Yalnız Mesajı Göster

Balkan Savaşları Sonrası Göçler

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Balkan Savaşları Sonrası Göçler




Örneğin, Baron d’Estournelle de Constant, “Bulgaristan’ın maddesel, düşünsel ve ahlâksal kültürünün geliştirilip ilerlemesi için gösterilen soylu gayret”ten dem vurur
Beş ay kadar süren Edirne kuşatması sırasında, yerli halkın yanı sıra 20 bin muhacirin de sığınarak, açlık ve sefaleti artırdığı kent teslim olunca, Bulgarlarla Yunanlılar, üç gün boyunca şehri talan ederler
İşgal altındaki Edirne’de, ırza geçme ve öldürme, sıradan olay sayılır Esir askerlere hiçbir yardım yapılmayarak, her gün, 200 kadarı, açlık ve hastalıktan ölmeğe terk edilir
“En iyi Türk, ölü Türktür” anlayışı tam anlamıyla uygulanır Arnavutluk bölgesinde, iki ilçede 2044 kişinin öldürüldüğü, 2800 evin yakıldığı, 25 bin baş hayvana el konulduğu konsolosluk raporlarına geçer
Aynı şekilde, Kosova Ovası’nda 700 bin koyunun gasp edildiği de belirlenir 1912-1920 arasında, Osmanlı Dahiliye Nezareti 414 bin muhacirin (132 bini Edirne’ye olmak üzere) Anadolu’ya yerleştirildiğini kaydeder
Yunanlı araştırmacı Antoniades, 1922’de bu rakama, kayda geçmemiş 500 bin muhaciri eklemek gerektiğini yazar
İstatistikler, Balkanlar’da 1,5 milyon Müslüman nüfusun ‘eksildiğinden’ söz eder Bu rakamlara göre, 2,3 milyonluk bir nüfusun 1,5 milyon azalarak 870 bine inmesi söz konusudur
I Dünya Savaşı’na girerken, Osmanlı devletinin Edirne ve Arap vilayetleri hariç, Anadolu nüfusun yüzde 81 Türklerden, yüzde 9,5’u Rumlardan, yüzde 7’si Ermenilerden oluşur
Özellikle Ermeni oranının düşmesinde, kimi Ermeni köylerinin Rusya’ya göç etmesi, diğer taraftan Balkanlar, Girit ve Kafkaslar’dan gelenlerin Müslüman çoğunluğu artırmasının etkisi vardırfrmtr
‘Azınlık’ durumlarının daha da artması, Ermenileri, Rus ordularına destek vermek için Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmaya teşvik ettiği de açıktır
Esasen daha 1910’da Sosyalist Enternasyonal’in Kopenhag Kongresi’ne sunduğu raporda Taşnak Partisi, Doğu Anadolu’nun her köyünde silah deposu kurduğunu, teröristlerine silah talimi yaptırdığını, tehditle para topladığını açıklamaktan kaçınmaz
Bu hazırlık pratiğe sokulunca, Bâbıâli bir geçici iskan uygulamasına yönelir Savaş sonunda tekrar eski yerlerine dönmeleri koşuluyla, Van’da, Erzurum’da Rus yanlısı eylemlere başlamış olan Ermeniler tehcire (zorunlu göç) tâbi tutulur
Bu tehcir sırasında, gerek salgın hastalıkların, gerekse iklim koşullarının etkisiyle, sayıları birkaç yüz bin olarak hesaplanan Ermeni’nin öldüğü bilinir
Benzeri bir uygulama da, daha sınırlı ölçüde, Yunanistan İtilaf Devletleri’nin ittifakına katılıp savaşa girdiğinde, Ege bölgesindeki Rumlara uygulanır
Bu çerçevede, Ermeni komitacıların desteğiyle, Rus ilerleyişinin Doğu Anadolu’dan Orta Anadolu’ya doğru, bir Müslüman göçüne zemin hazırladığına da dikkati çekmek gerekir
1916’da Samsun, Sivas, Mamûretülaziz ve Diyarbakır’a sığınmış olan Müslüman Türklerin sayısının 659 bine ulaştığı hesaplanmaktadır Bu kaçış sırasında, ne kadarının yollarda öldüğü ya da öldürüldüğü bilinmez
Bu bölge halkı ancak 1918’de, Rusya savaştan çekilince geri dönebilir Bu yüzden, 1919’da Yunan orduları İzmir’e çıktığında, Batı Anadolu’da büyük bir göç paniği yaşanırken, Doğu Anadolu’da daha rahat bir ortam vardır
Ermeniler, İngiliz ve Fransızların teşvikiyle, hem Türk Kurtuluş Savaşı’na hem de Bolşeviklere karşı çıkma hatasını işleyince, bütün ‘Büyük Ermenistan’ hayalleri suya düşecektir:
1914’te Çarlık Rusya’sının Erivan vilayetinde 270 bin Türk ve Tatar nüfus varken, 1926’da bu topluluklardan sadece 89 bin kişinin kalmış olması, eksilen 181 bin kişinin akıbeti hakkında soru işaretlerini akla getirir
Yunan ordularının Anadolu’nun içerlerine doğru ilerlemesiyle, iki yönlü bir göç hareketi ortaya çıkar:
Yunan kuvvetlerinin köyleri yakmaları ve sivil halka karşı kıyıma girişmeleri, doğal olarak bir panik yaratıyordu Diğer yandan dikkatler Yunanistan sınırları içindeki Türklerden uzaklaşmış olduğu için, Yunan çeteleri oradaki Türk köylerini basıp onları kaçırmanın yollarını arıyorlardı
Sevr Antlaşması’nın imzalanması hedefe vardıkları kanısını yaratmıştı; ama umutları çok kısa sürdü Önce ‘Sakarya Meydan Muharebesi’, bir yıl sonra da ‘Büyük Zafer’ ile bütün hayalleri suya indi
Ancak Yunan ordularının, çekilirken bütün şehirleri yakmaları -dönemin ABD konsolosu, Manisa ve Turgutla’da yüzde 90, Alaşehir’de ise, yüzde 70 oranında evlerin yakılmış olduğunu saptar- öyle bir tepki doğurmuştur ki, bölgede bir ‘İyonya Devleti’ kurma, hatta İstanbul’u sahiplenme hayalleri kurmuş olan yüz binlerle Rum, korkularından, kendi inisiyatifleriyle, Anadolu topraklarını terk etmeyi yeğlemişlerdir
Bu yüzden Lozan Barış Konferansı’nda, İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin dışında bırakıldığı bir ‘Mübadele’de (nüfus değiş tokuşu) daha çok Anadolu’ya dönen Türkler gündeme gelir 1912’den 1922’ye kadar Aydın, Bursa, İzmit, Ankara ve Konya vilayetlerinde, 1 milyon 250 bin Türk’ün kaybedilmiş olduğu da anımsanmalıdır
‘Mübadele’ barışçı bir çözüm için kaçınılmaz bir formüldü; ancak onun da gerek Türk, gerekse Yunanlılar üzerinde olumsuz etkileri olduğu unutulmamalıdır Yüzyıllardır Rumlarla iç içe yaşamış Türkler, anadilleri kadar Yunanca da biliyorlardı; komşularıyla dostça ilişkiler içindeydiler İklimine, koşullarına alıştıkları bir ortamdan kopup hiç bilmedikleri bir ortama alışmaları kolay olmuyordu
Muhacirlerden Grebeneli Hüseyin Güray, Mübadele başlayınca, dönemin Yunan Hükümeti’nin öküzlerine el koyuşunu, camiyi hemen kiliseye dönüştmesini unutamadığını belirtir
Midillili Niyazi Akıncıoğlu da, ayrılışın üzüntüsünü şöyle şiirleştirmiştir: “Bir ezan vakti başladı gurbet / Bir ezan vakti bitti memleket / Ak kağıda kara yazı yazmak hüner değil / Gurbeti vatan bil de göreyim
Sadece Yunanistan’dan gelen Türkler mi anavatanlarına hasret çekiyorlardı? Anadolu Rumları’nın Yunanca bilmedikleri sadece ‘Karamanlıca’ denilen Türkçe’yi konuştukları; ama Hıristiyan dininde oldukları malûmdur Onlar, Yunanistan’da daha da sıkıntı çekmişlerdir Bunlardan Maria Makridu’nun ağzından eksik olmayan bir dörtlüğü, İskender Özsoy ‘İki Vatan Yorgunları’ adlı eserinde aktarır: “Dereköy’den çıktım yan basa basa / Mudanya’ya geldim kan kusa kusa / Dereköy’den çıktım başım selamet / Mudanya’ya geldim koptu kıyamet


Alıntı Yaparak Cevapla