Prof. Dr. Sinsi
|
Fabl Ve Masal Arasındaki Farklar
Fabl ve masal arasındaki farklar
Hayal dünyamızı süsleyen, bizi gerçek hayattan alarak, rüyalar alemine götüren dertlerimizi, sıkıntılarımızı bir an da olsa unutturan masalların mazisi oldukça eskidir Masal derlemelerimiz sırasında, hangi kaynak şahsımıza, ‘Bu masalı kimden dinledin’ diye sorduysak, hepsi de ‘büyüklerimizden, annemden, babamdan, dedemden, ninemden’ gibi cevaplar vermiştir
Eğer büyükler/anneler/babalar … hayatta olsaydı herhalde onlar da aynı cevapları verecekti ve bu durum bir zincirleme şeklinde, bilemediğimiz bir zamana doğru uzayıp gidecektir
İşte, geçmişi çok eskilere dayanan masallarla ilgili olarak başta sözlükler olmak üzere Türk ve yabancı araştırıcılar, değişik tarifler yapmaktadır Saim Sakaoğlu, Gümüşhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil adlı eserinde, o zamana kadar yapılan en önemli masal tariflerini verdikten sonra, kendisi de, ‘Kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayal mahsulü olduğu halde, dinleyicileri inandırabilen bir sözlü anlatım türüdür’ der 1
Pertev Naili Boratav ise masalı şu şekilde tarif etmektedir: ‘Nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlarından ve törelerden bağımsız, tamamıyla hayal ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddiası olmayan kısa bir anlatı’ 2
Şükrü Elçin de Halk Edebiyatına Giriş adlı eserinde, masallardan bahsederken, ‘… İşte, böyle bir zaman içinde, köklü geleneğe bağlı, kolektif karakter taşıyan, ‘hayali-gerçek’, ‘mücerret (soyut b n )-müşahhas (teşhis edilmiş, tanınmış b n )’, ‘maddi-manevi’ birtakım konu, macera, vak’a, problem, motif ve unsurlar, nesir diliyle, vakit geçirmek, insanları eğlendirirken terbiye etmek düşüncesinden hareketle, hususi bir üslupla anlatılır veya yazılır’ der 3
Yine masal konusu üzerinde çalışmış olan bilge Seyidoğlu ise, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi için hazırlamış olduğu ‘masal’ maddesinde şöyle der: ‘Masal kelimesi ile halk arasında, yüzyıllardan beri anlatılmakta olan ve içinde olağanüstü kişilerin, olağanüstü olayların bulunduğu, ‘bir varmış, bir yokmuş’ gibi klişe bir anlatımla başlayan, belli bir uzunluğu olan, sonunda, ‘yedi, içti, muratlarına erdiler’ yahut ‘onlar erdi muratlarına, biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düştü biri anlatana, biri dinleyene, biri de bana’ gibi belirli sözlerle sona eren, zaman ve yer kavramlarıyla kayıtlı olmayan, bir sözlü anlatım türü kastedilmektedir’ 4

Taşeli Platosu Masallarında Motif ve Tip Araştırması adlı bir doktora tezi hazırlayan Ali Berat Alptekin de, çalışmasının önsözünde, masalı şöyle tarif eder: ‘Masal, nesirle söylenmiş ve dinleyicileri inandırmak gibi bir iddiası olmayan, tamamı ile hayal ürünü olan mensur bir türdür’ 5
Hiç şüphesiz, yukarıdaki tariflerin hepsinde doğru olan taraflar olduğu gibi eksik kalan yönler de vardır Biz, bu açıklamaları da göz önüne alarak, masalları şu şekilde tarif etmeyi uygun bulduk: ‘Genellikle özel kişiler tarafından, kendisine mahsus (olağanüstü) zaman, mekan ve şahıs kadrosu içinde, yaşanılan hayatla hayal edilen hayatın sistemli bir şekilde ifade edildiği, klişe sözlerle başlayıp, yine klişe sözlerle biten hayal ürünü sözlü anlatım türüdür’ ”
1 Saim Sakaoğlu, Gümüyhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil, Ankara 1973, 5
2 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul 1982, 75
3 Şükrü Elçin, Halk Edebiyatına Giriş, Ankara 1986, 369
4 Bilge Seyidoğlu, Masal, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, 6 cilt, İstanbul 1986, 149-153
5 Ali Berat Alptekin, Taşeli Platosu Masallarında Motif ve Tip Araştırması, Erzurum 1982, 7 (yayımlanmamış doktora tezi )
(Doç Dr Esma Şimşek, Yukarı Çukurova Masallarında Motif ve Tip Araştırması, cilt 1 )
FABL Nedir?
Hayvanlar ya da cansız varlıklar arasında geçen bir olayı, çoklukla manzum olarak anlatan ve öğüt veren yazılara fabl denir
Fabl türü eğitim ve öğretimde çokça kullanılır Konu oldukça kısadır Kahramanlar insan karakter ve davranışlarına sahip hayvan, bitki ve cansız varlıklardır
Eski Türk Edebiyatında kıssadan hisse adı verilen bu türün örneklerine Sadi’nin Bostan ve Gülistan ve Mevlana’nın Mesnevisinde de çokça rastlanır
Eski Edebiyatımızda fabl türünün en bilinen eseri 15 Yüzyıl şairi Şeyhî’nin Harname isimli eseridir
Dünya Edebiyatında bu türün tanınmış isimleri Ezop ve Lafonten’dir (La Fontaine)
Hint yazarı Beydaba’nın fabl türündeki önemli ve tanınmış eseri Kelile ve Dimne’dir
Edebiyatımızda Tanzimat döneminde Şinasi önce Lafonten’den tercümeler yapmış sonra kendisi de fabl türü eserler ortaya koymuştur Orhan Veli Kanık ve Sabahattin Eyüboğlu’nun Lafonten’den yaptığı tercümeler de önemlidir
Günümüzde özellikle çocuklara yönelik eser veren yazar ve şairlerimiz fabl türüyle birbirinden güzel ürünler ortaya koymaktadırlar
Sitemizde fabl türü ile ilgili örnekleri okuyabilirsiniz
M R Selimoğlu
ÖRNEK FABL
LEYLEĞİN AKLI
Güvercinin biri yüksek bir hurma ağacına yuva yapmıştı Orada yumurtluyor, yavrularını orada besliyordu Güvercinin böyle yüksek bir ağaçta yavru beslemesi çok zor oluyordu
Hayvancağız yavrular yavrulamaz bir tilki geliyor, güvercini korkutuyordu:
-Ya yavrularını aşağı at ya da ağaca tırmanıp hepsini yok edeceğim, diyordu
Güvercin korkudan tir tir titriyor, yavrularını aşağı atıyordu Tilki de afiyetle onları yiyordu
Güvercin yine yumurtlamış, korku içinde yuvasında büzülüp kalmıştı O sırada bir leylek gelerek güvercine selam verdi, hatırını sordu Üzüntülü olduğunu görünce, bunun sebebini sordu Güvercin olanları aynen anlattı Bunun üzerine leylek:
-Bak sana bir akıl öğreteyim Tilki yine gelirse dersin ki, ben artık sana yavrularımı atmayacağım Çıkabilirsen çık al Beni ele geçiremezsin Ben uçar kurtulurum, ancak yavrularımı alabilirsin
Bu sözleri söyledikten sonra leylek uçup gitti Bir su kıyısına kondu Tilki yeniden hurma ağacının altına geldi Bağırıp çağırdı Güvercinden yavrularını istemeye kalkıştı Güvercin leyleğin kendisine söylediği sözleri tilkiye söyledi 
Tilki:
-İyi ama, dedi, bu aklı sana kim öğretti?
Güvercin:
-Kim olacak, leylek
-Ben ona şimdi kim olduğumu göstereyim de anlasın, dedi
Irmak kıyısına koştu Leyleği görünce ona yaklaştı
-Leylek, dedi Söyle bakayım, rüzgâr sağdan eserse ne yaparsın, soldan eserse ne yaparsın, başını hangi yöne çevirirsin?
Leylek:
-Sağdan eserse başımı sola, soldan eserse sağa çeviririm
Tilki:
-Ya dört yönden rüzgâr eserse?
Leylek:
-O zaman başımı kanatlarımın arasına alırım
Tilki:
-Bu işi nasıl yaparsın? İnanmam doğrusu Böylesini hiç görmedim Siz kuşlar öteki hayvanlardan daha akıllısınız herhalde 
Leylek, tilkinin bu konuşmasından çok memnun kalmıştı
-Bak yapayım da, bir kere de sen gör
Leylek başını kanatlarının arasına aldı Tilki hemen leyleğin üzerine atıldı Leyleği boğdu
Tilki:
-Ey kendinin düşmanı, dedi Güvercine akıl veriyorsun da, kendin neden akıllı olmuyorsun? Bak düşmanın seni avladı
R Selimoğlu
|