Prof. Dr. Sinsi
|
Amma Da Aldanmışız. 13 Kişilik Komedi Oyun
MUHTAR — Macit,şu meşhur bir avcı var ya…
DERVİŞ AĞA — Bildim,biliyim ben onu
HOCA — Mevlût…
KAHVECİ — (Yerinden fırlar ) Suya gitti Ne edeceksiniz?
HOCA — Kimi?
KAHVECİ — Suya gitti Ne edeceksiniz?Mevlût suya gitti
MUHTAR — Kim çağırdı,Hayri Ağa?
KAHVECİ — Suya gitti Ne edeceksiniz?Mevlût suya gitti
HOCA — Haydi git,otur,git Mevlût’ü filan çağıran yok
KAHVECİ — Suya gitti (Diye söylenerek yerine oturur )
ONBAŞI — Şey mimli isimleri sayardık…
MUHTAR — Evet,Mehmet,Muhammet…
HOCA — Mahmut,Mevlût
KAHVECİ — (Yerinden,kızgın) Suya gitti…
ONBAŞI — Değil,şey,durun şeyinin,neydi muhtar,babasının ismini de deyiverdi Şey Veli mi dedi,deli mi dedi…Şeymiş,çoban,ebet çobanmış şeyde
MUHTAR — Kör Veli mi?
DERVİŞ AĞA — Evet,onun biy oğlu vaydı…Adı Muyat,evet Muyat
MUHTAR — Tamam,ben de hatırladım,bir gün ava çıkarken torbayı unutmuştum da alıp getirmişti evden…Fakat o bacak kadar çocuktur be
ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,yani Kör Veli öldüğü zaman çocuk,efendim söyliyeyim,pek ufaktı,yani,onu bir tahsildar aldı gitti kasabaya
MUHTAR — Evet,hatırladım Bir gün avda bizim köpek,vik vik tavşanı kovalıyordu…Tavşan kulaklarını şöyle dikmiş…Tam önüme geldi Çifteyi omuzladım Bir de ne göreyim?O dediğiniz çocuk çiftenin ucunda görünüyor Tavşanı da kaçırdık
ALİ AĞA — Vay anasını,demek o çocuk gelecek O hırsızın biridir Kala kala,efendime söyliyeyim,koca köy ona mı kaldı?
ONBAŞI — Ben kör şeyi,neydi o?Şey…
MUHTAR — Veli
ONBAŞI — Evet,ben kör Veli’yi filân bilmem Yalnız şunu bilirim Şu çiçeği şeyinde,burnunda yeni öğretmenler nereye giderlerse şey yapıyorlarmış,şey kök söktürüyorlarmış Ya
ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,ben şimdi iyi hatırladım,efendime söyliyeyim,o çocuğu…
DERVİŞ AĞA — Tüh canına be Ben neden hatıylamıyum
MUHTAR — Derviş Ağa,nasıl hatırlamazsın Hani çoban Kör Veli vardı Bir gözü sakattı Köyün davarını güderdi
ALİ AĞA — Şöyle böyle on beş yıl önce,efendime söyliyeyim
DERVİŞ AĞA — (Kendini zorlar ) Köy Veli…Köy Veli…Hah!Bildim Kâzım Ağanın çobanı idi önce
MUHTAR — Hah,ayağını bastın,kaldır
DERVİŞ AĞA —Çocuğu da hatıyladım Amanın,bu hükûmet ne ettiğini bilmiyoy Yahu o çocuk öğretmen olayak buyaya göndeyiliy mi?
Ali AĞA — Efendime söyliyeyim,buraya gönderilmesini bırak Onu örtmen yapanlarda kabahat
HOCA — Ağalar,deminden beri dinlerim Hele bana da çıtladın da şu malim denen adamın cemazülevvelini biz de öğrenelim Değil mi ya?Biraz sonra köye gelecek,caminin karşısındaki mektebinde bizim gibi kâmil bir hoca ile aşık atmaya kalkacak Atamaz ya,baklava hakkı için,atamaz ya,sözün gelişi Biz nerde,malim nerde?
MUHTAR — Çok güzel söyledin,hoca…Hele böylesine malim (Kızgın) Ne malimi canım,öğretmen…Evet,dediğim gibi Bunun ne anasında ne babasında hayır vardı Baba içkici,sarhoş,eli uzunun biri…Anayı hiç sorma Köyden atacaktık da araya ölüm girdi…Bizi bu rezillikten kurtardı Ava giderken,kaç kez,kaldır çifteyi vur şu kadını,diye düşünmüşümdür
HOCA — Vay vay,demek böyle?
DERVİŞ AĞA — Böyle ya…Çocuğa ne deysin?Aymut dibime düşey…Atalay sözü bu
ALİ AĞA — Efendime söyliyeyim,köyde biraz daha kalsaydı,efendime söyliyeyim,bütün çocukları da kendisi gibi yapacaktı İmdada o şişman tahsildar yetişti,aldı götürdü Efendime söyliyeyim,çocuklarımız kurtuldu
DERVİŞ AĞA — Yanlış söyledin Kuytulmadı İşte şimdi kapana giydi çocuklayımız
DİĞER ÜÇÜ — Çok doğru dedin
HOCA — Vay,vay…Böyle bir adamı buraya malim veriyorlar Tüh,tüh Kıyamet ağalar,kıyamet…Evvelki gece bizim kaşık düşmanı,tavuklu bir pilâv yapmıştı Mevlût okumuştum ya…Sabrilerde…Bir tavuk göndermişler…Bakkala da yasin okuduk;bir yarım okka pirinç…Pilâv yerken…Budu şöyle yakaladım Derken “Kadın,kalk bir su ver ” dedim…Sofraya otururken suyu almaz yanına Ne derse beyenirsiniz? “Görüyorsun yemek yiyeceğim,sabreyle…Yemek yerken su içilmez ” Dünya değişti…Kıyamet Şuna bak,hırsız,uğursuz bir ananın,hırsız uğursuz oğlunu böyle namuslu bir köye malim veriyorlar Sonra da malim dikilir başına Ne Ben öğretmenin…Öğretmen değil,oyuncu bunlar Masum sabü sübyana köçeklikten başka bir şey öğretmezler
MUHTAR — Ne oyunlar,hoca,görsen…
HOCA — Allah göstermesin!
MUHTAR — Zımbırtı etmekten başka bir şey bilmezler…Bilseler…Amenna,başımızın üstünde yerleri var…Ne gezer onlarda bilgi…Mektep dediğin sessiz gerek…Bunlar da öyle şey arama,Bir gürültü bir patırdı Çalgılar,davullar Bakın geçenlerde kaynatamın köyüne gittim ya…Beraber ava gidecektik olmadı…O köyde bir mektep var…Bir de kıranta bir malim…Malim değil tam malim beg…Mektepte tek gürültü yok…Çocuk tıs der,yapıştırırmış tokadı…Yana yattın tokat…Çamura battın tokat…Bizim kaynata dedi ki çocukları dövmek için öyle kabahatler yüklüyormuş ki…Kaynatam bile bulamazmış o kabahatleri…Bilirsiniz ne keskin avcı olduğunu hâlbuki…E,köylü memnun…Çocuk dediğin dayakla terbiye edilir…Bunlarda öyle mi ya?Talebesi çalar,malimi,müdürü oynar
|