10-23-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik) Türkü Hikayesi
Ama her zaman rastgelmez Halil'in işi Gün olur, dağ bayır dolaşır da, bir tek geyik vuramaz Hele bir Alageyik var ki, aman aman!
Ne zaman ki, bu Alageyik çıksa karşısına, o gün hiçbir av yapamaz Halil Alageyik dersen bir başka geyik Kurnaz Çevik Canlıkanlı bir geyik bu Alageyik Çıkar bir kayanın başına, "gel beni vur" der gibi döş verir Halil'e Halil'dir yatar sipere Tam nişanlar geyiği Gez göz arpacık, demeğe kalmadan geyik kayıp! Bir de bakar ki, arkadaki kayaya geçmiş Alageyik Döner Halil Sürünerek yaklaşır Yatar sipere Ne mümkün! Kayalardan kayalara zıplar da sonunda kaybolur gider Alageyik Halil fellik fellik kovalar Alageyiği Sonunda yorgun düşer, uzanır bir ağaç gölgesine Sözün kısası, Alageyiğe rastladığı gün tek kurşun atamaz Halil
Böylesi günlerde, geyikler üstüne duyduklarını düşler bir bir Bazı geyikler tekin değilmiş Cinler mi, periler mi geyik kılığına girer de dağdan dağa koşuştururmuş avcıları Alageyiğe rastladığı gün Halil bu geyiğin de tekin olmadığını geçirir içinden Bırakmayı düşünür avcılığı Bırakmayı düşünür ya, av tutkusu kor mu tüfeğini duvara assın Alageyiğin tekin olmadığına inanır aslında İnanır ama, rastladığı zaman da kovup kovalamaktan geri durmaz Önündeki kayadan kaybedip, arkadaki kayadan görünce Alageyiği, iyice inanır onun tekin olmadığına Bir yandan da peşinden at kovar Zeynep'in yalvarılarını en çok böylesi durumlarda ansır Ve söylenir kendi kendine "Hele bir düğün olsun Bırakırım avı Zaten bu geyikler tuhaf yaratıklar Anlamadım gitti "
Günlerden bir gün, Halil yine tüfeği omuzunda, atının sırtında tırmanmış kayalara Bir de ne görsün, tam karşısındaki kayanın üstünde duruyor Alageyik Yanında da bir yavru Bir yavru ki, daha boynuzları çıkmamış Tüyleri pırıl pırıl Acemi Ürkek
Halil dar atmış kendini attan aşağı Siperlemiş kayayı Basmış tetiğe Yavru debelenmeye başlamış Tüfeğini Alageyiğe çevirmiş Halil bu kez Çevirmiş ama, Alageyik zıplayıp kaybolmuş birden Varmış, sırtlamış yavru geyiği, dönmüş köyüne Dönmüş ya, anası açmış ağzını, yummuş gözünü "Anayı yavrudım ayıran iflah olmaz Bu son olsun, vazgeç oğul" diye yeniden yakarmış Ne derse boş! Olan olmuş Halil de pişmanlık duymuş aslında Ama, ne gelir elden Bu efsaneyi anlatanlar der ki, Halil epey bir zaman ava gitmedi Ta ki, düğün gecesine dek Davulların, zurnaların eşliğide gerdeğe girdiği geceye kadar, tüfeğine el sürmedi Halil Sürmedi ama, gözü gönlü dağlarda Kulakları geyik sesinde İlk özlemi, Zeynep'ine kavuşmak, ikincisi de geyik avı Bu iki özlem öylesine karışır ki bazen, koparıp atamaz birbirinden Gün günü eskitir; özlem özlemi kamçılar Ve gelir düğün gününe dayanır Dayanır ki, bir yanda davullar zurnalar; öte yanda saz söz Üç gün; üç gece sürer düğün Erkekler bir yanda halay çekip lorke oynarken; kadınlar da kendi aralarında eğleniyorlar Maniler söyleyip, oyunlar oynuyorlar Dağdan taşınan odunlar, gece yığılır köy meydanına  Bir ateş yakılır; sinsin ateşi Sonra da sinsin oynanır etrafında ateşin, güreşler tutulur
|
|
|