylüyorum    Niye getirmiyorsun lan manav dükkanının anahtarlarını? IRFAN -Ben orayı devretmekten vazgeçtim
    Burayı da devralıyorum    Buzdolap hariç, gaç para lan Ferit? FERİT -Buzdolaplı yirmi milyar!
 ŞEREF -Burayı da mı devralıyorsun?
 İRFAN -Ne sandın ya? İşi büyütüyorum!
 ŞEREF -Ne işi lan? Senin işin kapıcılık
    Sen büyütsen büyütsen kapıyı büyütebilirsin! Ferit Ağbi,sen versene ordan bana, senin kallavi satırı! İRFAN -Satır n'olacak lan?
 ŞEREF -Bir şey olduğu yok lan, sana yardımcı oluyoruz
    Sen bu dükkanı devralmak istemiyor musun? İRFAN -Hee!
 ŞEREF -Tamam işte
    Ben seni kapının eşiğinde bu dükkana kurban ediyorum, bu dükkan sana mezar oluyor, bir şekilde mülkiyetine geçmiş oluyor, yani bir tür devralmış oluyorsun işte! FERİT-(güler) Alemsin lan Şeref!
 ŞEREF -Tabii ağbicim, asıcaksın kesiceksin bunları, memlekette İrfan çok!
 IRFAN -Asma kesme yok
    İnsanlar, konuşa konuşa    ŞEREF -
    da İrfanlar koklaşa koklaşa! FERİT -(çok güler) Afferim lan Şeref! Bir çayı hak ettin!
 ŞEREF -Eyvallah! (dışarı seslenir) Nuri, iki çay, İrfan Ağbi'ne demli bir arsenik!
 
  -Şeref ve Ferit gülerler  - İRFAN -Bu Şerefin olduğu yerde iş konuşulmaz, ben dışarda bekliyorum, bu gidince konuşuruz Ferit! (çıkar)
 ŞEREF -(İrfan 'ın peşinden) İyi bekle, dükkanın kapısı bir yere kaçmasın! (Ferit'e) Burayı devralmak istiyor ha, bu inek?
 FERİT-Güya! - -
 ŞEREF -N'apıcakmış?
 FERİT -Yandaki manavı da devralmış, aradaki duvarı yıkıp, burayı A Pazarı'nın güççüğü yapıcakmış!
 ŞEREF - Haaa!
 FERİT-Salak, et fiyatlarından haberi yok, etten para kazanılır sanıyor
   İRFAN -(kapıdan başım uzatır) Hesap bilmiyorsun ondan oyuluyorsun, et işi en karlı iş!
 FERİT -Gel lan buraya, gel!
 ŞEREF-Gel, bir şey yapmıycam, geç şöyle korner noktasına!
 
  -İrfan ürkerek girer, köşeye geçer  -  FERİT - Sen zavallı koyunun köyünden buraya gelene kadar geçirdiği macerayı biliyor musun? Köyden toplayan canbaz var, çoban canbaza satıyor, canbaz celebe satıyor, celep komisyoncuya satıyor, komisyoncu perakendeci kasaba satıyor, perakendeci bize satıyor, biz kimseye satamıyoruz tabii!
 İRFAN - A Pazarı eti sudan ucuz satıyor, A Pazarı'nın koyun tarlası mı var?
 ŞEREF - Var! A Pazarı'nın koyun tarlası var
    Ko ekiyorlar yunlaşıyor, koyun oluyor! Salak, A Pazarı iki kamyon koyun alıyor, şak dolaba    Donduruyor yazın dondurma olarak satıyor    İcabında A Pazarı eti zararına satıyor, zeytinden geçiriyor  A Pazarı başka bir dümen! FERİT- Hay ağzını öpeyim be Şeref !
 ŞEREF-'Tabii ağbicim her şeyi öğrendim, A Pazarı'nda çalışan bizim Önder Ağbi var, sizden iyi olmasın, size çok benziyor, A Pazarı onlara kurs açmış, işin bütün dümenini öğretiyormuş!
 İRFAN- Peki lan Ferit, burayı devredince, sen mesleğini bırakıp n’apcaan?
 FERİT- Mesleği bırakmıyorum ki oğlum, dükkanı devrediyorum
  İRFAN- Başka bir yerde mi açıcan?
 FERİT- Hayır, yirmi milyarı senden alıcam, bankaya vadeli yatırıcam, kasap-şef olarak A Pazarı'na giricem!
 
  -Işık söner  - 
 ÜÇ ZAVALLI KOYUN MASALI
 BİRİNCİ KİŞİ:
 Bir varmış, bir yokmuş
 Üç zavallı, üç zavallı koyun varmış
  Üçü kardeşmiş,
 Üçünün de sergüzeşti kanlı bitmiş;
 Üçünün de karnını bir bıçak deşmiş
  İKİNCİ KİŞİ:
 Bir çoban kavalla çalıyor hüznü
 Akkoyun hüzünlü çiğniyor otu
 Bir gün şişman celep geliyor
 El sıkışıyorlar çobanla
 Akkoyunun yolculuğu başlıyor
  BİRİNCİ KİŞİ:
 Şişman celep koyunları zayıf celebe satıyor
 Koyunlar koyun gibi biniyorlar traktöre
 Traktör bir dağı aşıyor, bir ovada duruyor
  Traktörden koyun gibi iniyor koyunlar,
 En önde akkoyun
     Zayıf celep, kel celebe ciro ediyor koyunları
 Biletsiz biniyor kamyona akkoyun
 İKİNCİ KİŞİ:
 Kamyon dağları aşıyor, bir tepede duruyor
  Akkoyun fiyatı artarak kamyon değiştiriyor
 Koyunlar indikçe, bindikçe artıyor fiyatları
 Akkoyunun kasabaya gelişi günler sürüyor
  Bir kasabın vitrinine,
 Bir çengelle,
 Asılıyor akkoyun,
 Kendi bacağından
  BİRİNCİ KİŞİ:
 Akkoyunun kardeşi var, karakoyun
 Kara kara gözleri var
  Karakoyun çobanından, çoban karakoyunundan memnun
 İKİNCİ KİŞİ:
 Derken efendim,
 Çoban başlamıyor mu, o kavalı Türk filmlerinin
 başındaki gibi çalmaya
 Hemen anlıyorsunuz bişeyler olacak!
 Dememize kalmadan lap geliyor şişman celep çobana
 Aleyküm çoban!
 Hatta sıkıyor çobanın elini
 BİRİNCİ KİŞİ:
 Bir çoban kavalla çalıyor hüznü
 Biniyor kamyona karakoyun
 Karakoyun çobandan,
 Çoban karakoyundan uzaklaşıyor
  
 İKİNCİ KİŞİ:
 Dağları tepeleri aşıyor kamyon
 Mezbahanın önünde duruyor
 Ne bilecek mezbahayı karakoyun
 Okuma – yazma bilmiyor
 Önde hain bir koyun var
 O gidiyor
 Peşinden gidiyor tüm koyunlar
 BİRİNCİ KİŞİ:
 Karakoyunun başı kel mi?
 Düşüyor sürünün peşine!
 Hain koyun geçiyor bıçakların altından
 Ondan sonra şakırdıyor makineli bıçaklar
 İKİNCİ KİŞİ:
 Karakoyun bin parçaya bölünüyor
 Süpermarket vitrininde
 Balıkların yanında
 But olarak alıyor yerini karakoyun
 Karakoyun kardeşinden çok ucuza satılıyor
  BİRİNCİ KİŞİ:
 Baştan söylemiştik ya,
 Bu koyunlar üç kardeş
    Üçüncüsü safkoyun
 Durumu safkeriz bir durum
  İKİNCİ KİŞİ:
 Bir çoban kavalla çalarken hüznü
 Safkoyun hüzünsüz çiğnerken otu
 Et yemek istiyor çobanın canı
 Ama çoban seviyor ki safkoyunu
 Onu kesmek istemiyor
 Gidiyor kasabada bir kasaba
 BİRİNCİ KİŞİ:
 Bir de ne görsün
 Koyunun butu ateş pahası
 Dönüyor dağına hüzünle çoban
 Kesiyor safkoyunu kaval çalmadan
 Etini yiyor, postunu giyiyor,
 Cinayeti unutup kaval çalıyor
 İKİNCİ KİŞİ:
 Üç zavallı koyun varmış
  Üçü kardeşmiş
 Üçünün de sergüzeşti kanlı bitmiş
  Gökten hiç elma düşmüş
    
 Işık söner
 
 17
  KARAKOL DENEYİMLİ CEVDET BEY'İN BAŞKALDIRISI 
 
  -Cevdet Bey karisi Şükran'a karakolda kendisine yapılan soruşturmayı uygulamaktadır  - 
 CEVDET - Bundan sonra A Pazarı'ndan kırık iğne alınmıyacak Şükran!
 ŞÜKRAN - Niye kırık iğne alıcakmışız, manyak mıyız biz Cevdet
  CEVDET - A Pazarı'ndan alış-veriş edilmeyecek diyorum
   ŞÜKRAN - Niye? Bir terbiyesizlik mi yaptılar?
 CEVDET - Hayır
   ŞÜKRAN - E, niye durup dururken market değiştiriyoruz,manyak mıyız biz Cevdet?
 CEVDET - Marketten alış-veriş bitti Şükran
   Biz marketten alış-veriş yapabilecek kadar zengin değiliz  Anlaşıldı mı? Bundan sonra her şey bakkaldan alınacak      Yaz Mahmut      Her şey bakkaldan alınacak     ŞÜKRAN - Mahmut kim? Neler saçmalıyorsun?
 CEVDET - Ne Mahmut'u? Nerden çıkarıyorsun Mahmut'u?Herşey bakkaldan alınacak,diyorum
    ŞÜKRAN - Niyeymiş efendim? Bakkal yüzde kırk faiz mi veriyor
  CEVDET -Bakkal her şeyi veresiye veriyor, faizi banka veriyor
  ŞÜKRAN - Bankanın bakkalla ne akrabalığı var Cevdet?
 CEVDET - Bir akrabalığı yok, bizim bankayla parasal akrabalığımız olucak
  Ben maaşı alıp bankaya yatırıyorum, bakkala veresiye yazdırıyoruz, aybaşında bankadan faiz, işyerimden maaş alıp, efendi gibi bakkalı ödüyoruz, cebimizde sinemaya gidecek para kalıyor  ŞÜKRAN - Bizim sinemaya gittiğimiz mi var allahaşkına Cevdet?
 CEVDET - Ben ne diyorsam o olucak Şükran, bakkal A Pazarı' ndan kat kat ucuz
  Çünkü bakkal parayı bir ay sonra istiyor  Her ay doların fiyatı artıyor, peynirin fıyatı artıyor, biz karlıyız    Biz her ay zamsız fiyattan ödüyoruz, bakkal bize damping yapmış oluyor      ŞÜKRAN - Hayır efendim, bakkal marketten pahalı
    A Pazarı olmazsa B pazarına gidilir   O da olmazsa Yumuşak G Pazarına gidilir    Her markette ucuz olan bir şey var     Örneğin A Pazarı'nda mercimek ucuz, ordan mercimek alınacak      B Pazari'nda pirinç daha ucuz, ordan pirinç alınacak… CEVDET - Tabii
    Pirinç Çin'de daha ucuz, gidip Çin'den pirinç alınacak    ŞÜKRAN - Sözümü kesme Cevdet
    CEVDET - Asıl sen benim sözümü kesme
    Bokunu çıkarma Mahmut!    ŞÜKRAN - Mahmut kim ayol!
 CEVDET - Sana ne? Olayın Mahmut'la ne ilgisi var? Taktın sen bu Mahmut'a!
 ŞÜKRAN - Saçmalama Cevdet!
 CEVDET - (kükrer) Devletin Cevdet'i saçmalar mı Şükran!
 
  -Işık söner  - XVIII
  BAKKALDA DÖRDÜNCÜ SEKANS Zamanlardan enflasyon zamanı, Vivaldi'de Ekim'in son perşembesi!
 
 
  -Şeref dükkanda yalnız, gaste okumakta, kimi güncel başlıklara yorum getirmekte, elinde sineklik, sinek avlamaktadır  Osman Ağbi pencerede belirir,sarhoştur" OSMAN- Şerefi
 ŞEREF - Buyur Osman Ağbi!
 OSMAN- Kanyak kanyak!
 ŞEREF - Kanyak yok Osman Ağbi!
 OSMAN- Nasıl yok? Niye yok? Kime yok?
 ŞEREF - Genelde yok Osman Ağbi
  Bakkal Abla, Ankara'ya gitti, bu hafta mal alamadık   OSMAN- Olmaz ki kardeşim, benim canım kanyak isteyince olmazsa olmaz ki!
 ŞEREF - Bakkal Abla senin canının şiddetli kanyak isteyeceğini bilse, gitmezdi Ankara’ya
  OSMAN -Niye gidiyor lan, bizim en kanyak içeceğimiz hafta niye Bakkal Abla Ankara'ya gidiyor?
 ŞEREF -Bakkallar Federasyonu toplantısına gitti
  Konuşma yapacak  Konuşmasını hazırladı da gitti    OSMAN -Bakkalların federasyonu da mı var?
 ŞEREF -Gayet tabii
    Önümüzdeki yıl Avrupa kupasına katılıyor bakkallar  OSMAN -Federasyon var, kanyak yok
    Öyle federasyonun içine ediyim  
  -Kibar Necdet belirir pencerede  - K
  NECDET -Şimdi buldururuz kanyak Osman Ağbi, sen sinirlenme    OSMAN -İyi tamam, buldurulsun o zaman! (içeri düşer)
 K
  NECDET -Şeref, kanyak sahiden mi yok? ŞEREF -Valla yok, Necdet Ağbi, olsa sizden saklayacak değilim ya!
 K
  NECDET -Lazlardan aldır  ŞEREF -Biz lazlarla küsüz, istersen Tacikistan'dan aldırayım
    K
  NECDET -İstersen Kanyakistan'dan aldır, yalnız uçakla aldır, Osman Ağbi ihtiyaç molasında  (içeri girer), Telefon çalar, -Şeref açar
  - ŞEREF - Şeref Turizm, buyrun! Kim? Bir dakika!Necdet Ağbi
    Necdet Ağbi! K
  NECDET - (pencereye çıkar) Ne var? ŞEREF - Telefon! Osman Ağbi'yi istiyorlar
   K
  NECDET - Gelemez    Enkaz! ŞEREF - Bi söyle istersen! Karşı taraftan jeton ziyanlığı olmuş artık!
 K
  NECDET - (içeri seslenir) Osman Ağbi, seni telefondan istiyorlarmış! OSMAN - (pencereye tırmanır) Kadın mı herif mi?
 ŞEREF - Bir bey! (telefona) Alo! Kim arıyor diyelim?
    Ercüment Bey! (pencereye) Ercüment Bey'miş Osman Ağbi! OSMAN -
  Tanımıyorum   ŞEREF - (telefona) Alo? Evde, ama sizi tanımıyormuş
    Öyle diyor    (pencereye) Nasıl tanımaz kan kardeşiyiz diyor! OSMAN - Ne zaman nerde kan kardeşi olmuşuz biz onla!
 ŞEREF - (telefona) Ne-zaman kan kardeşi olmuşuz diyor
    Ha   Öyle mi? Hıı    (pencereye) Dün gece birlikte içmişsiniz, sonra sen şişeleri kırmışsın bu arada elden yara almışsın, bu münasebetle o da elini kesmiş, kan kardeşi olmuşsunuz     OSMAN -Haa, anladım, dün gece hesabı ödeyen herif, defet gitsin
  (titrek Necati Bey’in sepeti iner)
 ŞEREF - (telefona) Alo! Evet
  Tanıdı sizi    Dün gece hesabı ödemişsiniz galiba   Evet, ordan hatırladı zaten    Defet dedi   Efendim?    Bana niye küfür ediyorsun ulan, o öyle söyledi, ben aktardım    Ne borcu?    Osman Ağbi'nin mi sana borcu var?    Bana ne?     Osman Ağbi, mosman ağbi yok, yanlış numara! (telefonu kapatır) OSMAN - Bravo Şeref (içeri düşer)
 
  -Titrek Necati Bey'in sepetindeki titreme şiddetli bir çalkantıya dönüşür  Şeref durumu fark edip, sofitaya Necati Bey'e bakar  - ŞEREF -Ne var?
  Yok cigara Necati Bey amca  Yok yok    Kalmadı   İstersen Cumhuriyet vereyim; İlhan Selçuk sizi yazmış    Titreklik çağımızın yüz karasıdır, diyor    -Titrek Necati Bey'in sepeti hızla geri çekilirken sofitaya, müşteri girer
  - MÜŞTERİ -Ordan 5 kilo zeytin, 3 kilo peynir, 5 kilo şeker, 1 kilo da çay alabilir miyim?
 ŞEREF -Hayrola mevlüt mü okutacan?
 MÜŞTERİ -Hayır zam gelmeden kileri dolduralım dedik
  ŞEREF -Tabii, çık 50 milyon verelim
  MÜŞTERİ -Yalnız aybaşında verecem, şimdi veremem
  ŞEREF -Teklif etme veresiye dost kalalım ölesiye
 MÜŞTERİ -Yazmıyor musunuz?
 ŞEREF -Yazamıyoruz kusura bakma
  MÜŞTERİ -Ay başında veririm
  ŞEREF -Kapalıyız kardeşim, namazdayım, geleceğim
  MÜŞTERİ -İyi öyle olsun
 (-müşteri çıkar, İrfan içeri girer-)
 İRFAN -O adam, bir şey almadı değil mi?
 ŞEREF -Sana ne ulan?
 İRFAN -İstatistik yapıyorum oğlum
    Kaç kişi geldi, kim ne aldı bir bir yazıyorum  Dün üç kişi geldi, biri telefon etti, biri ekmek aldı, öbür adamı sen dövdün, adam bir şey almadı    Sonuç: Bir ekmek, bir telefon!    Bugün ne ekmek, ne telefon? ŞEREF - Az önce gelen beyefendi, iki yüz bin liralık alış-veriş etti
   İRFAN - Ney aldı?
 ŞEREF - Adam filim rejisörüymüş, filimde oynayacak keriz bir tip arıyormuş
  Ben seni tarif ettim, adam, ideal, tam aradığım tip, dedi  Parayı peşin verdi, yarın sabah yedide gri bir minibüs seni evden  alıcak! 
  -İrfan bozulur, hiçbir şey söylemeden içeri girer  Nermin hanımın sepeti iner  - ŞEREF - Oooo, gut aftırnuuun, Nermin hanım
    Yeni uyandınız galiba    Biz de birazdan kapatıyoruz    Maalesef pamuk kalmadı    Bîtti alamadık    Evet    İsterseniz Çukurova’ya kadar gidip, tarladan alıp gelim  -Nermin hanımın sepeti hızla yukarı çıkarken, aynı hızla Klinik Nur girer-
 KLİNİK NUR - Telefon çalışıyor mu?
 ŞEREF - Elinden geleni yapıyor
  KLİNİK NUR - Telefon çalışıyor mu, dedim!
 ŞEREF - Çalışmaya çalışıyor!
 KLİNİK NUR - Nasıl yani?
 ŞEREF - Kontörü 250 bin lira
  parayı bayılınca çalışıyor   KLİNİK NUR - Telefon 250 bin lira mı oldu?
 ŞEREF-Yes!
 KLİNİK NUR - Olur mu ayol? Daha birinci perde 200 bin liraydı
     ŞEREF - O birinci perdeydi, perde arasında zam geldi
 KLİNİK NUR -250 bin liraya telefon hiç işitmedim
  Neyse konuşalım bari  ŞEREF -Buyrun (Gazete okumaya devam eder)
 KLİNİK NUR -Alo? Nazmi'yle görüşmek istiyorum
    Nazmi Bey'le görüşmek istiyorum beyefendi    Siz Nur, deyin, o anlamak zorunda  
  -Klinik Nur, sinirle bekler telefonda  Şeref gaste okumaktadır  - KLİNİK NUR - Nasıl orda yok! Yok mu dedirtiyor yoksa? Nazo'yu istiyorum yahu!
    Orası Mertcan’ın Yeri Değil mi? 149 68 79 değil mi? Değilse niye baştan söylemiyorsun?      Madem orası Mertcan'ın yeri değil, ben Mertcan'ın numarasını çevirince niye sen açıyorsun hıyar? 
  {Telefonu sinirle kapatır  -} ŞEREF -4 kontür bir milyon rica edeyim
  KLİNİK NUR -Al, amma kazıkçısınız
  Şimdi gidip o Mertcan’ın yerini dağıtmaz mıyım ben  Eşşoğlu eşşek Nazo, bana Muzo’yu hatırlatıyor  
  -Klinik Nur, 1 milyon verip, sinirle çıkarken, İrfan içeri girer- İRFAN - Telefon bir mi iki mi?
 ŞEREF - İrfan, akşam akşam maydanoz olma, elimizi İrfan'a bulamıyalım
   İRFAN - Bakkal Abla, Angara'dan ne zaman dönecek?
 ŞEREF - Sana ne?
 İRFAN - O dönene kadar iflas etmezseniz iyi
    Dükkanda mal kalmadı lan, yok satıyorsunuz    ŞEREF- Sana ne ulan, yok satarız, icabında tezek satarız!
 İRFAN - Orayı bana devredeceğiniz günü sabırla bekliyorum
  ŞEREF - Biz burayı devretmiyicez oğlum, boşuna heveslenme
  Bakkal Abla Ankara'ya Bakkallar Federasyonu toplantısına gitti  Konuşmasını hazırladı da gitti  Çıkıp bir konuşacak orda, hepsinin ağzına edecek   O keriz bakkallara her şeyi anlatıcak    Bakkallar birleşecek, İrfan'lar bakkal olamıyacak    İRFAN - Bakkallar birleşemez
    Fener'li bakkal var,Cimbomlu bakkal var    Laz bakkalların hepsi Trabzonspor'lu    Bakkallar dünyada birleşemez    ŞEREF - Tamam İrfan tamam, gir deliğine, akşam stresi yapma bana
    İRFAN - Senin nefes alman sitres, tipin öyle, sen bir doktora görün
    ŞEREF - Evet, haklısın, bir izin günümde gidicem istersen o gün seni de gösterelim, bizim doktorun arkadaşı bir veterinere!
 İRFAN - (bozulur, içeri girerken) Şaban Bey sesleniyor!
 ŞEREF - (sinirle Şaban Bey'e bakar) Ne var?
     Yok ya? Sen gelsene az biraz    Gelemem ben    Dükkanda yalnızım    Evlere servisi kaldırdık    Sen in ordan, gel buraya, ne istiyorsan söyle, ben sana kalmadı, diyeyim, ayni hızla çık 52 basamağını  (Şeref, Şaban Bey’le ilgilenmeyi keser
  Bakkal Abla yorgun, umutsuz, elinde küçük bir bavulla girer  ) ŞEREF -Hoş geldin Abla ya! Nerde kaldın? Acayip merak ettim
   Eee? N’ oldu? Ettin mi hepsinin ağzına! Sen bir konuştun, mahvoldular değil mi? Uyandılar değil mi inekler? BAKKAL ABLA -Cahil olan bakkal olur, doktor bakkal olmaz ya! Cahillerin toplantısı cahilcene oluyor
  Bağrılıyor, çığrılıyor, toplanılmış oluyor  ŞEREF- Marketlere karşı önlemler alınmadı mı?
 BAKKAL ABLA - Ona sıra gelmedi
  ŞEREF - Ne görüşüldü peki?
 BAKKAL ABLA -Yönetim kurulu seçildi
    Seçimde kavga çıktı    Meğer  iki grup varmış   ŞEREF -Sen konuşma yapmadın mı?
 BAKKAL ABLA - Hiç ağzımı açmadım ben
  Meğer yönetim kurulundakilerin hepsinin birer marketi yarmış Şeref    Yedi cızgı Eleven gibi, hatta ondan daha büyük hipermarketler açılacakmış    Süpermarketten de ucuz olacakmış   Doğrudan üreticiden alıp, satacaklarmış    Süpermarketler onlarla baş edemeyip batacaklarmış   ŞEREF-Biz n'oluyoruz peki Abla?
 BAKKAL ABLA -Meğer biz çoktan batmışız da bizim haberimiz yokmuş
  ŞEREF -Kapatıyor muyuz yani dükkanı?
 BAKKAL ABLA -Elbette
  ŞEREF -Ankara'da zengin bir adam fâlan mı buldun?
 BAKKAL ABLA - Hayır
    Burayı İrfan salağına devrederiz  Aldığımız parayı bölüşürüz    Bir iş bulana kadar o para seni idare eder     ŞEREF - Benim paraya ihtiyacım yok
    Çatalca'da arsam var, her an satabilirim    On üç-buçuk metrekare, uzun, koridor gibi    İki arsanın arasında kalmış  Şimdi o iki inek yol diye kullanıyorlar, verdim mahkemeye, ettim ağızlarına    Sen n'apıcaksın? BAKKAL ABLA - Ben köye kesin dönüş yapıcam Şeref
  Ne işim var benim bu koca kentte  Ben olmazsam buranın neyi eksilir? Benim köyüm burdan güzel    Otobüs, dolmuş derdi yok  İçtiğin süt süte benzer, suyu , kuyudan çekersin, su kesildi derdi yok    Kira yok    Mal sahibi yok    ŞEREF - İrfan yok
    Şaban Bey yok    Abla, ben de seninle köye gelsem çok acayip karşılanır mı, köyün ihtiyar heyeti tarafından? 
  -Bakkal Abla ve Şeref sevgiyle bakarlar birbirlerine    - BAKKAL ABLA - Senin ne işin var bizim köyde?
 ŞEREF – Hava deyişimi olarak diyorum yani… (10 saniye sessizlik) Önemli insanların kavgalarının arasında ezilen önemsiz insanlarıyız bu kentin…(10 saniye sessizlik Abla, oyunun başından beri sana bir şey söylemek istiyorum, gelen gidenden fırsat olmuyor… Benimle evlenelim mi?
 (Şeref çok utanır önüne bakar
  ) (ışık söner)
 
 
 
 
 
 
 |