Yalnız Mesajı Göster

Dünya Edebiyatı-İran Edebiyatı

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Edebiyatı-İran Edebiyatı




Arap orduları her yeni dine mahsus bir şiddetle bütün fikrî ve dinî mahsulleri ortadan kaldırmış olduğundan, İran’da İslâmiyet'ten evvelki devirler hakkında lisanı ve edebî vesikalara nadir tesadüf edilmektedir Bu yüzden bu edebiyat hakkında malûmatımız yok gibidir Elimizdeki metin parçalarından başka bu devreye ait bir metin de mevcut değildir Ancak tarihî kaynaklar bu devirde kuvvetli bir İran edebiyatının varlığını bildirirler Bilhassa İran'ın millî tarihini nazmen kaleme alan ve Acem­lerin millî Epopesi olan ve Tuslu Firdevsî tarafından yazılan Şehname deki çok zengin İran mitolojisi, bu devrin kuvvetli edebiyatı hakkında bize malûmat vermektedir
İran’da Pişdâdiyan, Keyâniyan, Eşkâniyan ve Sasaniyan namıyla dört sülâle saltanat sürmüştür Birinci sülâlenin tarihî vakaları yazılı olmadı­ğından efsaneli bir mahiyet arz etmektedir Milâttan (550) sene önce yaşayan Keyaniyan sülâlesinin son hükümdarı Daranın, Büyük İskender tarafından düşürülmesi zamanına kadar (M ö 330) uzanan ve Bihsütun ve Nakşirüstem kayaları ile Estaher sarayları davarlarına nakşedilmiş olan abideler ve hitabeler edebî bir mahiyeti haiz değilse de lisanı ve tarihî kıymeti ihtiva eder Bu edebiyata az çok benzer ikinci bir edebiyat daha vardır ki İsa'dan tahminen (600) sene önce yaşadığı rivayet edilen Zerdüşt ün Avesta namı verilen mukaddes kitabının en eski parçaları olan Gâthas'larda görülmektedir Üçüncü bir nevi edebiyat ta Pehlevî edebiyatı olup Nihavent - Katsiye harplerinde Araplar tarafından düşürü­len Sasaniler devrinde kullanılmıştır
Arap istilâsından sonra İran medeniyeti bütün heybetiyle çökmüş ve bilhassa İran dili adeta unutulmuştu Kuvvetli bir Arapçılık siyaseti güden Emeviler, İranlıları dehşetli surette tazyik etmişler, bunun neticesi olarak da İran, Emeviler tarafından zulüm gören ve haklan gasp edilen Ehli - Beyt'ler taraftarı kesilmişler ve millî dava Ehli-Beyt davası ve Şiilik şeklinde tecelli etmiştir Emeviler aleyhine kopan Alevî isyanı, bu yüz­den Arap olmayan unsurların ve bilhassa İranlıların bir isyanı mahiye­tinde tecelli ve inkişaf etmiştir Abbasi Oğullan zamanında İran dili ve edebiyatı İslâm’ı bir şekilde yeniden dirilmeğe başlamış ve Saman Oğul­ları (913), Gazneliler (975) ve Selçuklar (1037) zamanında büsbütün yüksel­miştir
İran kaynaklan, İslâm'dan sonra ilk Farsça şiir söyleyen şairin Rûdegî olduğunu söylerlerse de bundan önce de bazı şairler yetiştiği tespit edil­miştir İran şair ve edipleri şuurlu bir surette önce millî ruhu ve dili kurtarmak için İran Destanını tespit etmeğe koyulmuşlar, Saman Oğulları devrinde neşren yazılmağa başlanan destan, Gazneliler zamanında Dünya şairlerinden biri olan Tuslu Firdevsî tarafından ibda edilmiş ve bazıla­rınca Ömer'in eserinden de yüksek olan Şehname ile millî dil ve ruh dirilmiştir
İran edebiyatı Hammer-Purgstall'a göreyedi devre geçirmiştir:
1 — (900-1000) Kahramanlık şiirinin çiçeklenmesi Bu devrin Başşairleri: Rüdegî (950, en eski Acem şairi), Keykâvus (1080), Unsurî (1039), bilhassa en önemlileri Firdevsî ve Dakiki'dir
2 — (1100-1200) Saray medh şiiri ve romantik devir: Başşairleri: Anvarî (1190) ve Nizamî (1180) dir
3 — (1200-1300) Mistik ve moral devri: Selçuk devri İran edebiya­tının en yüksek devridir Tasavvufî edebiyatın ve bu devrin ] başşair­leri : Senasi, Attar (1230), Mesnevisiyle bütün dünya edebiyatında en yüksek didaktik eser vermiş olan, aslen Türk olduğunu yazılarında itiraf eden ve Konya'da ölen Mevlâna Celâlettini Rumî (1273) asrın modası icabı şiirlerini acemce yazmıştır Rubaileri ile meşhur Ömer Havyam, lirik ve melankolik şiirleriyle eşsiz bir şair olan Selman ve Gülistan sahibi Sadî (1291) dir
4 — (1300- 1400) Dünya liriğinin parlak devri : Hafız (1389) ve Vassaf
5 — (1400 -1500) Sükûnet devri : Camî (1492) İranlıların en son büyük şairidir
6 — (1500-1600) Şiirin sukutu: Hatifî (1521), Hilâli (1532), Feyzi (1595)
7 — Yeni devir: Her türlü şiir külliyatı (Halk şarkıları da) Fabl, masal ve noveller bakımından çok zengindir Bu arada Fransız misterilerine benzer dramatik tecrübeler yapılmıştır
İran nesri Hace Abdullahi Ensari tarafından müsecca ve felsefî bir şekilde kurulmuştur
Moğol istilâsı İran edebiyatını durdurmamış, bilâkis Arapça'yı gerilet­miş ve İran dili daha büyük bir gelişmeye ermiş ve dünyanın lirik şairlerinden biri olan Hafızı Şirazi ile hikemiyatta eşi bulunmayan Sadî de bu devirde yetişmiştir
Safaviler devrinde Örfî, Muhteşem, nihayet son zamanlarda da Şevket ve Kelim gibi şairler İran edebiyatının en sanatkâr birer mümessili olarak meydana çıkmıştır Hulâsa İran edebiyatı şark edebiyatları arasın­da orijinal şahsiyetler yetiştiren bir tefekkür ve duygu mahsulüdür
Son zamanın meşhur şairleri de Seyyit Yahya, Hindistanlı İkbâl, Şeyhülreis ve Mirza Sadık Edibülmemalik'dir
Meşrutiyet devrinde ateşli yazılarıyla şöhret bulan Melkim Han da nesirdir
Bugünkü Fars ve Fars'ça yazan şairleri düşünce itibariyle, Ahmet Resmi Yarara göre, üçe ayırabiliriz 1 — Muhafazakârlar 2 — Müfritler 3 — Bunun haricindekiler
1— Muhafazakârlar: Bu zümreye giren şairler daima eski Fars şiir ananesini muhafaza etmek taraflarıdırlar ve eski şairlerin gittikleri yolları takip ederler, onların yazdıkları gibi yazmaya çalışırlar, klasik usullerle şiir yazarlar ve söylerler Bu şairler gül, bülbül, sağar, saki, mey'den bahsederler Hafızın, Sadi veya Ferruhî'nin yazdığı şiirleri eski Türk hükümdarına, sultanlarına benzeterek o Hakan ve Sultanları bu hüküm­darlara örnek olarak gösterirler Bu şair eski İran Şahı Pehlevi'yi methettiği zaman onu Selçuklu Sultan Sencer ve eski Azerbaycan Hükümdarı Memlan'a benzeterek şöyle demektedir
Enverisi asri huîş şairi Katran suhan Şahı cihan Pehlevî Sencer-ü Memlâni men
Kendi asrının Enverisi, Katran gibi söz söyleyen bir şairin ve ci­hanın Şahı Pehlevi benim Sencer ve Memlânımdır
Daniş Tahranı aslen Tahranlı değildir Kaçar şehzadelerinden Zillus Sultanının sarayında terbiye görmüş ve Kaçar-Türk kültürünü iyi anlamış­lardan biridir Şiirlerinde Türk ülkelerinin meşhur metalarını çok yerde kullanır:
Ahuy-ı Hutan mana her zülfi ta begüzeşte Kez nafe-i tatarı efşade beher çina
“Hotanın geyiği gibi (misk gibi) siyah olan saçlarını Tatar miski gibi koku saçıyor,,
Muhafazakâr şairlerden biri de Şirazlı Suâ'dır ve eski anane ile ye­tişmiştir Şiir ve yazılarında Türk kahraman Sultanlarını saygı ile anar
Fars şairleri dışında siyasî muharrir ve şairler vardır Bunlardan biri de memleketimize fazla sempati gösteren Aşkî'dir Bu zat ilk tah­silini Hemedan'da yapmış, sonraları İstanbul'a gelerek İstanbul Darülfünununda felsefe ve edebiyat tahsil ettikten sonra 1333 de Hemedan'a dön­müş ve orada (Nameî Aşkî) isminde bîr gazete ve 1339 da da Tahran'da (XX i Yüzyıl) gazetesini çıkarmıştır Bu zat genç Türklerin yolunu İran için de bir örnek olarak gösterir
Modern muharrirlerden ve Türkiye'yi çok yakından tanıyanlardan biri de bugün Tahranda çıkmakta olan (İkdam) gazetesinin sahibi ve baş muharriri Abbas Halilî'dir Bu zat iyi Arapça bildiğinden Sa'dî (Şeyh Sa'dî Şirazî) nin “Gülistan,, isimli eserini nazman ve neşren Arapça’ya tercüme etmiştir En meşhur eseri "Rüzgâr’ı Siyah (Kara Günler),, kitabıdır ki bunda Türk gençliğini, İran gençliğine örnek olarak göste­rir Halilî son zamanlarda Tahranda kurulan (Hemrehan = Arkadaşlar) cemiyetinin üyesidir Bu cemiyetin gayesi yakın şark milletlerini bir­birine yaklaştırmak ve sıkıca bağlamaktır
2 — Müfrit şairler: Bu zümreye dahil olan şair muharrirler yazıların­da eski ananeyi atıp modern Avrupa şiir ve edebiyatını taklit ederler Ekserisi Fars dilini yabancı kelimelerden, Türkçe ve Arapça'dan temizle­mek, yerlerine yeni Avrupa'dan alınmış kelimeler koymak istemekte­dirler ve bunu da mahzurlu görmemektedirler Fikirlerinde çok ileri giden bu zümreye bu yüzden “Müfritler,, denmektedir Bunlar İran edebiyatını Sasanî ve İran medeniyetini de Sasanî ve Akhamenid devrine götürmek isterler Ediplerden mühim bir kısmı Arapça ile karışık yazan şairlere ve meselâ Sa'dîye, Hafız'a ve Türk hükümdarlarını methedenlere bir kıymet vermezler Bunları memlekete Türk ve Arap kültürünün girmesi­ne sebep olmakla itham ederler Bu zümreden bazıları daha ileri gi­derek Arap harflerini değiştirmek ve yerlerine Lâtin harfleri yerine okunması güç olan eski “Pehlevî,, veya “Çivi,, harflerinin kabul edilme­sini isterler Bu şairler şiir ve yazılarında çok ateşli şiirler; Araplara, Türklere ve Moğollara karşı çok sert bir dil kullanırlar, onları İran'ın dağılmasına ve yok olmasına sebep olmakla suçlandırırlar Bunların bir kısmı da Aryenci (Ari ırkı taraftan) olduklarından İran ve Alman kardeş­liğinden bahsederler Bu tezi müdafaa etmek ve yaymak için Seyf Âzad namında birisi de (1933 - 1941) Tahranda «İran-i Baştan — Eski İran» isminde bir mecmua çıkarmıştı
Dil hususunda çok taassup gösterenlerden birisi de Puris Davud'tur Bu zat eski İran edebiyatıyla uğraşmış ve «Zerdüşt» ün (= Eski İran Peygamberi) kitabını şerh etmeye - genişletmeye çalışmaktadır O, Arapların ve İslâmiyet'in aleyhindedir Onun fikrince İran ve İranlılar eski Zerdüşt dinine dönmelidirler Dil hususunda da çok mutaassıptır Dildeki Arapça ve Türkçe kelimelerin atılmasını müdafaa eder Araplara olduğu kadar Türklere de aleyhtardır


Alıntı Yaparak Cevapla