|
Prof. Dr. Sinsi
|
Manda Gözü|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler
manda gözü
(Oyun, 1 Perde)
KİŞÃŽLER
FETTAH (40-45 yaşlarında) - HAYDAR (Aynı yaşlarda) - RÜSTEM DAYI (60-65 yaşlarında) - MECİT AĞA, (Aynı yaşlarda) - MAHMUT EMMİ (Aynı yaşlarda) -HACER (30 yaşlarında) - RAFET (40-45 yaşlarında) - ELVAN ÇOCUK (10-12 yaşlarında)
Sahne, çabucak değişebilen, ikiyüzlü, dört, beş panodan ibarettir Panoların bir yüzü Köy İhtiyar Kurulu nun toplandığı odayı, öteki yüzü RAFET'in evindeki iki göz odadan birini gösterir Her iki oda için, sadece oyunda geçen öğeler bulunur: Kapı, pencere, kerevet, hasırdan alçak iskemleler, su testisi vb
Konuşmalarda şive, herhangi bir yöresel ağız kullanılmaz ELVAN ÇOCUK'un üstündekinden başka, herkesin sırtındaki, gündelik giyimidir
(Köy ihtiyar Kurulu'nun toplandığı oda )
FETTAH (Pencerenin önünde dikilmektedir Dışarıya bakarak) — Hava bozdu Rüstem Dayı Aktaş'ın yukarısında bulutlar kümelendi ki  
RÜSTEM — Yağacak galiba Zaten iki günden beri kızdırıp duruyordu
FETTAH — Bir boşalırsa, dur durak bilmez Toprağın altım üstüne getirir vallahi!
HAYDAR — Bıldırki yağmur aklınız da mı? Yer-gök suya kesmişti hani  
RÜSTEM — He ya  O nasıl yağmurdu öyle? Tutun ki, tufan! Tufan dediysem, Hazreti Nuhunki hiç kalırdı yanında
HAYDAR — Yine tevatüre başladın Rüstem Dayı
RÜSTEM — Sen ne diyorsun bre Haydar? Bu köy kurulduğundan beri öyle bir yağmur görmemişti
HAYDAR — Zorlaaa  Bir duyan da essah sanacak
RÜSTEM — Yalan mı ya?
HAYDAR — Abarttığın kadar değildi
FETTAH — Yağmuru bırakın da, pencereden dışarıya bakın hele  
HAYDAR (Kalkar, pencereye yaklaşır) — Ne olmuş ki?
FETTAH — Şu gelen Mecit Ağa değil mi?
HAYDAR — Dur bakayım  Sahi o  
FETTAH — Yel-yepelek gelişine bakılırsa, bir şeylere canı sıkılmış yine  
HAYDAR — Haklısın Fettah Var bir sıkıntısı  Yoksa böyle evecen yürümez bu herif RÜSTEM — Hele gelsin  Sorar öğreniriz
MECİT (Girer) — Selâm!
RÜSTEM — Aleykümselam Mecit Hoşgeldin
FETTAH — Buyur ağa Şöyle kerevete buyur
RÜSTEM — Şu tabakayı al da, bir cigara sar
MECİT — İstemez
HAYDAR — Uşaklara söyleyelim, çalkalama neyin yapsınlar Hava da bir boğucu ki  
FETTAH — Aşağıda, buz gibi suyla bir çalkalama yaptıralım canım Yüreğin soğur
MECİT — İstemez dedik ya  
RÜSTEM — Canın sıkkına benzer Ne o, bir marazatlık filan mı var?
MECİT — Bu köy gün güne bozuluyor Rüstem  Rezillik aldı yürüdü
RÜSTEM — Hayrola?
MECİT — Olup biteni bir bilsen, hiç de hayırdan kapı açmazdın
RÜSTEM — Merak ettim doğrusu  Şu ağzındaki baklayı çıkar da, neyin nesiymiş seni böyle kara kara düşündüren, biz de anlayalım
FETTAH — He ya  Merak ettik doğrusu 
HAYDAR — Mecit Ağa'nın suratma bakılırsa, öyle ufak tefek bir şey olmasa gerek
MECİT — Sen ne zamandan beri insanın suratından feylini ve de olup biteni keşfetmeyi öğrendin, Angut Haydar?
HAYDAR — Angut deme Mecit Ağa! Bilin ki, bu Angut lafına evvel-eski kızarım
RÜSTEM — Hele sen sus Haydar! Sus da, şu işin aslını astarını bir öğrenelim
MECİT — İşin aslı astarı, dünkü veletler boylarına bakmadan eşkıyalığa çıkıyorlar
RÜSTEM — O da ne demek? *
MECİT — Rafet'in veledi olacak Elvan, benim mandanın gözünü çıkarmış
RÜSTEM — Yok canım! Bak hele kerataya!
FETTAH — Durup dururken mi? Zoru neymiş peki?
MECİT — Elvan'ı bul da, zorunu ondan sor
FETTAH — Pek öyle hayta bir çocuğa benzemez ya bu Elvan  Kaza maza olmasın sakın?
MECİT (öfkeli) — Ben kaza maza anlamam Canımdan çok sevdiğim mandam kör oldu gitti
RÜSTEM — Canım, hemencecik hayıflanma öyle Belki de küçücük bir yaradır Nalbant Hüsrev'e bir baktırırsın Mel-hem çalar, bir çaresine bakar
MECİT — Göz förtlemiş çıkmış, sen hâlâ melhemden söz ediyorsun
HAYDAR — Canım, gözü förtledi diye, manda elden çıkmadı ya bre Mecit Ağa Varsın bir gözü de görmesin Alt tarafı  
MECİT — Haydar! Angut Haydar! Sen ömrü billâh manda gözüne canû gönülden baktın mı hiç? HAYDAR (Biraz bozuk) — Baktım  Ne olmuş yani?
MECİT — Bakmamışsın  Baksan böyle konuşmazsın Manda deyip geçme Haydar! Abul-abut, battal ve de tembel bir hayvandır Amenna! Pekiii  Ya gücüne kuvvetine ne dersin? Onu da geç  Lâkin gözleri? Süzgün, baygın, kara sevdalı gözleri? Manda dediğin bir bakar ki, değme avrat hal-tetmiştir yanında Sanırsın bin yıllık sevdalı 
HAYDAR — Hey be! Başımıza rastıklı Raziye yapıp çıktın manda kömüşünü! Senin manda dediğin hayvan iyice ver yesin, su bulsun gevşesin Hiç mi manda görmedik 
RÜSTEM — Canım kesin şu tartışmayı da, işi dipten doruğa anlayalım bir iyice Mecit, şu işi bir emâçer anlat, biz de köy İhtiyar Kurulu olarak bir karara varalım, değil mi ama canım?
MECİT — Anlattık ya işte  Almış taşı, vurmuş gözünün ortasına  
RÜSTEM — Durup dururken mi?
MECİT — Yok
RÜSTEM — Ya?
MECİT — Manda bunların bostanına girmiş, ucundan kıyısından, az biraz otlamış
FETTAH — Karpuz bostanlarına mı?
MECİT — He
RÜSTEM — Oğlan da mandayı kovmak için  
FETTAH — Taşla üstüne seğirtti zaar
RÜSTEM — Demek ki, bir sebebi varmış Mecit Yoksa, ortada fol yok, yumurta yokken  Değil mi ya? Bostana girince iş değişir
MECİT — Girdi diye? Hayvan bu, 
RÜSTEM — Hayvan olmasına hayvan ya, Rafet de emek verip bostan yetiştiriyor
HAYDAR — Çok zarar vermiş mi bari bostana?
FETTAH — Seninki de amma sual? Manda bostana girecek de, zarar vermeyecek ha?
MECİT — Rafet de akıl edip, bostanın kıyısına çit neyin cckseydi
ITiTTAH — Kolay mı koca bostanın çevresine çit çekmek?
MECİT — öyleyse zararına da katlansın
FETTAH — Onda da sen haklısın Mecit Ağa
RÜSTEM — Çocuk kötülüğüne atmamıştır canım Aslına bakarsan, çocukların hayvanlardan pek farkı olmaz Hani ne demişler: "Çocuk aklı, it aklı!"
MECİT — Yooo Rüstem Elvan denen rezili savunmaya kalkışma hiç Bu iş öyle atasözüyle matasöz»yle geçiştirilecek ı îıısten değil Ben kanıma kan isterim,
RÜSTEM — Hoppalaaa! Ortada sanki cinayet var Bir kazadır olmuş işte İşi büyütmenin ne gereği var bre Mecit Ağa!
MECİT — Kaza mı? Oh, ne iyi  Oğlan taşı alıp, gözü budur diyerek en sevdiğini mandamı kör ediyor, sen buna kaza deyip geçiyorsun Biz malımızı davarımızı dağda bulmadık Kiislcm Emek verdik, büyüttük, besledik, bugüne getirdik
HAYDAR — Ona bakarsan, Rafet de oğlunu çingenelerden satın almadı O da büyüttü, besledi, zar zor bugüne getirdi
FETTAH — Rafet'in marazlı karısı Hacer, bir oğlum olsun diye az mı ziyaret ziyaret dolaştı, az mı adak adadı?
MECİT — Açıkça konuşun da bileyim: Oğlandan yana mısınız, benden yana mı?
RÜSTEM — Ne senden yanayız, ne de oğlandan Bizim işimiz bir hal çaresi bulmak
MECİT — Nasıl hal çaresiymiş o?
RÜSTEM — Düşünüyoruz  Değil mi kurul üyeleri?
HAYDAR — Düşünüyoruz ya  
FETTAH — Her iki tarafı da memnun edecek bir çare bulacağız elbet
RÜSTEM — Burada olmayan öteki kurul üyelerine de danışacağız Rafet'i de dinleyeceğiz, Elvan çocuğu da  Meselenin aslını astarını bir iyice öğrenmemiz gerek Biz, bugüne bugün burada, köyün hak ve hukukunu ve de asayişini korumak için  
MECİT — Kes bakalım şu nutku Oğlanı zor bulursun sen
RÜSTEM — Niye?
MECİT — Kaçıp gitmiş  Dünden beri kayıp Korulukta saklanıyor, dediler Ardına yanaşmaları saldım; koruluğun altını üstüne getirmişler, yine de bulamamışlar Zaten buldur-saydım, burada ne işim vardı; ben kendim hallederdim meselemi
RÜSTEM — Yanılıyorsun Mecit Dağ başında yaşamıyoruz Her işin bir yolu yordamı vardır
MECİT — Onun için mi parmak kadar çocuğu benimle bir tutuyorsunuz?
FETTAH — Biz öyle bir şey demedik ki 
MECİT — Sen değil miydin, az önce Hacer'in oğluna gebe kalmak için, ziyaret ziyaret dolaştığını söyleyen
FETTAH — Bak şimdi  Lafı nereye çekiyor  
MECİT — Nereye çekiyormuşum?
FETTAH — Bak, Mecit Ağa Aklı başında, köyümüzde hatırı sayılır bir kişisin Kasabayla bir işimiz olursa, sen halledersin Kasabadan, kentten gelen konukları sen ağırlarsın Ağasın, köyümüzün diğer köylerden aşağı kalmasını istemezsin ve de elinden geleni bir emâçer yaparsın Lâkin bir huyun var ki, ben kendi şahsıma hiç mi hiç tutmam
MECİT — Neymiş o huyum?
FETTAH — İnadın  İnatta birinciye gelirsin bu köyde
HAYDAR — Fettah doğru söylüyor Bu köyün sözü mü olur? Çevre köylerde de, inatta seni geçen bulunmaz
RÜSTEM — Haklılar Mecit
HAYDAR — Senin Elvan dediğin daha ne ki? Engücü on, on iki yaşında Aklı zarara ziyana pek ermez ki 
FETTAH — Cahalın biri canım
MECİT — İyi vallahi  Cahal diye, yarın bir gün köyü ateşe verecek olsa  
RÜSTEM — Yok canım, cahal dedikse, o kadar da değil Fettah'ın demesi  
MECİT — Bana akıl öğretmeye kalkmayın Köy İhtiyar Kurulusunuz diye ahkâm mı kesiyorsunuz? Ben sizin gibileri on kere cebimden çıkarırım Hem anlamadığım bir şey var: Çocuğun sorumsuzluğunu savunuyorsunuz da, mandanınkini neden hesaba katmıyorsunuz?
RÜSTEM — Onda da sen haklısın Doğsu  Adı üstünde: Manda
MECİT — Manda ya  Tanrının bir garip yaratığı  Çifte koş, çubuğa koş ağzını açmaz Kağnıya tepeleme meşe odunu yükle, sapı samanı dağ gibi yığ, üç gün üç gece bana mısın demeden dağ bayır çeksin Tüketsin ömrünü boyunduruk allında  
HAYDAR — Ne yapalım Mecit Ağa? Baş köşeye mi oturtalım mandayı? Soğuk şerbetler, demli çaylar mı sunalım boyunduruğa koşuluyor diye? Tanrı hayvanı hayvan, insanı da insan diye yaratmış
MECİT — Zıddıma zıddıma laf etme Haydar! Ben öfkemden patlıyorum, sen tutmuş lügat paralıyorsun orada Zevzekliğin sırası değil  
MAHMUT (Girer) — Selamünâleykim millet!
FETTAH — Aha, Mahmut emmi de geldi
RÜSTEM — Hoş geldin Mahmut Biz de sana haber iletecektik
MAHMUT — Daha önce gelecektim ya, uyuyup kalmışım Baksanıza şu havaya  
RÜSTEM — Yağmasına yağacak ya, göğün gürlemesini bekliyor
MAHMUT — Geçmiş olsun Mecit Ağa  Elvan çocuk bilmeyerek senin mandanın gözünü sakatlamış
MECİT — Bilerek  
MAHMUT — Bilerek yapmaz Durup dururken hiç yapmaz
MECİT — Bakıyorum da, oğlanın üstüne toz kondurmuyorsun Avukatı kesildin başıma Haydi sen neyse  Rafet'le akrabalığın ortada  Ya bunlara ne demeli? Deminden beri söylemediklerini bırakmadılar bana Sanki mandanın gözünü çıkaran Elvan çocuk değil de, benim Amma iş yavu!
RÜSTEM — Bak şimdi  Mahmut da essahdan öyle sanacak
MECİT — Yalan mı ya? Üçünüz üç yandan verip veriştirdiniz
RÜSTEM — Lafı uzağa çekme Mecit Biz, meseleyi tatlıya bağlamak için, bir çare bulmaya çalıştık
MAHMUT — Buldunuz mu bari?
RÜSTEM — Bulacağız  Köy İhtiyar Kurulu olarak meseleyi karakola filan düşürmeden, her iki tarafı da memnun edecek bir çare bulacağız
FETTAH — Benim aklıma bir çare geldi bile
RÜSTEM — Söyle bakalım Fettah 
FETTAH — Rafet'in bir mandası olacaktı değil mi Mahmut emmi?
MAHMUT — Evet
FETTAH — Diyorum ki, Rafet'in mandasını Mecit Ağa'nın sakatlanan mandasıyla değiştirsek 
HAYDAR — Hiç de fena fikir değil 
MECİT — O kocamış mandayla mı? Ona manda demek için bin tanık ister Surda kaç günlük ömrü kalmış ki?
MAHMUT — Tevatür etme Mecit Bayağı manda işte Üstelik dişi de Mevsimi gelir yavrular Malağını da istediğin gibi büyütürsün
MECİT — O mu yavrulayacak? Onun döl verecek canı mı kalmış bre Mahmut? Söylediğin şeye şoncağız bebeler bile güler Ha benim dişleri dökülmüş anamın döl vermesi, ha Rafet'in mandasının  Söylediğin yere senin de aklın yatmıyor ya  Laf ola, beri gele  HAYDAR — Peki, yüz pangunot versin Rafet sana Cereme olarak  
MECİT — Ne işe yarayacak yüz pangunot?
HAYDAR — Mandayı baytara gösterirsin  Masrafını karşılar
MECİT — Göz elden çıkmış diyoruz, sen hâlâ baytardan bahsediyorsun
HAYDAR — Peki iki yüz versin *
MECİT — Haydar! Angut Haydar! Onurumu açık artırmaya çıkarmadım ben Rafet'in vereceği iki yüz lirayı rakı sofrasında meze parası diye ortaya atmaya utanırım ben Para delisi olmadığımı çok iyi bilirsin
MAHMUT — O olmaz, bu olmaz  Bari sen bir çare bul da, hiç de oluruna bakalım
MECİT — Ben mandamı isterim
MAHMUT — Anlaşılan işi yokuşa sürmek istiyorsun sen İnadın tuttu ki bi yol  
MECİT — Bana bak Mahmut! Sen bu işe karışma! Burada Köy İhtiyar Kurulunun üç üyesi varken, sana iş düşmez
MAHMUT — Haklısın  Ama, ben de bu köyün adamıyım Benimkisi işi sulha bağlamak, iki tarafı da memnun etmek
MECİT — Daha çok Rafet'i 
MAHMUT — İkinizi de  
MECİT — öyleyse Elvan denen veledi kulağından tutup yanıma getirsene  
MAHMUT — Benim candarma olduğumu kim söyledi sana?
MECİT — Gördün mü, nasıl yan çiziyorsun? Hem, dedim ya, sen bu işe burnunu sokma Mahmut Ben hesabımı kendim görürüm
MAHMUT — Hesabı görürken iyi dikkat et Mecit Sakın sonunda sen de zararlı çıkmayasın ha 
MECİT — Tehdit mi ediyorsun?
MAHMUT — Ne haddime  Benimkisi yolun başındayken uyarmak seni
RÜSTEM — Canım, kesin şu karşılıklı laf çakıştırmayı  Amma da uzattınız ha!
MECİT — Anlaşılan hepiniz birlik olmuşsunuz, çakal oyununa getireceksiniz beni Yoooo! öyle kolay kolay tongaya basmam ben Gerekirse bu işin karakolu var, mahkemesi var, daha olmadı  
MAHMUT — İntikamı, değil mi?
MECİT — Var ya, ne sandıydın? Göz göre göre, hakkımızı mı çiğneteceğiz? Adımızı, köy içindeki itibarımızı iki paralık mı edeceğiz? Elvan denen dünkü itin yaptığı yanına kâr mı kalacak sanıyorsun?
MAHMUT — Duyuyor musunuz kurul üyeleri? Bunun feylinden geçenler hiç de hayıra yorulmaz desem, yeridir
RÜSTEM — Sen onun konuşmasına bakma Mahmut Mecit hemencecik öfkelenir ve lâkin yüreği temizdir Bilmez değilsin ya  
MECİT — Langur-lungur konuşup da tepemi attırma Rüstem!
RÜSTEM — Sen de sabrımızı taşırmayı kes artık Biz üzüntülüsün diye alttan aldıkça, sen tepemize bineceksin neredeyse  Bu kadar da olmaz ki canım
MECİT — Anlaşıldı İşi ört bas edeceksiniz siz O zaman ben bilirim yapacağımı
MAHMUT —- Neymiş yapacağın?
MECİT — Mahmut  Kurdun meselini bilir misin? Hani kurda sormuşlar: "Niye boynun kalın" diye O da: "Kendi işimi kendim görürüm de, ondan" demiş
MAHMUT — Yanılıyorsun Mecit O eskidenmiş 
RÜSTEM — Mahmut'un hakkı var Sen kendi feylince harekete kalkarsan, kanunun ve de hökümetin demirden eli öyle bir yapışır ki yakana, ağalığın mağalığın fayda etmez
MECİT — öyle mi keleş Rüstem?
RÜSTEM — öyle ya çopur Mecit!
MECİT (Birden büyük bir öfkeye kapılır) — Peki ulan Rüstem! Fettah! Haydar! Mahmut! Eğer ben de çocuğun boynundan kan çıkarmazsam, bana da Mecit Ağa demesinler! RÜSTEM — Hey! Hey! Kendine*gel Mecit! O nasıl sözler öyle?
MECİT (öfkesi daha da kabarır) — Hemi de ırzıma, nikâhıma yemin olsun ki  Ve de karım, kızanım rezil malamat olsun ki  Eğer ben de Elvan denen piçin boynundan kan çıkarmazsam, boynuzlu godoşun teki olayım! Şu köyün ve de çevre köylerin içinde adım namussuza çıksın  Var mı bir diyeceğiniz? (Şaşkınlık Odadakiler birbirlerine bakarlar ) Ne öyle bel bel birbirinize bakıyorsunuz dürzüler?
RÜSTEM — Höst deli Mecit! Kendine gel bakayım Ağzından çıkanları kulağın duyuyor mu?
I'IİTTAH — Aman Mecit Ağa! Ortada ne var canım Geri al yeminini
HAYDAR — Tövbe de! Biz de duymamış olalım
MECİT — Biz duymamış olalım demek de, nesi? Duyasınız ve de köye yayasınız diye söylüyorum işte Eğer ben de o marazlı itin  
MAHMUT — İşi çığırından çıkardın ki, düzeltmek için netsek faydasız gayrı
RÜSTEM — Peki ya, Mecit, bu kadar ağır yeminden sonra ne olacak şimdi?
MECİT — Varın orasını da sizler düşünün Benden günah gitti (Kapıyı sertçe vurarak çıkar Odadaki/er bir süre susarlar, birbirlerinin yüzlerine endişeyle bakarlar )
RÜSTEM — Yavu, kurul üyeleri  Bu nasıl bir iş böyle? Herif bağıra bağıra bastı yemini, sonra da çekip gitti
HAYDAR — İş sarpa sardı canım Hemen bir çare bulmamız gerek
FETTAH — Haydar'in hakkı var Rüstem Dayı  Bir mazaratlık çıkmadan tedbirimizi almalıyız
RÜSTEM — Mahmut! Sen Rafet'e haber ver de, şu sıralar ortalıkta görünmesin
MAHMUT — Peki  Ben gidiyorum Siz de gerekli tedbiri almakta acele edin Bu iş hiç ihmale gelmez Sonra hepimiz cünhalı düşeriz
RÜSTEM — Sen merak etme
MAHMUT — Haydin eyvallah  
RÜSTEM — Güle güle  
FETTAH — Güle güle Mahmut Emmi  
HAYDAR — Ayağını çabuk tut Mahmut Emmi  
MAHMUT — Olur olur (Çıkar )
RÜSTEM — Şimdi aramızda bir iş bölümü yapalım, Fettah?
FETTAH — Buyur dayı?
RÜSTEM — Sen doğruca muhtara git
FETTAH — Olur dayı
RÜSTEM — Haydar, sen de öteki kurul üyelerine haber ver, hemencecik buraya gelsinler HAYDAR — Peki dayı
RÜSTEM — Ben de, o değilden karakola bir haber çıtlatayım
(Gök gürültüsü )
FETTAH — Yağmur boşanacak!
HAYDAR — Amma gürledi ha!
FETTAH — Laf aramızda, Mecit de yaman gürledi ha! Eğer yeminin ardı gelirse  (Gök gürültüsü )
RÜSTEM — Haydin bakayım  Yağmur bastırmadan kopun Herkes işinin başına! (Sahne kararır )
II
(Sahne aydınlanır RAFETin evindeki oturma odası )
HACER — Hay gözün kör olmasın Elvan! Dertsiz başımızı derde soktun
RAFET — Dert ki, ne dert  Mecit kudurmuş, yere göğe sığmıyormuş Köy İhtiyar Kurulu zaptedememiş HACER — Şimdi ne olacak Rafet?
RAFET — Bilmem ki  
HACER — Ya karakola salıp, candarma getirirlerse? Ya oğlanı zorla götürürlerse?
RAFET — O kadar da uzun boylu değil, Köylük yerde olur böyle şeyler Eninde sonunda Mecit Ağa'yı yola getirirler Mahmut Emmi de benimle birlik Köyde hatırı sayılır Mahmut Emmi'nin Kırmazlar onu
HACER —İnşallah!
RAFET — İyice örttün mü üstünü?
HACER — örttüm Kolay kolay kimse bulamaz
RAFET — Kızların haberi var mı? Elvan'in samanlıkta gizlendiğinden?
HACER — Yok  Korulukta biliyorlar Demincek Zeynep Kız: "Ana, ekmek götürsek mi Elvan'a?" diye sordu Azarladım: "Kes sesini! Elvan'ın adını anma" diye sıkı sıkı tembihledim
RAFET — İyi etmişsin Boş bulunmaya gelmez hiç  
HACER — Demek Mahmut Emmi işi sulha bağlayacak
RAFET — Ortada sulh mulh yok daha O senin umudun
HACER — Demincek sen demedin mi?
RAFET — Mahmut Emmi'nin hatırını sayarlar dedim
HACER — Rafet?
RAFET —: Ne var?
HACER — Gidip, Mahmut Emmi'yi bir de ben görsem, ha  Ne dersin?
RAFET — Otur oturduğun yerde Kadın başına ortalığa düşme Sonra ne derler adama? HACER — Ne derlermiş?
RAFET — Kocası olacak herif pısmış da, karısını kapı kapı elçi yolluyormuş diye köşe bucak gezip alay ederler Şu köyün adamını daha bellemedin gitti Sonra nasıl çıkarım elin içine?
HACER — Ne var ki bunda? Elvan'ın anası değil miyim? Karnımda taşıdığım, doğurup ortaya getirdiğim oğlumu görünür bir belâdan esirgeyemedikten sonra kaç para eder benim analığım? (Ani bir öfkeyle ) Hemi de giderim Mecit'in de, Köy İhtiyar Üyelerinin de tek tek yakalarına yapışıp: "Uşak, siz hiç mi çocuk olmadınız?" derim "Hiç mi ağaca, kuşa taş atmadınız? Hiç mi manda gözü patlatmadınız, kaş göz yarmadınız bre herifler?" diye bar bar bağırırını Köyü başlarına yıkarım vallah!
RAFET — Hişt  Kendine gel Hacer! Bu iş erkek işi Gerekirse ben yapışırım yakalarına Elinin hamurayla erkek işine
karışma sen Hem durum vaziyeti senin sandığın gibi kötü değil  Hele sabah olsun Sabah olsun bi yol 
HACER (Yumuşak) — Olsun Rafet  Sabah olsun, hayır olsun  (Sahne kararır )
III
(Sahne aydınlanır Köy İhtiyar Kurulunun odası )
RÜSTEM — Rafet  Senin Elvan çocuğun da kabahati var
RAFET — Biz yok demiyoruz ki  
RÜSTEM — Bostandan manda kovalamanın da bir yolu yordamı olsa gerek El kadar taşı alıp da, nah, gözü budur diyerek  
RAFET — Rüstem Dayı  Kaç kez söyledim: Kasten vurmamış ki çocuk
RÜSTEM — Biliyoruz canım, biliyoruz  Kasten vurmamış ama, azıcık dikkat etseydi, bu iş de olmazdı Mecit Ağa'nın gözü gibi sevdiği mandası tek gözlü kaldı Hani, Mecit Ağa kasabaya inip dava açsa, bir iki demez cünhalı düşersin
MAHMUT — Neyse, lafı uzatma şimdi Oluruna bakalım Rüstem
RÜSTEM — Oluru  (Düşünür Sonra ) Mecit buradaydı az önce Köy İhtiyar Kurulu olarak bir çare bulup, teklif ettik
HAYDAR — Baştan razı gelmedi ama, sonunda zorla kabul ettirdik
FETTAH — Senin anlayacağın iki şartı var
MAHMUT — Neymiş?
RÜSTEM — Birincisi  Rafet, Mecit'ten özür dileyecek
RAFET — Dileriz be Rüstem Dayı  İş özür dilemekle ka-panacaksa, bir değil, iki de dileriz özür dilemekle küçülmez insan
RÜSTEM — İkincisi  Elvan çocuğu bulup, buraya getireceksin Rafet
RAFET — Çocuğu buraya getirmekte nesi oluyor?
RÜSTEM — Mecit yemin etti ya bi yol  Yemini yerine getirecek
RAFET — Yani, göz göre göre, Elvan'ı boğazlatacak mıyım? Kurban mı istiyor bu herif bizden?
HAYDAR — Bildiğin gibi değil Rüstem'in demesi, hani Mecit'in laf olsun diye yeminini yerine getirmesi 
RÜSTEM — Doğru söyledi Haydar Senin anlayacağın 
RAFET — Lafı ağzınızda çürütmeyin de, açıkça söyleyin
RÜSTEM — Açığı: Mecit bir çizik çizecek oğlanın boynuna   Bir damla kan ya çıkar ya çıkmaz
RAFET — Delirdiniz mi siz yahu? Ya eli titrerse, ya öfkesine kapılıp da  
HAYDAR — Daha neler  Biz burada eşşek kadar adamlar bostan korkuluğu muyuz? Düşündüğün şeye bak
RAFET — Sen olsan düşünmez misin Haydar? Senin Yasin çocuğu getirseler buraya, hiç oralı olmadan, olup bitene seyirci mi kalırsın? Hangi biriniz böyle bir şeye gözünüzü kırpmadan bakabilirsiniz?
MAHMUT — Rafet'in hakkı var Mecit öfkelendi mi, gözü hiçbir şey görmez
RÜSTEM — Yok, yok O baştandı öfkesini yatıştırdık
MAHMUT — Vallaha bilmem  Benim tanıdığım Mecit, öyle kolay kolay yumuşayacak cinsten değildir
RÜSTEM — Yeminli yeminli gezerse daha mı iyi olacak? Yemini kurt gibi kemirecek içini Olanı biteni komşu köyler bile duydu Mecit'in yeniden adam içine çıkması için, yeminini sureta yerine getirmesi gerekiyor Aziz Hoca'ya danışmış O da "öfkene kapılıp yemin etmesen iyi olurmuş Neyse etmişsin bir kere Hem i de bir batman balla yenmeyecek cinsten Bari yalancıktan yerine getir de yeminini, vebalin-
den kurtul" demiş Sizin anlayacağınız kitapta da yeri varmış bu yemin meselesinin  
FETTAH — Kitapta yeri var mı, yok mu bilmem ama, herif yumuşamışken bu işi halledelim derim
RAFET — Mecit Ağa'nın yumuşadığından emin misin Fet-tah? Sakın oyuna moyuna getirmesin bizi?
MAHMUT — Sonunda bir yaramazlık olmasın da 
FETTAH — İyi ya işte  Biz de yaramaz bir şey olmasın diye uğraşıyoruz
HAYDAR — Biz Mecit Ağa'yı yumuşatana kadar ne çektik canım  Siz de "he" deyiverin de, şu işi halledip, derin bir nefes alalım
RÜSTEM — Haydi Rafet  Elvan çocuğu al da gel
RAFET — Alıp, geleyim ya, benim içimde hâlâ kuşku var
HAYDAR — Sen de amma kuşkuluymuşsun Rafet Uzun etlin artık
FETTAH — Hacer Bacı'ya söyle  Elvan'a bayramlık urbalarını giydirsin
MAHMUT — Bayramlık elbise de ne oluyor? Düğün mü var ortada?
FETTAH — Canım, hani, temiz pak giyinirse, başta Mecit Ağa olmak üzere hepimizin sevgisini kazanın
RÜSTEM — Fettah'ın hakkı var Oğlanın giyimli kuşamlı olması ve de terbiyeli terbiyeli Mecit Ağa'nın elini öpmesi iyi olur
RAFET — Ne diyorsun Mahmut Emmi, alıp geleyim mi Elvan'ı?
MAHMUT — Başkaca çare kalmadı Alıp geleceksin zaar M aksana Kurul Üyeleri teminat veriyor
RÜSTEM — Elbette teminat veriyoruz Bugüne bugün Köy İhtiyar Kurulu olarak, köy halkının tüm meselelerini ve de Hizalarını sulha bağlamak için iş başında bulunuyoruz Yoksa bundan kuşkunuz mu var?
MAHMUT — Yok  Kuşkumuz yok ama, hani benim demem ola ki Mecit, öfkesine neyin kapılıp da 
RÜSTEM — Elli kez söyleyecek değiliz ya be Mahmut  Herifçioğlu açık açık söz verdi bize Bir elini öptürecek, bir de belli belirsiz çizik çekecek boynuna! Hepsi bundan ibaret canım
RAFET— Peki Rüstem Dayı  Evelallah sonra da size güvenerek getireceğim çocuğu buraya
MAHMUT — Bekle Rafet  Beraber çıkalım Ben de eve gideceğim Haydin eyvallah Ağalar!
RÜSTEM — Ayağınızı çabuk tutun Oyalanmayın  Hava bozuyor yine  
MAHMUT — Merak etme Geliriz vaktinde
(Çıkarlar ) (Sahne kararır )
IV
(Sahne aydınlanır RAFET in evindeki oturma odası )
RAFET — Hacer! Kız Hacer!
HACER — Geldim, geldim Hayırlı haberlerin vardır inşallah
RAFET — Kurul Üyeleri Elvan'ı istiyorlar
HACER — Mecit'e mi teslim edecekler
RAFET — Yok canım  Elvan, Mecit'in elini öpüp özür dileyecek Mecit de yemini yerine gelsin diye, Elvan'ın boynuna kıl kadar bir çizik çizecek
HACER (Heyecanlı) — O nasıl iş öyle Rafet? Delirmiş mi bu herif?
RAFET — Merak etme Cümlenin gözü önünde olacak bu iş  Oğlanın kılına dokunamaz HACER — Vermem çocuğu  
RAFET — Kurul Üyelerine söz verdim, getireceğim diye Ayıp olur sonra  
HACER — Ayıp olacak diye  Ya Elvan'ıma bir zarar gelirse? Ya  (Korkulu ) Aman Allahım! Aklımdan geçenleri bir bîlsen Ben Elvan'ı ortaya getirene dek ne çektim, sense tavuk boğazlatır gibi  
RAFET — Şamatayı bırak da, hazırla çocuğu 
HACER — Kararın karar ha? Götüreceksin demek?
RAFET — Götüreceğim
HACER — Ben de gelirim  Kuvvet olurum sana
RAFET — Otur oturduğun yerde Ne işin var erkekler arasında
HACER — Rafet  Eğer Eivan'in bir kılma halel gelirse, bu eve uğrama bir daha
RAFET — Merak etme sen Aldığım gibi getireceğim El-Van'ı  öyle konuşuyorsun ki, bir duyan da, Elvan'ı yedi göbek yabancım sanacak Bugüne bugün babasıyım ve de hakkını hukukunu senden önce korurum Çıkar aklından o düşünceleri  
IIACER — Elimde değil ki  Hep kötü şeyler geliyor aklıma Korkuyorum Rafet Sadece çocuktan yana değil  
KAFET — Uzattın Hacer  Kes bakalım şu korku lafını Su var mı testide?
HACER — Var Az önce kuyudan çektim
KAFET — Tası bir iyice doldur da, ver bakalım
I IACER (Testiden su doldurur Tası uzatır) — Al  Al da, ka-na kana iç  
KAFET — Oh , Amma da susamışım yahu! Haydi bakalım, k'iııizinden bir gömlek geçir oğlanın sırtına Bayramlık urbasını da giysin Elini yüzünü de bir iyice yıkayıver Geçenlerde aldığım kasketi de vuruversin başına Tamam mı?
HACER — Tamam, tamam  Ama istemeye istemeye giydireceğim oğlanı Bilesin bunu (Odadan çıkarken, durur ) Rafet? )
RAFET — Ne var yine?
HACER — Elvan'ı götürdüğün gibi sapasağlam getireceksin  Hele bir yanına zarar gelsin  Bu eve bir daha adımını attırmam Aklına yaz bunu (Yan odaya girer ) (Sahne kararır )
V
(Sahne aydınlanır Köy İhtiyar Kurulu'nun odası) HAYDAR — Yahu, ne iştir bu böyle? Biri ille de yeminim diyor, öteki tek erkek çocuğum diyerek, oğlanın üstüne toz kondurmuyor
RÜSTEM — İkisi de acur mu acur  Neyse, sulha bağladık sayılır Bunlar bir zaman birbirlerini görünce yollarını değiştirir, selâmı sabahı keserler Lâkin sonunda da barışırlar HAYDAR -— Barışmayıp da ne yapacaklar? Köylük yerde herkes birbirine muhtaçtır
RÜSTEM — Doğru Köy dediğin yer, yüz adım attın mı biter Ya kahvede, ya camide yüz yüze gelir insan O zaman da barışı verir gider  
FETTAH — Farkında mısınız, Mahmut Emmi de açıktan açığa Rafet'in yanında yer aldı
RÜSTEM — Eh, o kadar da olacak artık  Akraba dediğin de böyle günde kendini göstermeli  
FETTAH — Biz Rafet'e karşı değildik ki canım  Biz, İhtiyar Kurulu olarak işi tatlıya bağlayalım diyorduk Şahsen ben ne Rafet'ten, ne de Mecit Ağa'dan yanayım Her ikisi de köyün adamı Her ikisiyle de hukukum vardır Dahası, Rafet askerlik arkadaşımdır
RÜSTEM — Orası öyle ya  Rafet'in bunu düşüncek aklı mı kalmıştı başında? Demincek görmedin mi? "Elvan'ı buraya getireceksin" dediğimde, beti benzi nasıl da uçuverdi? FETTAH — Bu köyün malını davarını zaptü rapt altına almak için, şöyle geçerli bir usul bulursak, bundan böyle bu gibi işleri ucun ucun önlemiş oluruz
HAYDAR — İlle de mandaları  
FETTAH — He ya  Bu manda milleti oldum bittim battal hayvandır Ne durdan anlar, ne sustan
FETTAH — Bir de yer ki  Filin adı çıkmıştır yiyici diye Fil, mandanın yanında kalem efendisidir canım
RÜSTEM — Onlar gelene dek ben size bir yarenlik anlatayım da, dinleyin Üç gündür Mecit'le Rafet'in arasını bulacağız diye anamız ağladı HAYDAR — Haklısın dayı  Anlat da dinliyek 
RÜSTEM — Vaktin birinde bir Mucur Hasan varmış  Hiç d uy musluğunuz var mıydı Mucur Hasan 'ı?
HAYDAR — İlk senden duyuyorum 
FETTAH — Ben de  
RÜSTEM — Tepeköy'lü Mucur canım  Yüz okka mı ne gelirmiş  
HAYDAR — Yok deve!
RÜSTEM — Herifçioğlu bir oturuşta bir kuzuyu yer kalkarmış
FETTAH — Şimdi de bir kuzuyu yeyip kalkan var Yanısıra tepeleme pilavı, bakraç bakraç ayranı da cabası  Çerçi Osman'ı akıl etsene bi yol  
RÜSTEM — Orası öyle  Lâkin bu Mucur Hasan'm derdi gücü yeşillikte  Yeşillik dediysem; sele sepet yeşil soğan, lere, kekik, yemlik  Sizin anlayacağınız herif dağ bayır dolaşıp otluyor 
HAYDAR — Uyduruyorsun mu ne, Rüstem Dayı?
RÜSTEM — Ne uydurması yavu? Rahmetli dedem yemin billâh anlatırdı
HAYDAR — Deden aıüattıysa, bu iş tüm martavala benzer ya  Neyse  Eeee?
RÜSTEM — Dedeme laf yok Haydar! Dedem, beş vakit namazında adamdı
HAYDAR — Peki, kızma, kızma  Sonra?
RÜSTEM — Kavuna karpuza merakı hepsinden baskınmış Mucur'un  Karpuz gördü mü, deliye dönermiş Ben deyim on karpuz, sen de yirmi karpuz  Bir ağız edermiş  He vallaha!
FETTAH — Dayı  Haydar'ın hakkı var galiba, az biraz tevatüre benziyor ya anlattığın, neyse  Eeee  Sonra?
RÜSTEM — Siz öyle belleyin  Sonrası  Bir gün, bir karpuz tarlasına üç manda dalmış  Manda dediysem, eskinin kömüşleri ki, Hindistan filleri haltetmiş bunların yanında! Alimallah koca bostanı bir ağız edecekler Haşır haşır dalmış mı bostana?
FETTAH — Yeyip bitirmişler mi koca bostanı?
RÜSTEM — Dur ki bi yol  İşin sonunu bekle ki 
FETTAH — Bekliyek Dayı  
RÜSTEM — Mucur Hasan da mandalarla birlik  O da dalmış mı bostana  Üç dört okkalı karpuzları yere çalıp, ikiye üçe bölmesiyle, gövdesine indirmesi saniye sürüyormuş! HAYDAR — Mucur'u tevatür ettin ki, olursa bu kadar olur 
RÜSTEM — Sen öyle bil Neyse  Lafı uzatmayalım Bostan sahibi mandaları görünce basmış feryadı Uşak devşek ellerinde kazma kürek, yürümüşler mandaların üstüne Bir de ne görsün bostancı? Mucur da mandaların arasında değil mi! Çocuklarına seslenmiş: "Aman uşaklar, aman kurbanınız olayım, mandaları bırakın da, Mucur'u dehlemenin yoluna bakın! Yoksa bostan elden gidecek!" (Gülüşmeler  Az sonra Mecit Ağa girer )
MECİT — Bakıyorum da keyfiniz yerinde Gülüşmeleriniz taa dışardan duyuluyor
FETTAH — Rüstem Dayı bir yarenlik anlattı da ona gülüyorduk
MECİT — Hani, çocuk nerede?
FETTAH — Hele otur Mecit Ağa  Hele nefeslen bir 
RÜSTEM — Kahve, çay? Bir şey içsen 
MECİT — İstemem Çocuk gelsin ilkin Elvan gelmezse, ömrüm boyunca çayınızı kahvenizi içmem Kahve çay ne kelime, yüzünüze bakmam, selâmı sabahı hepten keserim vallah!
HAYDAR — Gelecek  Babası buradaydı az önce önün sıra çıktı Razı ettik Elinden tutup getirecek
KÜSTEM — Yola getirdik "Korkma" dedik, "Mecit Ağa da insan  Onun da çoluğu çocuğu var, halden anlar " Değil mi ya canım  
FETTAH — He ya  Hemi de öfkesi geçti Ne var ki, boş bulunup yemin etti bi yol dedik
RÜSTEM — Şoncağız çocuğa mat oldu demesinler Meselenin ruhu burda efendi
MECİT — Elbette yavu! Biz susar ört bas edersek, yarın tepemize biner bu veletler  
FETTAH — Haklısın Ağa  Ne demişler? Ağaç yaşken eğilir
11AYDAR — Ağa, bir kez daha söz ver bize, açık açık bir daha söyle: Bir çizik çekeceksin değil mi?
KÜSTEM — Çizik bile değil  Usturanın tersiyle boynuna bir dokunacaksın  Hani, berberler sabun köpüğünü alırlar ya usturayla  öyle işte
MECİT — Anladık canım Bunu iki de bir söylemenin ne gereği var Bizi kanlı katil yapıp çıkacaksınız neredeyse  Düşman boğazlamıyoruz ya  Bakın  (Cebinden bir ustura çıkarır ) Nah, işte  Zaten kör bir ustura (Elinin tersine sürer )
39
Kılı bile kesmiyor, nerde kaldı ki oğlanın boğazını 
RÜSTEM — Neyse, kapa şu mereti de, bir cigara yak bakayım
MECİT — Kapatalım Rüstem (Usturayı kapatır, koynuna sokar )
FETTAH — Nalbant bir daha baktı mı mandanın gözüne?
RÜSTEM — Baktı ya  Yeni baştan muayene etti "Göz çıkmış elden, tek gözlü kalır bu manda, bilesin " dedi
FETTAH — Neyse  Her ne kadar mal canın yongasıdır demişlerse de, yine de zarar ziyan mala davara gelsin derim
(MAHMUT, RAFET, ELVAN içeri girerler )
RÜSTEM — Buyurun buyurun  Hoş geldiniz
MAHMUT — Hoş bulduk
RÜSTEM — Geç bakalım baş köşeye Mahmut Mecit Ağa'nın yanına otur Sen de kerevete çök Rafet  RAFET — Ben burada, Elvan'ın yanında dikileyim daha iyi
RÜSTEM — Geç canım, geç de, şöyle efendi efendi otur
RAFET — İyi böyle Rüstem Dayı
RÜSTEM — Peki, sen bilirsin Elvan  Gel bakalım az beri kerata Elvan, yanıma gel şöyle  (Elvan yerinden kıpırdamaz Babasının eline sıkı sıkı yapışıp, odadakilere ürkek ürkek bakar )
HAYDAR — Ulan bu ne süs böyle? Gören de güvey sanacak
FETTAH — Yaman bir delikanlı olmuş bu Elvan canım Hani benim kızla everip, baş göz etsem yeridir
RÜSTEM — öp bakayım Mecit Ağa'nın elini
MECİT — O sonraki iş  İlkin yeminim yerine gelsin
RÜSTEM — Sen bilirsin Bak, Elvan; bundan böyle köyün malını davarını her türlü zarar ve ziyandan esirgeyeceksin Hayvanlara zinhar taş atmayacaksın Onlar da senin gibi bir can taşıyorlar  Bahçeden, bostandan bir hayvan çıkarmak gerekirse, usulünce yapacaksın bu işi Anladın mı?
ELVAN — Anladım Rüstem Dayı  
RÜSTEM — Mecit Ağa'nın hayvanlarına bundan böyle hiç dokunmayacaksın Tamam mı?
ELVAN — Tamam Rüstem Dayı  
RÜSTEM — Gelelim esas meseleye  Baban anlatmıştır ya, bi yol da ben deyivereyim sana Mecit Ağa boynundan bir damlacık kan çıkaracak Acısını duymayacaksın bile Tut ki, pire ısırığı  
FETTAH — Belle ki, ağaca neyin tırmanırken dal çiziverdi
boynunu  
RÜSTEM — İyi söyledi Fettah Emmin  Dal çizer gibi 
ELVAN — Korkuyorum Rüstem Dayı 
RÜSTEM — Amma yaptuı ha Elvan! Senin gibi bir yiğit  Yiğitlikte korku olur mu hiç? Ayıp ayıp 
ELVAN — Korkuyorum  
HAYDAR — Hoppaalaaa! Şu köyün içinde sünnet olurken ağlamayan tek çocuk sendin, ne çabuk unuttun? Bugünkü gibi aklımda  öteki bebelerin hepsi birer zırıltı tutturmuştu da, muhtar hepsini paylamıştı: "Utanın, utanın  Bakın, Elvan hiç ağlıyor mu?" diye 
ELVAN — Sünnet başka, bu başka 
RÜSTEM — Bak ne güzel söyledin Bu işi sünnetle bir tutmak olur mu hiç? Farkında bile olmayacaksın Göz açıp kapayıncaya kadar  
ELVAN — Ya Mecit Ağamın eli titrese?
RÜSTEM — Söylediğine bak! Koskoca adamın eli titrer mi lıiç? Hadi, gel şöyle  Yaklaş bakayım biraz Gel, gel  Azıcık daha  Diz çök Ağanın önüne
ELVAN — Cokeyim mi baba?
RAFET — (öfkeli, bezgin) — Yahu uzatmayın şu işi! Böyle bir eziyet hangi kitapta görülmüş? Tepemi attıracaksınız vallahi!
HAYDAR — Sen dışarda bekle Rafet
MAHMUT - Sen kapının arkasında bekle iş olup bitene dek
RAFET — Peki  Göz kulak olasın Mahmut Emmi Sakın Elvan'in bir  
MAHMUT — Merak etme sen  (Rafet kapının ardına gider, kapıyı yarı aralık bırakır )
RÜSTEM — Hadi bakayım koçum  Haşsöyle  İki dizinin üstüne gel Ellerini yapıştır bakayım dizlerine Hah  Uzat boynunu  Aferin  
ELVAN (Söylenenleri ürkek bir biçimde yerine getirir) — Korkuyorum Rüstem Dayı  
RÜSTEM — Korkma dedim ya  Bak, hepimiz buradayız Hadi Mecit, sen de elini tez tutuver de, bir an önce bitsin şu meret iş  
MECİT (Çocuğun kulağını çekerek) — Ulan, bir daha taş atacak mısın mandalarıma? ELVAN — Atmayacağım 
MECİT — Tövbe mi?
ELVAN — Tövbe
MECİT (Cebinden usturayı çıkanı; ağzını açar) — Uzat öyleyse boynunu  Çekme geriye  Kımıldama  Kımıldayıp da, dellendirme beni Dur ulan! Bak, böyle iki de bir kıpırdar durursan  Doğru dursana lan! Çekme boynunu 
ELVAN (Haykırır) — Baba! Babaaaa! (Kapının hızla açılışı  Üç el silâh sesi 
MECİT yere yıkılır )
ELVAN (Yerinden sıçrar, babasına sarılır) — Baba! Baba! öyle korktum ki!  
RAFET — Bir yanına zarar geldi mi koçum?
ELVAN — Yok yok  Usturanın ucu değince sandım ki  (Odadakilerin hepsi ilkin şaşırır, ses çıkaramazlar İlk toparlanan RÜSTEM olur )
RÜSTEM (RAFET in üstüne yürüyerek) — Ulan rezil Rafet, bu nasıl bir iş? Ben şimdi seni parça parça etmez miyim?
FETTAH — Demek tedbirli gelmiş!
HAYDAR — öyle  Hiç aklımıza gelir miydi? Vay namussuz vay!
MAHMUT — Gelirken, "üstünde silâh milâh var mı?" diye sormuştum da, "yok" demişti Demek, benden bile gizledin ha, Rafet? Yazıklar olsun sana?
RÜSTEM — Üstünü aramak varmış ya  Hiç birimiz akıl edemedik
MAHMUT (Yerde kıvranan
MECİT in üstüne eğilerek) — Ağalar  Yardım edin de, kerevetin üstüne yatıralım RÜSTEM — Kıvranıp duruyor  Akıl mı kaldı bizde canım Hadi bakalım, sen ayaklarından tut Fettah  Sen de belinden sar Haydar  Yavaş yavaş  İncitmeden Belki yarası hafiftir Hadi  (MECİTi kaldırır, kerevete yatırırlar ) Oldu işte  Haşinin altına bir yastık  Ver bakayım  Tamam, tamam oldu Nasılsın Mecit Ağa?
MECİT (Güçlükle, kesik kesik konuşur) — İçim kavruluyor  Na, şuram  Boş böğrüm  Bir de yüreğimin başı  Köz gibi  (Doğrulmak ister Engel olurlar ) Ulan kahpe avratlı Gafil avladın beni Demek kaderde senin kör kurşunun-In gitmek varmış  (Sesi hafifler ) Oysa ben  Ben  Yeminimi ya  Yalandan yerine  Ge  Getirecektim
MAHMUT (Eğilir, MECİT in göğsünü dinler) — Artık ses gelmez Bırak, sarsma omuzlarını 
RÜSTEM (Bozgunda) — Peki? Peki şimdi ne olacak? Ne olacak dedim millet? Böyle mayii mayii birbirimizin yüzüne un bakacağız? Rafet  
RAFET (Olana bitene dalgın ve boş gözlerle bakar RÜSTEM'in kendine seslendiğini farketmez Elvan'in elini sıkı sıkı tutar )
ki İSTEM — Sana söylüyorum -------- Rafet!
MECİT-(Kendine gelir) — Buyur Dayı Bir şey mi dedin?
RÜSTEM — Bir şey dedim ya! Ulan kuşkulu Rafet! Ulan cahal Rafet! Ne yaptın? Hepimizin başını nâra yaktın!
RAFET — Hakkın var Rüstem Dayı Ne var ki, Elvan'm bağırtısını duyunca kaybettim kendimi Sandım ki 
RÜSTEM — Marazlı veledini göz göre göre boğazlatacağız he mi? Az önce kulağınla duydun Yeminini yalandan yerine  
MAHMUT (RÜSTEM'in dostça omuzundan tutar, hasır iskemlelerden birine oturarak) — Ne söylesen boş artık Rüstem  Olan oldu Tartışmayı keselim Nasıl olsa mahkemede  (Bir an susar ) Mahkemede sadece Rafet'e değil hepimize tek tek sorarlar bunun hesabını  Fettah?
FETTAH — Buyur Mahmut Emmi 
MAHMUT — Sen surdan çabucak karakola haber ilet Sonra da Mecit Ağa ile Rafet'in evlerine uğra  Hazırlık yapsınlar
Sedat Veyis öRNEK
|