Prof. Dr. Sinsi
|
Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı
PATRON : Afiş dünyanın parası yapıyorsun cart ertesi gün yırtılıyor  bundan sonra
Hıyarca harcamak yok Zararına mercimek satıyoruz, mercimek açığını
bir türlü kapatamıyoruz
EKREM : Afadersiniz efem ayıptır sorması niçin mercimeği zararına satıyoruz
PATRON : Kuşu kafese çekmek için
EKREM : Anlayamadım efem
PATRON : Anlayamazsın Ekrem
EKREM : Anladım efem
Ekonomist Nejat Bey girer
NEJAT : Selamın hello
PATRON : Selamın hello Bir kenara siz kimsiniz
NEJAT : Hıh hıh havduyusunuz efem
EKREM : Ne havduyudusu be Sana kimsin denildi
NEJAT : İsmim Nejat Kartım yok Ekonomik Nejat
PATRON : Gözlüğünüz ne kadar sinir
NEJAT : Sinir değil ekonomik
PATRON : Ne istiyorsun kardeşim
NEJAT : Nothing ay geçiyordum Fayf dakika uğriim Dedim İşler nasıl
PATRON : Size ne
NEJAT : Satışlarınız nasıl diyorum
EKREM : Bizde size ne diyoruz
NEJAT : Belki size yardımcı olabilirim İngiltere’de pazarlama okudum,
Amerika’da super-market konusunda doktora verdim
EKREM : Topmusunuz
NEJAT : Yoo
EKREM : Hayır, doktora verdim dediniz de
NEJAT : İsminiz neydi
EKREM : Ekrem
NEJAT : Konyalı mısınız
EKREM : Evet, nereden bildiniz
NEJAT : Hayır, Konya’dan adam çıkmaz derler de 
PATRON : İş ve işci bulma kurumu, iki sokak yukarda kardeşim
EKREM : Üstelik bugün Pazar, güle, güle
NEJAT : Örneğin, personeliniz, kasiyerleriniz, seminer gördüler mi
PATRON : Görmediler
NEJAT : Gördünüz mü
EKREM : Görünen kasa kılavuzu istemez kardeşim
NEJAT : Ekrem’di değil mi?
EKREM : Yes itiz
NEJAT: Lütfen çenenizi kapatın  Mağzalarınızda dolaştım,büyük eksikler var
Geçen gün mağzalarınızdan birine girdim,üç kilo şeker,bir kilo çay aldım,
ödedim çıktım Çayı ve şekeri arabamın bagajına koydum A Pazarı
naylon poşetini dürdüm,büktüm,cebime yerleştirdim yeniden girdim
mağazaya,yeniden üç kilo şeker,bir kilo çay aldım Kasiyer kız
foto-roman okurken,çayı ve şekeri naylon torbaya indirdim,bir kutu
kibrit alarak yanaştım kasaya;"Bakın hanımefendi az önce çay ve şeker
almıştım,kibrit almayı unutmuşum yeniden girdim mağazaya çay ve
şeker ödendi,işte fişi" dedim Kız fişe bile bakmadan;"Aa ben sizi
hatırladım zaten" dedi Kibriti ödedim kuş gibi çıktım kafesten Sizde
şeker çok ucuz Hele çay, sudan ucuz
PATRON : Vay canına!
NEJAT : Vay canına tabii Süper-market,üstün pazar demektir İncelikleri vardır
baylars! Mağazanın hemen girişinde neden en gereksiz,en ucuz ve renkli
ambalajlı, glükozümtrak,gözalıcı, en alınmayacak şeylerden yok?
PATRON : Niye olsun?
NEJAT : Olsa ben alacaktım
EKREM : Alsan n'olucak?
NEJAT : Satışınız artacak Sonra et reyonunuz çok ortada
EKREM: Öyle olması gerek
NEJAT: Öyle olmaması gerek Et en dipte en gizli yerde satılmalı Neredeyse
bulunamamalı et reyonu İnsan orayı ararken, mercimek ve tursil
koridarlarından, konserve ve bulaşık tellerinin arasından geçmeli,
yoğurtların, sütlerin çevresinde dolanmalı Birine gözü takılabilir
Hiç gereği yokken hıyar gibi bılaşık teli alınabilir Satışınız artar!
EKREM: Hiç sanmıyorum
PATRON: Ekrem sus! Hiçbir şey senin sandığın gibi olmadı…
NEJAT: Örneğin niçin makarnalar yoğurtların yanında değil,Konyalı?
EKREM: Makarna süt mamülü değildir de ondan!
NEJAT: Makarnaları yoğurtların yanına koyarsanız, makarna almaya gelen
her üç kişiden biri, makarnaya yoğurt yakışacağı sapkınlığına kapılarak
yoğurt da alacaktır Bunlar denenmiş ve istatistik olarak kanıtlanmış
şeylerdir Yanyana dizildiğinde birbirinin satışını dürtüklüyen
mallar vardır
PATRON: İlginç!
NEJAT: İlginç tabii! Ayrıca Konyalı hani müzik yayını! Günün tutmuş
parçalarını,sesini Türkler kadar açmadan, çalmak gerek Müzik insanın
alış-veriş duygusunu kamçılar… Bomboley yo Derken insan bir de bakar
iki kalıp sabun almış! Ayrıca naylon torbaları parasız vermeniz
çok saçma…
EKREM: Naylon torbaları da parayla satıcak değiliz ya!
NEJAT: Naylon torba Super-marketin en önemli gelir kaynaklarından biridir
Tanesi kaça mal oluyor size?
EKREM: 44 bin lira!
NEJAT: Tanesini 100 bin liradan satabilirsiniz
EKREM: Naylon torbaya kimse para vermez
NEJAT: Naylon torbaya verilecek 100 bin lira,hesabın içinde devede kulaktır
Alıcının paketlerini naylo torbasız taşıyacak durumu olmadığından
naylon torba satışı kesindir Böyllece naylon torba başına kazanacığınız
56 bin lira, mercimekten ettiğiniz zararı kapatacaktır
PATRON: Doğru Hatta o zaman, mercimeği 30 bin lira daha ucuz bile satabiliriz!
NEJAT: Bravo! Mercimeği 40 bin lira zararına satın, naylon torbadan 56 bin lira
geçirin! İşte Süper-market budur baylars!
EKREM: Kimse naylon torbaya para vermez
PATRON: Ekrem şu kapıyı dışardan kapatsana!
EKREM: Başüstüne efem (kapıya yönelir) Yalnız kapıyı dışardan kapatınca,
ben de galiba dışarda kalıyorum…
PATRON: Evet ama, nasıl olsa kapıyı dinleyeceksin, konudan fazla uzaklaşmış
olmuyorsun Sadece söze karışamıyacak, beyfendiyle daha çabuk
anlaşmamızı egellememiş olacaksın
EKREM: Pek bir şey anlamadım ama çok haklısınız efem!
(Ekrem çıkar kapıcı dinlemeye koyulur )
PATRON: Devam ediniz beyefendi, sizi dinliyorum…
NEJAT: Bende anlatılacak şey çok… Fakat biliyorsunuz çağımızda anlatmak da
parayla
PATRON: Kaç para istiyorsunuz?
NEJAT: Ayda üç milyar net maaş istiyorum
EKREM: (girer) Çüşünüz efem!
PATRON: Ekrem o sözü sana aynen iade ediyorum Çık dışarı!
EKREM: Teveccühünüz efem (çıkar)
PATRON: Ayda üç milyar kimseye vermeyiz
NEJAT: Ben kimse değilim My name is Ekonomik Nejat Benim maaşımı şu an
parasız dağıttığınız naylon torbadan haydi haydi çıkacaktır Siz verin
bana üç milyar, ben şu A Pazarına bir çeki düzen vereyim…
PATRON: Denemeye değer, kabul ediyorum
EKREM: (Başını uzatır) Siz sapıtmışsınız efem!
NEJAT: Seni kovuyorum Ekrem, böylece ayda beşyüz milyon kara geçiyoruz!
(Işık söner)
X ÇALICAKSIN CEVDET!HERKES ÇALIYORMUŞ
*Cevdet bey ve karısı Şükran'ın bulunduğu locanın ışığı yanar
ŞÜKRAN : Bundan sonra ben Cuma akşamından listeyi yapıyorum,sen Cumartesi
sabah erkenden A Pazarı'na gidiyorsun,haftalık alış-verişi yapıyorsun Cevdet!
CEVDET : La havle vela guvvete illa billahil aliyyül azim! Allahallah,yahu nerden
geldik şu tiyatroya Bari anlatılanı can kulağıyla dinle!A Pazarı daha ucuz değil,
bir saattir onu anlatıyorlar Mercimeği ucuz veriyor, poşetten geçiriyor Sonunda
bakkalla aynı hesaba geliyor O kadar yolu tepmeye değer mi?
ŞÜKRAN : Değer!
CEVDET : Değerse sen tep Şükran!Ben A Pazarı'na falan gidemem!
ŞÜKRAN : Gidiceksin Cevdet!Planım çok güzel Listenin yarısı mavi tükenmezle,
yarısı da kırmızı tükenmezle yazılı olacak Mavi yazılıları aynen alıyorsun
Kırmızı yazılı olanlar,küçük parçalar,onları çaktirmadan cebine atıyorsun,onlara
para vermiyoruz,acayip karlıyız!
CEVDET : Bu yaştan sonra hırsızlık mı yapıcam ?Manyak mıyım ben Şükran ?
ŞÜKRAN : Bu hırsızlık değil ki Cevdet!Ufak tefek ıvır zıvır,mini minicik masrafları
ortadan kaldırıyoruz
CEVDET : Haklısın Şükran ıvır zıvır masrafları ortadan kalkıyor Amaaa Cevdet de
tutuklanarak,tedavülden kalkıyor Ben hapise düşünce de evimizin amsrafları
yarı yarıya azalıyor Planın güzel Fakaat,benim durup dururken mapus yatmama
ne gerek var Manyak mıyım ben Şükran?
ŞÜKRAN : Niye herşeyin kötüsünü düşünüyorsun ?Ya yakalanmazsan?
CEVDET : Yakalanmazsam güzel Ya yakalanırsam,ki ben mutlaka yakalanırım
ŞÜKRAN : Niye yakalanıyorsun Cevdet ?---------- mısın sen ?
CEVDET : Evet Şükran Ben ----------yım yakalanırım
ŞÜKRAN : Çalıcaksın Cevdet başka türlü geçinemiyoruz Bir bölümünü parayla
alıcaz,bir bölümünü de çalıcaksın Ayıp değil ki, herkes çalıyormuş!
CEVDET : Biz herkes miyiz Şükran ?
ŞÜKRAN : Sus itraz istemem Cevdet Çalıcaksın diyorum çalıcaksın
CEVDET : Niçin gidip sen çalmıyorsun ?
ŞÜKRAN : Ben kadınım hırsızlık erkek işi
CEVDET : Olur mu efendim ?Hırsızlık tamamen kadın işi Sen benim kalbi mi
nasıl çalmıştın ?
ŞÜKRAN : Çok konuşma! A Pazarı'nın en kalabalık saati iş çıkışı saati 
O kalabalıkta kimse farketmez Zaten kasiyer kızların başı dolu oluyor Kimi
zaman eksik yazdıkları bile oluyormuş
CEVDET : Benim kalbim o heyecana dayanamaz Şükran 
ŞÜKRAN : Dayanır Cevdet  Giderken eczaneden kalp ilacı alırsın, yutarsın iki tane,
sakin sakin gidersin A Pazarı'na
CEVDET : O zaman beraber gidelim Ben alınacakları alırım, sen çalınacakları 
çalarsın
ŞÜKRAN : Hayır efendim benim evde kırk türlü işim var Sana ne diyorsam onu
yapacaksın
CEVDET : Yapamıyacağım Şükran!Senin bu aptal planlarından usandım Ne zaman
bir plan yapsan sonunda rezil oluyoruz Koyarsın listeyi sepete, sarkıtırsın
bakkala bu iş biter Bakkalın para istediği yok zaten, yazıyor deftere
Ay başında Allah Kerim 
ŞÜKRAN : Kerim olan Allah değil, Şükran'ın anası  Annenden elli milyon rica
edemez miyiz Şükran Her ay sonu aynı hikaye Bundan sonra annemden beş
kuruş isteyemeyiz Cevdet
CEVDET : İyi Bundan sonra kendi paramızla geçiniriz
ŞÜKRAN : Geçinemiyoruz Cevdet!
CEVDET : Tamam tamam sus Evde konuşuruz Herkes bize bakıyor
ŞÜKRAN : O zaman hemen kalk eve gidiyoruz konuşacağız Cevdet!
CEVDET : Ya daha birinci perde bitmedi Niye gidiyoruz manyak mıyız biz Şükran ?
ŞÜKRAN : Evet manyağız Cevdet!Hemen kalk eve gidiyoruz
CEVDET : Allah cezanı versin senin Bütün tiyatro bize rezil oldu
ŞÜKRAN : Ben sana evde sorucam bu küstahlığın hesabını
CEVDET : Tiyatroya gidelim diye tutturan sensin Bizim tiyatroya ne ihtiyacımız
var Bizim hayatımız tiyatro!!!
*Kalkarlar ve çıkarlar locadan Locanın ışığı söner Koridorda uzaklaşan
sesleri duyulur
XI BAKKAL İNSAN MARKET MAKİNA ŞARKISI
- Kahramanlarımız, tekerlekli süper-market
arabalarıyla girer sahneye, başlar şarkı -
ECVET- Bakkalın deposu yok
Marketin kendisi depo
Market cadde üstünde
Bakkalın yolu sapa
Naylon olur marketlerin paketi
KLİNİK NUR- Uzun olur gemilerin direği!
İRFAN- Bakkalın paketi gaste
Markette ekmek pasta
Gaz kokuyor bakkalın ekmeği
Market icat oldu ,
Mertlik bozuldu!
KLİNİK NUR- Her köşede bir bayram
Her duvarı bir dükkân
Her bir şeyi bulursun
Bin bir çeşittir market
ECVET- Arabanı sürersin
Makarnalar mercimekler arasından
Son süratle geçersin
Keskin viraj alırsın
Ani fren yaparsın
Sanki luna parktasın
Eğlencelidir market
İRFAN- Hele elin çabuksa
Hem de paket küçükse
Atarsın cebe
Heyecanlıdır market
Yakalanmadın farzet
O zaman ucuzdur market!
BAKKAL ABLA- (girer) Ve fakat,
Markette sepet sarkıtılmıyor
Marketten telefon edilmiyor
Markette içilmiyor bira
Ve hatta
Markette veresiye olmuyor  
Bakkal yazıyor deftere,
Gün aşırı soruyor
Bozulmuyor vermeyene
Gelmeyene üzülmüyor,
İcabında bir bakkal
Borç bile veriyor insana!
Çünkü bakkal insan,
Market makina!
BAKKAL ABLA
ve HERKES- Markette veresiye olmuyor
Bakkal yazıyor deftere, günaşırı soruyor
Bozulmuyor vermeyene, gelmeyene üzülmüyor
İcabında bir bakkal, borç bile veriyor insana!
Çünkü bakkal insan, market makina!
- Işık söner -
ON BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
VI MARKETTEN ÇALINMIŞ ET-SU DAVASI
Orkestra birinci bölümün sonundaki müziği enstrümantal olarak
çalarken açılır perde,bir mahalle karakolu!Birinci bölümde 2 nolu locada
oturan Cevdet Bey sanık olarak oturmuş bir komserin karşısına,
daktiloda bir bekçi Durum ciddi!
Ben et-suyu çalaçak adam mıyım?Manyak mıyım ben Komser Bey!
(et-suyunu gösterir)Bu ne peki?
Et-suyu!
Sen bizlen dalga mı geçiyorsun ulan?
Esteöuzubillah,tesdur,estafurullah komser bey,bir vatandaş karakolda
Yaz Mahmut!(bekçi yazar)Sanık suçunu kabul etmiş,A pazarından gıda
Afedersiniz Komser Bey,et-suyu diye belirtsek  Okuyan da bir şey
Çok konuşma!Ne dedik Mahmut oku baştan!
(birden daktiloya kağıt takmadığını farkeder)Anaa,afedersiniz komserim,
Hiç takmayın daha iyi,bakın daktiloda beni destekliyor
Çok konuşma!Takıyorum kağıdı komserim!(takar)Taktım!Kağıt emir
Komser Bey izin verin ben olayı baştan anlatayım,siz de bana hak
Ben yorulmayacaksam,parmaklarım aşınmayacaksa anlatsın o zaman!
Devletimizin değerli komseri gereksiz et-su davasıyla yıpratılmayacak
Bu işin başı kıçı yok Sen et-suyu çaldın mııı,çalmadın mı?
Çalmadım,çalmış bulundum Beni çalmaya mecbur ettiler Çalmak
Kim?Bir örgüt mü?
Örgütten de beter!
Yok ya!
Evet!Siz Şükran'ı bilmessiniz  Şükran başlı başına bir örgüttür Planı
Anlaşıldı  Yaz Mahmut  Sanık Hüseyin oğlu Cevdet  Neydi soyadın?
Fırat 
Cevdet Dicle 
Fırat!
Sus! Fırat! Fırat! Beynimin içinde  Salak  Bakalım bizim daktiloda
Saçmalamayın Komser Bey!
(kükrer)Devletin komseri saçmalar mı ulan?
Saçmalamaması gerek tabi Afedersiniz ben saçmaladım yani Komser Bey
Güzel yaz Mahmut Okuyabiliyim o yazını Geçen seferki gibi üst üste
(yazmayı sürdürerek) Şükran'ın manyak olduğunu belirtmiştir 
Afferim Mahmut!
Yahu saçmalamayın bekçi bey!
(kükrer) Devletin bekçisi saçmalar mı lan? (yazar) Ayrıca, devletin
Bokunu çıkarma Mahmut!
(yazmayı sürdürerek) Bokunu çıkarma Mahmut!
Bakın komser bey  Sayın komser bey  Sayın bekçi bey hazretleri 
Niye gidiyorsunuz?
Gitmiş bulunduk  Şükran ısrar etti  Bana kalsa gitmem  Kapıcıyı
Evli barklı adam, hırsızlık yapmaya utanmıyor musunuz?
Bu hırsızlık sayılmaz ki komser bey?
Yok ya!
Elbette komser bey,değil et-su, süpermarketi çalsanız gene suç sayılmaz
ışık söner
XIII BAKKALDA ÜÇÜNCÜ SEKANS
Zamanlardan öğlen, Vivaldi’de kış
SLAYT: BAKKALLAR KOOPERATİFİNİN RESMİ KÜŞADI, DÜN
BALIKPAZARI ’ NDA Kİ CEMİYET MERKEZİNDE BİR-
ÇOK ZEVATIN HUZURU İLE KÜŞAT EDİLMİŞTİR
Cumhuriyet,28 Kasım 1929
- Bakkal Abla, elinde sineklik, sinek avla-
maktadır Kapıcı İrfan, odun ağızlığına
takdığı malborasını tüttürerek girer –
İRFAN - Öğlen şerifler hayrolsun!
- Bakkal Abla ona hınçla bakar, yanıt ver-
mez Defterini açar, derin bir hesaba dalar
İrfan sigarasından bir duman çeker, keyifle
üfler –
İRFAN - Yandaki manavı devraldım!
BAKKAL ABLA- Biliyoruz, bir gasteye ilan vermediğin kaldı  
İRFAN- Gasteye ilan da verecem, zamanı var  Orayı bakkaliyeye çeviriyorum  
BAKKAL ABLA- Niye çeviriyorsun? Hazır manav dükkânı işte! Bakkaliyeyse var burada 
Sen de manav ol! Bakkallık okulu okumadın ya!
İRFAN- Benim kararım kesin Ben orayı bakkaliyeye çeviriyorum , sen istersen manava çevir  
BAKKAL ABLA- İyi tamam İrfan, ne bok yersen ye!
İRFAN- Bence sen manava çevirsen daha hayırlı olur, Manav Abla!
BAKKAL ABLA- İstersen hamama çevirelim!
İRFAN- Valla sen bilirsin Natır Abla!
BAKKAL ABLA- Bas git buradan İrfan! Bakkallık uzaktan bir şeymiş gibi görünür  Allah
seni bakkal etsin, inşallah!
İRFAN- Allah’ın etmesine gerek yok , ben kendim bakkal oldum artık  Ruhen
bakkalım Dükkânım hazır Adını İrfan Market Gıda Pazarı koyucam  
Bir nevi A Pazarı’nın küçüğü Gısacası Berber Abla, ben yan tarafa bak-
kal açıyom, yanımda bakkaliye istemem!
BAKKAL ABLA- Ne diyorsun sen be? Benim adım çıkmış Bakkal Abla’ya, burası sittin se-
nedir bakkaliye, esas ben yanımda bakkaliye istemem Sen orayı bakkal
yap, ben de seni Şeref’e dilim dilim kestirtmezsem, bana da Bakkal Abla,
demesinler 
İRFAN- (tedirgin) Canım, Şeref ne karışıyor?
BAKKAL ABLA- Müessesemizde bu gibi işlere Şeref bakar!
- Şeref girer -
BAKKAL ABLA- Hah işte, iyi Şeref, lafının üstüne gelir  Nerdesin sen iki gündür Şeref!
ŞEREF- Sorma Abla ya  Başımıza gelmeyen kalmadı, iki gündür karakoldayım
BAKKAL ABLA- Aaa, ne karakolu!
ŞEREF- Muhitimizin aynalı karakolu! Haybeden tutuklandık işte  
BAKKAL ABLA- Niye tutuklanıyorsun? N’aptın?
ŞEREF- Hani inek Şaban Bey beni çağırmıştı ya geçen gün  
BAKKAL ABLA- Öyle ya, sen Şaban Bey’e gittin, bir daha gelmedin
ŞEREF- Gelemedik işte, Şaban Bey’le aynen kolkola, karakola!
İRFAN- Niye Şaban Bey’i bıçakladın mı?
ŞEREF- Niye bıçaklıyıcam be? Sapık mıyım ben? Şaban Bey’i bıçaklasam kolkola
karakola nasıl gidiyoruz? Salak, Şaban Bey ebabil kuşu mu?  Bana küf-
retti, ben de bastım tokadı  Ağız dalaşı, itiş kakış derken, aynen karakol-
da aldık soluğu Derdimizi anlatana kadar iki gün geçti, neyse ben bu sabah
yırttım  (güler) Şaban Bey hala içerde!
İRFAN- Vay canına!
ŞEREF- Vay canına tabi  Kolay kolay da çıkamaz artık o  
BAKKAL ABLA- Niye!
ŞEREF- Çıkarken beni salan bekçiye, Bekçi Baba, bu Şaban Bey var ya, Tikko-
cunun Allah’ı, dedim
BAKKAL ABLA- Şaban Bey Tikkocu muymuş?
ŞEREF- Ne alakası var Abla? Şaban Bey’in dünya görüşü bile yok, ordan yalnız
beni görüyor, eşşoğlueşşek!
BAKKAL ABLA- E, niye yalan söylüyorsun? Yazık değil mi adama?
ŞEREF- Adam olsa yazık Allah’tan Şaban Bey adam değil Bana yazık değil mi?
Ömrümün baharının en önemli iki gecesini karakolda geçiriyorum  Hül-
ya Avşar’la Jennifer Lopez’in gözleri yaşlı
BAKKAL ABLA- Şeref, bu İrfan salağı var ya  
ŞEREF- Var Ve maalesef var olmayı sürdürüyor  Varoluşu --------! Ben o
bekçiye seni bir söyleyeyim, bu İrfan Varoluşçulardandır diye, iki üç ay
İrfansız bir muhit!
BAKKAL ABLA- Yandaki manavı devralmış, bakkaliyeye çevirecekmiş!
ŞEREF- Niye?
BAKKAL ABLA- Sen onu dilim dilim kesesin diye!
ŞEREF- (güler) Haa!
İRFAN- Yahu, bakkallık sizin tekelinize değil ya, istediğim yere açarım
ŞEREF- Açamazsın Bakkallık bizim tekelimizde  Tekel’e en yakın biziz Bizim
çevremizde bakkal makkal açamazsın  Ya da açarsın  Niye açamıya-
caksın, açarsın  İlk günün hasılatı senin cenaze masrafın olur
İRFAN- Anlamadım!
ŞEREF- Anlatayım, dükkânı açtığın günün akşamı, dükkânın önünde şişlerim seni,
ölüm ilanın bir gün geç çıkar!
İRFAN- Yahu insana zorluk çıkarmayın, ben orayı devraldım, dünyanın parasını
verdim!
ŞEREF- Devraldınsa manav olarak devam et! Tepemi attırma benim! Zaten kara-
kol deneyimim var, seni birdenbire tedavülden kaldırırım İrfan!
İRFAN- Yahu kardeşim, biraz anlayışlı olun, biz de bu dükkâna para bağladık, ma-
navcılık öldü!
ŞEREF- Kırtasiye yap! Zücaciye yap!  Orası genişçedir, icabında kabare yap!
Çok moda lan! Maganda kabare!
BAKKAL ABLA- Bana bak, sen bana orayı kaça devredersin?
ŞEREF- Orayı n’apıcaz abla?
BAKKAL ABLA- Bir dakika Şeref? Kaça devredersin sen bana orayı?
İRFAN- Sen orayı n’apıcaksın?
BAKKAL ABLA- Sana ne?
İRFAN- Orayı devredersem, ben ne yapıcam?
BAKKAL ABLA- Bana ne?
İRFAN- Kaç para verirsin?
BAKKAL ABLA- Orası pek para etmez  Para etse, manav Recai hayrını görürdü, kırk yıl-
lık manav iflas etti  Manav yapamıyacan  Bakkal yapamıyacan  
İRFAN- Niye bakkal yapamıyorum?
BAKKAL ABLA- E, Şeref sinirlenir  Orası battal olmuş bir kere  Her şeyi içinde beş mil-
yar veririm
ŞEREF- O hamşo dükkâna niye beş milyar veriyoruz Abla ya?Ne gereği var?
İRFAN- Zaten beş milyara veren kim?
ŞEREF- Biz beş milyarı versek sen vermek zorundasın da, biz niye enayi gibi o-
raya beş milyar verelim? Değil mi Abla?
İRFAN- Yirmi milyara devrederim!
BAKKAL ABLA- Bana bak İrfan, Recai’den dört milyara aldığını biliyorum, sana bir mil-
yar fazla veriyorum, oturduğun yerde milyar kazanıyorsun!
İRFAN- On beş milyar verin, olsun bitsin!
ŞEREF- Abla, elli bin lira verelim, olsun bitsin!
İRFAN- On beş milyardan beş kuruş aşağı olmaz
BAKKAL ABLA- Beş milyar!
İRFAN- On üç milyar!
BAKKAL ABLA- Beş milyar!
İRFAN- On milyar  Peki hadi, on milyar
ŞEREF- Elli altı bin verelim!
İRFAN- Sekiz milyar, son fiyat!
BAKKAL ABLA- Beş milyardan yüz lira fazla vermem!
ŞEREF- Beş milyarı niye veriyoruz Abla ya! Ben bunu bir döverim yüz bin liraya
alırız orayı! Niye yüz binin ötesinde yüz veriyoruz biz bu İrfan’a?
İRFAN- Eşkiyalık istemez
ŞEREF- Niye lan? Eşkiyalık çağımızın sporu
İRFAN- Peki lan Yedi milyar verin benim de üç kuruş kazancım olsun, o kadar
para bağladım oraya!
ŞEREF- Abla, sen sahiden istiyor musun orayı?
BAKKAL ABLA- Evet
ŞEREF- Peki, bizim beş milyarımız var mı?
BAKKAL ABLA- Bileziklerimi bozduracağım Peşin para vericem İrfan  
İRFAN- Bilezik olarak da verebilirsin, ben zaten altına yatırıcam!
BAKKAL ABLA- Tamam anlaştık, yarın sabah dükkânı devralıyorum  
İRFAN- Kaça ağnaştık?
ŞEREF- Beş milyara anlaştık ya lan!
İRFAN- Beş milyara, kurtarmaz  Benim yedi milyar almam şart! Siz yarına ka-
dar, bir iyi düşünün!(çıkar)
ŞEREF- Abla, o hamşo dükkâna niye beş milyar veriyoruz?
BAKKAL ABLA- Depo yapacağız Şeref! Deposuz olmuyor Her şeyin fiyatı her gün artı-
yor Bir depomuz olsa, paramız olduğunda bir maldan bir kamyon alsak,
depolasak haftasına kârdayız!
ŞEREF- Vay canına! Haklısın Abla ya! Bu A Pazarı’nın bütün dümeni depo za-
ten  Alıyor zulalıyor  Memlekette Allah’a şükür haftada bir zam var
Depolayan yırtıyor  Abla Divan Apartmanı’nın zemin katını 600 milyo-
na bırakıyorlarmış Orayı da tutalım mı?
- Işık söner -
XIV MAL PARADAN DEĞERLİ ŞARKISI
BAKKAL ABLA- Üç yüz liraydı dolar
Ben kocama vardığımda
Dolar beş yüz lira oldu
Bu dükkân açıldığında
Rahmetli
Rahmetli olduğunda
Bin beş yüz liraydı
On beş bin oldu dolar
On beş bin lira rahmetli oldu!
Mal paradan değerli
İstif etmek gerekli
Bugün üçe alıyorsun
Yarın bulunmuyor
Mal paradan değerli
İstif etmek gerekli
Elli bin liraydı dolar
Ben bakkal olduğumda
Dolar iki yüz bin lira oldu
Yazar-kasa geldiğinde
Mal paradan değerli
İstif etmek gerekli
Bugün bine alıyorsun
Yarın satan bulunmuyor
Mal paradan değerli
İstif etmek gerekli
- Işık söner -
15 A PAZARINDA EĞİTİM SEMİNERİ
(Bir sınıf düzeni, personel sıralara oturmuş, sıkıntıyla dinlemekte; Nejat kaptırmış anlatmakta)
NEJAT: Baylar ve bayanlar ladies and gentlemens, Süper-market, üstün Pazar demektir Bu pazarı üstün
kılan, doğru malı, doğru yerde, doğru fiyata satmasıdır
İHSAN: Çok doğru!
NEJAT: Sözümü kesmeyin, not tutun!
İHSAN: Sözünü kesmeyin, not tutun!
NEJAT: Sussana sen!
İHSAN: Sana söylüyor Mustafa, sussana…
NEJAT: Sana söylüyorum, sana!
İHSAN: Bünyamin sana söylüyor galiba…
NEJAT: Sürekli konuşan, sana söylüyorum
İHSAN: Bana mı?
NEJAT: Evet Sus ve not tut!
İHSAN: Bunda not tutulacak bir şey yok, tutulacak başka bir şey varsa tutalım hani…
(Genel gülme)
NEJAT: Susun! Adın ne senin?
İHSAN: Sana adını soruyor Mustafa…
NEJAT: Sana soruyorum be, sana!
İHSAN: Bünyamin, sana adını soruyor galiba! Onun adı Bünyamin
NEJAT: Sana soruyorum yahu!
İHSAN: Bana mı?
NEJAT: Yes!
İHSAN: My name is İhsan!
ÖNDER: Kısaca Hamşo İhsan!
(Gülmeler)
İHSAN: Sensin hamşo!
NEJAT: Sizin isminiz nedir?
ÖNDER: Önder!
NEJAT: Kısaca Hamşo Önder mi?
ÖNDER: Hayır efendim, bendeniz Mezeler Şefi Hıyar Önder!
CANAN: Aaaa, çok terbiyesizsin Önder!
ÖNDER: Ne yapıyım kızım, siz öyle söylüyorsunuz
NECLA: Hiç de bile, biz her zaman kibarca salatalık demişizdir
(gülmeler)
NEJAT: Okey-okey anlaşıldı… Siz, İhsan Bey hangi bölüm?
İHSAN: Ben manav-şefim efendim
NEJAT: Evet Siz?
BÜNYAMİN: Süt ve süt mamülleri şefi Bünyamin!
NEJAT: Güzel, siz?
CANAN: Canan!
NEJAT: Hangi bölm?
CANAN: Hangi bölüm olabilir?
NEJAT: Kasiyer misiniz?
NECLA: Burnunuzun direğini kıracak bir et ve balık kokusu geliyor mu?
NEJAT: Geliyor
NECLA: Ondan geliyor işte! Kendileri et ve balık Canan'dır…
CANAN: Balık etinden olduğum için!
(gülmeler)
NEJAT: Tamam tamam, anlaşıldı Siz hanımefendi?
NECLA: Tüm bölümler bana bağlı! Ana şartel gibiyim: Kasa tek sorumlusu Necla!
NEJAT: Güzel! Kasiyersiniz yani… Siz hangi bölüm?
MUSTAFA: Bölüm yok Ben genel
ÖNDER: Genel müdürümüz Mustafa Bey!
NEJAT: Hiç bir bölüme bağlı değil misiniz?
MUSTAFA: Hayır Ben mağza içinde serbest çalışırım
NEJAT: Nasıl yani?
MUSTAFA: Ben sürekli mağza içinde dolaşırım Elimi sallarım, kolumu sallarım, sağa bakarım, sola bakarım,
ay başında şak maaşımı alırım
NEJAT: Hiçbir iş yapmıyor musunuz?
MUSTAFA: Yapmaz olur muyuz? Deli dana gibi dolaşıyoruz mağzanın içinde!
NEJAT: Niye dolaşıyorsunuz?
MUSTAFA: Biri bir şey çalmasın, diye!
NEJAT: Kamera kontrol sistemi yok mu?
MUSTAFA: Ne kamerası canım, benden iyi kamera mı olur? Kimden şüpheleniyorsam takılıyorum peşine…
Adamın ensesine zum yapıyorum soluk aldırmıyorum
NEJAT: Hiç hırsız yakaladığınız oldu mu?
MUSTAFA: Hayır Bizim müessesede hırsızlık olmaz!
BÜNYAMİN: Anlatsana lan Mustafa, bir keresinde fare yakalamıştın ya!
*Gülmeler*
MUSTAFA: Fareleri saymıyorum canım,fare her gün yakalıyorum
NEJAT: Mağazada fare mi var?
MUSTAFA: Olucak tabii! Erkek adamın faresi olmaz olur mu? Mağaza gemi ambarı gibi, faresiz market
olur mu?
NEJAT: Nasıl olur?
ÖNDER: Valla şu boyları olur,daha büyükleri olur,mini minileride olur Şey değil ki fare bu canım
CANAN: Bu Mustafa en çok fare yakalar Geçen gün hırsızı görmemiş Necla yakaladı Farelerden
hırsızlara sıra gelmiyor da!
MUSTAFA: Geçen gün hırsızlık falan olmadı
NECLA: Ne olmadı?Adamı et-suyuyla yakalmadım mı?Et-suyunu cebine attığını gördüm uzaktan,
kasaya gelince,''Cebinizdeki et-suyunu çıkarın beyefendi''dedim Adam kıpkırmızı oldu et-suyunu çıkardı
MUSTAFA: Hayır efendim,o adam bizden çalmadı Bizden çalsaydı ben görürdüm
NECLA: Adamın cebinden et-suyu çıkmadı mı?
MUSTAFA: Çıktıı Başka bir yerden parayla et-suyu satın almış,cebine koymuş,sana bizden çaldı numarası
yaptı Sen de yuttun (yüz ifadesi hemen değişir)Öksür,öksür boğazına kaçar,koca numarayı yuttun ya!
CANAN: Niye adam manyak mı?
MUSTAFA: Manyak tabii Heyecan manyağı Bizden çalamıyor,başka yerden alıyor,bizden çalmış gibi
yapıyor
NEJAT: Okey,okey Siz özellikle susun Mustafa Bey!Evet şimdi konuya derinlemesine girelim
ÖNDER: Lütfen derinlemesine girmeyelim Kısaca özetliyelim olsun bitsin Hepimizin çoluğu çocuğu var
Daha ben taaa Ev-Ka'ya gidecem
CANAN: Ay ben bu saatten sonra nasıl gidecem,bilmiyorum vallahi  Kötü yola düşmessem iyi!
NECLA: Kalmasaydın Seminer mecburi değil ya!
CANAN: E adam,hoş adam
NEJAT: Kendi aramızda konuşmayalım hanımlar Super-market'de satın alma sıklığı yüksek olan
ürünlerin, örneğin; etin ve balığın fiyatları, fiyatları düşük tutulur Buna fiyat liderliği denir Zararına
fiyat liderliği de yapıldığı tarih boyunca görülmüştür
MUSTAFA: Bunları bilmenin bize ne yararı var?Mağazayı biz yönetmiyoruz ya
BÜNYAMİN: Valla ya,bize ne bunlardan karrrdeşim?Sen bize ne öğreteceksen öğrette bir an evvel evimize
gidelim Bir de seminer çıktı başımıza!
NEJAT: Sizi zorlayan yok,gelmeyin!
BÜNYAMİN: Gelmeyelim bizim maaşımız olduğu yerde sayıklasın değil mi?Seminere katılanlara kesin zam
gelecek Biz o yüzden takılıyoruz Yoksa ne seminer ne siz, beni hiç ilgilendirmiyorsunuz?
NEJAT: Bu seminer çok önemlidir arkadaşlar
BÜNYAMİN: Bize ne fiyat liderliğinden kardeşim Bizim için lider Galatasaray'dır
NEJAT: Personelin Süpermarket sistemini bilmesi satışları %20 artırdığı istatistik olarak kanıtlanmıştır
BÜNYAMİN: Siz bize satış yaparken nelere dikkat etmek gerekli,bunu anlatın olsun bitsin Burada sabah-
lıyacak değiliz ya! İşimiz gücümüz var karrrdeşim
İHSAN: Bünyamin haklı!Biz boş yere bunlarla kafa ütületmeyelim  Ben manav şefiyim,bana ne lazım:
Manavlıkla ilgili bilgiler  Önder meze şefi,ona meze satışlarıyla ilgili bilgiler lazım,değil mi hıyar?
ÖNDER: Çok haklısın Hemşo'cuğum Burda boş yere vakit kaybetmiyelim Öğrenci değiliz Çoluğumuz,
çocuğumuz var,evimiz var ev şuan bizi özlemekte Mesaiden sonra iki saat burda oturup laba luba
dinleyemeyiz 
NEJAT: Neydi adınız?
İHSAN: Hıyar Önder!
NEJAT: Hııı evet  Bakın Salatalık Önder bey haksız sayılmazsınız Ancak anlatacağım şeyler,genelde
hepinizi ilgilendiren şeyler,daha sonra detaylara inecek,her bölümün özel sorunlarına bir bir değineceğiz
MUSTAFA: Öyle mi?
NEJAT: Tabi ki!
MUSTAFA: Afedersiniz Nejat Bey,ben anlattıklarınız tam anlayamadığım için bizi ilgilendirip ilgilendir-
mediğini de tam anlayamıyorum
NEJAT: Anlıyorum  Evet arkadaşlar fiyat liderliği çok önemlidir Süpermarket bir malı zararına sata-
bilir Ancak o malın ucuzluğuyla dükkana çektiği alıcıya başka mallar da satarak zararını kapatıp
kâra geçer
MUSTAFA: Yani etten zarar ediyor zeytinden sokuyor
NEJAT: Ne sokuyor?
*Gülüşmeler*
MUSTAFA: Yani alıcıya eninde sonunda giriyor
NEJAT: Ne giriyor?
*Genel gülme,kadınlarda çığlıklar*
BÜNYAMİN: Kazık kazık!
NEJAT: Ne ilgisi var efendim?Bu bir fiyatlar dengesidir Süper-market çok miktarda mal stok eden bir
kuruluştur Stokçulukta göz önünde bulundurulacak şeyler; tüketici talepleri, stok devir hızı, gayri safi
kar maji, satış masrafı, fare bulundurmamak Ancak kalitenin saptanmasında, tüketici taleplerinden çok
maliyet hesapları ön plana çıkar Bu olay manav arkadaşları yakından ilgilendiriyor
ÖNDER: Seni ilgilendiriyormuş İhsoş, iyi dinle!
NEJAT: Örneğin tüketici şeftaliyi olgunlaşmış olarak satın almak Oysa Süper-market,uzun süre saklama,
bozulmayı önleme ve mevsim başı ucuzluğunu değerlendirmek için, olgunlaşmamış şeftaliyi satın almayı
uygun görür Süper-market fire sevmez
İHSAN: Müşteri de ham meyva sevmez Bu sorun tamamen problem oluyor Nejat Bey Ham şeftaliyi
kimse satın almak istemiyor Sonra bana şeftali satamıyorsun diye bozuk atıyorlar Rica edicem ham
meyvayı koparmayın dalından
NEJAT: Süper-marketin amacı ham meyvayı dalından koparmaktır Siz her durumda daha fazla satmaya
çaba göstermelisiniz
İHSAN: Döve döve şeftali satacak halimiz yok ya  İyi şeftali alsınlar efendim
BÜNYAMİN: Hiçbir şey anlamıyorsun lan İhsan!
ÖNDER: Hemşo'dur o anlamaz
İHSAN: Susun be susun Tam bizi ilgilendiren bir konu bulduk
CANAN: Nejat Bey bu İhsan hafif ugaktır
NEJAT: O da ne?
CANAN: Ugaktır,ugak!
NEJAT: O ne ya söylesenize?
CANAN: (gülerek)Bir şey demek değil öyle bir laf yok!
*Gülüşmeler*
NEJAT: Öyle bir şey yoksa niye söylüyorsunuz?
CANAN: Hiiç Laf olsun diye
*Genel gülme*
NEJAT: (bağırır) Bayanlar baylar bu iş böyle süremez
ÖNDER: Sürmesin!
NEJAT: Seminer görmeniz şart!
BÜNYAMİN: Niye şartmış?Sen bu semineri vermek için kaç para alıyorsun karrrdeşim?
NEJAT: Ne parası canım?Ben burada bi katkıda bulunma durumundayım
BÜNYAMİN: Tamam işte!Bu katkıda bulunma için sana A Pazarı senin bütçene ne gibi bir katkıda bulunuyor?
NEJAT: O sizi ilgilendirmez!
BÜNYAMİN: İlgilendirmez olur mu?Size heybeye para vereceklerine, bize üç kuruş zam yapsınlar, biz de
geçinir gibi olalım A Pazarı'ndan hiçbir şey çalmayalım A Pazarı da kar etsin
NEJAT: Siz mağzadan bir şeyler mi çalıyorsunuz?
CANAN: Artık bu çalma sayılmaz ki,burası bizim mağzamız,evimize ne gerekiyorsa akşamları bir küçük
paket yapıp götürüyoruz
NEJAT: Nasıl götürüyorsunuz?Kasiyer ne diyor?
CANAN: İyi akşamlar kardeş, benim paket nerde''diyor
NEJAT: Ama bu resmen hırsızlık!
MUSTAFA: Niye hırsızlık olsunmuş,evimizin ihtiyacı,onu da parayla alacak değiliz ya?
ÖNDER: Valla Nejat Bey,A Pazarında çalışmanın bize tek yararı,mutfak masrafımız yok!
*Işık Söner*
XVII KAPICI IRFAN'IN LİBERAL ÜTOPYASI
-Kasap Ferit dükkanında, bir gastenin spor sayfasını incelemekteyken, kapıcı İrfan ıslık öttürerek girer -
İRFAN - Selamün aleyküm!
FERİT - Kaç kilo ne istiyorsun?
İRFAN - Bi şey istemiyorum, alış-verişe gelmedim Yandaki manavı devraldım, ben orayı kasap yapıcam!
FERİT - Yap yap, hayırlı olur, sen orayı kasap yap
İRFAN - Sence bir sakıncası yok mu?
FERİT - Hayır Aksine, sevindirici bir haber  Herkes kasap dükkanı açsa, ben tatmin olurum
İRFAN - Sana zararı olmaz mı?
FERİT - Hayır !
İRFAN - Ben yan tarafı kasap yapınca, iki kasap yanyana haylıyabilir miyiz?
FERİT - Haylarız haylarız  Daha doğrusu, sen kendi kendine haylarsın artık Ben burayı devredicem, istersen sana devredeyim  
İRFAN - Niye devrediyorsun?
FERİT - Para kazanamıyorum
İRFAN Hıh! Hesap bilmiyorsun, ondan kazanamıyorsun Et çok pahalı, en çok etten kazanılır
FERİT - Sana öyle geliyor  Et pahalıysa, alışı çok pahalı da ondan  Dükkan kirası, elektrik parası, su parası, buzdolabının taksidi Sapıtacak hale geldirn… Devredicem, kurtulucam  Başlarım böyle aşkın ıstırabına!
İRFAN Kaça devrediyorsun?
FERİT - Alıcı mısın?
İRFAN - Elbette
FERİT - Yirmi milyara devrederim
İRFAN - Yok devenin nalı!
FERİT - Arkadaki buzdolabı kaç para biliyor musun sen?
İRFAN- Buzdolabını başkasına sat, ben buzdolapsız istiyorum
FERİT- Etleri nerene sokucan?
İRFAN- Benim evdeki dolabı getirecem
FERİT- Oğlum, sen koyun mu satıcaksın bıldırcın mı?
İRFAN- Her şey satıcam  insana en lazımlı şeyleri satıcam!
FERİT- Lazımlık filan mı?
İRFAN- Lazımlık da satıcam  Satmak lazım! Çatal, bıçak, tava, tencere, makarna, ekmek, gasle, süt, patates, tuvalet kağıdı, jöton, sigara, her şey satıcam  Bir nevi A Pazarı’nın güççüğü! İstersen se-ninlen ortak yapalım Gittim A Pazarı'nı uzun uzun uzun inceledim Hesap kitap yaptım
FERİT - A Pazarı büyük olduğu için para kazanıyor, onun küçüğü bir işe yaramaz Sen ver bana yirmi milyar, yık duvarı ne istersen sat
İRFAN -Yirmi milyarı sana vereceğime Yirmi milyarlık mal alırız  
FERİT - Yirmi milyarın var mı?
İRFAN - Buluruz  Sen hesap bilmiyorsun, ondan böyle oluyor, gel ortak olalım, bak nasıl kazanıyoruz!
FERİT - Bizim işimizi bize öğretme! Eti kaçtan alıyoruz, haberin var mı?
İRFAN - Ucuz satandan alıcaksın!
FERİT - Eti ucuz almak için, gidip köyden çobandan almak gerek  Ucuza getirmek için bir ton et almak gerek, Biz yedinci elden et alıyoruz, koyunun postu geliyor, etinden pahalıya  Eti ucuz atmak için A Pazarı olmak gerek, kasaplık öldü!
-Elinde Ekonomik Nejat'ın gözlüğü Şeref, girer -
ŞEREF - Selam Ferit Ağbi (İrfan'ı görür) Aaa, ben de bunu dışardan koyun sandım, meğer bu inekmiş! Nerdesin lan İrfan? İki gündür seni arıyoruz  Niye getirmiyorsun manav dükkanının anahtarlarını?
FERİT - Otur Şeref, bir çay iç!
ŞEREF - (oturur ) İçelim abi
ŞEREF -(İrfana) Hişşşt  Kapıcılık anıtı  Sana söylüyorum  Niye getirmiyorsun lan manav dükkanının anahtarlarını?
IRFAN -Ben orayı devretmekten vazgeçtim  Burayı da devralıyorum  Buzdolap hariç, gaç para lan Ferit?
FERİT -Buzdolaplı yirmi milyar!
ŞEREF -Burayı da mı devralıyorsun?
İRFAN -Ne sandın ya? İşi büyütüyorum!
ŞEREF -Ne işi lan? Senin işin kapıcılık  Sen büyütsen büyütsen kapıyı büyütebilirsin! Ferit Ağbi,sen versene ordan bana, senin kallavi satırı!
İRFAN -Satır n'olacak lan?
ŞEREF -Bir şey olduğu yok lan, sana yardımcı oluyoruz  Sen bu dükkanı devralmak istemiyor musun?
İRFAN -Hee!
ŞEREF -Tamam işte  Ben seni kapının eşiğinde bu dükkana kurban ediyorum, bu dükkan sana mezar oluyor, bir şekilde mülkiyetine geçmiş oluyor, yani bir tür devralmış oluyorsun işte!
FERİT-(güler) Alemsin lan Şeref!
ŞEREF -Tabii ağbicim, asıcaksın kesiceksin bunları, memlekette İrfan çok!
IRFAN -Asma kesme yok  İnsanlar, konuşa konuşa  
ŞEREF -  da İrfanlar koklaşa koklaşa!
FERİT -(çok güler) Afferim lan Şeref! Bir çayı hak ettin!
ŞEREF -Eyvallah! (dışarı seslenir) Nuri, iki çay, İrfan Ağbi'ne demli bir arsenik!
-Şeref ve Ferit gülerler -
İRFAN -Bu Şerefin olduğu yerde iş konuşulmaz, ben dışarda bekliyorum, bu gidince konuşuruz Ferit! (çıkar)
ŞEREF -(İrfan 'ın peşinden) İyi bekle, dükkanın kapısı bir yere kaçmasın! (Ferit'e) Burayı devralmak istiyor ha, bu inek?
FERİT-Güya! - -
ŞEREF -N'apıcakmış?
FERİT -Yandaki manavı da devralmış, aradaki duvarı yıkıp, burayı A Pazarı'nın güççüğü yapıcakmış!
ŞEREF - Haaa!
FERİT-Salak, et fiyatlarından haberi yok, etten para kazanılır sanıyor
İRFAN -(kapıdan başım uzatır) Hesap bilmiyorsun ondan oyuluyorsun, et işi en karlı iş!
FERİT -Gel lan buraya, gel!
ŞEREF-Gel, bir şey yapmıycam, geç şöyle korner noktasına!
-İrfan ürkerek girer, köşeye geçer - 
FERİT - Sen zavallı koyunun köyünden buraya gelene kadar geçirdiği macerayı biliyor musun? Köyden toplayan canbaz var, çoban canbaza satıyor, canbaz celebe satıyor, celep komisyoncuya satıyor, komisyoncu perakendeci kasaba satıyor, perakendeci bize satıyor, biz kimseye satamıyoruz tabii!
İRFAN - A Pazarı eti sudan ucuz satıyor, A Pazarı'nın koyun tarlası mı var?
ŞEREF - Var! A Pazarı'nın koyun tarlası var  Ko ekiyorlar yunlaşıyor, koyun oluyor! Salak, A Pazarı iki kamyon koyun alıyor, şak dolaba  Donduruyor yazın dondurma olarak satıyor  İcabında A Pazarı eti zararına satıyor, zeytinden geçiriyor A Pazarı başka bir dümen!
FERİT- Hay ağzını öpeyim be Şeref !
ŞEREF-'Tabii ağbicim her şeyi öğrendim, A Pazarı'nda çalışan bizim Önder Ağbi var, sizden iyi olmasın, size çok benziyor, A Pazarı onlara kurs açmış, işin bütün dümenini öğretiyormuş!
İRFAN- Peki lan Ferit, burayı devredince, sen mesleğini bırakıp n’apcaan?
FERİT- Mesleği bırakmıyorum ki oğlum, dükkanı devrediyorum
İRFAN- Başka bir yerde mi açıcan?
FERİT- Hayır, yirmi milyarı senden alıcam, bankaya vadeli yatırıcam, kasap-şef olarak A Pazarı'na giricem!
-Işık söner -
ÜÇ ZAVALLI KOYUN MASALI
BİRİNCİ KİŞİ:
Bir varmış, bir yokmuş
Üç zavallı, üç zavallı koyun varmış
Üçü kardeşmiş,
Üçünün de sergüzeşti kanlı bitmiş;
Üçünün de karnını bir bıçak deşmiş
İKİNCİ KİŞİ:
Bir çoban kavalla çalıyor hüznü
Akkoyun hüzünlü çiğniyor otu
Bir gün şişman celep geliyor
El sıkışıyorlar çobanla
Akkoyunun yolculuğu başlıyor
BİRİNCİ KİŞİ:
Şişman celep koyunları zayıf celebe satıyor
Koyunlar koyun gibi biniyorlar traktöre
Traktör bir dağı aşıyor, bir ovada duruyor
Traktörden koyun gibi iniyor koyunlar,
En önde akkoyun   
Zayıf celep, kel celebe ciro ediyor koyunları
Biletsiz biniyor kamyona akkoyun
İKİNCİ KİŞİ:
Kamyon dağları aşıyor, bir tepede duruyor
Akkoyun fiyatı artarak kamyon değiştiriyor
Koyunlar indikçe, bindikçe artıyor fiyatları
Akkoyunun kasabaya gelişi günler sürüyor
Bir kasabın vitrinine,
Bir çengelle,
Asılıyor akkoyun,
Kendi bacağından
BİRİNCİ KİŞİ:
Akkoyunun kardeşi var, karakoyun
Kara kara gözleri var
Karakoyun çobanından, çoban karakoyunundan memnun
İKİNCİ KİŞİ:
Derken efendim,
Çoban başlamıyor mu, o kavalı Türk filmlerinin
başındaki gibi çalmaya
Hemen anlıyorsunuz bişeyler olacak!
Dememize kalmadan lap geliyor şişman celep çobana
Aleyküm çoban!
Hatta sıkıyor çobanın elini
BİRİNCİ KİŞİ:
Bir çoban kavalla çalıyor hüznü
Biniyor kamyona karakoyun
Karakoyun çobandan,
Çoban karakoyundan uzaklaşıyor
İKİNCİ KİŞİ:
Dağları tepeleri aşıyor kamyon
Mezbahanın önünde duruyor
Ne bilecek mezbahayı karakoyun
Okuma – yazma bilmiyor
Önde hain bir koyun var
O gidiyor
Peşinden gidiyor tüm koyunlar
BİRİNCİ KİŞİ:
Karakoyunun başı kel mi?
Düşüyor sürünün peşine!
Hain koyun geçiyor bıçakların altından
Ondan sonra şakırdıyor makineli bıçaklar
İKİNCİ KİŞİ:
Karakoyun bin parçaya bölünüyor
Süpermarket vitrininde
Balıkların yanında
But olarak alıyor yerini karakoyun
Karakoyun kardeşinden çok ucuza satılıyor
BİRİNCİ KİŞİ:
Baştan söylemiştik ya,
Bu koyunlar üç kardeş  
Üçüncüsü safkoyun
Durumu safkeriz bir durum
İKİNCİ KİŞİ:
Bir çoban kavalla çalarken hüznü
Safkoyun hüzünsüz çiğnerken otu
Et yemek istiyor çobanın canı
Ama çoban seviyor ki safkoyunu
Onu kesmek istemiyor
Gidiyor kasabada bir kasaba
BİRİNCİ KİŞİ:
Bir de ne görsün
Koyunun butu ateş pahası
Dönüyor dağına hüzünle çoban
Kesiyor safkoyunu kaval çalmadan
Etini yiyor, postunu giyiyor,
Cinayeti unutup kaval çalıyor
İKİNCİ KİŞİ:
Üç zavallı koyun varmış
Üçü kardeşmiş
Üçünün de sergüzeşti kanlı bitmiş
Gökten hiç elma düşmüş  
Işık söner
17 KARAKOL DENEYİMLİ CEVDET BEY'İN BAŞKALDIRISI
-Cevdet Bey karisi Şükran'a karakolda kendisine yapılan soruşturmayı uygulamaktadır -
CEVDET - Bundan sonra A Pazarı'ndan kırık iğne alınmıyacak Şükran!
ŞÜKRAN - Niye kırık iğne alıcakmışız, manyak mıyız biz Cevdet
CEVDET - A Pazarı'ndan alış-veriş edilmeyecek diyorum
ŞÜKRAN - Niye? Bir terbiyesizlik mi yaptılar?
CEVDET - Hayır
ŞÜKRAN - E, niye durup dururken market değiştiriyoruz,manyak mıyız biz Cevdet?
CEVDET - Marketten alış-veriş bitti Şükran Biz marketten alış-veriş yapabilecek kadar zengin değiliz Anlaşıldı mı? Bundan sonra her şey bakkaldan alınacak Yaz Mahmut Her şey bakkaldan alınacak
ŞÜKRAN - Mahmut kim? Neler saçmalıyorsun?
CEVDET - Ne Mahmut'u? Nerden çıkarıyorsun Mahmut'u?Herşey bakkaldan alınacak,diyorum  
ŞÜKRAN - Niyeymiş efendim? Bakkal yüzde kırk faiz mi veriyor
CEVDET -Bakkal her şeyi veresiye veriyor, faizi banka veriyor
ŞÜKRAN - Bankanın bakkalla ne akrabalığı var Cevdet?
CEVDET - Bir akrabalığı yok, bizim bankayla parasal akrabalığımız olucak Ben maaşı alıp bankaya yatırıyorum, bakkala veresiye yazdırıyoruz, aybaşında bankadan faiz, işyerimden maaş alıp, efendi gibi bakkalı ödüyoruz, cebimizde sinemaya gidecek para kalıyor
ŞÜKRAN - Bizim sinemaya gittiğimiz mi var allahaşkına Cevdet?
CEVDET - Ben ne diyorsam o olucak Şükran, bakkal A Pazarı' ndan kat kat ucuz Çünkü bakkal parayı bir ay sonra istiyor Her ay doların fiyatı artıyor, peynirin fıyatı artıyor, biz karlıyız  Biz her ay zamsız fiyattan ödüyoruz, bakkal bize damping yapmış oluyor 
ŞÜKRAN - Hayır efendim, bakkal marketten pahalı  A Pazarı olmazsa B pazarına gidilir O da olmazsa Yumuşak G Pazarına gidilir  Her markette ucuz olan bir şey var  Örneğin A Pazarı'nda mercimek ucuz, ordan mercimek alınacak B Pazari'nda pirinç daha ucuz, ordan pirinç alınacak…
CEVDET - Tabii  Pirinç Çin'de daha ucuz, gidip Çin'den pirinç alınacak  
ŞÜKRAN - Sözümü kesme Cevdet  
CEVDET - Asıl sen benim sözümü kesme  Bokunu çıkarma Mahmut!  
ŞÜKRAN - Mahmut kim ayol!
CEVDET - Sana ne? Olayın Mahmut'la ne ilgisi var? Taktın sen bu Mahmut'a!
ŞÜKRAN - Saçmalama Cevdet!
CEVDET - (kükrer) Devletin Cevdet'i saçmalar mı Şükran!
-Işık söner -
XVIII BAKKALDA DÖRDÜNCÜ SEKANS
Zamanlardan enflasyon zamanı, Vivaldi'de Ekim'in son perşembesi!
-Şeref dükkanda yalnız, gaste okumakta, kimi güncel başlıklara yorum getirmekte, elinde sineklik, sinek avlamaktadır Osman Ağbi pencerede belirir,sarhoştur"
OSMAN- Şerefi
ŞEREF - Buyur Osman Ağbi!
OSMAN- Kanyak kanyak!
ŞEREF - Kanyak yok Osman Ağbi!
OSMAN- Nasıl yok? Niye yok? Kime yok?
ŞEREF - Genelde yok Osman Ağbi Bakkal Abla, Ankara'ya gitti, bu hafta mal alamadık
OSMAN- Olmaz ki kardeşim, benim canım kanyak isteyince olmazsa olmaz ki!
ŞEREF - Bakkal Abla senin canının şiddetli kanyak isteyeceğini bilse, gitmezdi Ankara’ya
OSMAN -Niye gidiyor lan, bizim en kanyak içeceğimiz hafta niye Bakkal Abla Ankara'ya gidiyor?
ŞEREF -Bakkallar Federasyonu toplantısına gitti Konuşma yapacak Konuşmasını hazırladı da gitti  
OSMAN -Bakkalların federasyonu da mı var?
ŞEREF -Gayet tabii  Önümüzdeki yıl Avrupa kupasına katılıyor bakkallar
OSMAN -Federasyon var, kanyak yok  Öyle federasyonun içine ediyim
-Kibar Necdet belirir pencerede -
K NECDET -Şimdi buldururuz kanyak Osman Ağbi, sen sinirlenme  
OSMAN -İyi tamam, buldurulsun o zaman! (içeri düşer)
K NECDET -Şeref, kanyak sahiden mi yok?
ŞEREF -Valla yok, Necdet Ağbi, olsa sizden saklayacak değilim ya!
K NECDET -Lazlardan aldır
ŞEREF -Biz lazlarla küsüz, istersen Tacikistan'dan aldırayım  
K NECDET -İstersen Kanyakistan'dan aldır, yalnız uçakla aldır, Osman Ağbi ihtiyaç molasında (içeri girer),
Telefon çalar, -Şeref açar -
ŞEREF - Şeref Turizm, buyrun! Kim? Bir dakika!Necdet Ağbi  Necdet Ağbi!
K NECDET - (pencereye çıkar) Ne var?
ŞEREF - Telefon! Osman Ağbi'yi istiyorlar
K NECDET - Gelemez  Enkaz!
ŞEREF - Bi söyle istersen! Karşı taraftan jeton ziyanlığı olmuş artık!
K NECDET - (içeri seslenir) Osman Ağbi, seni telefondan istiyorlarmış!
OSMAN - (pencereye tırmanır) Kadın mı herif mi?
ŞEREF - Bir bey! (telefona) Alo! Kim arıyor diyelim?  Ercüment Bey! (pencereye) Ercüment Bey'miş Osman Ağbi!
OSMAN - Tanımıyorum
ŞEREF - (telefona) Alo? Evde, ama sizi tanımıyormuş  Öyle diyor  (pencereye) Nasıl tanımaz kan kardeşiyiz diyor!
OSMAN - Ne zaman nerde kan kardeşi olmuşuz biz onla!
ŞEREF - (telefona) Ne-zaman kan kardeşi olmuşuz diyor  Ha Öyle mi? Hıı  (pencereye) Dün gece birlikte içmişsiniz, sonra sen şişeleri kırmışsın bu arada elden yara almışsın, bu münasebetle o da elini kesmiş, kan kardeşi olmuşsunuz 
OSMAN -Haa, anladım, dün gece hesabı ödeyen herif, defet gitsin
(titrek Necati Bey’in sepeti iner)
ŞEREF - (telefona) Alo! Evet Tanıdı sizi  Dün gece hesabı ödemişsiniz galiba Evet, ordan hatırladı zaten  Defet dedi Efendim?  Bana niye küfür ediyorsun ulan, o öyle söyledi, ben aktardım  Ne borcu?  Osman Ağbi'nin mi sana borcu var?  Bana ne?   Osman Ağbi, mosman ağbi yok, yanlış numara! (telefonu kapatır)
OSMAN - Bravo Şeref (içeri düşer)
-Titrek Necati Bey'in sepetindeki titreme şiddetli bir çalkantıya dönüşür Şeref durumu fark edip, sofitaya Necati Bey'e bakar -
ŞEREF -Ne var? Yok cigara Necati Bey amca Yok yok  Kalmadı İstersen Cumhuriyet vereyim; İlhan Selçuk sizi yazmış  Titreklik çağımızın yüz karasıdır, diyor 
-Titrek Necati Bey'in sepeti hızla geri çekilirken sofitaya, müşteri girer -
MÜŞTERİ -Ordan 5 kilo zeytin, 3 kilo peynir, 5 kilo şeker, 1 kilo da çay alabilir miyim?
ŞEREF -Hayrola mevlüt mü okutacan?
MÜŞTERİ -Hayır zam gelmeden kileri dolduralım dedik
ŞEREF -Tabii, çık 50 milyon verelim
MÜŞTERİ -Yalnız aybaşında verecem, şimdi veremem
ŞEREF -Teklif etme veresiye dost kalalım ölesiye
MÜŞTERİ -Yazmıyor musunuz?
ŞEREF -Yazamıyoruz kusura bakma
MÜŞTERİ -Ay başında veririm
ŞEREF -Kapalıyız kardeşim, namazdayım, geleceğim
MÜŞTERİ -İyi öyle olsun
(-müşteri çıkar, İrfan içeri girer-)
İRFAN -O adam, bir şey almadı değil mi?
ŞEREF -Sana ne ulan?
İRFAN -İstatistik yapıyorum oğlum  Kaç kişi geldi, kim ne aldı bir bir yazıyorum Dün üç kişi geldi, biri telefon etti, biri ekmek aldı, öbür adamı sen dövdün, adam bir şey almadı  Sonuç: Bir ekmek, bir telefon!  Bugün ne ekmek, ne telefon?
ŞEREF - Az önce gelen beyefendi, iki yüz bin liralık alış-veriş etti
İRFAN - Ney aldı?
ŞEREF - Adam filim rejisörüymüş, filimde oynayacak keriz bir tip arıyormuş Ben seni tarif ettim, adam, ideal, tam aradığım tip, dedi Parayı peşin verdi, yarın sabah yedide gri bir minibüs seni evden alıcak!
-İrfan bozulur, hiçbir şey söylemeden içeri girer Nermin hanımın sepeti iner -
ŞEREF - Oooo, gut aftırnuuun, Nermin hanım  Yeni uyandınız galiba  Biz de birazdan kapatıyoruz  Maalesef pamuk kalmadı  Bîtti alamadık  Evet  İsterseniz Çukurova’ya kadar gidip, tarladan alıp gelim
-Nermin hanımın sepeti hızla yukarı çıkarken, aynı hızla Klinik Nur girer-
KLİNİK NUR - Telefon çalışıyor mu?
ŞEREF - Elinden geleni yapıyor
KLİNİK NUR - Telefon çalışıyor mu, dedim!
ŞEREF - Çalışmaya çalışıyor!
KLİNİK NUR - Nasıl yani?
ŞEREF - Kontörü 250 bin lira parayı bayılınca çalışıyor
KLİNİK NUR - Telefon 250 bin lira mı oldu?
ŞEREF-Yes!
KLİNİK NUR - Olur mu ayol? Daha birinci perde 200 bin liraydı 
ŞEREF - O birinci perdeydi, perde arasında zam geldi
KLİNİK NUR -250 bin liraya telefon hiç işitmedim Neyse konuşalım bari
ŞEREF -Buyrun (Gazete okumaya devam eder)
KLİNİK NUR -Alo? Nazmi'yle görüşmek istiyorum  Nazmi Bey'le görüşmek istiyorum beyefendi  Siz Nur, deyin, o anlamak zorunda
-Klinik Nur, sinirle bekler telefonda Şeref gaste okumaktadır -
KLİNİK NUR - Nasıl orda yok! Yok mu dedirtiyor yoksa? Nazo'yu istiyorum yahu!  Orası Mertcan’ın Yeri Değil mi? 149 68 79 değil mi? Değilse niye baştan söylemiyorsun? Madem orası Mertcan'ın yeri değil, ben Mertcan'ın numarasını çevirince niye sen açıyorsun hıyar?
{Telefonu sinirle kapatır -}
ŞEREF -4 kontür bir milyon rica edeyim
KLİNİK NUR -Al, amma kazıkçısınız Şimdi gidip o Mertcan’ın yerini dağıtmaz mıyım ben Eşşoğlu eşşek Nazo, bana Muzo’yu hatırlatıyor
-Klinik Nur, 1 milyon verip, sinirle çıkarken, İrfan içeri girer-
İRFAN - Telefon bir mi iki mi?
ŞEREF - İrfan, akşam akşam maydanoz olma, elimizi İrfan'a bulamıyalım
İRFAN - Bakkal Abla, Angara'dan ne zaman dönecek?
ŞEREF - Sana ne?
İRFAN - O dönene kadar iflas etmezseniz iyi  Dükkanda mal kalmadı lan, yok satıyorsunuz  
ŞEREF- Sana ne ulan, yok satarız, icabında tezek satarız!
İRFAN - Orayı bana devredeceğiniz günü sabırla bekliyorum
ŞEREF - Biz burayı devretmiyicez oğlum, boşuna heveslenme Bakkal Abla Ankara'ya Bakkallar Federasyonu toplantısına gitti Konuşmasını hazırladı da gitti Çıkıp bir konuşacak orda, hepsinin ağzına edecek O keriz bakkallara her şeyi anlatıcak  Bakkallar birleşecek, İrfan'lar bakkal olamıyacak  
İRFAN - Bakkallar birleşemez  Fener'li bakkal var,Cimbomlu bakkal var  Laz bakkalların hepsi Trabzonspor'lu  Bakkallar dünyada birleşemez  
ŞEREF - Tamam İrfan tamam, gir deliğine, akşam stresi yapma bana  
İRFAN - Senin nefes alman sitres, tipin öyle, sen bir doktora görün  
ŞEREF - Evet, haklısın, bir izin günümde gidicem istersen o gün seni de gösterelim, bizim doktorun arkadaşı bir veterinere!
İRFAN - (bozulur, içeri girerken) Şaban Bey sesleniyor!
ŞEREF - (sinirle Şaban Bey'e bakar) Ne var?   Yok ya? Sen gelsene az biraz  Gelemem ben  Dükkanda yalnızım  Evlere servisi kaldırdık  Sen in ordan, gel buraya, ne istiyorsan söyle, ben sana kalmadı, diyeyim, ayni hızla çık 52 basamağını
(Şeref, Şaban Bey’le ilgilenmeyi keser Bakkal Abla yorgun, umutsuz, elinde küçük bir bavulla girer )
ŞEREF -Hoş geldin Abla ya! Nerde kaldın? Acayip merak ettim Eee? N’ oldu? Ettin mi hepsinin ağzına! Sen bir konuştun, mahvoldular değil mi? Uyandılar değil mi inekler?
BAKKAL ABLA -Cahil olan bakkal olur, doktor bakkal olmaz ya! Cahillerin toplantısı cahilcene oluyor Bağrılıyor, çığrılıyor, toplanılmış oluyor
ŞEREF- Marketlere karşı önlemler alınmadı mı?
BAKKAL ABLA - Ona sıra gelmedi
ŞEREF - Ne görüşüldü peki?
BAKKAL ABLA -Yönetim kurulu seçildi  Seçimde kavga çıktı  Meğer iki grup varmış 
ŞEREF -Sen konuşma yapmadın mı?
BAKKAL ABLA - Hiç ağzımı açmadım ben Meğer yönetim kurulundakilerin hepsinin birer marketi yarmış Şeref  Yedi cızgı Eleven gibi, hatta ondan daha büyük hipermarketler açılacakmış  Süpermarketten de ucuz olacakmış Doğrudan üreticiden alıp, satacaklarmış  Süpermarketler onlarla baş edemeyip batacaklarmış 
ŞEREF-Biz n'oluyoruz peki Abla?
BAKKAL ABLA -Meğer biz çoktan batmışız da bizim haberimiz yokmuş
ŞEREF -Kapatıyor muyuz yani dükkanı?
BAKKAL ABLA -Elbette
ŞEREF -Ankara'da zengin bir adam fâlan mı buldun?
BAKKAL ABLA - Hayır  Burayı İrfan salağına devrederiz Aldığımız parayı bölüşürüz  Bir iş bulana kadar o para seni idare eder 
ŞEREF - Benim paraya ihtiyacım yok  Çatalca'da arsam var, her an satabilirim  On üç-buçuk metrekare, uzun, koridor gibi  İki arsanın arasında kalmış Şimdi o iki inek yol diye kullanıyorlar, verdim mahkemeye, ettim ağızlarına  Sen n'apıcaksın?
BAKKAL ABLA - Ben köye kesin dönüş yapıcam Şeref Ne işim var benim bu koca kentte Ben olmazsam buranın neyi eksilir? Benim köyüm burdan güzel  Otobüs, dolmuş derdi yok İçtiğin süt süte benzer, suyu , kuyudan çekersin, su kesildi derdi yok  Kira yok  Mal sahibi yok  
ŞEREF - İrfan yok  Şaban Bey yok  Abla, ben de seninle köye gelsem çok acayip karşılanır mı, köyün ihtiyar heyeti tarafından?
-Bakkal Abla ve Şeref sevgiyle bakarlar birbirlerine  -
BAKKAL ABLA - Senin ne işin var bizim köyde?
ŞEREF – Hava deyişimi olarak diyorum yani… (10 saniye sessizlik) Önemli insanların kavgalarının arasında ezilen önemsiz insanlarıyız bu kentin…(10 saniye sessizlik Abla, oyunun başından beri sana bir şey söylemek istiyorum, gelen gidenden fırsat olmuyor… Benimle evlenelim mi?
(Şeref çok utanır önüne bakar )
(ışık söner)
|