Prof. Dr. Sinsi
|
Yeşil Kuş - Kısa Masallar
- Söyle bakalım evlat, demiş Buralarda işin ne senin?
İhtiyar, gelen misafire böyle seslenince, kuşların hepsi su sup yeni gelene bakmışlar Onun vereceği cevabı beklemişler
Delikanlı, derdini anlatmaya başlamış:
- Ben bir padişah kızı ile evlendim Evlendiğimiz gece bir altın tabağa beyaz üzüm, bir gümüş tabağa da siyah üzüm koyarak bunların hangisi uygun düştü diye sordum Gümüş tabağa siyah üzüm daha uygun demesin mi? O zaman anla dım ki bu kız beni değil kapımdaki Arap uşağı seviyor Ben de ona her gün kırk deynek vurmaya başladım Kırk gündür hep böyle dövmekteyim…
Son günü bana:
“Ne seni seviyorum ne de Arap uşağı, ben yeşil kuşların dedesini seviyorum ” dedi
Ben de onun için seni almaya geldim, demiş Yeşil kuşların dedesi:
- Oğlum, demiş Daha söyleyeceğin var mı? Delikanlı:
- Hayır, demiş Bu kadar… Bu sefer dede:
- Oğlum, sen haksızsın, demiş Karının hiç kabahati yok Sen fikrini sormuşsun o da söylemiş Onun sözünden fena mana çıkmaz ki… Hem senin karın gül gibi bîr kadındır O-nun kıymetini bilmemişsin Bak ben sana başımdan geçenle ri anlatayım da o zaman dünyada ne kadınlar varmış öğren:
Vakti zamanında ben okumuş, sözü sohbeti yerinde, pi şirdiği yenir, diktiği giyilir bir kadınla evlenmiştim Her akşam ben filan komşuya gidiyorum, diyerek çıkar, sabaha kadar gelmezdi Bir gün böyle, iki gün böyle, baktım ki olacak gibi değil… Nihayet gittiği yeri öğrenmek için bir akşam ben de arkasından çıkarak peşine takıldım Az gittik, uz gittik, çok geçmeden bir kayanın önünde durduk O beni görmüyordu Birdenbire: – Yarıl kayam yarıl, diye seslendi
Kayalar açılmaz mı? O hemen içeriye girdi Ben dışarıda kaldım, çaresini bulamayınca eve dönüp yattım O, sabaha karşı eve geldi
O akşam ben yanıma bir yiyecek torbası ile bir kılıç ala rak yine belli etmeden karımın arkasına takıldım Yolda ona görünmeden öne geçip kayanın yanına vardım Bir köşeye gizlendim
- Yarıl kayam yarıl, dedi Kaya yarıldı Ben ondan evvel içeriye girdim O da arkamdan girdi Baktım zayıf bir ışık var Görünmemek için bir köşeye çekildim Karım ilerleyerek o ışığın yanına gitti Çok geçmeden onun yanına bir Arap gel mez mi? Bu Arap’ın bir dudağı yerde, bir dudağı da gökte idi Bizim kadın onun yanına yaklaşarak:
-Aman beyim, canım beyim, sakın bana darılma, bizim herifi uyutamadım da onun için geç kaldım, diye dil dökme ye başlamaz mı? Ondan sonra eğlenmeye koyuldular İyice yorulunca yatıp uyudular Ben o zaman yanlarına giderek bir kılıç vuruşta Arap’ın kellesini kopardım Toprağa koyup ka yanın açıldığı yere gelerek:
-Yarıl kayam yarıl, dedim, kaya yarılmadı Beklemeye başladım Sabaha karşı bizim kadın uyandı Yanındaki Arap’ın kafasının kesilip götürüldüğünü görünce, hem kork tu, hem de keder etti Kendi kendine:
- Bizim herif olmasa, burada kalır, Arap için yas tutar dım, demez mi?
Kan beynime sıçradı Fakat yerimden kımıldamadım O yanıma kadar geldi Beni görmüyordu
-Yarıl kayam yarıl, dedi Kaya yarıldı Ben ondan önce çıkarak eve geldim, yatağıma yattım O da biraz sonra yanı ma geldi Ertesi sabah kalktığım zaman bana: – Benim kırk gün, kırk gece yasım var, beni bekleme, gi diyorum deyince, fena hâlde kızdım Hemen torbayı alarak baş aşağı ettim Arap’in kafası odanın ortasına “pat” diye dü şünce, bizim kadının gözleri yerinden fırladı Yere eğildi A-rap’ın başını eline alır almaz o anda bir eşek oldu Bir gözün den yaş, bir gözünden de kan akmaya başladı Tutup onu a-hıra götürdüm, bağladım Şimdi orada İşte oğlum, benim başıma da bunlar geldi
Yeşil kuşların dedesi sözlerini bitirince, delikanlı düşünce ye dalmış Dedenin başına gelenleri öğrendikten sonra, ken disinin haksız olduğunu daha iyi anlamış Fakat oradaki yeşil kuşları merak eden delikanlı, dedeye sormuş:
- Dede, bu kuşları niçin burada topladın? Yeşil kuşların dedesi demiş ki:
- Oğlum, bu kuşların her biri insandır Hem de tasalı in sanlar Dünyanın neresinde haksızlık görmüş, kederli, tasalı insan varsa haber alır almaz yeşil bir kuş hâline sokarak onları buraya getirir, kendime evlat edinir, her gün güzel sözlerle ta salarını, kederlerini gidermeye çalışırım Anladın mı şimdi?
Delikanlı, dedenin bu sözü üzerine, karısının kendisini ni çin buraya gönderdiğini daha iyi anlamış Allaha ısmarladık diyerek oradan ayrılacağı sırada, yeşil kuşların dedesi buna bir çiçek uzatarak:
- Al bu çiçeği de, demiş Kalbi sana kırık olan karına ver Başına taksın; tasadan, kederden kurtulacaktır…
Delikanlı, çiçeği alarak oradan ayrılmış Atına binerek yola koyulmuş Dere tepe düz, gece gündüz giderek evine varmış Karısının yanına çıkarak yeşil kuşların dedesinin gön derdiği çiçeği ona vermiş Başına takmasını söylemiş
Kız sevinçle çiçeği alarak başına takmış Fakat o ne? Çi çeği eline alır almaz ortadan kaybolan karısını arayan delikanlı, bir de ne görsün? Karısı yeşil bir kuş olmuş, pencere den dışarı uçmuyor mu? Pencereyi kapayıp karısını kaçırma mak için koşmuş ama yetişememiş Kuş uçup gitmiş
Delikanlı, karısına kırk gün haksız yere dayak atmakla ne kadar yanlış yaptığını, onu elinden kaçırmakla da daha iyi anlamış; ama onu eve getirmek için yeşil kuşların memleke tine gitmenin de faydasız olduğunu düşünerek kaderine razı olmuş Hatasını anlamış Bir daha da haksızlık yapmamaya karar vermiş
|