10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İstiklal Marşı'nın Yazıldığı Dönemde Yurdumuz Hangi Zorluklar Altındaydı
Bunun iki sebebi vardı zannederim Gerçi her iki sebep de müsabaka ile ilgilidir Birincisi, şiirin karşılığında verileceği bildirilen mükâfat idi Âkif böyle millî bir vazife için para alınmasını doğru bulmuyor, hele kendisine hiç yakıştıramıyordu Üstelik ne kadar halisane duygularla katılırsa katılsın, yarışmaya para için katılmış şüphesini daima üzerinde hissedecekti Ona çok ağır gelen böyle bir baskının altında, tavizsiz ve mert gönlünün duygularını gereği gibi kağıda dökebilmesi mümkün değildi
İkincisi ise, Mehmet Âkif, artık umuma ilan edilen ve her önüne gelenin iştirak edeceği, biraz çocukça gibi görünen bir yarışmaya çağrılacak adam değildi Âkif, o zamana kadar, Safahat'ın 7600 mısra tutan ilk beş kitabını yayınlamış ve bu şiirleriyle büyük bir millî şair olduğunu ispatlamış durumda bulunuyordu Kendisinin bu yüksek mevkii, edebiyat üstadı Recaizade Mahmut Ekrem tarafından, daha Balkan Harbi sırasında açıklanmış ve Üstad Ekrem, Âkif'e Memleketin bir Millî destana ihtiyacı vardır Onu ancak siz yazabilirsiniz Âkif Bey diyerek, kendisini tanıyanlar için çok mühim bir istekte bulunmuştu Şimdi bu seviyede olan bir büyük şairin, adeta çoluk çocuk denilebilecek yüzlerce heveskarla birlikte yarışa çağrılması, elbette uygun birşey değildi
Maarif Vekâleti müsabaka için bir heyet seçmişti Doktor Şair Hüseyin Suat, Bursa Mebusu Şair Muhittin Baha, onlar bu heyette bulunacaklardı Ancak onlar da birer istiklâl marşı yazıp vermişlerdi Sonradan Âkif'in marş yazacağını duyunca ikisi de şiirlerini geri aldılar ve heyete girdiler
Âkif'in İstiklâl Marşı şiiri ilk defa 17 Şubat 1337(1921) tarihinde, Ankara da Sebilü'r-Reşad dergisi'nde yayınlandı Bu ilk yayınında beşinci kıtasındaki "uğratma" kelimesi "bastırma" şeklinde iken, sonradan M Âkif Bey tarafından "uğratma" şeklinde değiştirilmiştir
Bunun dışında İstiklâl Marş’ımızın ilk metni ile sonrakiler arasında hiç bir fark yoktur
Nihayet Marş Büyük Millet Meclisi'nde M Âkif de sırasında
H Suphi Bey, kürsüde İstiklâl Marşı'nı okudu
Meclis alkış tufanları arasında çalkalanıyordu O gün, görüşmelerle geçti Marşın esas kabulü 12 Mart 1337 tarihinin ikinci celsesinde oldu
Ne kadar ibretli bir durum ki İstiklâl Marşı şairi tevazuundan kendi Marşı'nı kürsüden okumuyor Bu görevi H Suphi Bey yerine getiriyor
Yine ne kadar ibretli bir durumdur ki, M Âkif'in şiiri, Millî Marş olarak kabul edilirken şairi, sıkılarak salondan dışarı fırlamış, cümle kapısından çıkmış, hatta caddeyi boylamıştı Konulan ödülü de almamış, çek'ini yoksul kadınlara ve çocuklara örgü işleri öğretmek üzere açılan "Daru'l-Mesai" adındaki iş yurduna bağışlamıştı
Sözün burasında şu hakikati belirtelim; O günlerde bir memur maaşı 7 5 liradır ve 10 lira zenginlik ölçüsü sayılmaktadır
Bir başka ibretli hâle bakın ki, Âkif ödül olarak verilen 500 lira gibi o gün için büyük bir değer taşıyan parayı almadığı günlerde, paltosu olmadığı için sokağa ya ödünç bir palto ile veyahutta ceketle çıkmak durumunda kalıyordu
Âkif, İstiklâl Marşı konusunda çok hassastı Birkaç gazeteci, ölümünden kısa bir süre önce ziyaretine gittiler Söz İstiklâl Marşı'ndan açıldı
İstiklâl Marşı denince Üstadın gözleri büyümüş ve parlamıştı Hastabakıcının yardımıyla doğruldu, anlatmaya başladı:
İstiklâl Marşı  O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir Binbir facia karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır O şiir bir daha yazılamaz Onu kimse yazamaz Onu ben de yazamam Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım O şiir artık benim değildir O, milletin malıdır Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur
İstiklâl Marş’ımız, bizim âdeta tarihimizdir Geleceğimizin bir aynası ve bütün milletimizin iman ve ahlakta son gayesi olan temel esasların bir özüdür
Büyük Âkif, milletinin ruhunu okumuş ve onu sanki taşa kazırcasına yazarak, bir anıt gibi gözler önüne dikmiştir
Edebi açıdan İstiklal Marşı
İstiklâl Marşı 41 mısradır Aruz vezninin Fe'ilâtün/ Fe’ilâtün/ Fe’ilâtün/ fe'ilün, kalıbıyla yazılmıştır

|
|
|