Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye Cumhuriyetinin Tarihi
Karadeniz iklimi
Türkiye’nin kuzey kıyılarında, dağların denize bakan yamaçlarında görülen bir iklim tipidir Bu iklimde yaz sıcaklığı, Akdeniz ikliminde olduğu kadar etkili değildir Kış mevsimi, güney kıyılarına göre serin geçer Ara sıra don olur, sis görülür ve kar yağar Karadeniz ikliminin en önemli özelliği, yağışların her mevsimde görülmesidir Karadeniz üzerinden gelen nemli hava, Kuzey Anadolu Dağları’nın denize bakan yamaçlarında yükselerek yoğunlaşır ve kıyılarda yaz mevsiminde de yağış bırakır En çok yağış alan bölge Karadeniz Bölgesi’dir Rize ve çevresinde yıllık yağış miktarı 2500 mm’yi bulur
Karasal iklim
Türkiye’nin denizlerden uzak, yeryüzü şekillerinin meydana getirdiği engellerden dolayı deniz etkisinden yeterince yararlanamayan kesimlerinde karasal iklim görülür iç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Trakya’nın iç kesimleri karasal iklimin etkisi altındadır Buralarda mevsimlik ve günlük sıcaklık farkları büyük, yağışlar genel olarak azdır Kışlar uzun, soğuk ve karlı, yazlar kısa fakat sıcaktır En şiddetli karasal iklim Doğu Anadolu’da görülür Yüksekliğinden dolayı yağışlar iç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’ya göre daha çoktur iç Anadolu’da en yağışlı mevsim ilkbahar, Güney Doğu Anadolu’da ise kıştır iç Anadolu en az yağışı alır Güney Doğu Anadolu’da biraz daha fazla yağış almasına rağmen sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olması nedeniyle kuraklık tehdidi altındadır
Türkiye, örneğin ispanya ile aynı paralellerde bulunmasına rağmen, ortalama 1000 metreden yüksek olan Anadolu Platosu’na kar ve yağmur yağışının yoğun olması sebebiyle su sıkıntısı nisbeten daha az çekilir
8 000 yıldan bu yana tarım yapılan Çukurova, ayrıca Ege Bölgesi, Bafra ve Çarşamba ovaları dünyanın en bereketli topraklarından sayılır Tropikal bitkiler hariç dünyadaki sebze ve meyve çeşitlerinin %90′ı Türkiye’de yetişir
Batı ve Kuzey Avrupa’da Orta Çağ’da devamlı açlık ve veba tehlikesi olmasına karşın, Antik Çağ’da dahi Roma imparatorluğu’nun en bereketli eyaleti olan “Asia Minor” eyaleti (bugünkü Ege Bölgesi) Roma’ya üzüm, şarap, tahıl, zeytinyağı ve muhtelif meyve ve sebze gönderirdi
Nüfus
Türkiye’nin 2006 yılı tahmini nüfusu 72 milyondur Kuruluş döneminde Balkan ağırlıklı olan nüfus, Anadolu vilayetlerindeki yüksek nüfus artışı nedeniyle 1980′lerden sonra Anadolu ağırlıklı olmuştur 1985 sayımına göre Türkiye nüfusunun yüzde 10′u Trakya, yüzde 13,1′i Karadeniz, yüzde 19,4′ü Marmara ve Ege, yüzde 9,2′si Akdeniz, yüzde 7′si Batı Anadolu, yüzde 24,1′i iç Anadolu, yüzde 4,8′i Güneydoğu Anadolu ve yüzde 12,4′ü Doğu Anadolu’da yaşamaktaydı Nüfusun yüzde 48,90′i kırsal, yüzde 51,10′u kentsel alanlarda yaşıyordu
Türkiye’nin en büyük nüfusuna sahip kentleri sırayla istanbul, Ankara, izmir, Bursa, Konya, Adana, Antalya, Mersin, Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep dir
Türk Ulusu
Osmanlı imparatorluğu’nun 1 Dünya Savaşı ile dağılması ve ardından gelen Cumhuriyet idaresinin modern ve homojen bir toplum kurma çabaları sonucu ortaya çıkan Türk Ulusu, Batı Avrupa’nın Osmanlı idaresine verdiği “Türk” ismini devralmıştır
Tarihçilerce 1071′den sonra Bizans bölgesine gelen Selçuklu nüfusu toplam 3 milyon olduğu söylenmekte Anadolu’yu sürekli besleyen Türk göçleriyle (Harzemşahlar, Akkoyunlu, Karakoyunlu, vb ) Türk varlığının tesis edildiği belirtilmektedir
islam’ın devlet dini olması, 600 sene içerisinde hıristiyanlığın 2 sınıf muamele görmesi ve askere alma (Yeniçeri) sebebiyle Bizans ahalisi’nin önemli bir kısmı müslümanlaştı ve Müslümanların dili Osmanlıca/Türkçe oldu
Günümüzdeki modern Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlet yapısında olup, vatandaşlarına Türk denir
Anadolu ve Balkan yarımadalarının ve Boğazların, Mezopotamya’dan Orta Avrupa’ya geçişin tek coğrafi olanağını oluşturmasından dolayı, günümüzün Türkiye’si 10 000 seneden fazla sayısız kavime köprü vazifesi görmüştür
Çok etnikli pek çok imparatorluğun (Örnegin: Roma, Doğu Roma imparatorluğu/Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Pers, Asur vb ) her etnik bölümünün kültürel özellikleri Türkiye Cumhuriyeti’nde varlığını korumuştur
Paleolitik dönem, Kalkolitik dönem’de ve Antik Çağ’da yaşayan topluluklar,Ege Bölgesi’nde Luviler, Hurri’ler, ilk büyük devlet Hititler ve Miken’ler, dünyanin en eski medeniyet bölgesi olan Mezopotomya’da kurulan uygarlıklar, ve Osmanlı imparatorluğu’nu oluşturan kavimlerin binlerce sene yanyana yaşaması kültürel bir zenginlik yaratmıştır Bu kavim ve kültürlerin tümü aynı zamanda Türk Milleti’ni oluşturan unsurlarin başlıcalarıdır Irkçılık veya herhangi bir unsurun diğerlerine baskı yapması anayasanın kesin hükümleriyle yasaklanmıştır
Birinci Dünya Savaşı ve meydana getirdiği büyük yıkım sonucu, istanbul’un son imparatorluğu olan Osmanlı imparatorluğu yıkılmış ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bu çok etnikli imparatorluktan birçok ulusal devlet ortaya çıkmıştır
istanbul M S 313 senesinden günümüze 1500 seneden fazla bütün bu bölgenin tek hakimi ve imparatorluk başkenti olmuştur
istanbul’un Orta Avrupa’dan Mezopotamya’ya kadar olan yaklaşık 3 milyon km² coğrafyadaki tartışmasız etkisi ve hakimiyeti, olağandışı bir cazibe merkezi oluşturmasina yol açar Bizans ve Osmanlı dönemlerinde var olan imparatorluk başkentine göç yasağının/kısıtlamasının kaldırılması ile bunun sonucu oluşan göç, istanbul’un nüfusunun 1980-2005 arasında 2,5 milyondan 15 milyona çıkmasına yol açmıştır
Türkiye’de yaşayan herkes etnik kimliğine bakılmaksızın Türk vatandaşıdır Türk milleti ve devleti ayrılmaz bir bütündür Herkesin etnik kimliğine saygı duyulur
Din
Türkiye lâik bir ülke olduğundan din ve devlet işleri ayrılmıştır Dini veya etnik isimli siyasi parti kurulması anayasaya göre yasaktır Genelde muhafazakar partiler dini hassasiyetleri dile getiren partilerdir Cumhuriyetin ilk yıllarında dinin devlet kontrolü dışında yürütülemeyeceği kanaatine varılarak, devlet tarafından denetlenmesi gerektiği kararına varılmıştır Buna dayanarak 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı bir teşkilat olarak Diyanet işleri Başkanlığı kurulmuştur Bu teşkilat bireylere din hizmetini sağlamak ve camii gibi Müslüman ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir
Dini inanç veya inanmama, dini kuralları şahıs olarak uygulama veya uygulamama özgürlüğü anayasanın korumasındadır
1923′ten önce geçerli olan dini kanunlar tamamen geçerlilikten kaldırılmıştır
Şahıs isimleri veya dini köken temel alınarak bir kategorizasyon yapılması durumunda Türkiye vatandaşlarının yaklaşık tamama yakın kısmı Müslüman isimli veya kökenlidir (Ahmet/Mehmet/Ayşe/Fatma vb )
Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin en büyük ortak paydasını oluşturur (1 – %0,2 = %99,8)
Osmanlı Devletinde resmi aidiyet unsuru olan ‘Müslüman’ kavramı 1923′ten bu yana kullanılmaz, bu aidiyetin yerine, ulusal aidiyet olan ‘Türk’ kavramı gelmiştir
Rum, Ermeni, Süryani, Musevi vb (Yorgo/Eleni/Agop/Salamon vb ) isimli Türk vatandaşlarının azınlık statüsü bulunur, ancak oranları çok düşüktür
Toplam nüfusun sadece çok ufak (yaklaşık %0,2) bir oranını Gayrimüslimler oluşturur Bunlar 50 000 Ermeni Gregoryen, 17 000 Musevi, 8 000 Süryani, 1 000 Rum ve çok az sayıda diğer bazı çeşitli din ve mezheplerden insanlardır 
Türkiye’deki Rum Ortodoks, Gayrimüslim nufusun büyük bir kısmı, Lozan Antlaşması gereği Yunanistan’a göç etti Batı Trakya’da yaşayan Müslümanlar ile istanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da yaşayan Rumlar mübadele dışında bırakıldı
Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşayan Müslüman ahali Sırp ve Rus orduları tarafından Türkiye’ye sürüldü
1 Dünya Savaşı Osmanlı Devleti topraklarında 4 milyon insanın ölümüne veya sürgününe ve ayrıca Osmanlı Devletinin de yıkılmasına neden oldu
Bugünkü Yunanistan nüfusunun yaklaşık yarısını, Anadolu’dan giden Rumlar oluştururlar Bu göç edenlerin bir kısmını da hiç rumca bilmeyen fakat türkçeyi yunan alfabesiyle yazan hıristiyanlaşmış Selçuklular yani Türkler oluşturuyordu
Dil
Türkiye’nin resmi dili Türkçe dir Bugün Türkiye Türkçesi yaklaşık 100 milyon insan tarafından konuşulmaktadır
Yönetim biçimi
Türkiye’nin devlet biçimi cumhuriyettir Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal önderliğinde 1923′te kurulmuştur Resmî dili Türkçe’dir Laik demokratik bir yönetim anlayışı vardır Kuvvetler ayrımı esası vardır Yasama işlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütmü işlerini Hükümet, yargı işlerini ise bağımsız mahkemeler yapar
Ekonomi
Kuruluş yıllarında Osmanlı Dönemi’nin yıkılış döneminin savaş yenilgileri geçmişiyle başlayan Türkiye ekonomisi 1923 sonrası yıllarda harap vaziyetteydi istanbul ve izmir haricinde ne sanayi, ne sermaye sınıfı, ne altyapı, ne de eğitim mevcuttu En basit ürünler dahi ithal edilmek zorundaydı 12 milyonluk nüfusun büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen yoksul Müslüman köylülerden oluşuyordu Anadolu’daki büyük toprak sahipleri de sanayi burjuvazisini oluşturmaktan çok uzaktı
II Dünya Savaşı sonrasına kadar devlet ekonomisiyle yaşayan toplum, 1950′den sonra ABD’nin de etkisiyle büyük bir kapitalist sanayi kalkınma dönemine girdi Bugün de sürmekte olan bu kalkınma süreci özellikle büyük toprak sahiplerinin, hızla modern sermaye sınıfına dönüşmesine yolaçtı Anadolu’nun kalkınması ve alt yapısının oluşması sürecinde 200 milyar ABD dolarından fazla borç oluştu GAP projesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşvik programları halen sürmektedir
Ortalama %6 üzerindeki ekonomik gelişme ile beraber büyük bir değişim ve modernleşme başladı Öncelikle istanbul, izmir ve Batı bölgeleri, 1980′den sonra da bütün Anadolu illerinde büyük sermaye ve sanayi oluştu Bir milyar ABD doları ve üzeri sermayeye sahip holding sayısı 25′ü geçti Bunun altındaki yüzbinlerce büyük, orta ve ufak ölçekteki şirket, ve oluşan işçi sınıfı dinamik bir ekonominin taşıyıcıları oldular Arap ülkelerinde petrol sayesinde oluşan refah, Türkiye’de toplumun çalışmasıyla zor şartlarda oluştu
Günümüzde Türkiye’nin pek çok bölgesi sanayi toplumu olarak nitelenebilir Türkiye sanayi toplumuna hızlı geçiş olgusunu Müslüman toplumlar arasında başarıyla gerçekleştirebilen az sayıdaki ülkeden birisidir
|