Yalnız Mesajı Göster

1. Sınıflar İçin Eğitici Masallar Oku

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

1. Sınıflar İçin Eğitici Masallar Oku




1 Sınıflar İçin Eğitici Masallar Oku

Keloğlan ile Devler

Bir varmış bir yokmuş, eski zamanların birinde, bir nine ile oğlu varmış Kafası kel olduğundan, herkes o oğlana Keloğlan dermiş

Keloğlan, keyfine çok düşkünmüş, sabah erkenden kalkar, akşamlara kadar sinek avlar, fare kovalar, daha güneş batar batmaz, uyuz kediler gibi ocak başına büzülürmüş İş, güç ne yaparmış, ne de severmiş

Yaşlı annesi, oğlunun bu miskin, bu tembel huyundan çok dertliymiş Birçok kereler, yahut sayısız defalar uyarmış, ama Keloğlan hiç aldırış etmemiş, sineklere avlamaya, tavuklara kışalamaya, dev gibi fareleri de kovalamaya devam etmiş

O kadar tembellik ediyormuş ki, keçileri ile eşeği bile yaylıma götürmemiş, hayvancıklar açlıktan ölmüş

Yaşlı annesi, artık daha fazla dayanamamış, oğlum, uşağım dememiş, almış eline kocaman bir sopa düşmüş peşine Neresine gelirse pat pat vurmuş Neredeyse, Keloğlan’ın kafası kırılmış

Keloğlan bakmış ki anasının dayaktan vazgeçeceği yok, acımadan öldürecek, canlı canlı da mezara gömecek Ardına bile dönüp bakmadan kaçıp gitmiş

Çok para kazanmadan eve dönmeyecekmiş

Az gitmiş, uz gitmiş, gide gide bir kasabaya inmiş

Karnı da çok ama çok acıkmış Parası da ya azmış yahut hiç yokmuş Bir kocakarının evine varmış, kapısını vurmuş, ekmek istemiş, yemiş

İş aramış, bulamamış, bir güzel de paylanmış Geri dönmemeye pek kararlıymış ya, ne olur ne olmaz, dağlarda, ormanlarda lazım olur diye düşünmüş Bir demirci dükkanına varıp, kendine demir bir kılıç yaptırmış Takmamış beline, almış eline

O kadar çok yol gitmiş ki, kaç köy, kaç kasaba geçtiğini unutmuş

Çok sessiz ve karanlık bir gecede, bir derin vadiye inmiş Eli kınılıcında gözü sesteymiş

Bir gürültü ile irkilmiş Kulak kabartmış, çok korkmuş Bu sesleri daha önce hiç duymamış

İnmiş daha da aşağılara,gördüğü manzara, az kalsın aklını başından alacakmış Birçok dev, bir arabadaymış Durmadan konuşuyorlarmış

Meğer devler düğün yemeği pişirirmiş Kocaman kocaman ocakları varmış Ev büyüklüğündeki kazanların biri indirilip biri bindiriliyormuş

O kadar meraklanmış ki Keloğlan, daha yakından görmek için birkaç adım yürümüş Her nasılsa devin birisi kendisini görmüş Demir kılıç yaptırdığına çok sevinmiş Ama bu kadar dev ile nasıl baş edeceğini düşündükçe, üzülmüş, korkmuş Korkmakla olmuyormuş, yiğitliği tutmuş

Kendisine bakınıp duran dev, çok neşeli bir kahkaha patlatmış, bütün dağları dalgalandırmış Arkadaşlarına dönmüş, şöyle seslenmiş, “Bulduk, bulduk

Bir dev, “Ne buldun” diye sormuş

Keloğlanı gören dev, ağzından salyalar akıta akıta, “Bir insan” demiş, “bir insan

Başka bir dev, pek iştahlı imiş “Çoktandır insan eti yememiştik Ayağımıza kadar geldi

Hep birlikte bir “hey” çekmişler, Keloğlanı yemeğe karar vermişler

Keloğlan, bakmış ki durum ciddi Kaçsa nereye kaçacak? Dövüşmeye kalkışsa beceremeyecek “Şunları hele bir korkutayım” diye düşünmüş ve gayet sert bir sesle haykırmış: “Yüreğiniz varsa topunuz birden gelin!”

Devler, yedi dağı titreten bir kahkaha atmış “Acaba şu zavallı çocuk neyine güveniyor” diyen bir dev, Keloğlan’ın yanına çıkmış, demir kılıcı görünce irkilmiş, arkadaşlarına seslenmiş: “Hey dikkatli olun, Miron Padişahı’nın büyülü kılıcına benzeyen bir kılıcı var

Bu sözler üzerine Keloğlan bayağı sevinmiş, hem de yalancı pehlivanlar gibi şov yapmaya, el kol sallamaya başlamış

Bir şeyler daha söylemiş: “Benden hatırlatması devler, acırım size, yazık olur hepinize

Devlerden biri biraz alaycı bir dille, “Çok kabadayılık yapıyorsun yavru insan Eni konu bir kılıcın var” demiş

Keloğlan kılıcını havaya kaldırıp konuşmuş: “Şimdi kılıcımı iki kez sallarsam, hepiniz ölürsünüz Çünkü zehir saçar

Çok korkmuş devler Birkaç adım geri çekilmişler Birkaç tanesi kaçıp gitmiş, birkaç tanesi korkusundan yerlere yığılmış

Bakmış ki söylediği her söz devler üzerinde büyük etkiler yapıyor, şöyle demiş Keloğlan:

“Korkmayın, korkmayın! Eğer dediğimi yaparsanız kılıcımı sallamam

Bir dev, “Emriniz olur keloğlan Hemen söyle ne istediğini Yapmaya hazırız Bize dokunma yeter ki Ne olursun, yiğit delikanlı!

O kadar çok şişinmiş ki Keloğlan, aç karnını bastıra bastıra emir vermiş devlere: “En güzel yemeklerinizden bana güzel bir sofra hazırlayın bakalım Hadi, durmayın daha öyle karşımda pısırık pısırık Sallarsam kılıcı, sonunuz olur çok acı

Sevinmiş devler, bir de takla atmışlar kocaman kocaman gövdeleriyle Titrek titrek konuşmuşlar

“Aman Keloğlan, kılıcı zehirli yiğit oğlan, dokunma bize, hemen sofranı hazırlıyoruz” demişler

Göz açıp yummaya kalmadan mükellef bir sofra kurulmuş Karnı çok aç olan keloğlan, sofradaki yemeklerin tümünü yemiş Biraz da yanına almış öteberilerden Kalkmış yoluna giderken devlerden biri şöyle demiş: “Ey yiğit, seninle bir pazarlık yapalım mı?”

“Ne pazarlığı” diye sormuş Keloğlan

“Şu kılıcını bize satar mısın” demiş dev

Keloğlan ağırdan almış, işi iyice kıymete bindirmiş “Hoppala Oldu mu ya şimdi? Siz taşıyamazsınız ki onu

“Niçin taşıyamayız ki kılıcı? Biz çok güçlüyüz” diyen bir deve şu karşılığı vermiş:

“Üstelik o kadar pahalıdır ki bu, paranız yetmez

Yaşlı dev, “İki küp altına ne dersin Keloğlan” diye sormuş

Bu öneri çok hoşuna gitmiş Keloğlan’ın “Nerede altınlar” diye sormuş

Çok memnun kalan yaşlı dev:

“Biraz ötede, Çengir Vadisi’nin düzlük yerinde” diye tarif etmiş, bir yakut sandık var Altınlar o sandığın içinde Bize yasak oralara yaklaşmak Ama senin için bir sakıncası yok Git ve al!”

Buna aklı yatmış Keloğlan’ın, şöyle karşılık vermiş:

“Kılıcın ağırlığını azalttım Özel bir duası var, onu okudum Fakat zehir saçmasını engellemedim Kılıcı şuraya bırakıyorum Ben buradan tamamen uzaklaşıncaya kadar sakın dokunmayın Çünkü, kokumu alır almaz zehir kusar,benden hatırlatması

Devler korkuyla karışık bir duyguyla, “Hay hay emriniz olur Keloğlan, hele yürü git sen” demişler

Kılıcı yere bırakan Keloğlan el sallayarak çekip gitmiş

Çengir Vadisi’ne varan Keloğlan, yakut sandığı bulmuş Hemen omzuna alıp yola girmiş Keyfinden de türkü söylermiş

Biz bakalım devlerin haline

Bir zaman sonra, kılıcı yerden almışlar, bir de bakmışlar ki ne zehir saçıyor ne de kesiyor

Kandırıldıklarını anlayan devler, bunu hazmedememiş Bir insan yavrusunun oyununa gelmenin hırsıyla çileden çıkmışlar Aralarından üç deve görev vermişler Tutup Keloğlanı getirmelerini istemişler

Büyük bir intikam duygusu ile Keloğlan’ın peşine düşen devler, gitmiş, gitmiş, ama onu bulamamışlar Yine devam etmişler, ama biri uçurumdan yuvarlanmış, biri yorgunluktan düşüp ölmüş Üçüncüsü ise tek başına aramayı sürdürmüş

Keloğlan hâlâ gidermiş Islığını da hiç kesmezmiş Bir ormanlıktan geçerken, bir tilki ile karşılaşmışlar İkisi de birbirini çok sevmiş Selamlaşmış, oturup iki laf etmişler

Tam bu sırada oturdukları yer titremeye başlamış

“Eyvah” demiş tilki “neler oluyor?”

Hemen, durumu anlamış Keloğlan:

“Korkacak bir şey yok, bir dev bize doğru geliyor

Fakat böyle derken tilkiye güvenirmiş Keloğlan Yoksa korkudan az kalsın düşüp bayılacakmış

Yer sarsılmaya, havada toz bulutları belirmeye, ağaçlar da sallanmaya başlamış Dev giderek yaklaşıyormuş Keloğlan’ın yüzü gözü sararmış Tilki, acımış arkadaşına Biraz önce, erkeklik havaları atmasına zaten inanmamışmış Moral vermek istemiş:

“Buraların kıralı benim Keloğlan, dev tek başına değil ordusuyla gelse para etmez

Keloğlan sevinç içinde ellerini çırpmış, tilkiyi kulaklarından tutup sevmiş

Tilki hesapsız yardım eder mi?

Devin sıcak nefesi alev alev yüzlerini yalamaya başlamış ama, hâlâ tilkide bir hareket yokmuş

Keloğlan titremeye başlamış “Etme tilki kardeş” demiş, “kurbanın olayım, kurtar beni şu devin elinden

“Ben seni kurtaracağım ama, sen de bana bir konuda yardımcı olacaksın Anlaştık, değil mi” demiş tilki

Hiçbir şey düşünemiyormuş Keloğlan

“O iş o kolay, hadi artık ne yapacaksan yap” diye yalvarmış



Alıntı Yaparak Cevapla