Prof. Dr. Sinsi
|
Tanzimat’Ta Oyunculuk Ve Tiyatro Sanatı
Tanzimat’ta Oyunculuk ve Tiyatro Sanatı
Tiyatronun bir temel öğesi seyirci ise, öteki de oyuncudur Bu ikisi olmadan tiyatronun varlığından sözaçmak olanağı yoktur Türkiye’de yeni başlayan Batı tiyatrosu için her şeyden önce oyuncu bulmak güçtü Türkiye’deki Ermeni azınlığı bu işe önce başlamıştı Seyirci çekmek için giderek Türkçe de oynamaya başladılar Ancak, yetişkin Türkçeyi iyi konuşan, profesyonel etkinlikte oyuncu bulmak sıkıntısı dönem boyunca çekildi Özellikle Müslüman oyuncu gerekliydi Burada Müslüman kadın oyuncu zaten sözkonusu değildir Öte yandan Türkler’de eskiye uzanan bir oyunculuk geleneği vardı Ortaoyunu sanatçıları oyunculuk sanatı bakımından çok yetkindiler İlk Ulusal Tiyatromuz sayılacak Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu özellikle Türk oyuncularına ve Türk yazarların kapılarını açmaya önem verdi Nitekim tiyatronun daha ilk yıllarında duyuru ve çağrıları etkisini gösterdi
Güllü Agop’un parmak bastığı sorunlar arasında en önemlisi dil sorunuydu Oyuncuların çoğunluğu Ermeni, bunların Türkçesi de bozuk olduğundan, tiyatromuzun bu dönemde en çok üzerinde durulan konusu buydu Özellikle Ermeni oyuncuların metates ve çeşitli telaffuz bozukluklarından örnekler veriliyordu Örneğin “maşrapa” yerine “marşapa”, “bayram” yerine “baryam”, “ense” yerine “ekse”, “çıplak” yerine “çılbak” ve “evet efendim” yerine “he efendim” denmesi üzerinde duruluyor, bunun yardımla düzeltilmesi için uyarılarda bulunuluyordu Aynı dergi gene Osmanlı Tiyatrosu‘nda “gayret “yerine “garyet” dendiğini, bu gibi örneklerle bu tiyatroya Osmanlılıkla ilgili hiçbir şeyin olmaması bakımından Osmanlı Tiyatrosu denemiyeceğini söylüyor Suçu yalnız Ermani sanatçılara yüklemek yanlıştı, oyun yazarlarının ağır, kitapça üsluplu dili ve Müslüman oyuncuların da yanlış Türkçeleri Diyojen’in 161 sayısında suçlanıyor
Telaffuz konusunda önemli bir adım Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu‘nda atıldı 1873 yılında bir gazetede Gedikpaşa Tiyatrosunun yeniden örgütleneceğini, Raşit Paşa (Suriye Valisi), Kemal Bey (Namık Kemal), Halet Bey, Ali Bey, Nuri Bey ve Güllü Agop’tan oluşan bir kurulun çalışmalarına başladığını duyuruyor Bunlardan Namık Kemal, Ali Bey bu dönemin önemli oyun yazarlarıdır Nuri Bey’in bir denemesi vardı Halet Bey, kimi oyunların çevrilmesine yardım etmişti Kurul başkanlığına, Vezirlik ve Bayındırlık Bakanlığı yapmış Reşit Paşa seçilmiştir
Bursa’da Ahmet Vefik Paşa’nın desteğiyle kurulan tiyatroda da böyle bir kurul vardır Tiyatro Muhibbi Encümeni adını taşıyan bir kurulda Fransız konsolosu, Fransız konsolosluğu çevirmeni, Avusturya-Macar konsolosu, aşar nazırı Vizental, eşraftan (sonra paşa) Rasim Bey, Şakir Efendi, ilerde göreceğimiz gibi bu dönemin en önemli tiyatro yazarlarından Feraizcizade Mehmet Şakir Efendi’dir
Oyuncuların tiyatro yönetimiyle ilişkileri, aldıkları para da sözleşme ve yönetmelikle düzenleniyordu Bununla birlikte, oyuncuların inançları, önyargıları kimi kez tiyatronun ana kurallarını hiçe sayarcasınaydı Örneğin Schiller’in Haydutlar’ı Osmanlı Topluluğunca oynandığında, müslüman oyunculardan Ahmet Necip ile Hüsnü Efendi oyunun Bohemya ormanlarında geçen 2 perdesinde giyimlerinden, sarıklarından vazgeçmemişler, sahneye öyle çıkmışlardı Bunun gibi Hasan Bedrettin’in Iskat’i Cenin adlı oyunu oynanmak istendiğinde kadın oyunculara çocuk düşürmek konusunu ele almak zor geldiği için oynanamamıştır Bu ilişkileri düzenlemek için zaman zaman birtakım girişimler olmuştur
Oyunculukla ilgili önemli bir konu da yetişme olanağı yoktu Sarayda Muzıka-yi Hümayun bir çeşit okul gibiydi Burada müzik yanında tiyatro eğitimi de yapılıyordu Ancak sarayın dışında oyuncular usta – çırak ilişkisi içinde yetişiyorlardı İlk Ermeni oyuncuların yetişmesinde, öğrenimlerini İtalya’da ve Avrupa’nın başka yerlerinde yapmış Ermenilerin büyük yararı olmuştu
Yetiştirmede Nestor Noci gibi, Türkiye’de kalan başka yabancıların da büyük katkısı olmuştu, Eti, Eugene Meynadier,hem orkestra yönetmeni hem sahneyekor Solie,dekor sanatçıları Merlo ve Fornari gibi Müzikli oyunlar sahneye koyan yerli topluluklarda orkestra yönetmenleri de hep yabancılardandı Bu yabancıların çoğu dışardan bir toplulukla gelmişler, sonra Türkiye’de kalmışlardır Yerli sanatçıların yetişmesinde, görgü-bilgi kazanmalarında, Türkiye’ye sık sık gelen ve sayıca bol yabancı toplulukların da büyük yardımı oluyordu Özellikle İtalyan, Fransız, Alman oyuncuları seyretmek, Batı sahnesi üzerine yerli sanatçılara çok şey kazandırıyordu Bu arada bu dönemde Avrupa sahnelerinin kalburüstü santçıları da gelmişti
Bu dönemin bellibaşlı oyuncuları arasında Müslüman oyuncuları görelim Müslüman oyuncuların sahneye çıkması 1847’lerde saray çevresinde olmuştu Abdülhamit çağında sarayda tiyatronun yönetmeni esvapçıbaşı İlyas Beydi Ayrıca Müzika-yi Hümayun konutanı Neşet Bey ve Müzika-yi öğretmeni Mehmet Zati (Arca) da çalışmaları yönetiyordu Oyuncular arasında Kolağası Halil Bey, Vasıf Bey, Garip İhsan Bey, Halim Bey, Nazif, Fuat, Hilmi, Ali İlyas, İsmet Halil, Hakkı, Çerkes Vehbi, Salih, Ömer ve başkaları bulunuyordu Türk tiyatrosunın II Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin başlangıç yıllarında en önemli sahne sanatçılarımızdan biri olan Naşit de burada yetişmişti
Batılı anlamda ilk Müslüman profesyonel tiyatro oyuncusu Ahmet Necip Efendi(?-1898) Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosunda oynamştır Ahmet Fehim, ilk Müslüman oyuncunun kendisi olduğunu, sonra Nuri’nin geldiğini, ama onun gözüpek olmadığı için çabuk çekildiğini söyluyor
Ahmet Necip’in ilk Türk profesyonel oyuncusu olarak benimsenmesine karşın Ahmet Fehim (1857-1930)’in oyuncu, yönetici, yetiştirici, sahnekor ve dekorcu olarak ilk Türk Tiyatro adamı olduğunu ileri sürebiliriz
Adlarına rastladığımız öteki Müslüman oyuncular şunlardı: Hüsnü (Ethem), İsmail Hakkı, Mehmet Edip, Selim, Mehmet Vamık, Mustafa Fazıl, İbraim Efendi, Murat Efendi , M Arif Efendi Ortaoyunculuğundan gelip bu dönemin tiyatrosunda önemli yerleri olanların başında Hamdi (Kavuklu) Efendi, Küçük İsmail Efendi, İsmail Hakkı Efendi (Büyük İsmail Abdürrezzak), dönem sonlarına doğru Kel Hasan, Ahmet Hulusi, Kemal Efendi, İsmet Fahri, Hakkı Necip vb
Belli başlı Eremeni oyuncularına gelince, bunlardan kadınlar arasında şu adları sayabiliriz: Yeranuhi Karakaşyan, Vergine Karakaşyan, Aznif Hratca ve Mari Nıvart vb Erkekler arasında ise ;Bedos Atamyan, Davit Triyans, Karakin Riştuni ve Manuk Sisak vb
Bu dönemin sahne düzeni bilgilerimiz pek azdır Önce gösterimlerin fotoğrafları pek azdır, sonra gösterimler eleştirilerinde bu konulara çok az değinildiği için sahne düzeni, dekorlar ve giysiler üzerine yeterli bilgi edinemiyoruz Yabancı tiyatro topluluklarının gösterimleri sahne düzeni ve tekniği üzerinde yerli topluluklara yol gösterici oluyordu Ayrıca bu toplulukların sahneyekor için çalışıyorlardı Noci, Asti, Meynadier Soulie , George Gonnet-Lévy gibi sahneyekorlar Fornari, Merlo gibi dekorcuların yerli topluluklara çok yardımları olmuştu Ancak, bu tarihte Avrupa tiyatrosunda bile sahneyekorluk çağcıl anlamda gelişmiş değildi Dilimize giren rejisör sözcüğü aslında Fransızca’dan girmekle birlikte, bu sözcüğün Fransızca’da anlamı sahne yönetmeni anlamındaydı
Hemen her tiyatronun demirbaş dekorları vardı Gelen topluluk bu dekorları oyuna uygun bir biçimde kullanırdı Ahmet Fehim, Gedikpaşa’da sahnenin sofitasına çekilmiş böyle 95 perde olduğunu, bunların mağra, salon, divanhane, hapishane, mezarlık, meydan cadde, kilise, yoksul odası, zengin odası, kitaplık, deniz, orman ve bahçe gibi kullanıldığını söyler Çoğunlukla bunları Naum’un dekorcusu Merlo yapmıştı Henüz kapalı dekor (decor frmé Yahut box set) kullanılmıyordu Ahmet Fehim bunun ilk Bursa Tiyatro’sunda Moliére’in Okumuş Kadınlar’ı için kurulduğnu (Ahmet Fehim’in ile Triyants yapmışlar) belirtiyor Ancak sonra bunların güzellerini Şişeciyan gerçekleştirmiştir
|