Yalnız Mesajı Göster

Veliaht Abdülmecit Efendinin Ankara’Ya Davet Edilmesi

Eski 10-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Veliaht Abdülmecit Efendinin Ankara’Ya Davet Edilmesi




Bu işler Sultan Mehmet Vahdettin tarafından haber alınınca Abdülmecit Müttefik devletlerin de bilgisi dahilinde Çamlıca’daki Veliahtlık dairesinden alınarak Dolmabahçe’deki hususî dairesinde oturtularak otuz sekiz gün (31 Ağustos-7 Ekim 1920) göz hapsinde tutulmuştur Bu tebdili mekân fikrini öteden beri Damat Ferit ileri sürüp duruyor ancak bir sonuç alamıyordu34 Bu gözaltı Abdülmecit’i o kadar derinden etkilemiş olmalı ki Türk Ordusu İzmir’e girdikten sonra 1922 senesi Eylül ortasında Abdülmecit Kemalist olarak bildiği Yahya Kemal’e şu açıklamada bulunmuştur: “… (Mustafa Kemal) iki sene evvel bana bir mektup gönderdiler beni Anadolu’ya dâvet ediyorlardı lâkin o zaman İngilizler’in ve Vahîdeddîn Hân’ın [kendi tâbîri] câsusları ile sarılmış bulunuyordum; mektuba cevap vermeği arzû ettimse de cevabnâmem tutulur diye göndermekten (çekindim)” Bunun böyle olmadığını yukarıdan beri kullandığımız tarihsel kaynaklar söylemektedir Buradaki açıklamasıyla da Abdülmecit “dönek” bir kişilikte olduğunu ortaya koymuştur

Gerçekte ise Veliaht Abdülmecit’in bu ilk davete “Sultan’ın ve Hanedan’ın durumunu tehliaaae atmamak için” olumlu yanıt vermemiş olduğunu tarihsel kaynaklar söylüyor 1922 yılındaki açıklamasıyla Abdülmecit durumunu kurtarmaya yeniden Padişah olmaya çalışıyordu Bu kanıtlar da bir kerre daha gösteriyor ki Mustafa Kemal’in Osmanlı hanedanlık mensuplarına güvenerek onların içinde bulunduğu hesaplar yapması mümkün değildi Bu durumu Meclis’in 25 Eylül 1920 tarihli kapalı oturumunda şöyle ifade etmiştir: “… O halde onu (Vahdettin’i) hal’edip yerine derhal diğerini (Abdülmecit’i) intihap ederiz demek istiyorsanız buna da bugünün vaziyet ve şeraiti (şartları) müsait değildir Çünkü hal’i lâzım gelen zat milletin nezdinde değil düşmanların elindedir Onun vücudunu keenlemyekün (bütünüyle yok) addederek diğer birine biat edilmek tasavvur olunuyorsa bugünkü halife ve sultan hukukundan feragat etmiyerek İstanbul’daki kabinesiyle bugün olduğu gibi muhafaza-i makam ve idame-i faaliyete edebileceğine nazaran millet ve Meclis-i Âli asıl maksadını unutup halifeler davasiyle mi uğraşacak? Ali ile Muaviye devrini mi yaşayacağız?

İşte bütün bu olup bitenler sırasında 1920 yılı ortalarında Padişah Vahdettin Veliaht Abdülmecit’e tahttan feragat etmesini isteyen bir mektup yazıyordu Bu işlerin ucunda muhbirlik ve casusluk kokuları da alınıyordu ve oldukça tehlikeli boyutlar kazanmıştı İstanbul’daki İngiliz İstihbarat Servisi yetkilileri bu ilişkileri Saray içinden ve dışından kontrol ederek önemli muhtemel bir gelişmenin içinde bulunarak aktif müdahalede bulunmaya çalışmışlardır Örneğin Mustafa Sagir’in Abdülmecit ile Kemalistler arasındaki ilişkileri öğrenerek efendilerine haber vermesi bu bağlamda önemlidir Ancak yine de bu tehlikeli işlerden sonra Mustafa Kemal Veliaht Abdülmecit’e Şubat 1921’de bir mektup daha yazarak Sultanlık teklif etmiş ancak Abdülmecit bir kere daha ‘hayır’ demiştir Ancak Veliaht kendi yerine oğlu Ömer Faruk’u gönderince O da Ömer Faruk’u geriye göndermiştir Bu davranış Mustafa Kemal tarafından Abdülmecit’in “kararsız” karakteri açısından oldukça olumsuz bir şekilde ve özellikle “güvenilmez ve çelişkili” olarak değerlendirilmiştir

Veliaht Abdülmecit’in yakın çevresinden bazıları Kemalistler adına çalışıyordu Örneğin Seccadecibaşısı Zeki Bey M M Gurubuna çalışan biridir Bu durumu mabeynci İsmail Baykal şöyle ifade etmektedir: “Esas itibariyle İstanbul’da Anadolu ile temas eden o zaman Harbiye Nezareti İnzibat Yüzbaşı Şevki Bey merhum ile Fransız karargâh İrtibat Subayı Yüzbaşı Hikmet Beyler bize Sivas Kongresi mukarreratının (kararlarının) basma nüshaları ile gazeteleri gönderiyorlardı Biz de bunları muntazam surette Veliahde takdim ediyorduk Bu suretle vaziyet o hâle gelmişti ki Osmanlı hanedânı arasında tam mânasiyle Anadolu harekâtına vâkıf bir zat olan [Abdül]Mecit Efendi tasvipkâr hareketlerde bulunmağa başlamıştı Bu arada yaverleri Yüzbaşı Yümnü Bey de (General Yümnü Güresin) harekât hakkında aydınlatıcı bilgiler veriyorlardı Fakat hükûmetle Anadoluda beliren millî hareket arasındaki anlaşmazlıklar artıyor ve aylar geçtikçe vaziyet daha da gerginleşiyordu

Atatürk’ün yakından görüştüğü bazı aydınlar da bu işlerle görevli bulunuyordu Abdülmecit’in oğlu Ömer Faruk Mütareke yıllarında Ruşen Eşref ile yakın ilişki içinde olduğunu ve Nisan 1921’de Ankara’ya gitmek için İstanbul’dan ayrılırken ailesine ve padişaha bıraktığı veda mektubuna son şekli Ruşen Eşref’in verdiğini belirtir39 Bu verilerden de anlaşılıyor ki Kemalistler Osmanlı hanedanı ile çeşitli yollardan ilişkiler kurmuştur Bu ilişkiler ise başta İngilizler olmak üzere İtilâf kuvvetleri ile Osmanlı yönetimi tarafından yakından izlenmiştir Ruşen Eşref’in Ömer Faruk’la ilişkisi ise Osmanlı hanedanını kontrol altında tutan İngilizlerin gözünden kaçmıştır Bu ilişki Osmanlı Saray çevresinin de dikkatini çekmediğine göre ve Mustafa Kemal ile Ruşen Eşref’in yakın görüştükleri düşünülürse Ruşen Eşref’in Mustafa Kemal’in bu konularda en güvenilir adamı olduğu akla gelmektedir

Damat Ferit ve hükûmetinin Kuvva-yı Milliye hareketine karşıt tutumu Veliaht Abdülmecit ile Kemalist hareketi birbirine yaklaştıran önemli bir etkendir Kuvva-yı Milliyeciler gibi Veliaht Abdülmecit Efendi de şiddetli bir Damat Ferit karşıtı bulunuyordu Bu karşıtlık o kadar yaygın bir duruma geldi ki Damat Ferit’in Abdülmecit’i göz hapsine aldırttığı bunu ise Vahdettin’in tahtının güvenliğini sağlamak için yaptırttığı söyleniyordu Veliaht Abdülmecit ile Damat Ferit arasındaki ilişkilerin Damat Ferit’in ilk sadareti sıralarında gerginleşmiş olduğu anlaşılmaktadır Bundan sonraki günlerde Veliaht’ın Damat hakkında sarfettiği şu sözler bu geçimsizliğin boyutunu açıkça gösterir: “Ferid Paşa millet ile pâdişah arasına siyah bir perde çekti; fakat millet nazarında benim mevkiimi yükseltti

Türk Kurtuluş Savaşı komutanlarından general Asım Gündüz Veliaht Abdülmecit-Mustafa Kemal ilişkisine yakından tanık olmuş hatta bu ilişkide etkin görev almış kişilerden birisidir Asım Gündüz Kurtuluş Savaşı anılarında İstanbul’un işgalinin pekiştirildiği (16 Mart 1920) ve Ankara’da Meclisin açıldığı günlerde Mustafa Kemal’in o sırada Ankara’da bulunan Veliaht Abdülmecit’in yaveri Kurmay Yüzbaşı Yümnü Güresin aracılığı ile Saray’la irtibata geçerek Veliahtla görüşmesine aracılık etmesini istediğini anlatır Bundan başka Gündüz M Kemal’in Padişah’ın İtilâf Devletleri’nin elinde tutsak olduğunu Anadolu’da bir devlet kurarak başına Abdülmecit’i geçirmek istediğini belirterek Abdülmecit’in bir hafta düşündükten sonra Mustafa Kemal’in davetine olumsuz karşılık verdiğini belirtir

13 Kasım 1918’den itibaren başkent İstanbul Müttefik kontrolü altında bulunuyordu 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edilince Osmanlı hanedan ve hilâfet hukuku da ayaklar altına alınmıştı 16 Mart günü İstanbul’un İtilâf Devletleri tarafından işgalinden sonra tutuklananlar arasında Osmanlı şehzadeleri Abdülhalim ile Ömer Faruk Efendi’lerin de bulunduğu istihbar ediliyordu Sivas Valisi Reşit Paşa bu iki şehzadenin tutuklanması hakkındaki haberlerin Müdafaa-i Hukuk merkezlerinden nahiyelere kadar hızlı biçimde bildirilmesi ve yerel gazetelerde yayımlanması gerektiğini bildirmiştir Bu haberin bütün ülaaae neden süratli biçimde duyurulmak istendiği ise açıklanmamıştır Ancak Kemalistler’in Padişah ve soyunun İtilâf Devletleri karşısında çaresiz durumda olduğu kanısını vererek Anadolu halkının yüzünü İstanbul’dan Ankara’ya çevirmek amacında olduğu söylenebilir

ABD’nin İstanbul’da bulunan yüksek komiseri Amiral Lambert Bristol tarafından kaleme alınan 6 Ağustos 1920 tarihli “Anadolu’da Durum” başlıklı raporda “Gelecekte Yunanlılar’la ya da İstanbul Hükûmeti’yle bir uzlaşma olasılık dışıdır” deniyordu44 Amiral Mark Lambert Bristol 10 Mayıs 1921’de kaleme aldığı bir raporda ise Mustafa Kemal’in Veliaht’ın ve oğlunun manevî gücüne ve moral etkisine ihtiyacı kalmadığını Bolşevikler’le Kemalistler arasında dostane ilişkilerin kurulmasının “bir prensin hizmetlerini güvenilir olmaktan çıkardığı” bir dönemde olması bakımından önemli bir gelişme olarak değerlendirmektedir Bu ortamda Osmanlı şehzadelerinin özellikle Osman Fuad Efendi’nin ve Mustafa Kemal’in Trablusgarp Savaşı’ndan itibaren yakından tanıdığı Şeyh Ahmed es-Sünusî İslâm siyaseti adına tarihsel bir misyon üstlenmişti Hüsamettin Ertürk’e göre Şeyh Ahmed es-Sünusî’nin misyonu TBMM Hükûmeti’nin Padişah ile arasını bulmaktı

Mustafa Kemal ile Şeyh Sünusî özellikle Kasım 1920’den itibaren yakın temas içinde idiler M Kemal 1920 yazında Osmanlı hanedanından Veliaht Abdülmecit Efendi’yi Ankara’ya davet etmiş Abdülmecit’in bu davete icabet etmemesi üzerine Osmanlı hanedanı ile ilişkisini sınırlamış ve Anadolu Kurtuluş Savaşı’nda Osmanlı hanedanının yerinin olmayacağına hükmetmişti İşte bu noktada Şeyh Sünusî İttihat ve Terakki’nin vermeyi plânladığı konuma yani Hilâfet makamına yükseltilere Osmanlı halifesinin Anadolu üzerindeki olumsuz propagandası minimize edilmeye çalışılmıştır Şeyh Sünusî 15 Kasım 1920’de Ankara’ya gelmiş ve 25 Kasım 1920’de Mustafa Kemal’in konuğu olmuştu Bu on günlük zaman zarfında Şeyh Sünusî’nin M Kemal ile neler konuştuğuna hangi konularda görüş alışverişinde bulunduklarına ilişkin elimizde ayrıntılı bilgi ve belge yoktur Yalnızca 25 Kasım 1920 tarihli yemekte karşılıklı olarak verdikleri söylevleri elimizde bulunmaktadır

Abdülmecit Efendi Mustafa Kemal’in Anadolu’ya davetine icabet edemeyince kendi yerine oğlu Ömer Faruk Efendi’yi göndermişti Ancak Mustafa Kemal Ömer Faruk’a gönderdiği 27 Nisan 1921 tarihli telgrafta “Zatı fehimanelerinin Anadolu’ya teşrif buyurmaları emsali müessefei tarihiye delâletiyle sabit olduğu üzere erkânı saltanatı seniyye arasında bazı sui-telâkkiyata mahal verebileceği ve vahdeti tamme halinde bulunan efkârı umumiyei milliyei yeniden teşevvüşe düşürmek suretiyle de fevkalâde daii mezahir olacağı muhakkak olduğundan vatan ve milletin bütün hanedanı saltanatı seniye erkânının hizmetlerinden istifade edecekleri zamanın hulûline intizaren şimdilik İstanbul’da temdidi ikâmet buyurmaları meftur oldukları hamiyeti vataniye iktizasından görüldüğü”nü bildirmiştir Bu nasihat bizde monarşik düzenin tasfiyesi açısından önemli bir işarettir

Ömer Faruk’un Ankara’ya kabul edilmemesi Veliaht Abdülmecit’in tepkisini neden olmuştur Veliaht Abdülmecit Mustafa Kemal’e bir mektup yazarak bu davranışını protesto etmiş ve “hanedanın bütün üyelerinin Ankara’ya gitme ve cephedeki Türk ordusunu ziyaret etme hakkı bulunduğunu” belirtmiştir Çünkü Ömer Faruk gerek Ankara’ya kabul edilmemesi üzerine Mustafa Kemal’e İnebolu’dan çektiği ikinci telgrafta gerekse İstanbul’dan ayrılırken bıraktığı veda mektuplarında “vazife-i askeriye ve vataniye için” gittiğini ve siyasî bir düşüncesi olmadığını belirtiyorduVeliaht Abdülmecit bu protestosu ile Ankara’nın Osmanlı hanedanından bir beklentisi kalmadığı Anadolu toprağına bile ayak bastırılmamasına “vatanî” vazifesini yapmaya bile müsaade edilmemesine tepki gösteriyordu Bu aslında Türk milleti ile Osmanlı hanedanının yollarının kesin olarak ayrılması demektir

Asım Gündüz şehzade Ömer Faruk’un ısrarla Anadolu’ya geçmek konusunda kendisinden yardımcı olmasını istediğini belirtmektedir Bu sıralarda Anadolu’ya geçmek üzere bir Kemalist olan ve M M Grubu ile bu durumu görüşen Asım Gündüz Şehzade Ömer Faruk’u da beraberlerinde götürme kararına vardıklarını Şehzadenin vapura gizlice sokulduğunu İnebolu’ya böylece hareket edildiğini anlatmaktadır A Gündüz’ün anlattıklarına bakılırsa Ömer Faruk İnebolu’da görkemli şekilde karşılanmış fener alayları düzenlenmişti Fakat Mustafa Kemal ertesi gün Asım Gündüz’den Şehzadenin hemen geri götürülmesini istemiştir Çünkü bu kez durum eskisinden oldukça farklıdır; düzenli ordunun kurulduğu Yunan ordusuna karşı İnönü Savaşları’nın kazanıldığı bir dönemdi Bunun üzerine A Gündüz Ömer Faruk’u İstanbul’a bırakıp Ankara’ya dönmek zorunda kalmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla