10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Üniversiteye Hazırlık Tiyatro Metni
Mustafa: Çok güzel Bu fizikle ancak fizikçi olunur zaten
Kız: Sizin işiniz gücünüz yok mu Allah aşkına?
Mustafa: Şu anda aslında çalışıyorum ben
Kız: İşiniz ne?
Mustafa: Babamın parasını yemek
Kız: Aaa! Siz de geleceğe boş gözlerle bakanlardansınız herhalde Bir amacınız, idealiniz yok
Mustafa: Olur mu ya! İdealim var
Kız: Neymiş o?
Mustafa: Babamın ölmesini bekliyorum O ölünce mirasa konacağım Sonra da gel keyfim gel!
Kız: Çok boş birisiniz
Mustafa: Evet çok boşum Zaten birisini arıyorum Ha, adınızı söylemediniz
Kız: Etiketler önemli değildir
Mustafa: Olur mu canım? İsminizi bilmezsem cep telefonunuzu ne adıyla kaydedeceğim? “Sapık” diye kaydedemem herhalde Konuşmayız, sürekli mesajlaşırız O daha ucuza gelir
Kız: Benim cep telefonum yok İhtiyacım da yok
Mustafa: Yapma ya, ne kadar üzücü bir durum
Kız: Bu dolmuş da nerde kaldı?
Mustafa: Dolmuşu ne yapacaksınız ki? Gelmese de olur Ne güzel konuşuyoruz
Kız: Hayır, siz salak salak konuşuyorsunuz, ben de dolmuş gelinceye kadar dinliyorum
Mustafa: Şu anda tanışmış olmamız gerekiyor, ama hala olmadı
Kız: Niye tanışmış olmamız gerekiyormuş ki?
Mustafa: Bütün Türk filmlerinde öyle oluyor da onun için Ama bir eksik var Siz hızlı hızlı gelirken çarpışacağız Sonra elinizdeki kitaplar yere düşecek, onları birlikte toplayacağız Bu şekilde tanışmış olacağız Bu kısım eksik, istersen çarpışalım
Kız: Allah’ım çattık belaya ya! Nerde kaldı bu dolmuş?
Mustafa: Dolmuş kaldı bir yerde zor gelir artık İstersen bir şiirimi okuyayım sana Şiir benim ha, kendi ellerimle yazdım
“Ellerinde kitaplarla dolmuş beklersin,
Dertlerime yenilerini eklersin
Babam ölsün de gör
Seni hemen alıp kaçarım ”
Sonu pek uymadı, ama neyse, her güzelin bir kusuru vardır
Kız: Allah’ım kafayı yemeden şu dolmuş gelseydi
Mustafa: Sıkıldın herhalde Sana bir şiir daha okuyayım
Kız: Allah aşkına artık tamam!
Mustafa: Ama bu şiir benim değil, büyük bir İngiliz şairin
Kız: (Şaşırır) Öyle mi? Oku bakalım
Mustafa: “Good evening
Welcome to BBC news
And now today’s”
Nasıl güzel, değil mi?
Kız: Şiir bu mu?
Mustafa: Evet
Kız: Bu, İngilizce: “İyi akşamlar, BBC haber bültenine hoş geldiniz Şimdi bugünün haberleri ” demek
Mustafa: Yok ya! Demek yanlış şiiri ezberledik Bu şiiri komşunun radyosundan duymuştum
Kız: Allah’ım bana sabır ver! Nerde kaldı bu dolmuş?
Mustafa: Sıkıldınız herhalde Neyse zamanla alışırız birbirimize
Kız: Ne alışması ya? Sizinle bu dünyada bir daha karşılaşmamak için öbür dünyaya, hatta cehenneme gitmeye bile razıyım
Mustafa: Valla, oraya da gelirim
Kız: Allah aşkına yeter! Nerde kaldı bu dolmuş ya?
Mustafa: Sonuç olarak benim hakkımda edindiğiniz izlenim nedir?
Kız: Bak kardeşim, sizi tanımıyorum, tanımak da istemiyorum, ama sizin hakkınızda edindiğim izlenim şu: Eğer siz dünyaya daha önce gelmiş olsaydınız “aptal” kelimesi sözlüklerde olmazdı
Mustafa: O niye?
Kız: Çünkü “aptal” kelimesi hiçbir insana senin kadar yakışmaz
Mustafa: Sen bana aptal demeye çalışıyorsun, ama yazık, üzüldüm yani
Kız: Allah Allah, bu dolmuş nerde kaldı?
Mustafa: Ne yapacaksın dolmuşu? Ne güzel muhabbet ediyoruz Ha, senin baban ne iş yapıyor?
Kız: Ne yapacaksın?
Mustafa: Benim babam senin babanı döver de onun için sordum
Kız: Benim babam komiser
Mustafa: Yok ya! Gerçekten mi? Zaten benim babam da cumhurbaşkanıdır kendisi
Kız: İstersen araştır bak
Mustafa: Hadi ya! Desene sert kayaya çarptık Başımızı belaya sokmayalım bari Allah Allah, nerde kaldı bu dolmuş ya!
|
|
|