10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bilyegöz - Masal Okuyun
İnşallah tuttuğunuz her şey altın olur kralım! Neye elinizi uzatırsanız altın olsun  demiş Sonra da ardına dönüp, aksayan adımlarla çekip gitmiş Kral Bilyegöz dilencinin sözleri karşısında bir an şaşkınlığa uğramış Sonra gülüp geçerek "pis adamlar" diye mırıldanmış "Bütün işleri dilencilik  Çalışıp kazanmayı hiç düşünmez bunlar  " Kralın düşünceleri doğru değilmiş Yeryüzünde nice fakir ve yoksul insan varmış Çalışamayacak durumda olan, hasta, sakat ve hakikaten çaresiz nice insan Aslında zenginler onlara yardım ellerini uzatmalı, kardeşçe, insanca yaşamanın çarelerini aramalı imişler
Mücevher kutusunu kucaklayıp ayağa kalkmış kral Geldiği yöne doğru ilerlemiş Birden gözüne ilişen kıpkırmızı bir gül görmüş Onu kopararak, biricik kızına götürmek istemiş Uzanıp almış O da ne? Dalından koparılan gül bir lahza da som altın haline gelivermemiş mi?! Yaprağı, dikenleri, sapı som altın bir gül Kral Bilyegöz'ün gözleri şaşkınlıkla büyümüş İkinci bir güle uzanmış; yine aynı şey oluvermiş, o da altın haline dönüşmüş Sevinmiş Bilyegöz Sınırsız bir coşkuya kapılmış Yaşasın diye haykırmış Her tuttuğum altın oluyor artık  Heyecanla koşmuş sarayına Hizmetçilerden bir bardak su istemiş Getirmişler Bilyegöz bar dağı eline aldığında onun da altın haline geldiğini görmüş Artık elini neye uzatsa; bardak, çatal, kaşık, havlu, sabun hatta ekmek, her şey altın oluyor, bir anda külçeleşiyormuş Bilyegöz'ün sevinci azalmaya başlamış İçi ne kıpır kıpır bir huzursuzluk dolmuş Tahtına kurulu düşünürken biricik kızı içeri girmiş Onu görünce olanları unutup kızına doğru yürümüş Gel bakalım küçük kraliçem, babana sarıl şöyle, demiş Kollarını uzatmış, kızının omuzlarından tut muş İşte asıl korkunç felaket o zaman görülmüş Eli değer değmez sevgili kızı, altın bir heykel hali ne dönüşmüş Altın bir heykel, cansız, kaskatı ve soğuk  Kral Bilyegöz beyninden vurulmuşa dönmüş Şaşkın gözlerle çevresine bakıyormuş Hizmetçiler de neye uğradıklarını bilememişler, birer köşeye saklanıp beklemişler
Artık kimse yaklaşamıyormuş krala Korkunç felaketler yağdırıyormuş çevresine Neye dokunsa altın oluyormuş Karısı ise ağlayıp duruyor: Bu felaket senin o uğursuz altın hasta lığın yüzünden geldi başımıza  Kızımı yok ettin , diye feryat ediyormuş Kral Bilyegöz perişan olmuş, bütün dünyası kararmış Artık altınlarını hiç sevmiyormuş Onların sarı, pırıltılar saçan soğuk görünümlerine düşman olmuş Elini bir yere sürmekten korkuyor, deli gibi dolanıp duruyormuş Ülke halkı olanları duymuş Çaresiz ve yoksul insanlar gizlice seviniyor, "O bunu hak etmişti" diyorlarmış Bilyegöz yaptıklarına pişman olmuş Gece sabahlara kadar uyumuyor, bu korkunç felaketten kurtulmak için yüce Allah'a dualar ediyormuş Artık kendini bir tek kuruşu bile olmayan zavallı fakirlerden bile güçsüz, perişan ve yoksul kabul ediyormuş Elini sürdüğü her şeyin kaskatı altın kesildiği bir dünyada yaşamaktansa, ölüp gitmek daha iyiymiş
|
|
|