10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Talat Aydemir Nasil Darbe Teşebbüsünde Bulundu Ve Neden Basarili Olamadi
Kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını ve aldatıldıklarını gören Talat Aydemir emekliye sevk edildiği gün evine geldiğinde eşine şöyle diyordu: "Şadan, ilk önce şu şerefli elbisemi çıkarayım Bu iş bitmedi, bir gün gelecek muvaffak olacağım Üzülme, istesem en kısa zamanda hallederim "
Gerçekten de iş bitmemişti Aydemir cuntası daha da bir hırsla yeni bir darbeye hazırlanmaya başladı Bu arada yurtdışına sürgüne gönderilen 14'ler de yavaş yavaş dönüyor ve onlarla da ilişkiler kuruluyordu Ancak 14'ler durumu daha iyi kavramışlar, darbe yolundan yürümenin mümkün olmadığını, bir siyasi partiyle iktidar mücadelesi vermek gerektiğini düşünmeye başlamışlardı
Aslında bu konuda da aralarında bir fikir birliği yoktu ve ancak Alpaslan Türkeş bu doğrultuda ilerlemeyi başaracak, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ni ele geçirerek bu partiyi MHP'ye dönüştürecekti
Böylece ordu içinde yeniden hız kazanan örgütlenme yine daha çok alt kademelerde taraftar bularak yayılmaya başladı Bu arada Talat Aydemir 22 Şubat konusunda verdiği bir demeç nedeniyle Temmuz 1962'de dokuz günlüğüne tutuklanarak serbest bırakılacak ama bu olay Harbiydiler ve genç subaylar üzerindeki etkisini artırmaktan başka bir sonuç getirmeyecekti Oturduğu evin önünden gruplar halinde geçen Harbiydiler balkona çıkan emekli albayı selamlayarak gösteri yapıyorlardı
1963 yılı başından itibaren "27 Mayıs'ı devam ettirmeye" kararlı cuntalar ve subaylar arasındaki görüşmeler sıklaşmaya başladı "Lale Apartmanı Toplantısı", "Söğütözü Toplantısı", "Dikmen Toplantısı" gibi toplantılarla saflar ve görüşler netleşiyor, harekat tarzları belirleniyordu "Herkes benim liderliğimi kabul etsin" diyen Türkeş başta olmak üzere 14'lerle Aydemir cuntasının yolları ayrılacaktı
Mayıs ayında yeniden darbe yapmaya karar veren ihtiraslı albay ve arkadaşları da hükümet ve ordu tarafından adım adım izleniyordu Ama yine de başta Ankara olmak üzere bazı önemli askeri birliklerde örgütlenmişlerdi Ordu içindeki tepki Erzurum'da genç subayların Başbakan İnönü'ye arkalarını dönerek yaptıkları protesto ile kendisini ortaya koymuştu
Bu huzursuzluğu arkasına alan Talat Aydemir ve arkadaşları 20 Mayıs'ı 21 Mayıs'a bağlayan gece bir kez daha harekete geçeceklerdi Yine ayaklanmanın karargahı ve asıl gücü Harp Okulu idi ve başta tank taburu olmak üzere Ankara'daki kimi birlikler de harekete destek veriyorlardı Aydemir de dahil olmak üzere emekliye sevk edilmiş 22 Şubatçılar üniformalarını giyerek Harp Okulu'nda toplandılar ve harekete geçtiler
İlk hedef Ankara radyosu idi, hazırlanan ihtilal bildirisi saat tam 24'de radyodan okunmaya başladığında "Tamam, bu kez başardık" diye darbeciler birbirlerine sarılacaklardı Ancak durumu yakından izleyen hükümet ve ordunun yüksek komuta kademesi bu kez daha hazırlıklı ve hatta darbenin yapılacağından haberliydi Daha sonraki mahkeme sürecinde kendisinin de itiraf ettiği gibi Alpaslan Türkeş, Aydemir ve arkadaşlarını ihbar etmişti
Kısa bir süre sonra Ankara radyosu el değiştirecek ve 28 Tümen Kurmay Başkanı Yarbay Ali Elverdi, hükümetin duruma egemen olduğunu, ordunun da hükümetin emrinde olduğunu ve biraz önce okunan bildirinin üç-beş çapulcunun ve maceracının bir girişimi olduğunu belirten bir konuşma yapacaktı Aydemir ve arkadaşları şaşkınlık içindeydiler
Radyo marşlar çalıyor ve zaman zaman Ali Elverdi konuşuyordu Hemen Ankara radyosuna bir grup Harbiyeli gönderildi ve Ali Elverdi tutuklanarak Harp Okulu'na getirildi Harbiyelilerin öldürmeye kalkıştıkları Elverdi'nin hayatını Aydemir kurtaracaktı
Radyo tekrar darbecilerin eline geçmiş, "Büyük Türk Milletine", "Türk Silahlı Kuvvetleri İhtilal Genel Karargahı" adına Talat Aydemir imzalı bildiriler okunuyor, "Büyük Türk Milleti, hiçbir şahıs, zümre ve parti adına hareket etmeyen yalnız milletine karşı borçlu olduğu vazifesini yapan senin Silahlı Kuvvetlerinin zaman zaman yayınlayacağı bildirileri tam bir vakar, huzur ve güvenlik içinde bekle, halaskar fedailerin yalnız ve daima senin emrinde ve hizmetindedir" deniyordu
Ama hükümet kuvvetleri duruma bir kez daha teknik olarak müdahale ettiler ve Ankara radyosunun yayınını keserek, susturdular Ardından hava kuvvetlerinin bulunduğu Etimesgut'tan yayın başladı Bu kez konuşan Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'dı Sunay şöyle diyordu: "Türk Silahlı Kuvvetleri hükümetin emrindedir Kara, deniz, hava ve jandarma komutanlıkları hükümeti desteklemektedir Talat'ın 3-5 adamı hüsrana uğrayacaktır Maceraperestler muvaffak olamayacaklardır ve cezalarını göreceklerdir Bunlar toplanmaktadırlar "
Genelkurmay Başkanının bu konuşmasıyla birlikte hükümet yavaş yavaş duruma egemen olacaktı Ordunun hiyerarşisi içinde bir harekete yatkın olan birlikler yüksek komuta kademesinin tavrını öğrenince çözülmeye başlayacaklardı Oysa Sunay'ın konuşmasına kadar hükümetin emrinde doğru dürüst bir askeri birlik yoktu Hükümet savaşı radyo ile kazanıyordu
Daha sonraki anılarında Talat Aydemir de bu durumu kabullenecek ve şöyle yazacaktı: "Sunay'ın konuşmasından itibaren subaylarda, kıta kumandanlarında bir çözülme başladı Halbuki karşımızda hiçbir kıta yoktu Subaylar tankları, bölükleri bırakıp kaçmasaydı hiçbir şey olmayacaktı Tek bir radyonun bu kadar tesirli bir silah olduğunu o zaman anladım Mağlubiyetimizin tek sebebi radyodur "
Bu arada Ankara'da meydana gelen bazı küçük çatışmalarda ölenler ve yaralananlar olacak, Ankara'nın üzerinde iki tarafın da jetleri uçarak karşı tarafın bilinen mevzilerine makineli tüfek ateşi bile yapacaktı Bu kez kan da dökülmüş, 22 Şubat'tan daha kararlı davranılmış ama yine başarılı olunamamıştı
Sabah Harp Okulu'ndan ayrılan Talat Aydemir ailesinin kalmakta olduğu bir arkadaşının evine giderek vedalaşacak ve daha sonra subaylara değil polise teslim olacaktı Silah arkadaşlarına teslim olursa kendisini hemen öldüreceklerine inanıyordu
Bir yıl kadar süren mahkeme sonucunda ihtilal yapamadan duramayan ama bir türlü de başaramayan emekli albay ve üç arkadaşı idama mahkum edilirken, diğer yüzlerce subay ve Harp Okulu öğrencisi de çeşitli cezalara çarptırılacak ve ordudan atılacaklardı
TBMM Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın cezalarını onaylarken diğer iki idam hükümlüsünün cezasını müebbede çevirdi Gürcan 27 Haziran 1964'de idam edilirken, avukatının son anda yaptığı bir itiraz nedeniyle infazı bir hafta geciken Aydemir ise 5 Temmuz 1964'de hırsının ve aynı zamanda ideallerinin bedelini canıyla ödeyecekti
27 Mayıs da dahil olduğunda ihtilalle üç kez oynamıştı; ilkinde Türkiye'de olmadığı için elde edilen başarıdan payını alamamış, ikincisinde başarısız olmasına rağmen arkasındaki güçler dolayısıyla kellesini kurtarmış, ama üçüncüsünde baş koyduğu yolda başını vermişti
İhtilal, kendisiyle bu kadar çok oynanmayacak kadar ciddi ve tehlikeli bir işti Ve bir ihtilal, ancak toplumsal ve siyasal açıdan "şartlar tamam olunca" gerçekleşebilirdi!
Talat Aydemir ve arkadaşları ise tam da bu "şartlardan" habersizdiler!
|
|
|