| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			
				 
				Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi
			 
			 
			
		
		
		
		
             
							Babür Şah, kuvvetli bir şairdi de    Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır  Buna Babürnâme denilmektedir  Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ile yazmıştı  Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir  Şiirleriyle aşkı pek güzel bir şekilde terennüm etmiştir  Bir şiirinde şöyle demektedir:  
 
Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım 
 
Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım  
 
Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim  
 
Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim  
 
Bir rubaisinde de şöyle diyor:  
 
Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim  
 
Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim  
 
Cismim bükülmüştür ben ne ideyim  
 
Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim   
 
Hindistan’da büyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530 tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehir dışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür   
 
Babürnâme adıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Han tarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’ye çevrilmiştir  Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübîn veya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır  
 
Kurduğu, büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi  Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devam etmektedir  
 
Gazi Zahireddin Muhammed Babur’un, İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan -856 sayfalık- eseri, Kabalcı Yayınevi tarafından yayımlandı  
 
- Babur, 1483’ten 1530’a kadar süren hayatını, padişah olduğu 1494 yılından başlayarak ölümüne dek Çağatay Türkçesi’yle kaleme aldığı hatıratına nakşetmiş  
 
Zahîreddin Muhammed Babur, şehzade ve padişah, “kafirleri hunharca katleden” efendimiz, oğlu hayatta kalsın diye kendini Allah’a kurban veren sevgili kul, tabiata âşık şair, kendini adamış vakanüvis, fatih ve fatîn hükümdarımız, söyleyin siz kimsiniz   ? 
 
Bu sorunun yanıtına ulaşmak için halen Afganistan, Pakistan ve Hindistan coğrafyasında anlatılan büyük bir imparatora, gönül koymuş bir mümine ya da tapınakları yıkan, terör estiren bir despota dair söylencelerden başka bir kaynağa bakmak gerekir   
 
Bu kaynak Babur’un bizzat kaleme aldığı ve İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan kendi koyduğu adıyla Vekayi, daha sonra yaygın kabul gören adıyla ‘Baburnâme’dir   
 
Kişisel hayatını, yaptığı savaşlar, gördüğü yerler ve telkinler ve sevinçlerin ayrıntılı tasviriyle birlikte samimi ve teferruatlı bir biçimde sunar bu hatıratta   
 
‘Baburnâme’ dünya literatüründe Augustinus’un İtirafları’yla yan yana anılan, “tarih”ten ziyade hayatı kaydetme çabası olan ve on beşinci yüzyıl sonu on altıncı yüzyıl başında yaşadığı coğrafyada hayatın nasıl olduğuna dair canlı ve keyif veren bir eserdir   
 
Ona böylesi bir hatırat yazma esinini neyin verdiğini, hatta çevresindeki insanlara hatırat yazmalarını telkin etmesinin ardında yatan ulvî amacı bilemeyiz? Ancak bilebildiğimiz ve önünde saygıyla eğileceğimiz tek şey elimizde kalan bu kıymetli, gerçeğe adanmış ve önyargılardan uzak metindir - ki yazarımız da bize çağların ötesinden açık sözlülükle seslenir: 
 
“Bunları yazmaktaki amacım şikâyet değil, gerçekleri söylemektir; bu söylenenlerdeki amaç kendimi tarif değil, gerçekleşmiş olanları beyan etmektir  Burada böylece her sözün doğrusunu ve her işin olduğu gibi yazılması gerekli sayıldığı için şüphesiz ki, baba ve büyük kardeşten iyi ve kötü ne duyulup görülmüşse onları söyledim, akraba ve yabancıdan da ne kusur veya meziyet görülmüşse onları yazdım  Okuyan mazur görsün, işitenler de kınamasın ” 
 
               BAŞKA KAYNAKLARDAN BABÜR ŞAH : 
 
14 Şubat 1483'te Fergana’da doğdu  1493'te babasının ölümü üzerine, Fergana hükümetine varis oldu  11 sene Özbek ve Tatar melikleri ile savaş edip, nihayet hakimiyeti sağlayamayacağını anlayarak güneye indi  1504'te Kabil’i fethedip kendisine başşehir yaptı  Aynı zamanda Gazne’yi aldı ve kısa zamanda Afganistan’ın büyük bir kısmını içine alan bir devlet kurdu  1511 Ekiminde Semerkant İmparatorluk tahtına oturdu  Bir ay sonra Taşkent’i, Buhara’yı aldı, bütün Maveraünnehir’e hakim oldu  Fakat, bir müddet sonra, Özbekler tarafından ata yurdundan kovuldu  
 
Babür Şah, 1519'da Hayber’i geçerek, Hindistan’a girdi  Pencab’a düzenlediği beş sefer sonunda bütün kuzey Hindistan’ı fethetti  1525'te Hindistan’ın tamamını fethetmek üzere Kabil’den ayrıldı  1526'da, yani Osmanlılar’ın Mohaç Zaferinden birkaç ay önce, Paniput Meydan Muharebesinde Sultan İbrahim Ludi’nin 100 000 asker ve 1 000 filden müteşekkil büyük ordusunu yendi  Bu zaferle Babürlüler (Gürgâniyye) Devletini kesin olarak kurdu (1526)  Böylece Hindistan Türk İmparatorluğu tacı Ludilerden Babür’e geçti  
 
Bu başarıdan sonra Delhi, Agra ve Hanpur’u alan Babür Şah, Agra’yı başşehir yaptı  1527'de Hindular üzerine yürümek için Agra’dan çıktı  Hindular, aralarında ittifak kurduktan sonra, 100 000 kişilik bir ordu ve birkaç yüz zırhlı fille yeni Hindistan fatihinin üzerine yürümeye başladılar  Çok kritik ve tarihi bir andı  Babür’ün harbi kaybetmesi demek, Ganj Vadisinin Hinduların eline düşmesi, netice itibariyle beş asırlık Müslüman ve Türk hakimiyetinin Hint kıtasından atılması demekti  Babür 13 500 kişilik pek seçkin bir Türkistan atlı birliği ile düşman üzerine yürüdü  Yanında Osmanlı Türklerinden Mustafa Rumi’nin kumanda ettiği bir topçu birliği de bulunuyordu  Hindularda ne top, ne de tüfek vardı  Ateşli silahlar ve Türk atlısının üstün savaş kabiliyeti, Babür’e savaşı kazandırdı  Düşman tamamen imha edildi  Bu, Babür Şah için Paniput’tan daha büyük bir zaferdi  Biyana civarında geçen bu Kanva Meydan Muharebesinde birkaç saat içerisinde düşmanı yok eden Babür, ‘Gazi’ unvanını aldı  Meşhur Zeynüddin Hafî’nin torunu Şeyh Zeyn Hafî’nin kaleme aldığı Zafername, bütün İslam memleketlerinin hükümdarlarına gönderildi  Bundan sonra Odh (Audh) eyaleti de fethedildi  Art arda yapılan fetihlerle Babür İmparatorluğunun sınırları çok genişledi  
 
Babür Şah, 25 Aralık 1530'da Agra’da öldü ve vasiyeti üzerine pek sevdiği Kabil’e götürülüp, orada gömüldü  1526'da kurduğu devlet 1858 senesinde İngilizlerin işgaline kadar, 332 sene varlığını sürdürmüştür  Kabri üzerine Şah Cihan tarafından 1646'da muhteşem bir türbe yaptırıldı  Babür Şah memleketin imarı için gayret gösterdi  Hindistan ve Afganistan’da birçok yollar, kervansaraylar ve medreseler yaptırıp, fethettiği yerleri mamur hâle getirdi  Âlim, edip bir zat olan Babür Şah, hayatını kendisi yazdı  Tüzük-i Baburî (Babürname) adını verdiği bu kitabı, Ekber Şah zamanında Çağatay dilinden Farsça’ya sonra İngilizce’ye tercüme edilerek neşredildi  Türkçe pek değerli bir Aruz risalesi yazdı ve kendisine doğduğu zaman Zahirüddin Muhammed adını veren zahirî ve batınî ilimlerin hazinesi büyük mutasavvıf Hace Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin Farsça Hanefi fıkhı üzerine yazdığı Risale-i Validiyye’yi Türkçe nazma çevirdi  Yine Hanefi mezhebine ait fıkıh bilgilerini içine alan Mübeyyen adlı eseri yazdı  Şiirlerini Divan’da topladı  Orijinal yazı stili, ‘Hatt-ı Baburî’ adıyla meşhur oldu  Babür, Türkçe‘den başka pek mükemmel surette Farsça, Arapça ve Moğolca biliyordu  Ölümünden sonra ‘Hazret-i Firdevs-Mekani’ ve ‘Hazret- i Giti-Sitani’ (Cihan Fatihi) diye anılmıştır  
 
         
		
	
		
		
		
        
		
		
		
		
		
	
	
	 |