Prof. Dr. Sinsi
|
Küçük Prens|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler
KÜÇÜK PRENS
(Bir perde) Kişiler:
Yazar - Anlatan
Küçük Prens
Fenerci
Yılan
Tilki
Gül
(Müzik Yavaş yavaş alçalır, anlatanın sesi altında devam eder )
ANLATAN - Altı yıl önce Büyük Çöl üstünde uçağım kazaya uğrayana kadar, İçimi dökecek gerçek bir dostum olmadan yapayalnız yaşadım Motorun bir yeri kırılmıştı Ne makinist ne de yolcu bulunmadığından bu güç onarım işinin üstünden tek başına gelmeye hazırlandım Benim için bir ölüm kalım savaşıydı bu Yanımdaysa çok çok bir haftalık içme suyum vardı
(Müzik Yükselir Alçalır )
ANLATAN - İlk gece en yakın köyden bin mil uzakta çölde uyudum Gün doğup da tuhaf, incecik bir sesle uyandığım zaman nasıl şaşırdığımı varın siz düşünün artık
PRENS - Lütfen, bir koyun çizer misiniz? :
ANLATAN - Ne?
PRENS- Bir koyun çizin bana
ANLATAN - Yerimden fırladım Gözlerimi ovuşturdum iyice Karşımda beni ciddî ciddî süzen, küçük, olağanüstü biri duruyordu Ne yolunu şaşırmışa benziyordu ne de yorgunluktan, açlıktan, susuzluktan ya da korkudan kendini kaybetmişe En yakın köyden bin mil uzakta çölün ortasında kalmış gibi de görünmüyordu
PRENS - Lütfen bir koyun çizer misiniz bana?
ANLATAN - İnanmayacaksınız ama çölün ortasında olduğum halde, cebimden bir parça kâğıt ve bir dolma kalem çıkardım, çizdim koyunu
(İki saniye süren bir sessizlik)
PRENS - Olmadı Bu çok zayıf, hasta bir koyun Bir daha çiz
ANLATAN - Başka bir koyun çizdim
PRENS- Bu koyun değil, bal gibi koç Boynuzlarına baksana
ANLATAN -Yeni bir resim daha çizdim
PRENS - Bu da çok yaşlı Ben uzun zaman yaşayacak bir koyun istiyorum
ANLATAN - Artık sabrım tükenmişti Üstelik uçağın motorunu bir an önce sökmek istiyordum Üzerinde üç
tane hava deliği olan bir sandık çizdim İşte, istediğin koyun şu sandığın içinde
PRENS - (Sevinçli) Tam istediğim gibi oldu Peki, bu koyun çok ot yer mi?
ANLATAN - Neden sordun?
PRENS - Bizim oralarda her şey çok küçüktür de  
ANLATAN - Ona yetecek ot bulunur canım Ben sana küçücük bir koyun verdim
PRENS - Küçük dedimse  Ah, bak Uyumuş
(Müzik Yavaş yavaş yükselir )
ANLATAN - İşte Küçük Prensle tanışmamız böyle oldu
(Müzik Geçiş }
ANLATAN - Nereden geldiğini anlamam için uzun bir süre geçmesi gerekti Bana durmadan sorula-r yağdıran Küçük Prens, benim sorduklarımı duymuyordu sanki Konuşurken gelişigüzel söylediklerinden yavaş yavaş anladım her şeyi Söz gelimi uçağımı ilk gördüğünde  
PRENS - Bu da nesi?
ANLATAN - Uçak bu Uçak Benim uçağım
PRENS - Ne diyorsun, öyleyse gökten indin sen
ANLATAN - Evet
PRENS - İnanılır şey değil (Güler ) Demek sen de gökten geliyorsun Hangi gezegendensin bakalım?
ANLATAN - Yani sen başka bir gezegenden mi geliyorsun?
PRENS - Bununla çok uzaktan gelmiş olamazsın zaten
ANLATAN - Küçük dost, nerelisin sen? "Bizim oralar" dediğin yer neresi? Koyunu nereye götürmek istiyorsun?
(Çok kısa bir sessizlik)
PRENS - İyi ki sandığın İçinde verdin onu Geceleri orada yatar
ANLATAN - Doğru Hem uslu durursan bir de İp veririm, koyununun boynuna takarsın İpi bağlayasın diye bir de kazık veririm
PRENS - Bağlamak mı? Amma da saçma
ANLATAN - Ama bağlamazsan çıkar gider, kaybolur
PRENS - (Güler ) Nereye gidebilir?
ANLATAN - Nereye olursa Gözünün alabildiği her yere
PRENS - Zararı yok, bizim orada her şey öyle küçüktür ki Gözünün alabildiği yere de gitsen pek uzaklaşmış olmazsın
ANLATAN - Böylece çok önemli bir şey daha öğrenmiş oluyorum: Demek Küçük Prensin gezegeni olsa olsa ev büyüklüğünde bir yerdi
(Müzik Yükselir, geçiş )
ANLATAN - Ah, Küçük Prensim, senin o üzüntü dolu küçük hayatını yavaş yavaş anladım böylece
Uzun bir süre gün batımındaki tatlılık, tek avuntun olmuştu
PRENS - Gün batımını çok seviyorum Hadi gidip bir gün batımı görelim
ANLATAN - Ama beklemek gerek  
PRENS-Neyi?
ANLATAN - Güneşin batımını
PRENS - Kendimi hep bizim oralarda sanıyorum
ANLATAN - öyle ya Amerika'da öğle iken Fransa'da günün batmakta olduğunu bilmeyen yoktur Fransa'ya bir dakika içinde uçabilseniz gün batımına yetişebilirsiniz Ama sen küçük gezegeninde İskemleni şöyle bir kımıldatsan oldubitti Güneşin batışını, alaca karanlığın çöküşünü artık gör görebildiğin kadar
PRENS - Günde tam kırk üç tane gün batımı gördüğüm olmuştur Biliyor musun, insan üzgün olunca gün batımının tadına daha iyi varıyor
ANLATAN - Demek sen o kırk üç günde pek üzgündün
(Müzik Geçiş )
ANLATAN - Beşinci gün Küçük Prensin gizini çözebildim
PRENS - Koyun küçük bitkileri yerse çiçekleri de yiyecektir, değil mi?
ANLATAN - (Uçağını tamir etmeye çalışır ) Koyun ne bulursa yer
PRENS - Dikenli çiçekleri de mi yani?
ANLATAN -Tabii, dikenlileri de
PRENS - Peki, dikenler neye yarar? (Sessizlik)
PRENS - Dikenler neye yarar?
ANLATAN - (Motorla uğraşırken) Dikenler hiçbir şeye yaramaz Çiçeklerdeki kötülüğün belirtisidirler
PRENS - Ya? (Kısa bir sessizlik) İnanmıyorum sana Çiçekler zavallı yaratıklardır Kötülük nedir bilmezler Ellerinden geldiğince kendilerini korumaya çalışırlar Dikenlerine bakıp güçlü olduklarını sanırlar Yani sen diyorsun ki çiçekler  
ANLATAN - (Bağırır ) Yeter Bir şey dediğim yok Gelişigüzel söylemiştim, demin Görmüyor musun önemli işlerle uğraşıyorum
PRENS - (Şaşkınlıkla) önemli işler, ha? Tıpkı büyükler gibi konuşuyorsun Her şeyi birbirine karıştırıyorsun, karmakarışık ediyorsun (öfkeli) Bir gezegen görmüştüm, kırmızı suratlı biri yaşıyordu orada, bir kerecik olsun koklamamış, hiç yıldız görmemiş, hiç kimseyi sevememiş Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında Yine de bütün gün senin gibi "önemli bir adamım ben! Ciddî bir adamım!" der dururdu Gururundan yanına yanaşılmazdı Ama adam değil, mantarın biriydi
ANLATAN - Neyin biriydi?
PRENS - Çiçeklerin milyonlarca yıldır dikenleri var Yine de milyonlarca yıldır koyunlar onları yer Şimdi, çiçeklerin bunca güçlüğe göğüs gerip hiçbir işe yaramayacak dikenleri neden büyüttüklerini anlamaya çalışmak önemli değil mi sence? (İyice öfkeli) Koyunlarla çiçekler arasındaki savaş önemli değil mi? Kırmızı suratlı şişko bir bayın toplama işlemlerinden daha mı az önemli bu? Ya ben kendi gezegenimden başka hiçbir verede yetişmeyen, eşine rastlanmadık bir çiçek tanıyorsam ve günün birinde ne yaptığını bilmeyen bir koyun onu bir lokmada yutuverirse, sence önemli değil mi bu? Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bulunsa bile, yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir Bu da mı önemli değil? (Ağlar ) (Müzik Hafif )
ANLATAN - Gece iniyordu Aletleri attım elimden Artık çekicin, vidanın, ölümün ne önemi vardı ki? Yıldızın birinde, bir gezegende, benim gezegenimde, Dünya'da, avutulmak isteyen bir Küçük Prens vardı şimdi Onu kollarıma aldım, salladım  "Sevdiğin çiçeğe bir şey olmayacak Bir tasma çizerim  Koyunun için Çiçeğin için de bir çit çizerim Sonra  " Ne diyeceğimi kestiremiyordum Kendimi çok beceriksiz buluyordum Ona nereden yaklaşılır, nasıl ulaşılır bilmiyordum Tanımlanmaz bir yer, bu gözyaşı ülkesi
(Müzik Yükselir, geçiş }
ANLATAN-Çok geçmeden o çiçeği daha iyi tanıdım Küçük Prens'in çiçeği günün birinde, bilmediği bir yerden rüzgârın önüne katılıp gelen bir tohumdan üremişti Uslu uslu süsleniyordu öyle herkesin bildiği gelincikler gibi buruşuk giysilerle çıkmak istemiyordu ortalığa, göz alıcı güzelliğini eksiksiz sunmak istiyordu Eee, ne demeli? Hoppanın biriydi işte! Kısaca gizemli hazırlığı günlerce sürdü Ve bir sabah tam gün doğarken püskürüverdi birdenbire
(Efekt Çiçeğin açışını belirten bir çıngırak sesi )
GÜL - Daha tam uyanmış değilim Kusuruma bakmayın Yapraklarımı bile iyice toparlayamadım daha
PRENS - Ne kadar güzelsiniz! :
GÜL - Yaa? Güneşle aynı anda doğduk da  Kahvaltı saati galiba Bana bir şeyler getirebilir misiniz?
ANALTAN - Şaşkına dönen Küçük Prens koşup bir ibrik su getirdi, çiçeği suladı Çiçeğin bu gereksiz çalımı gücüne gitmişti Dayanılacak gibi değildi Söz gelimi bir gün dört dikeninden söz ederken şöyle demişti:
GÜL - Bende bu dikenler varken bütün kaplanlar iji: pençelerini bileyip gelsinler bakalım
PRENS - Bu gezegende kaplan yoktur Hem kaplanlar ot yemez ki zaten,
GÜL - (Güler ) Ben ot değilim
PRENS-Çok özür dilerim  
GÜL - Ben kaplanlardan filân korkmam, ama rüzgâr deyince iş değişir Beni rüzgârdan koruyacak bir şeyiniz var mı acaba? Söz gelimi bir paravan Gece camekân içine koyarsın beni Burası çok soğuk Benim geldiğim ülkede ,
ANLATAN - Ama sözünü bitirmedi
(Müzik Anlatanın sesi altında  Konuşma bitince yükselme }
ANLATAN - Çünkü tohum olarak gelmişti, başka dünyaların nasıl olduğunu bilemezdi Söylediği zararsız yalan yakalanınca iki üç kez öksürdü ve sözü değiştirdi Bu olaydan sonra Küçük Prens sevgisindeki İyi niyete karşın, çok geçmeden kuşkulanmaya başladı ondan önemsiz sözleri önemsemiş ve büyük bir mutsuzluğa düşmüştü
PRENS - Ona kulak vermemeliydim Çiçeklere kulak vermemek gerek Onlar görülmek ve koklanmak İçindir
ANLATAN - Sanırım kaçarken bir yaban kuşu sürüsünün göçünden yararlanmıştı Çiçeği son bir kez sulayıp, camekânı üstüne koyduğu sırada dokunsanız ağlayacak gibiydi
PRENS - Hoşça kal (Sessizlik) Hoşça kal  
GÜL - (öksürür ) Budalalık ettim Bağışla beni Mutlu olmaya çalış Seni seviyorum Sevgimi anlamaktansa suç bende Hem ne önemi var Ama sen de az alıklık etmedin Hadi mutlu olmaya çalış Şu camekân kalsın İstemiyorum artık
PRENS - Ya rüzgâr
GÜL- O kadar üşütmedim canım daha Serin gece havası iyi gelir Ne de olsa bir çiçeğim
PRENS-Ya hayvanlar?
GÜL™ Kelebeklerle dostluk kurmak istediğime göre İki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet Kelebeklerin güzel olduğu söylenir Zaten başka kim gelir yanıma? Sen uzakta olacaksın Büyük hayvanlara gelince, hiçbirinden korkmuyorum Benim de pençelerim var Hadi, oyalanma artık
(Müzik, Geçiş )
(Efekt Anlatan Küçük Prensin gezegenden gezegene dolaştığını söylerken bu geçişleri belirtecek çıngırak sesleri Yönetmen uygun görürse başka bir efekt de kullanabilir )
ANLATAN - Böylece Küçük Prens gezegenleri dolaşmaya başladı İlk gezegende bir kral vardı İkinci gezegende bîr sarhoş oturuyordu Üçüncü gezegende kendini beğenmişin biri, dördüncüde bir İş adamı Beşinci gezegen çok ilginçti Üstünde ancak bir sokak feneriyle bekçisine yer vardı Küçük Prens gezegene ayak basar basmaz bekçiyi saygıyla selâmladı
{Efekt Küçük Prens fenerciyle konuşurken, feneri her yakış ve söndürüşünde çıngırak sesi )
PRENS - Günaydın Fenerini niçin söndürdün?
FENERCİ - Yönetmelik böyle (Yakar ) Günaydın
PRENS - Nasıl?
FENERCİ - Yönetmeliğe göre fenerimi söndürüyorum, iyi akşamlar (Söndürür ) (Yakar )
PRENS - Peki yine neden yaktın?
FENERCİ-Yönetmelik böyle
PRENS - Anlayamıyorum
FENERCİ - Anlayacak bir şey yok ki, yönetmelik yönetmeliktir (Yakar ) Günaydın Lanet bir iş bu benimki Eskiden sabah söndürür, akşam yakardım Günün geri kalan saatlerinde dinlenir, gecenin geri kalan saatlerinde de uyurdum
PRENS - O zamandan bu yana yönetmelik değişti mi?
FENERCİ - Değişmedi, işin kötüsü de bu ya Gezegen her yıl daha hızlı dönmeye başladı Yönetmelikse yerinde saydı Şimdi gezegen dakikada bir dönüş yapıyor Ben de her dakika bir kez yakıp söndürüyorum
PRENS - Amma da iş ha! Bu gezegende günler bir dakika sürüyor demek!
FENERCİ - O kadarla kalsa iyi  Biz şurada konuşurken bir ay geçti
PRENS-Bir ay mı?
FENERCİ - Evet Otuz dakika otuz gün eder İyi akşamlar (Söndürür ) (Yakar ) Günaydın
PRENS - Bak, sana istediğin zaman dinlenebilme-'nin yolunu göstereceğim :
FENERCİ - Hep dinlenebilmek isterim ben
PRENS - Senin gezegenin öyle küçük ki üç adımda çevresini dolanırsın Hep güneş alan yerde kalabilmek için çok yavaş yürümen yeter İşte böyle, dinlenmek istediğin zaman yürürsün, gündüzler de dilediğin kadar uzar
FENERCİ - Bu bir çözüm yolu olamaz Çünkü hayatta asıl sevdiğim şey uyumaktır
PRENS - Ne yapalım, şansın yok
FENERCİ - Ne yapalım şansım yok (Yakar ) Günaydın
PRENS - (İçini çeker ) İçlerinde arkadaş olabileceğim tek insan oydu Ama gezegeni o kadar küçüktü ki, İki kişi almazdı  
(Müzik Anlatanın sesi altında )
ANLATAN - Küçük Prensin kendine açıklamaktan kaçındığı bir şey daha vardı Bu gezegenden ayrılırken yirmi dört saatte bin dört yüz kırk gün batımı kaçırdığına yanıyordu asıl
(Müzik Yükselir, geçiş )
ANLATAN - Altıncı gezegende bir coğrafyacı vardı Küçük Prens'e Dünya'ya gitmesini öğütledi Böylece yedinci gezegen Dünya oldu Küçük Prens Dünya'ya indiğinde kimseye rastlamayınca şaşırmıştı Tam yanlış gezegene geldiğine inanacaktı ki sarı bir halkanın kumda kımıldadığını gördü Bir yılandı bu
(Prensle yılanın çöldeki konuşmaları ekoluJ
PRENS - İyi geceler
YILAN - İyi geceler
PREN5 - Hangi gezegende bulunuyorum acaba?
YILAN - Dünya'da Afrika'da
PRENS - Demek Dünya'da hiç insan yok
YILAN - Burası çöldür Çöllerde kimsecikler olmaz Dünya büyüktür
PRENS - Gezegenimi görüyor musun? Tam tepemizde, ama nasıl da uzaklarda!
YILAN - Ne yapmaya geldin buraya?
PRENS - Bir çiçekle başım dertte de
YILAN - Ya
PRENS - insanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor insan
YILAN - İnsanların arasında da yalnızlık duyulur
PRENS - Sen de garip bîr hayvansın Parmak kadar kalınlığın var
YILAN - Ama bir kral parmağından daha güçlüyümdür
PRENS - Çok güçlü olamazsın Hem ayakların do yok Yolculuk bile yapamazsın
YILAN - Seni gemilerin gidemeyeceği yere kadar uzağa götürebilirim Dokunduğum her yaratığı geldiği toprağa yollarım Ama sen tertemizsin ve bir yıldızdan geliyorsun  
PRENS-Evet
YILAN - Sana yardım edebilirim Günün birinde gezegeninin özlemine dayanamazsan, benim  
PRENS - Seni çok iyi anlıyorum Yalnız, niye öyle bilmece gibi konuşuyorsun?
YILAN - Benim için çözülmeyecek bilmece yoktur
{Müzik Geçiş )
ANLATAN - Küçük Prens uzun süre yürüdükten sonra bir yola ulaştı Yollar eninde sonunda insanların oturduğu yerlere çıkar İnsanların oturduğu yerde bahçeler, bahçelerde de güller vardır Sonunda baştan başa gül açmış bir bahçenin önünde durdu
PRENS-Günaydın
GÜLLER-Günaydın
PRENS - (Şaşırmış ) Kimsiniz?
GÜLLER-Bizler gülleriz
PRENS - Ne kadar da çoksunuz! Kaç tanesiniz?
GÜLLER - Dört bin, beş bin kadar varız
PRENS-Ah, ya!
ANLATAN - Çiçeğinin evrende bir eşinin daha bulunmadığını söylemişti Oysa işte yalnız bir bahçede bile ona benzeyen beş bin çiçek vardı
PRENS - Eşsiz bir çiçeğim var diye kendimi zengin sanırdım Oysa sıradan bir güle sahipmişim Demek hiç de büyük bir prens değilmişim
(Hıçkırıklarla ağlamaya başlar }
TİLKİ-Günaydın
PRENS - Kimsin sen?
TİLKİ - Ben tilkiyim
PRENS - Gel oynayalım Çok üzgünüm
TİLKİ -Seninle oynayamam, evcil değilim
PRENS-Evcil ne demek?
TİLKİ - Sen buralı değilsin besbelli Ne arıyorsun burada?
PRENS - insanları arıyorum "Evcil" ne demek?
TİLKİ - İnsanları arıyorsun demek, insanların tüfekleri vardır Ava çıkarlar Hepimizin rahatını kaçırırlar: Başka dertleri yoktur Yoksa piliç mi arıyorsun?
PRENS - Hayır dost arıyorum "Evcil" ne demek?
TİLKİ - Artık kimselerin umursamadığı bir şey Türlü ilgiler kurmak demektir
PRENS-"ilgiler kurmak" mı?
TİLKİ - Evet Söz gelimi sen benim için şimdi yüz-binlerce oğlandan birisin Ne senin bana bir gereksinmen var ne de benim sana Ben de senin İçin yüz binlerce tilkiden biriyim Ama beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinme duyarız Sen de benim İçin dünyada bir tane olursun, ben de senin için
PRENS-Biraz anlıyorum Bir çiçek var  Galiba beni evcilleştirdi
TİLKİ - Olabilir Dünyada neler olmuyor ki!
PRENS - Ama bu dediğim dünyada olmadı
TİLKİ - (Şaşırmış, merakla) Yoksa başka bir gezegende mi?
PRENS - Evet
TİLKİ - O gezegende avcı var mıdır?
PRENS-Yok
TİLKİ - Bak bu çok ilginç Peki, ya piliç?
PRENS - Yok
TİLKİ - Hiçbir şey tam istendiği gibi olmuyor Hayatımda hiç değişiklik olmaz Ben piliçleri avlarım, İnsanlar beni avlar Ama beni bir evcilleştirsen hayatım günlük güneşlik oluverirdi Bak, ilerdeki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem Buğdayın önemi yok benim için Senin saçın altın renginde Beni evcilleştirsen ne iyi olurdu, bir düşün Altın rengindeki başaklar bana seni anımsatacak artık Başaklardaki rüzgârı dinlemek ne güzel gelecek Ne olursun evcilleştir
beni
PRENS - Çok isterdim ama vaktim az Dostlar edinmeli, yeni insanlar tanımalıyım
TİLKİ - Yalnız evcil leşti rdiğ İn şeyleri tanıyabilirsin İnsanların birbirlerini tanımaya ayıracak zamanları yok artık Aldıklarını hazır alıyorlar, dükkânlardan Ama dost satan dükkânlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar Dost istiyorsan beni evcilleştir
PRENS - Evcilleştirmek için ne yapmalıyım?
TİLKİ - Çok sabırlı olmalısın önce benden biraz ötede çimenlerin arasında oturacaksın Şöyle Sonra her geçen gün biraz daha yakınımda oturursun
ANLATAN - Ertesi gün Küçük Prens yine geldi
TİLKİ - Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur Söz gelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım Her geçen dakika mutluluğum artar Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem,
ANLATAN - Böylece Küçük Prens tilkiyi evcilleştirdi Ayrılık saati yaklaşınca  
TİLKİ - Ah, gözyaşlarımı tutamayacağım
PRENS - Suç sende Sana kötülük etmeyi düşünmemiştim, kendin istedin evcilleşmeyi TİLKİ - Orası öyle
PRENS - Ne yazık ki bundan bir kazancın olmadı
TİLKİ - Oldu, oldu Başak tarlaları meselesi Git bir daha bak güllere Seninkinin eşsiz olduğunu anlayacaksın Sonra gel vedalaşalım Sana bir sır vereyim
ANLATAN - Küçük Prens güllere bir kere daha bakmaya gitti Kendisininkinin eşsiz olduğunu anladı Sonra tilkiyle buluştu
PRENS - Hoşça kal
TİLKİ - Hoşça git Vereceğim sır çok basit İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir Gerçeğin mayası gözle görülmez
PRENS - (Tilkinin söylediklerini fısıltıyla tekrarlar )
Gerçeğin mayası gözle görülmez
TİLKİ - Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın emektir
PRENS - Uğrunda harcadığım emektir
TİLKİ - Evcilleştirdiğin şeyden her zaman sen sorumlusun Gülünden sen sorumlusun  
PRENS - Gülümden ben sorumluyum  
(Müzik Geçiş }
ANLATAN - Anıların çok güzel Ama ben daha uçağımı onaramadım İçecek suyum da kalmadı
PRENS - Ben de susadım Bir kuyu arasak  
ANLATAN - Bu uçsuz bucaksız çölde şansına güvenerek kuyu aramak boşuna olur Yine de yürüyelim
Biz saatlerce konuşmadan yürüyeduralım, karanlık çökmüş, yıldızlar parıldamaya başlamıştı
(Müzik Çok hafit konuşmaların altında)
PRENS - Yıldızlar, gözden ırak bir çiçek yüzünden güzeldir
ANLATAN - Doğru
PRENS - Çöl ne güzel Çöle güzellik veren bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur
ANLATAN - Küçük Prens uykuya dalınca onu kollarıma alarak yola çıktım Kollarımda sıcak bir hazine taşıyordum sanki  Yürüye yürüye şafakta kuyuya vardım Vardığımız kuyu çö! kuyularına benzemiyordu Bir köy kuyusunu andırıyordu Ne var ki görünürlerde köy filân yoktu, düş gördüğümü sandım
(Müzik Yükselir )
PRENS - Ama gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir
(Müzik Yükselir, geçiş )
PRENS - Sözünü tutmalısın
ANLATAN - Hangi sözümü?
PRENS - Bilirsin Koyunum İçin bir tasma  Gülümden ben sorumluyum Biliyor musun, yarın dünyaya inişimin yıldönümü? Tam da buralara inmiştim
ANLATAN - Demek bir hafta önce İlk karşılaştığımızda en yakın köye bin mil uzakta tek başına dolaşıp durman rastlantı değildi İndiğin yere dönüyordun
PRENS - Şimdi sen çalışmalısın Uçağının başına dönmelisin Ben burada bekleyeceğim (Arkasından bağırır ) Yarın akşam gel  
(Müzik Geçiş )
ANLATAN - Ertesi akşam işimden döndüğümde Küçük Prens'i kuyunun yanındaki eski taş duvarın üstüne oturmuş, bacaklarını sallar gördüm Birisiyle konuşuyordu
PRENS - Demek aklında kalmamış Tam burası değildi Evet, evet, bugün  Ama burada değil  Tamam Kumda ayak izlerimin başladığı yeri göreceksin Orada durup beni bekleyeceksin Bu gece geleceğim
Vereceğin zehir çok mu iyi Uzun süre acı çekmeyeceğim, değil mi? Hadi şimdi git, inmek istiyorum
ANLATAN - Gözlerim duvar dibine kayınca havaya sıçradım İnsanı otuz saniyede öldüren sarı yılanlardan biri Küçük Prens'in karşısında duruyordu Tabancamı çekmek için elimi cebime atarken çıkardığım gürültüyü duyan yılan taşların arasında yok oluverdi Küçük dostumu kollarıma almak için tam vaktinde yetişmiştim Yüzü bembeyaz olmuştu
Dostum, bu yılanın, buluşma yerinin ve yıldızın bir düş olduğunu söyle bana
PRENS - Gerçeğin mayası gözle görülmez
ANLATAN - Biliyorum
PRENS - Çiçek için de bu böyledir Bir yıldızdaki çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel getir Bütün yıldızlar çiçeğe durur ;
ANLATAN - Biliyorum
PRENS - Gece yıldızlara bakarsın Benim ülkem o kadar küçük ki nerede olduğunu görmezsin Ama böylesi dala iyi Yıldızım herhangi bir yıldız olacak senin için Böylece bütün yıldızları gözlemeyi seveceksin Hepsi dostun olacak Şimdi sana armağanını vermek sırası geldi (Güler )
ANLATAN - Küçük dostum, bu gülüşü duymak öyle güzel ki!
PRENS - Benim armağanım da bu işte Sen yıldızları herkesten ayrı göreceksin
ANLATAN - Ne demek istiyorsun?
PRENS - Yıldızların birinde ben oturuyorum Ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek Gülmeyi bilen yıldızların olacak Üzüntülü bir anın sonunda, çünkü geçmeyecek üzüntü yoktur, beni tanımış olduğuna sevineceksin Gülmek isteyeceksin benimle birlikte Koşup pencereyi açacaksın Gökyüzüne gülerek baktığını görünce dostların şaşacaklar Onlara "Evet ne olmuş yıldızlara bakarken gülerim ben" diyeceksin (Gülerek ) Seni deli sanacaklar (Güler Bîrden ciddî) Bu gece  gelme
ANLATAN - Seni bırakmam
PRENS - Acı çektiğimi sanacaksın ölüyormuş gibi olacağım Görme daha İyi Zaten değmez
ANLATAN - Seni bırakmam
PRENS - Yılan gelecek Seni sokmasın Yılanlar kötü yaratıklardır Üstelik benim yılanım eğlence olsun diye de sokabilir
ANLATAN - (Âdeta fısıltıyla) Bırakmam seni
PRENS - Neyse ki ikinci kez sokacak zehirleri kalmaz yılanların
(Müzik Anlatanın sesi affında }
ANLATAN - O gece yola çıkışını göremedim Sessizce sıvışmıştı Yetiştiğimde çabuk ve kararlı adımlarla yürüyordu
PRENS - Geldin mi? İyi etmedin Acı çekeceksin Acı çekeceksin ölmüş gibi olacağım, gerçekten ölmeyeceğim oysa Anlıyorsun değil mi? Yol uzun Bu gövdeyi götüremem Çok ağır Bırakılmış eski bir deniz kabuğu gibi olacak kalıbım Eski deniz kabuklarına acınmaz ki! Bak, ne güze! olacak Ben de yıldızlara bakacağım Biliyorsun bir çiçeğim var Ondan ben sorumluyum öyle güçsüz, öyle saf ki! Hiçbir işe yaramayan dört dikeninden başka kendini savunacak silâhı yok
İşte böyle
ANLATAN - Bileğinin yanında sarı bir parıltı gördüm Hareketsiz kaldı Bağırmadı Usulca, bir ağaç gibi yıkıldı Gürültü bile çıkarmadı Her taraf kumdu
(Müzik Geçiş )
ANLATAN - Aradan  Altı yıl geçti Bir gün yolunuz Afrika'ya, çöle düşerse, ona rastladığım yeri tanıyabilirsiniz, n'olur acele etmeyin Bir süre yıldızın tam altında bekleyin Karşınıza bir çocuk çıkıyorsa, gülüyorsa, altın saçları varsa, sorulara karşılık vermiyorsa biliniz ki odur O zaman n'olur yüreğime su serpin Haber salın, geri döndüğünü bildirin bana
(Mözik )
Antoine de SAİNT- EXUPERY
Uyarlayan: Ali POYRAZOĞLU
|