Prof. Dr. Sinsi
|
Yaratılış Efsaneleri - Yöresel Halk Hikayesi
Mangdaşire, sen de kötü ruhlarla savaş Güç gelirse benim adımı çağır İnsanlara iyi şeyleri, iyi işleri öğret Oltayla balık avlamayı, tiyin (sincap) vurmayı, hayvan beslemeyi öğret"
Sonra, Tanrı uzaklaştı Mangdaşire, Tanrı'nın sözlerini yerine getirdi Olta yaptı, balık avladı Barutu buldu, sincap vurdu Gün geldi, Mangdaşire kendi kendine mırıldandı: "Bugün beni yel uçuracak, alıp götürecek" Bir yel geldi, Mangdaşire'yi uçurup götürdü Bunun üzerine Yapkara insanlara "Mangdaşire'yi Tanrı yanına aldı Artık, onu bulamazsınız Gün gelecek, beni de yanına çağıracak Nereye isterse oraya gideceğim Öğrendiklerinizi unutmayın Tanrı'nın yargısı budur" dedi
İnsanları kendi haline bırakıp o da gitti
İkinci Yaratılış Destanı
Gök yoktu, yer yoktu Yalnızca, sonu olmayan bir deniz vardı Tanrı Ülgen (Aakay, Kurbustan), bu denizin üzerinde uçuyordu Konacak sert bir yer arıyordu, bulamıyordu Böyle uçarken gönlüne doğdu Bir ses "Önündeki nesneyi yakala" diye fısıldadı Ülgen, bu fısıltıyı yineledi Ellerini öne doğru uzattı O sırada su yüzüne bir taş çıkmıştı Ülgen, taşı yakaladı, üzerine kondu Taşın üstünde ne yapacağını düşündü Uçsuz bucaksız suyun içinden Ak Ene (Ak Ana), süzülüp Ülgen'in karşısına çıktı ve "Yarat" dedi; üç kez yineledi Ülgen "Nasıl?" diye sordu Ak Ene "Yaptım oldu de, yaptım olmadı deme" dedi Sonra, Ak Ene kayboldu Bir daha da görünmedi Ülgen, insanlara şu buyruğu verdi "Var olana yok demeyin; vara yok diyen de yok olur!"
Ülgen, "Yer yaratılsın!" dedi; yer yaratıldı "Gökler yaratılsın!" diye buyurdu; gökler yaratıldı Böylece bütün dünyayı yarattı Sonra, üç büyük balık yaratıp, yeri onların üzerine yerleştirdi Balıklardan ikisini yerin kenarına, üçüncüsünü ortasına temel yaptı Ortada bulunan balığın başı kuzey yönündedir Bu balık başını eğerse, kuzeyden yayık (tufan) olur Başını daha aşağı eğerse, yeryüzünde su basmadık bir avuç yer kalmaz Onun için bu balık, büyük bir zincirle bir direğe bağlanmıştır Onu, Mangda-Şire yönetir
Ülgen, dünyayı yaratırken ay ve gün ışığının dokunduğu Altın Dağ'da oturdu Bu dağ, gök ile yer arasında idi Dünya'nın yaratılışı altı gün sürdü Yedinci gün Ülgen yatıp uyudu; sekizin gün kalktı  
Bizim Ay ve Güneş'imizin dünyasından başka, doksan dokuz dünya daha vardır Bunların hepsinde birer uçmag (cennet), birer tamu (cehennem) vardır Herbirinde insanlar bulunur En büyük dünya, Han Kurbustan Tengere'dir Bay-Ülgen, bu âlemin yönetimini yardımcılarından olan Mangızın Matmas Burkan adlı ruha vermiştir Bu dünyanın yerinin adı Altın Telegey'dir Cehennemi, Mangız Toçiri Tamu'dur Bu tamuyu, Matman Kara adlı bir zebani yönetir
Doksan dokuz âlemin ortancası, Ezre Kurbustan Tengere'dir Ezre Tengere'yi, Belgein Keratlu Türün Musıkay Burkan'a verilmiştir Yerinin adı, Altın Şarka'dır Cehennemi, Tüpken Kara Tamu'dur Bu cehennemi Matman Karakçı yönetir
Kişioğullarının bulunduğu bizim dünyamız, en küçük dünyadır Adına, Kara Tengere Dünyası denilir Bu dünyayı, May-Tere yönetir Cehenneminin adı, Kara Teş'tir Bu cehennemi, Kerey Han yönetir Bizim dünyamızın üzerinde otuz üç kat gök vardır
Bay-Ülgen, birgün denize bakarken, suyun üstünde bir toprak parçasının yüzdüğünü gördü Toprağın üzeri, insan gövdesine benzeyen bir kil tabakası ile kaplıydı Ülgen, "Bu cansız toprak, kişi olsun!" diye buyurdu Toprak, kişi oldu Ülgen, ona Erlik adını verdi; olduğu yere bıraktı Erlik, giderek Ülgen'i buldu Ülgen de onu yanına aldı; kendisine küçük kardeş yaptı Bir zaman sonra Erlik, Ülgen'i kıskandı Ondan daha güçlü olmak istedi Ülgen'e imrendi, "Ben de onun gibi olmalıyım" diye düşündü Düşüne düşüne Ülgen'e düşman oldu Ülgen bunun yerine, Mangdaşire'yi yarattı Sonra da, bizim dünyamızda yedi kişi yarattı Bunların kemikleri kamıştan, etleri topraktan oldu Kulaklarına üfledi, can verdi burunlarına üfledi, akıl verdi En sonra da, yine bir kişi yarattı ve May-Tere adını verdi Ona "Bu insanları sen yönet" diye buyurdu
|