10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk Önderliğinde Kavuştuğumuz Hak Ve Hürriyetler Nelerdir
“Milletlerin kendi mukadderatını bizzat tayin ettiği bu tarihi devirde, merkezî hükümetimizin de irade-i milliyeye tâbi olması zaruridir Çünkü irade-i milliyeye dayanmayan herhangi bir hükümet heyetinin subjektif ve şahsî mukadderatı milletçe verilmiş olmadıktan başka haricen de muteber olmadığı şimdiye kadar geçmiş eylemler ve sonuçlar ile sabit olmuştur ”
Açıkça görüldüğü üzere bu ifadelerde, ileride Osmanlı Devleti’nin vârisi olarak kurulacak yeni Türk Devletinin rejimini demokrasi esasına dayalı bir sistem yönünde tercih edeceğine dair mesajlar saklıdır Nitekim Sivas Kongresi’nde de bu tür kararlar tekrar edilerek Heyet-i Temsiliye’nin teşekkülü, yukarıda sözünü ettiğimiz mesajın kararlılığını gösteriyor Kongre’nin çıkardığı gazetenin adının “İrade-i Milliye” olarak konması bir tesadüf değildir Aynı gazete Ankara’ya taşındığı vakit “Hakimiyet-i Milliye” adını alacaktır
Nihayet 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla, Kongre kararlarında yer alan demokrasi ve cumhuriyet yönündeki mesajların gerçekleşmesinde önemli bir adım olmuştur Bu adım Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde istikrarlı ve kararlı gelişmelerle 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanını sağladı Ve arkasından da zaman içerisinde çok geçmeden Saltanat ve Hilafet kaldırılacak ve bununla ilgili müesseseler hakkında yeni tedbirler alınarak demokrasi ve laiklik yönünde Osmanlı’nın son dönemlerinden bu zamana kadar ulaşılamayan, katedilemeyen mesafe Atatürk’ün önderliğinde başarılı bir şekilde katedilmiş olacaktır
Cumhuriyet’e zemin hazırlayan 1919’dan 1923’e kadar olan bu gelişmeler, millete mâl olmuş olup, aynı zamanda millî birlik ve beraberlik ile millî kimliğin oluşması yönünde seyretmiştir Bu dönemin anahtar kavramlarına baktığımızda bu durumu açıkça görebiliriz; Hakimiyet-i Milliye, İrade-i Milliye, Millî Mücadele, Kuva-yı Milliye, Misak-ı Millî, Heyet-i Milliye, Tekâlif-i Milliye vb Görüleceği üzere hepsinde bir “millîlik” damgası vardır, hareket “millet”e dayanmaktadır Bu millet ise BMM adında kendini gösteren “Büyük bir Millet” tir “Büyük Millet” ten kasdedilen ise “Türk milleti” dir Bu yüzden yeni kurulan devletin adının “Türkiye Cumhuriyeti” olarak tesbiti yüksek bir fikriyatın sonucudur Buradaki “Türk” kavramı ırkî anlamda olmayıp kültürel mânâdadır Kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Türk hisseden herkesi içine alan bir kavramdır Dolayısıyla “millî kimlik” bu kavram etrafında teşekkül etmektedir Bu imkanı ise bize “Cumhuriyet” vermektedir Cumhuriyet’in en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığının forsu, Türk kavramı etrafında millî birlik ve beraberliğin bir sembolüdür Atatürk döneminde tesbit edilen forsa 16 Türk devleti özellikle nakşedilmiştir Burada; Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihte kurulan Türk devletlerinin bir devamı olduğu ve milli kimliğin de bu kültür çizgisinde oluşacağı mesajı saklıdır
Osmanlı dönemindeki demokrasi hareketlerinin başarıya ulaşamayıp Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen demokrasi hareketlerinin başarıya ulaşmasının sırlarından birisi de hareketin tabana mâl olmuş olmasıdır Cumhuriyet’e giden süreç içinde alınan kararların hepsinde milletin gönderdiği delegelerin iradesi vardır Atatürk; Türk milletinin karakterine en uygun idarenin Cumhuriyet olduğunu 1924’te yaptığı bir konuşmada; “Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir”[6] diyerek ifade etmiştir Atatürk İnkılaplarının en büyüğü şüphesiz, Batılıların “hasta adam” dedikleri ve artık ömrünü tamamlamış bir çınardan yeni bir filiz yeşertmesidir Bu filiz , hukuk ilkelerine bağlı, çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’dir
Yukarıdan beri söylenenlerden açıkça anlaşılacağı üzere, Cumhuriyet’e ulaşmak kolay olmamış, çok zor ve çetin bir mücadeleden sonra, Türk milletinin karakterine uygun, millî birlik ve beraberliği pekiştirecek ve milli kimliği güçlü bir şekilde inşa edecek Cumhuriyete ulaşılmıştır Atatürk, Cumhuriyetimizin bu yönünü 1933’te şu veciz sözleriyle dile getirmiştir; “Az zamanda çok büyük işler yaptık Bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz”[7]
Mondros’a gelindiğinde, 1815’te adı konan ve Anadolu’da Türk siyasî varlığını yok etmeyi amaçlayan “şark meselesi”nin gerçekleşmesine ramak kalmıştı Adeta Türk milletinin varolma veya yokolma çizgisine geldiği böyle kritik bir ortamda Atatürk’ün önderliğinde verilen siyasî ve askerî mücadele zaferle sonuçlandı, köhnemiş bir siyasî yapıdan, yepyeni bir Türk Devleti, Türkiye Cumhuriyeti doğdu Bugün hem Türk demokrasi tarihinde, hem de İstiklal Mücadeleleri tarihinde fevkalâde anlamlı bir oluşumun, Cumhuriyet’in ilanının yıldönümünü idrak ediyoruz Millî kimliğin ve birlik ve beraberlik ruhunun teşekkül ve inkışafında, “Şark meselesi” heveslisi emperyalistlere karşı verilen mücadeleleri ve “demokrasi” kavramı çerçevesindeki gelişmeleri her zamankinden daha çok anlamak ve idrak etmek durumundayız
Bu duygu ve düşüncelerle, böyle anlamlı bir günde; millî hakimiyete dayalı, akılcı, demokratik ve laik Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’ü ve devletimizin kuruluşunda ve yükselmesinde hizmeti geçmiş gazilerimizi ve şehitlerimizi saygıyla, minnetle anıyorum
|
|
|