Prof. Dr. Sinsi
|
Beydabanın Eserleri Nelerdir, Beydabanın Eserleri Hakkında
Ertesi gün vezirler tekrar huzura geldiler Başvezir söz aldı Padişahım, dedi, vasiyetteki öğütleri daha iyi anlamak güzel bir şey, bunun için de Serendip Dağı’na yolculuk yap*manız gerekecek Çileli bir yolculuk olacak bu Doğrusu gön*lümüz razı değil
Vezir konuşurken padişahın zihninde hep Serendip Dağı vardı O öyküleri öğrenmek istiyordu Başvezir ilginç bir öneride bulundu:
- Eğer uygun görürseniz, İki Güvercin hikâyesini size an*latayım Konuyla ilgisi olduğunu sanıyorum
Padişah, vezire öyküyü anlatması için izin verdi Başve*zir İki Güvercin hikâyesini anlatmaya başladı
Ayı İle Dost Olan Bahçıvan
Zamanın evvelinde, mekânın bir yerinde yalnız mı yal*nız, mutsuz mu mutsuz bir bahçıvan yaşarmış Hayatta kimi kimsesi yokmuş adamcağızın Bütün ömrünü, bağı bahçesi için harcamış gitmiş Günün birinde yalnızlık tak etmiş canı*na Gitmiş sabah erkenden bahçesine İki elinin arasına almış başını, düşmüş yalnızlıktan kurtulma tasasına
“Şimdiye dek bütün gücümü, enerjimi bu bahçeye har*cadım Çeşit çeşit meyveler, çiçekler yetiştirdim Yalancı bir cennet yaptım bağımı Fakat ne oldu sonunda? Mutsuzluğu*ma çare oldu mu bu güllük gülistanlık bahçe?” diyerek tasalı tasalı düşünmüş
“Olmaz!” demiş içinden bir ses, “Yalnızlık çekilmez, cen*nette bile!” bahçıvanı almış bir tasa Mutlaka bu yalnızlıktan kurtulacak Kötü dahi olsa beraberlikle bölecek yalnızlığını Ne yapmalı, ne etmeli, bilmem ki nereye gitmeli, diye düşü*nürken bakışları, karşıda yükselen yüce dağa çevrilmiş ansı*zın Nasıl olduğunu bilmeden, kendisini dağa doğru giderken bulmuş “Nasıl olsa sonuçta beni yalnızlıktan kurtaracak bir eş bulurum ” ümidiyle yola koyulmuş Bir de dönüp bakmış ki arkasına bağı bahçesi görünmüyor Dağın eteklerine vardı*ğında bahçıvan, içindeki yalnızlık daha da artmış
Bir süre ara vermiş yolculuğuna, yanında getirdiği azık torbasını çözüp sofrasını yapmış, karnını doyurmaya koyul*muş Derken, çok geçmemiş aradan, sevimli bir ayı görün*müş ağaçların arasından Tıpış tıpış gelip adamın sofrasına kurulmuş Bahçıvanın dili tutulmuş Ne diyeceğini şaşırmış Ayı ile birlikte paylaşmış azığını Bir müddet sessizce otur*muşlar Bahçıvan kalkıp gidecek olmuş Ayı, konuşmuş:
- Nereden geliyor, nereye gidiyorsun?
Şaşırmış adam “Ayı konuşur mu?” diye zihninden geçen düşünceyi bir tarafa itip:
- Uzaktan geliyorum, dağa gidiyorum, demiş
- Ne yapacaksın dağda?
“Allah Allah, sorgu meleği sanki!” diye düşünmüş adam, ayı için:
- Yıllardır yalnız yaşadım Artık canıma tak etti Bir arka*daş bulmaya gidiyorum, demiş
Ayının yarasına parmak basmış sanki, hop oturmuş hop kalkmış hayvancağız Bahçıvan bakmış, ayının gözünden yaşlar süzülüyor
- Yahu niye ağlıyorsun, diye sormuş
- Benim de, demiş ayı, derdim aynı Ben de yalnızım, ovada bir arkadaş bulurum ümidiyle ben de dağdan geliyor*dum Adam düşünceye dalmış bir zaman, sonra aklına ilginç bir fikir gelmiş:
-Ne dersin, bizi kader buluşturdu galiba, gel arkadaş olalım Ayı da sevinçle kabul etmiş bu öneriyi Ve birlikte dönmüşler bahçıvanın çiftliğine Günler yel gibi akıp gider*ken… Bahçıvanın mutluluğu bir ölçüde de olsa yerine gelmiş*ken… Hiç olmaz bir şey olmuş Bahçıvan uyuduğu zaman, ayı, üzerine konan sinekleri kovalarmış Yine bir gün bu işi yaparken bakmış ki sinekler bir türlü kaçmıyor Yerden kap*tığı bir kayayı, bahçıvanın sinek üşüşen alnına indirivermiş
Ayı ne yaptığını bilir mi? Adamcağız böylece göçüp git*miş öteki dünyaya Kehle, bu hikâye ile arkadaşına hainlerle kurulacak dost*lukların sonunda zararlı olacağını anlatmak istemişti Kurnaz çakal Dimne, bunu anlamıştı
-Yani dedi Kelile’ye sen de çok safsın Ben, efendime kötülük etmek ister miyim hiç?
- Bak Dimne, dedi Kelile; beni kandıramazsın Alnımda enayi yazıyor mu bir bak bakalım Aldanıyor görünebilirim, fakat asla kolay kolay oyuna gelmem Tıpkı akıllı tacir gibi
- Akıllı tacir mi, o da kim, diye sordu Dimne
Kelile, anlaşılan yeni bir masal daha anlatacaktı arka*daşına
- Dinle, dedi Kelile, iyi dinle, sana kurnaz bir tacirin öyküsünü anlatacağım
Sabırlı Yılan
Vaktiyle bir yılan yaşlanmış, kurbağa avlayamaz olmuş*tu Öteden beri kurbağa dışında bir şey yemeyen hayvan, açlıktan neredeyse ölecek bir duruma gelmişti Kurbağa eti ve kurbağa kanı Bundan başka hiçbir şey yılanın iştahını çek*miyordu Günlerce düşündü taşındı Bir çare bulmak için açlığına, bin bir türlü plan kurdu aklınca Sonunda kurnaz kurnaz gülümsedi Aklına ilginç bir fikir gelmşti “En çıkar yol bu ” diye düşündü Kalkıp kurbağalar padişahının huzuruna vardı Önce yılanı görünce ürktü padişah
- Korkmayınız efendim, dedi yılan, benden size zarar gelmez Kurbağaların hükümdarı şaşırdı
Nasıl olurdu, ezeli düşmanıydı yılan onların
- Ben, dedi, artık yaşlandım, geri kalan ömrümü size hiz*met ederek geçirmek istiyorum
Herkes şaşkınlık içindeydi Yılan:
- Hayret ettiniz farkındayım Fakat size öykümü anlatın*ca bana hak vereceksiniz
Günün birinde bir kurbağanın peşine düşmüştüm A-mansız bir şekilde izlerken, kaybettim onu Dervişin evine gir*mişti Ben de arkasından içeri daldım Ağzıma yumuşak bir şey dokundu Hemen ısırdım meğer dervişin küçük çocuğu*nun ayağı olmasın mı! Adam beni farketti Kaçmaya çalışır*ken etkili bir tılsım yaparak yakaladı “Sana…” dedi “Aklını başına getirecek bir ceza vereceğim Bundan böyle, kurbağa*lara binek olarak hizmet edeceksin Eğer kaytarırsan, tekrar sihir yaparak yakalar, bu kez öldürürüm seni ” Ben de bunun üzerine derhâl buraya geldim Artık emrinizdeyim Nereye is*terseniz oraya taşırım sizi
Yılanın bu kurnaz öyküsüne kurbağalar kandı Zavallı padişah, bundan böyle nereye giderse yılanla gider oldu Bir anda çabucak gezmeleri çok sevindirmişti onları Yılan bir şey yemiyordu bu sırada İyice zayıflamıştı Padişah:
-Yahu açlıktan ölecek bir duruma geldin Niçin bir şey yemiyorsun, diye sordu
Yılan kendisini açındırarak:
-Efendimiz, dedi, kurbağadan başka bir şey yiyemem ben Dervişe, sizin hizmetinizde olacağıma dair söz verdim Bu durumda kurbağa da avlayamıyorum Yapacağım bir şey yok
Kurbağaların padişahı yılana acıdı:
- Ölmek üzerek olan kurbağaları sana vereceğim, dedi Ve o günden sonra sadece ölmek üzere olanları değil, sağlıklı kur*bağalardan da birer ikişer armağan etmeye başladı yılana
|