10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Buhur Daği İle Kinali Ceylan'in Masali - Masal Okuyun
Masalcı tam da öyle bir anda, sesini verivermiş masala  )
"Gecedir; ayrı düşmüş sevgililerin elzemi hasretleri göğsünde emziren  Gecedir; tek yürekte iki taşkın nehir gibi coşan, ikiyi bir kılan, biri ikiye bölen sevdaların beşiği  Ömür denilen ise ahu gözlü ceylanın kirpiğinde kanat çırpması kadar bir kelebeğin  Ceylan fani, dağ fani  Geldi vakti saati  Düştü ceylan sevdasının, sevdalısının yollarına  "
Günler birbiri ardına inci gibi dizilirken, hiç durmadan koşmuş ceylan  Ayaklarında dermanı kalmamış, acıkmış, susamış  Bir an olsun durmamış, Buhur Dağı'nın billur ırmaklarının suyuymuş susadığı, Buhur Dağı'nın kaynağıyla besleyip büyüttüğü ağaçların yemişleriymiş acıktığı  Derman, Buhur Dağı'nın koynundaymış
Birbirlerini gördükleri ilk andaki kadar ışıltılı ve sakin bir gece, Kınalı Ceylan varmış yarinin eteklerine  Nice soğuk iklimlerden sıcak iklimlere değin yolunu gözlediği ceylanını, gelişinden bilmiş Buhur Dağı  Seslenmiş usulca:
"Ey kınalım, ey güzeller güzeli ceylanım, döndün demek sonunda bana  İyileşti mi yaran? Buldun mu çareni; bir su damlası gibi akıp gittiğin, bir kum tanesi gibi savrulduğun yollarda? Senin gönlümü kasıp kavuran hasretin, ehramı oldu ağaçlarımın, çiçeklerimin; tohumlar bile çatlayamadan küle döndü toprağımda  Vardın geldin ama; şimdi benim sana verecek neyim var; susuzluğunu gidereceğin bir pınarım bile yok ki; kuruyup gitti hepsi, acıktıysan seni neyle doyurayım; sabır taşlarımda biten otlarla kanmazsın ki açlığına "
Ceylan bitkin; tırmanırken dağın yamacına, devrilivermiş bedeni kurumuş dalların arasına, küçücük kınalı başını vurmuş kocaman bir taşa  Son mecaliyle konuşmaya çalışırken, şu kelimeler dökülmüş dilinden:
"Sar beni Buhur Dağı'm  Sar beni yazgım olan; canım tenimden çıkmadan beni sana kavuşturan sevdan ile  Toprağından kanıma aksın ölüm, kanımdan toprağına aksın dirim, hasretinle yaktığın çiçeğin, ağacın, kanımla hayat bulsun yeniden Ben sana karışayım, sende son bulup, sende doğayım  Bak şu kızıl yıldız var ya; işte o benim yıldızımdır Ona söyleyerek şimdi en güzel türkünü, kollarında uyut beni güzel sesinle  "
Ve canını teslim etmiş ceylan oracıkta, nazlı gözleri kapanırken düşen iki damla yaş; yuvarlanıp dağın iyi yanına, iki ayrı ırmağa dönüşürken  
Buhur Dağı, tüm acılardan da büyük bir acıyla öyle sarsılmış, öyle inlemiş ki, gökyüzü yırtılmış sesinden, şimşekler çakmış, simsiyah bir yıldırım düşmüş zirvesine; ikiye bölmüş koca dağı  
O geceden sonra mevsim ne vakit bahara dönse, Buhur Dağı'nın ikiye ayrıldığı, Kınalı Ceylan'ın gözyaşlarından oluşan iki ırmağın kavuştuğu yerde kızıl bir gonca gül bitermiş Açıp da yaprağını, kokusunu yele verdiğinde yıldızlı gecelerde; kimselerin duymadığı, kimselerin bilmediği bir türkü yankılanırmış o vadinin en kuytu yerinde
|
|
|