Prof. Dr. Sinsi
|
Osmaniye'nin Fransızlar Tarafından İşgali
Kovanbaşı adıyla anılan bu savaş, Türk Kuvvetlerinin 10 Ekim 1920 günü tam sekiz saat kahramanca savunmaları ve karşı taaruzlarıyla başarıya ulaşmıştır Bu savaşta ağır kayıplar veren Fransızlar ölü ve yaralılarını beraberinde götürmüşlerdi26
B- KANLI GEÇİT SAVAŞLARI
Kovanbaşı savaşında yenilen Fransızlar, 1 Kasım 1920 tarihinde Toprakkale’de topladıkları kuvvetlerle iki koldan Osmaniye cephesine taarruza başlamışlardı Öte yandan Osmaniye ovasında ve şehir içerisinde bulunan milli müfrezeler dağılmış olduklarından, Fransız kuvvetlerinin büyük bir kısmı hiçbir direnişe uğramadan sabah saat 10 00’da Mamure istasyonuna varmıştı Çana istikametinde ilerleyen Fransız kuvvetleri burada direnme ile karşılaşmış ise de, Kanlı Geçit’e doğru ilerlemeye devam etmişlerdi Bu şekilde Fransızların bütün kuvvetleri, öğleye doğru Kanlı Geçit-Mamure hattına varmışlardı Bu geniş çaplı saldırı karşısında Osmaniye’deki Türk kuvvetleri toparlanarak, Osmaniye-Yarpuz yoluyla Yarpuz’a çekilebilmişti Ceyhan kuvvetleri de, Ceyhan nehrinin kuzey kıyısına çekilmişler ve bir kısmı da Kozan ve Kadirli’ye doğru harekete geçmişlerdi
Fransız kuvvetleri, Ceyhan nehrinin kuzeyinde ve doğusunda bulunan Türk kuvvetlerine karşı taarruza başlayarak, birliklerimizi şiddetli ateş altına almışlardı Bu ateş altında nehrin doğusuna kuvvet nakletmeye çalışan Fransızlar, burada çok zayiat vermişler ve bundan sonra da Türk kuvvetleri, Fransız kuvvetlerini geri püskürtmüşlerdi27
2 Kasım 1920 gününde ise, ciddi bir çatışma olmamıştı, ama Fransızlar kuvvetlerini Kanlı Geçit-Mamure hattında toplamaya devam etmişlerdi Bu durum karşısında, buradaki Türk birlikleri süratli bir şekilde Kanlı Geçit mıntıkasında toplanmaya başlamışlar ve bunlar arasında bulunan Aydınoğlu Tufan Bey komutasında 500 kişilik Kadirli müfrezesi de, Haruniye’ye gelmişti
Kanlı Geçit’e biriken bu kuvvetler, kısa bir süre bekleme dönemine girmişlerdi Ancak 8 Kasım 1920 sabahı Fransızlar, Türk kuvvetleri üzerine ateşe başlamışlar ve ayrıca bu ateşle beraber, Fransız uçakları da harekete geçmişlerdi Bu taaruzla Fransızlar, Türk kuvvetlerinin ileri mevzilerini işgal etmişlerse de, bu mevziler akşama doğru Türkler tarafından geri alınmıştı Fransızlar bu saldırıda ancak bir tepe işgal etmiş olup, geceyi bu tepede geçirmişlerdi
C- MAMURE BASKINI
16 Ekim 1920 tarihinde Hacın’daki Ermeni direnişi kırıldıktan sonra, Hacın Kaymakamlığına Üsteğmen Saim Bey atanmıştı Daha sonra Saim Bey’in emrindeki kuvvetlere Ceyhan Milli kuvvetleri de dahil edilerek, Ceyhan - Osmaniye arasındaki demiryolu istasyonlarına baskınlar düzenlemek amacıyla, Osmaniye - Mamure kesimine alınmıştı28
Saim Bey ile beraber harekete katılacak olan Recep Dalkır olayı şu şekilde nakletmektedir “Öğle zamanı hep beraber doğuya doğru harekete geçtik Mamure’yi kuzey ve doğu tarafından kucaklayan Gavur dağlarından, Domuz dağının eteğinden Ceyhan’ı (nehir) geçtik, dağa tırmandık, tamamen ormanlık olan zirveye yaklaştık Müsait bir yerde karargah kurarak istirahate geçtik Tufan Bey emrindeki Andırın ve Çokak kuvvetleriyle oraya gelmişti ” Bu sırada Saim Bey, bir durum değerlendirmesi yapmış, milli müfreze kumandanlarından Topaloğlu Halil Efendi ve Recep (Dalkır) Bey; Mamure’ye yapılacak baskının fayda getirmeyeceğini söylemelerine rağmen; Saim Bey fikrinde ısrar etmişti29
Saim Bey emrindeki kuvvetlere Mamure’ye doğru ilerlemelerini ve tesadüf edecekleri devriye ve çifte nöbetçilere ateş etmeden sessizce yok etmelerini, böylece düşmanı kışlasında silaha davranmadan gafil avlamaları emrini vermişti Bu planı çabuk farkeden düşman birlikleri hemen silah başı yaparak ateşe başlamıştı Bu ateş üzerine, düşmanın yalnız Mamure’den değil, Osmaniye’deki topları bile faaliyete geçmişti Bu olayın devamını Recep Dalkır’ın kitabından aktarmak istiyorum: “  Önümüzde hemen 50-60 metre kadar uzağımızda ve trenin makasçı kulübesi olduğunu tahmin ettiğim bir yerde, düşmanın kuvvetli bir karakolu vardı Sağımızdan solumuzdan makineli ve otomatik tüfekler durmadan işliyordu Fakat bize hiç zarar vermiyordu Saim bize ateş kestirdi Düşmanla konuşmak ve anlaşmak istedi: “Ülke ente müslim” diye bağırdı Karşıdan, “Elhamdülillah” cevabı verildi Saim Bey ise: “Ya ahi  Ene müslim taal ya ahi “dedi”30 Saim Bey bu konuşmadan; düşman karakolunda bulunan Cezayirli Arap Müslümanların saf değiştireceğini umut ediyordu Bu konuşma anında Fransız karakolunda bir kargaşa yaşanmış ve bunu fırsat bilen Mevlüt Çavuş yanındaki bombayı düşmana savurmuş ve ikinci bombasını da atmıştı Bundan sonra düşman bombalan milli kuvvetlerimizin üzerinde patlamıştı Bunun üzerine milli müfrezelerimiz arasında bir an panik yaşanmıştı Durumu kavrayan Recep Bey birliklerimizi 40-50 metre geriye çekerek mevzii aldırmıştı Bu arada Hurşit onbaşı Saim Bey’in vurulduğunu ve baygın yattığını bildirmişti Beklenmedik bir anda Saim Bey’in karalanması milli kuvvetlerimizin geri çekilmesine neden olmuştu31
Bu muharebede Üsteğmen Saim Bey ile birlikte 15 Türk eri şehit düşmüştü Komutanlarının şehit olduğunu gören milli müfrezelerimiz de kısmen dağılarak Ceyhan Nehri’nin kuzeyine çekilmişti Saim Bey’in adı daha sonra Hacın’a verilerek Saimbeyli olmuştu Saim Bey daha önce Hacın, Kadirli, Feke ve Kozan dolaylarında Kuva-yı Milliye’nin ilk teşekkülünden beri büyük fedakârlıkları geçmiş bir kahramandı32
1921 yılının Şubat ayına kadar Osmaniye cephesinde önemli hareketler ve çarpışmalar olmadı 4 Şubat 1921’de Fransızların Hasanbeyli istikametinde ilerlediği tespit edilmişti Buna karşı birliklerimiz şu düzene getirilmişti:
Haruniye bölükleri Kanlı Geçit ile Kabatepe arasında, Bahçe bölükleri Kanlı Geçit’te ve Dörtyol müfrezesi ise Kanlı Geçit Karakolu ile Osmaniye-Hasanbeyli şosesi arasında mevzilenmişti
Fransızlar Kanlı Geçit’e girdikten sonra baskın tarzında ateşe başlamış ve çarpışmalar şiddetli olarak saatlerce sürmüştü Milli Kuvvetlerimiz küçük gruplar halinde hücum ediyorlardı Bu durum karşısında, her taraftan sarılan Fransız kuvvetleri kuzeye Yarbaşı’na doğru yani aksi istikamete kaçarak çekilmişlerdi Milli kuvvetlerimiz 4 ağır makinalı tüfek ile diğer birçok silah ve cephane elde etmişlerdi Yarbaşı mıntıkasına çekilen Fransız kuvvetleri takip edilerek, burada da kuşatılmıştı Bir süre sonra Osmaniye’den takviye kıtaları alan Fransızlar Mamure-Osmaniye istikametinde çekilmişlerdi Bu bölgede çok üstün Fransız kuvvetlerine karşı mevcutları az ve silah kuvveti çok eksik olan bir avuç Kuva-yı Milliye ile yapılan kahramanca muharebeler 2 Kolordu Komutanlığınca şu emirle takdir edilmişti (özet olarak): “Osmaniye bölgesinde Fransızların şimdiye kadar üstün kuvvetleriyle çarpışarak gösterdikleri kahramanlıklar için takdir ve teşekkürlerimin bütün subay ve erlere bildirilmesini rica ederim ” şeklindeydi33
Bu genel saldırıda; Gouraud’nun komutasındaki Fransız tümeni, bu taarruzla Kanlı Geçit’i zaptetmiş ve Hasanbeyli üzerinden islahiye’ye inmiş, böylelikle Meydan-ı Ekbez’e ve oradan Katma-Kilis yoluyla Antep civarına gelmişti34
Böylece Milli Kuvvetler, sayıca oldukça fazla ve çağın en modern silahlarıyla donatılmış olan bir Fransız tümenine karşı Kanlı Geçit ve Kabatepe’de hiçbir bozguna uğramadan ve düşmana fazla zaiyat verdirerek çıkmışlardı35 Görüldüğü gibi 1920 yılının son aylarında Fransızlar, Antep’e ulaşabilmek amacıyla Osmaniye’deki Milli Kuvvetleri zaman zaman zor durumlara sokmuşlardı36
Fransızların bu saldırılardaki amacı; Osmaniye’deki demiryolu ve karayoluna hakim olmak istiyorlardı Çünkü Fransa, Antep ve islahiye ile irtibatı kesmiyerek buradaki birliklerini takviye etmek, ayrıca Katma-Kilis ve Halep yollarını elde tutmak istiyordu
Diğer taraftan Fransa bütün Suriye’yi kontrol altında tutmak ve bunun devamlılığını sağlamak amacındaydı Bundan dolayı Fransa önemli bir geçit bölgesi olan Osmaniye’yi daha uzun bir süre işgal altında tutma niyetinde idi
Önemli bir hususta Atatürk’ün Milli Mücadele döneminde takip ettiği dış politika gereği Fransa ile iyi ilişkiler içerisinde bulunulmuş ve sonuçta Fransa, Doğu siyasetinde İngiltere’den ayrı düşünerek Ankara’ya yaklaşmıştır37 Nihayet 1921 yılına girildiği günlerde, Kuva-yı Milliye’nin Çukurova’daki kahramanca direnişleri Fransa’nın buradaki bütün ümitlerini bitirmişti Bunun sebeplerini şöyle özetleyebiliriz:38 Fransızlar, verimli Çukurova topraklarından faydalanma ve Güney Anadolu’daki madenleri işletme imkanını bulamamışlardı Ayrıca Türkler, Fransız yönetimini istemediklerini kesinlikle belli etmişler ve yaptıkları çete savaşlarıyla da Fransızları zor durumda bırakmışlardı Başka bir konu da, Çukurova’daki Fransız askerlerini beslemek, Fransa bütçesine ağır yükler getirmişti Böylece Fransızların, Çukurova’da kalması kendilerine pahalıya mal oluyordu Bütün bunları göz önünde bulunduran Fransa, 20 Ekim 1921’de Türkiye ile Ankara İtilafnamesi’ni imzalayarak bölgeyi terk etmiştir Bu itilafnameye göre; 5 Ocak 1922’de Adana’dan ve 7 Ocak 1922’de de Osmaniye’den çekilerek, geldikleri gibi gitmişlerdi
|