Yalnız Mesajı Göster

Akşemsettin Hazretleri - Osmanlı Hikayeleri

Eski 10-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Akşemsettin Hazretleri - Osmanlı Hikayeleri




--- Dur Sultanım! Şeyhin kesin emri vardır!

Fatih, nöbetçiyi dinlemedi ve başını uzatıp içeriye bir göz attı Ak Şeyh başını secdeye koymuştu Dili de hep inciler saçıyordu:

--- Yâ Rabbî, diyordu; bir bölük mücâhidi yerindirme, küffârı sevindirme, asâkir-i İslâm'ı mansur ve muzaffer eyle!

Bu hâli gören Fâtih yepyeni bir ümitle doldu ve atını şaha kaldırıp yıldırım gibi cenk sahnesine düştü Bir taraftan da nâra atıyordu:

--- Haydi arslanlarım; Allah için can verecek gündür! Koman yiğitlerim Vurun hâ vurun!

Kulağının dibinde bir ses çınladı:

--- Yetiştim padişahım!

Bu Ulubatlı Hasan'dı Surlara doğru ilerliyordu Hünkâr, bu genç adama bir nazar attı, dudakları tebessümlerle doldu ve dedi:

--- Allah seni nazardan saklasın!

Ulubatlı şehid olmak için kalelerin burcuna tırmanıyordu Bir anda sanki kıyâmet kopmuştu Okların çekirge bulutu göklerde yüzüyordu Binlerce, yüzlerce ok yağıyor, yağıyordu Ne var ki, göğsü îman dolu cengâverler bir nefes olsun durmadan ileriye hamle yapıyorlardı Bütün bu ateşten âlem sürüp giderken Ak Şeyh de yüzünü secdegâhın topraklarına sürüyor ve inliyordu:

--- İlâhî! Nûrun şerefine, Habîbin hürmetine bize zafer nasip et! Bir bölük mücâhidi mahzun etme!

Secdeden başını kaldırdığında yüzünde elmaslar oynaşıyordu Artık vakit tamamdı İstanbul fethi gerçekleşiyordu Gözyaşları şimdi de sevinçten akıyordu

Tekbir sesleri, ezan ve Kur'ân nağmeleri surlarda bulutların kanadına konup semâ semâ yükselirken beklenen an geldi ve İstanbul kapıları ebedî olarak Müslümanlara açıldı Fetih, Akşemseddin Hazretlerinin dediği demde olmuştu Hünkâr, saâdetinden uçacak gibiydi Mübârek yüzünden nurlar akıyordu Beyaz atı üstünde ilerliyordu Hemen yanı başında yüce mürşidi bulunuyordu

Muzaffer orduyu selâmlayan mağlûplar, Akşemseddin'i hünkâr sanarak ona doğru koştular ve ellerindeki çiçekleri Ak Şeyh'e uzattılar:

--- Buyurunuz, ey âlem padişahı!

Yüce şeyh, eliyle hünkârı işaret ederek:

--- Sultan Muhammed Han odur, ona gidiniz!

O zaman, genç ve muzaffer kumandan güneş güneş gülümsedi ve dedi:

--- Gidiniz, yine ona gidiniz! Evet, ben padişahım, ama o benim hocamdır!

Bir hoca, bir üstâd ve bir şeyh için bundan büyük saâdet hayâl edilebilir mi






Alıntı Yaparak Cevapla