10-24-2012
|
#5
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cumhuriyetin Bize Kazandırdığı Yenilikler Nelerdir
Osmanlı paşalarının bir çoğu çağdaşlaşmayı Avrupalı gibi yemek, içmek, giyinmek ve eğlenmek olarak kabul etmiştir Fransızca konuşmak Osmanlı aydınının en mümeyyiz vasfıdır Hatta “;Abdullah Cevdet ve çevresine göre Türk Milleti’;ni medenileştirmek için Avrupa’;dan damızlık erkek getirmek lazımdır
Bütün bu örnekler gözönünde tutulduğu vakit, Osmanlı Devleti’;nde batılılaşma hareketinin hiçbir zaman köklü ve sistemli olmadığını, yüzeysel kaldığını görürüz
Batılılaşmanın bilinçli ve kapsamlı bir biçimde ülkeye getirilmesi ve yaygınlaştırılması Cumhuriyet Dönemi’;nde Atatürk tarafından başlatılmıştır Zira bütün inkılâplar garblılaşmaya yöneliktir Mustafa Kemal Paşa bu amacı şöyle ifade etmektedir
“;Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz Bütün mesaimizi Türkiye’;de asri binaenaleyh garbi bir hükümet vücuda getirmektir Medeniyete girmek aruz edipte garba teveccüh etmemiş millet hangisidir
Kurtuluş Savaşı’;nın Batılı devletlere karşı yapılmasına rağmen savaş sonrası çok hızlı bir şekilde bu devletlerle sıkı siyasi ve kültürel ilişkilere girmiştir
Bu devletlerin II Dünya Savaşı sonrasında kurdukları örgütlere (Avrupa Konseyi, OECD, Ortak Pazar, NATO vd ) girmek Türkiye’;nin dış politika amaçlan arasında yer almıştır
I- Hukuk Devleti
“;Atatürk’;ün Devlet Politikasında politik yapımızda yaptığı devrimler, yani Cumhuriyet,- milliyetçilik ve lâiklik köklü örfümüze dayalı olduğu için yumuşak devrimlerdir Yani bir şeyi kökünden değiştirmemiş, yerine yenisini getirmemiştir Toplumda var olan eğilimler, geliştirilmiş, düzenlenmiş, biçimlendirilmiştir Buna karşılık Atatürk’;ün toplum yapımıza dönük devrimleri hiç de böyle değildir Bu devrimler tam anlamı ile radikal tam anlamı ile kaya gibi sert devrimlerdir
Şimdi bunlardan bir kaçı üzerinde duralım Cumhuriyet Döneminde toplumsal yapımızda yapılan devrimlerin ilki hukuk alanında yapılanlarıdır Atatürk 1 Mart 1924 tarihli bir söylevinde bu konunun önemini şöyle dile getirmiştir “;Önemli olan sorun hukuk anlayışını, kanunları, adalet örgütünü, toplumsal yaşayışın uyması gereken çağ koşullarıyla uyuşmazlık içinde olan ilkelerden kurtarma sorunudur Aile hukukunda medeni hukukta izlenecek yol ancak Batı uygarlığının hukuksal yönü olabilir”;
İki yıllık bir çalışmadan sonra 17 Şubat 1926 yılında İsviçre medeni hukuku kabul edilmiştir İsviçre medeni hukuku Türkiye’;de kabul edilişinden önce Japonya’;da Türkiye’;de kabul edildikten sonra da Çin’;de uygulanan medeni hukukun temeli olmuştur
Medeni kanunla birlikte, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde eşit sayılmıştır İtibar ifade eden bütün şan ve şöhret ifade eden bütün unvanlar kaldırılmıştır
Cumhuriyetle gelen diğer bir yenilikte kadınlara verilen seçme ve seçilme haklarıdır Bu konuda İslâm tarihine baktığımızda 6 yy Arap kadını genellikle hak subjesi değil hak objesi idi Nitekim, cahiliye çağı denilen İslâm öncesi, çağdaş kadın evlenirken velisi tarafından satılmakta veya bundan dolayı satın alanın yani kocasının mamelikinden sayılmakta ve oğulları üvey anneleri ile evlenmekte idiler
İslamiyet’;le birlikte Arap kadını bu onur kırıcı durumdan kurtarılmıştı O devirde dünyanın diğer bölgelerinde de kadınların durumu fazla farklı değildi İslâm’;ı kabul eden toplumlarda kadınlar, İslâm’;ın getirdiği haklardan yararlandılar Ancak daha sonraki devirlerde İslâm kadınları yeniden eski hallerine dönüp, kendilerine tanınan hakların çoğunu kaybettiler
“;1926 yılında Medeni Kanun’;un kabulü ile ve 5 Aralık 1934 kadınlara siyasal hakların tanınmasıyla, Atatürk’;te tarihin en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirmiştir”; Cumhuriyetle birlikte kadın nüfusun eğitim seviyesi hızla yükselmiş bilim, teknokrasi, bürokrasi, eğitim, öğretim ve ticaret alanındaki faaliyetleri göz ardı edilemeyecek güzellikte bir seviyeye gelmiştir Bütün bu haklara rağmen cumhuriyet kadını hala kendisine verilen haklardan bihaberdirler
Toplumun çeşitli katmanlarındaki kadınlar arasında bu hakların kullanılması konusundaki uçurumlar devam etmektedir
Sonuç
Atatürk Cumhuriyet’;in hayat damarları olan inkılâpları ilan ettiğinde bütün bu yenilikleri Türk halkına ithaf etmişti O, hiçbir zaman yapılan yenilikleri tek başına gerçekleştirdiğini iddia etmemiştir Bunun tam tersini dile getirerek şöyle demiştir “;… Türk Milleti’;nin son senelerde gösterdiği harikaların hakiki sahibi kendisidir Sizsiniz Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmağa hiçbir kuvvet ve kudret kafi gelmezdi… Bizim ilham kaynağımız doğrudan doğruya Türk Milleti’;nin vicdanı olmuştur ”;
Yine Mustafa Kemal Atatürk “;Napolyon zaferleri”; sözünü andıran “;Atatürk Zaferleri”; denmesinden hoşlanmazdı Atatürk inkılâpları sözünü reddeder, Türk İnkılâbı sözünün kullanılmasını ısrarla isterdi Bütün başarıları millete mâl etmekten zevk duyardı Türk Halkı ona minnettardır İstiklâl davamızı başlatması, kongreleri gerçekleştirmesi, Sakarya, Büyük Taarruz gibi savaşlar hasılı Cumhuriyet ve inkılâplar ona şükran duymamıza en büyük sebeplerdir Zira onun kadrini ve kıymetini Türk Halkı bilmemiştir İçimizde bulunan ve Müslüman olduğunu söyleyenler Hindistan İslâm Birliği başkanı Muhammed Ali Cinnah’;ın onun hakkında söylediği şu sözlere dikkat etmelidir “;Atatürk çağdaş İslâm dünyasının en büyük Müslümanıdır ”; Atatürk’;ün ölümü üzerine yine Cinnah şöyle diyordu “;O, bütün dünya için özellikle Müslümanlar için bir örnekti… Atatürk’;ün şahsında yalnız Müslümanlar değil, bütün dünya tarih boyunca yaşamış en büyük insanlardan birini kaybetmiştir ”;
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’;nde Atatürk ve onun ilkeleri siyasi malzeme olarak kullanılmaktadır Bu ona yapılan en büyük kötülüktür Bu duruma bir son verilmediği sürece Atatürk’;ün anlaşılması ve halkın kalbindeki gerçek yerini bulmasının mümkünatı yoktur
Sadece lafla Atatürkçü olunamaz Zira Celal Bayar Atatürk ve Atatürkçülüğü şöyle tarif etmektedir; “;Benim gözümde hiçbir tarife sığmayan Atatürk’;ü değil de Atatürkçülüğü üç buçuk tarif etmek gerekiyorsa, belki şöyle söylenebilir: Tabiat kanunlarına aykırı düşmeyen insanın hayranı, yararına olan bütün fikir ve olaylar üstünde Atatürk metodu ile yani bilim deney ve akıl çizgileri içinde düşünmek Atatürkçülük’;tür
Gerçek Atatürkçülüğü anlatacak olanlar Türk aydınlandır Fakat, bugün Türk aydınının içinde bulunduğu durum geleneksel özelliklerinden farklı değildir Yani, halkı küçük görme sürekli boş bir tartışma ve kavgadır İş yine Türk gençliğine düşmektedir Türk gençliği Atatürkçülüğü yaşatmıştır Yaşatmaktadır ve yaşatacaktır
|
|
|