10-24-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Keloğlan’İn Sazı - Keloğlan Masalları
Öyleyse, benden de saz yok, hadi yaylan bakalım, diyerek, sözünü bağlamış adam
Lakin, kafayı bir kere takmış ya Keloğlan, üstelemiş
- Bir sazlık dal getireyim sana, olur mu?
- Hah demiş, kelini şimdi çalıştırdın, beni de razı ettin Sazını üç gün sonra gel ol Ama gelirken de bir sazlık dut dalı getirmeyi unutma, yoksa avucunu yalarsın
Hoplaya zıplaya çıkıp gitmiş Keloğlan, şimdiden eline aldığı değneklerle saz çalma provaları yaparmış Üç gün sonra, dut dalını da alıp saz ustasının dükkanına varmış Ama saz çalmayı bilmediği için, yalvarmış
- Ey ünlü sazcı, gel de bana acı Budur derdimin ilacı, hem de başımın tacı Kurbanın olam senin, şu sazı öğret…
Usta
- Ulan Keloğlan, iyi günüme denk geldin, illaki beni mecbur ettin… Otur bakayım şuraya, demiş ve tarif etmiş
Saz çalmayı kısa sürede öğrenen Keloğlan, her sabah önüne kattığı keçileri ve eşeğiyle akşamlara kadar saz çalıp, türkü söylermiş Tın tın tellere vurur, hop oturur hop zıplarmış
Fakat henüz köylüleri, onun ne güzel saz çalıp, türkü söylediğini bilmezlermiş Bu nedenle hep alay ederlermiş
Keloğlan, böyle söyleyenlere şöyle dermiş:
Gülün ey insanlar siz gülün
Ne getireceği belli olmaz yarınki günün
Gülün ey insanlar siz gülün
İyi bir saz ustası olayım da görün
Sabrın elinden ne kaçabilir!
Keloğlan, artık yavaş yavaş düğünlere gitmeye, saz çalıp türkü söylemeye başlamış
Hâlâ ciddiye almayanlar varmış Onlara da şöyle demiş:
Alay etmeyin öyle benimle
İşim olmaz artık sizinle
Sazımı alacağım bakın elime
Paraları atacaksınız cebime
Yine kahkahalar, köyün semalarında dalgalanmış Buna sinirlenen keloğlan, almış sazı eline, vurmuş yanık teline
Ben bir garip Keloğlanım
Eşeğimin yok palanı
Varım yoğum doğruluktur
Hiç de sevmem ben yalanı
|
|
|