10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Milli Mücadele Döneminde Simavlı Eşkıyalar
KUVÂ-YI MİLLİYE VE DURSUNBEY
Mondros Mütarekesi’nin uygulanışından itibaren düzenli ordunun kuruluşuna kadar geçen devreyi, Kuvâ-yı Millîye dönemi olarak nitelendirmek gerekir Çünkü bu dönemde yapılan mücadele çok zor şarlar altında oluşturulan, millî kuvvetlerle verilmiştir Kuvâ-yı Millîye adıyla kurulmuş olan bu güçler, düzenli ordu kurulması sürecinde zaman kazanma açısından çok önemli bir görevi başarıyla yerine getirmişlerdir
Millî Müfrezelerimiz her an sınırı geçip güvenli bir bölgeye geçerek Millî Ordunun saflarına katılabilecekken işgal bölgesindeki sahipsiz, korumasız köylerin korumasını üstlenmiştir Üzerlerine kuvvet çekerek Yunanlıların cephede kullanabileceği askerlerin bir kısmını bölgede tutmayı başarmışlardır Böylece Türk Ordusu karşısındaki düşman baskısı belli bir ölçüde hafiflediği gibi, düzenli birliklerin güçlenmesine zemin ve zaman kazandırmışlardır
Millî Mücadele ise, çöken bir imparatorluğun enkazları üzerinde, İmparatorluğun arta kalan unsurlarından çağdaş anlamda bir “Millî Devlet” kurma gayesine yönelik, yeniden doğuş hareketi olarak nitelendirilebilir İşte Millî Mücadele’nin önemli bir kısmı gerek stratejik konumu, gerekse sosyal yapısı itibariyle ilginç bir çatışma sahası durumunda bulunan Kuzeybatı Anadolu'nun Balıkesir sınırları içerisinde cereyan etmiştir
Tarihinin hiçbir döneminde haksızlıklara boyun eğmemiş olan Büyük Türk Milleti ülkesinin işgal edilmesine de seyirci kalmamıştır Nitekim resmî makamların tüm çekimser tutumlarına rağmen, inisiyatif kullanan komuta kademesindeki subaylar emirleri altındaki birlikler ve mahalli kuvvetlerle düşman ilerlemesine silahla karşı koymuşlardı Yunan işgal ve ilerlemesini reddeden Batı Anadolu insanı, hükümetin sükûnet tavsiye eden kararlarını dinlemeyerek bazı direniş heyetleri oluşturmuşlardır
Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul Hükümetinin acizliği karşısında tedirgin olan Türk halkı, müdafaa-i hukuk cemiyetleri teşkiline başlamıştı İzmir’de teşekkül eden müdafaa-i hukuk cemiyetinin kongresine Balıkesir de delegelerini göndermişti İzmir’de Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal ve tecavüzü üzerine Anadolu’nun her tarafındaki “müdafaa-i hukuk” cemiyetlerine bir de “redd’ül ilhak” ünvanı ilave edildi Adeta hiç yoktan Millî bir ordu meydana çıktı Balıkesir’de teşekkül eden büyük kongre, bu ordunun kuzey karargahı olmak üzere Balıkesir’i seçti
Karesi Sancağı merkeziyle bağlı kazalar dahilindeki köylerin hane sayısını bildiren TrForumuz Biz20 Aralık 1916 tarihli icmal pusulasına göre Balat (Dursunbey) nahiyesinde birlikte 2406 hane bulunduğu anlaşılmaktadır Balat Nahiye merkezinde ise 897 hane bulunmaktaydı Köyleriyle birlikte toplam 3724 haneye sahipti Hane başına en az beş nüfus hesabıyla yaklaşık 18-19 bin kişinin yaşadığı söylenebilir
Yunan ordularının işgali sırasında düşman ordusu Dursunbey’in köy ve civarına karargah kurmamış, yalnız gelip geçmişse de halkın Birinci Dünya Savaşından arda kalan bir avuç erkeği, dul kadınları ve çocukları gece gündüz evlerinde tarla ve bahçelerinde daima korku içinde yaşamaya çalışmışlardır O tarihte Yunan ordusuna katılan yerli çetelerce memleket idare edilmiş, çevrenin idaresi, emniyet ve sair her türlü işleri bu cahil eşkıya bozması çetelerin elinde kalmıştır
İstanbul Hükümetine bakılırsa Karesi livası dahilinde 24 çete faaliyet gösteriyordu Bunlar, Parti Pehlivan, Sarı Mehmed, Hüseyin Çavuş, Bakırlı Mustafa, Arnavud Arslan, Kadı Dağlı Hacı Veli, Bergamalı Arab Osman, Kamalı Bıyıksızın Ahmed, Geyelerli ?? Ömer Pehlivan çeteleri idi Bunlar arasında olan Demirci Kaymakamı İbrahim Edhem ve Balat (Dursunili Kazası) kaymakamı Emin Beylerle daha bazı münevver kimseler, bu çetelerin Divân-ı Harb heyetini teşkil ediyordu Bu çeteler genellikle Bigadiç, Sındırgı, Soma, Demirci, Simav, Çorum bölgelerinde dolaşıyordu Kendilerini asayişle alakadar addeden çete reisleri tutukladıkları insanları mahkeme edip bu divân-ı harb heyetine veriyorlardı 
Dursunbey Kavacık nahiyesinden ve civar köylerinden kuvvetli hayvanları olanlar Kuvâ-yı Milliye'ye öküz arabaları ile Balıkesir'e gelip, depodan erzak ve cephane alarak Soma cephelerine taşıdılar Kavacık köyünden İsmail oğlu Halil ve Mehmet oğlu Abdullah ile Şuleler köyünden Ali Osman, Hamzacık'tan İbrahim Ağa, Osmanlar köyünden Ömer ve yöre halkı 10-15 araba, Dursunbey'den gelen bir komutan aracılığıyla çevreden toplanan erzaklarla önce Soma cephesine gitmişler, oradan Bandırma'ya giderek cephane alıp, Soma cephesine taşımışlardır
Kurtuluş Savaşı başlamadan önce buralara kadar gelen Yunanlılar burada eğlenmeden Dursunbey'e geçtiler O sıralarda türeyen yerli eşkıyalar, yöredeki köyleri yakıp yıkıyorlardı Seferberlik döneminde ilçemiz çeşitli eşkıyaların ve kendilerini Kuvâ-yı Milliyeci diyerek tanıtan çetelerin istilasına uğramıştır
|
|
|