10-24-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahtapot - Masal
Ahtapot artık gölde barınmasının olanaksızlığını anlamıştı Tüm iyi niyetine karşın insanlar onun bu gölde biraz daha fazla araştırma yapmasına izin vermeyeceklerdi Zaten gölde bir süre daha yaşamak gereksizdi Öğrendikleri yeter de artardı bile Ahtapot mağarasından hınçla dışarı fırladı Korkunç bir süratle kampın önünde demirli bulunan gemilerin tam karşısında su yüzeyine çıktı Günlerdir arıyordunuz işte buradayım ve sizden korkmuyorum der gibi kabardıkça kabarıyor, gölde yapay dalgaların oluşmasını sağlıyordu Aniden soluna doğru yöneldi Kıyıdaki insanların hayret dolu bakışları altında göl çıkışındaki dikenli telleri paramparça ederek kola girdi ve bir süre sonra ırmağa ulaştı Irmağın akıntılarına rahatça karşı koyarak çağlayanın önüne geldi ve iki kolunu uzatarak oradaki kayalara tutunup yukarıya çıktı
Daha sonraki günlerde ahtapot ırmağın kaynağına ulaşmak için gösterdiği yoğun çabayı devam ettirdi Kaynağın bulunduğu karlı dağın yamaçlarında daracık boğazlardan zorlukla geçiyor, derinliğin yüzmesine olanak tanımadığı yerlerde de adım adım ilerliyordu Yamaçlarda yağan yağmur havanın giderek soğumasıyla birlikte kara dönüşüyor, yağan kar altında buz gibi soğuk suda titremek ona dağlarda yaşamın ne derece zorlu olduğunu öğretiyordu Ahtapot daha ileriye gitmenin mümkün olmadığını düşünmeye başladığı bir sırada ırmağın kaynağını buldu Kaynak, kayaların arasından, mağara gibi bir yerden, yeryüzüne çıkıp doğuyordu
Ahtapot konuyu özetle toparladı: “ Demek kaynak burasıymış Su bu daracık yerden yeryüzüne çıkıyor, yağan kar ve yağmur sularıyla besleniyor, çevreden kimi dereciklerin sularını alarak çağlayana kadar iniyor Çağlayan geçildikten sonra sağdan soldan pek çok kol alan su gittikçe büyüyerek bir ırmak halinde benim doğduğum denize varıyor ve denizle bütünleşiyor Uzun bir süre içinde yaşadığım göl de fazla sularını ırmağa bir kol aracılığıyla akıtan büyükçe bir su birikintisinden başka bir şey değilmiş “
Dönüş yolunda, çağlayana yaklaştıkça, ahtapotu bir düşüncedir aldı Acaba insanlar onu oralarda bekleyebilirler miydi? Bu yüzde elliye yüzde elliydi Yani bekleyebilirlerdi de beklemeyebilirlerdi de Onun orası belli olmazdı Ahtapot, kesinlikle korkmuyordu Zaten böyle durumlarda bir idealist için korku en son akla getirilecek bir şeydi Korkmak için hiçbir neden yoktu Ahtapot, şöyle bir durum değerlendirmesi yaptıktan, ne olursa ne şekilde hareket edeceğini hesapladıktan sonra, çağlayandan aşağı indi Suların üstünden, göğsünü gere gere yüzerek, gölün ırmakla bağlantısını sağlayan kolun yanından geçti, gitti
Ahtapot, birkaç gün sonra denize vardı Yıllar önce, genç bir ahtapotken, bir idea uğruna yola çıkmış; yıllar sonra, büyük, olgun bir ahtapot olarak işte geriye dönmüştü Fakat, idea, ideal değildi henüz Bir idealist, öğrendiklerini başkalarına da öğreterek, onları da bilgilendirmeliydi Ben, bana yetecek kadar bilgi sahibiyim fazlasını öğrenmesem de olur diyemediğin gibi, ben herkesten çok daha fazla bilgiliyim varsın benim bildiklerimi başkaları bilmeyiversin de diyemezdin Ahtapot, kısa bir süre dinlendikten sonra girişimlerine başlamak istiyordu Öğrendiklerini başkalarına da öğreterek onları da bilgilendirecekti Beyninde kendisinin bilip de başkalarının bilmediği tek bir bilgi kalmayana kadar…
|
|
|