Prof. Dr. Sinsi
|
Abdullah Tukay Kimdir
Abdullah tukay kimdir

20 yüzyıl Tatar şiirinin en önemli temsilcisi olan Abdullah Tukay, bir taraftan halk edebiyatı ve geleneksel şiirin tecrübelerinden mümkün olduğu kadar faydalanırken, bir taraftan da Rus ve Dünya edebiyatının estetik anlayışından ilham alarak yeni bir tarz yaratan ve böylelikle Tatar Türklerinin yazılı edebiyatının gelişim sürecinde en büyük katkıyı ortaya koymuş olan büyük bir Tatar şairidir
Abdullah Tukay’ın Hayatı
Abdullah Tukay, 14 Nisan 1886 tarihinde, Kazan şehrine bağlı Meñger ilçesinin Kuşlavıç köyünde, yedi kuşaktır imam olan köklü bir ailede doğmuştur Babasının adı Muhammet Arif, annesinin adı Memdude Hanım’dır Abdullah Tukay, doğduktan beş ay sonra babasını, üç yıl sonra da annesini kaybetmiştir Yetim ve öksüz kalan Abdullah Tukay’ı akrabalarından kimse istememiş ve bu yüzden elden ele dolaşmak zorunda kalmıştır Bu sebeple Abdullah Tukay’ın çocukluk yılları sevgiden mahrum olarak, yoksulluk ve sıkıntı içerisinde geçmiştir
Abdullah Tukay, nihayet dokuz yaşındayken evlatlık olarak verildiği aileden alınarak Azize adlı halasının yanına, Uralsk (Cayık) şehrine götürülür Abdullah Tukay halasının yanında toplam on iki yıl kalmıştır Eniştesi Ali Asgar Efendi onu Cayık’taki Mutiullah medresesine gönderir Abdullah Tukay ayrıca bu medreseye komşu olan Rus sınıfına da devam eder Abdullah Tukay, daha sonraları, şiirlerinde bu medresede geçen yıllarını “esaret hayatı” şeklinde tasvir etmektedir Fakat, Mutiullah Medresesi, Abdullah Tukay’ın edebî şahsiyetinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır Çünkü bu medrese, eski usulde eğitim veren diğer medreselere göre yeniliklere açıktır Öğrenciler, İstanbul’dan gelen günlük gazeteleri ve dergileri takip etme ve medresenin yanındaki Rus sınıfına da okuma imkanına da sahiptirler [1]
Abdullah Tukay, Mutiullah Medresesinde talebe iken, eğitimde yenilik istekleriyle başlayan, ancak sosyal hayatın bütün alanlarında yenilik ve ilerlemeyi amaçlayan “ceditçilik” veya “marifetçilik” gibi fikir akımlarından da haberdar olur 1902 yılında İstanbul’dan gelerek aynı medresede okumaya başlayan Abdulveli adlı bir gençle tanışır Dönemin moda fikir akımı gereğince “hürriyet, eşitlik, kardeşlik” taraftarı İstanbullu genç, padişaha ve mevcut rejime karşıdır Abdullah Tukay onun yardımıyla Türk ve Fransız edebiyatını tanıma fırsatını bulur; onun ihtilalci fikirlerinden etkilenir Abdullah Tukay daha sonraları Abdülveli için, “Dünyayı tanımak için gözümü açan adam” demiştir Söz konusu ihtilalci görüşleri, 1905 yılında musahhih (düzeltmen) olarak girdiği, Uralsk’ta Rusça olarak çıkmakta olan “Uralets” gazetesinde çalışırken daha da gelişen Abdullah Tukay, sokakta bildiri dağıtmak, ihtilalle ilgili broşürleri tercüme etmek gibi işlere girişir “Halk kanıyla altın yapmaya son!” şeklinde sloganlar atarak sokak yürüyüşlerine ve gösterilerine katılır [2]
Abdullah Tukay, 1904 yılında, talebelikle birlikte, Mutiullah Efendi’nin oğlu Kâmil Muti’nin matbaasında çalışmaya başlar 17 Ekim 1905 tarihinde Çar II Nikola’nın birtakım haklar tanıdığını bildiren manifestosu ilan edilir Kâmil Muti de bunu fırsat bilerek “Fikir” adlı gazetesini yayınlamaya başlar Abdullah www frmsinsi net Tukay da bu gazetede ve daha sonra yine Kâmil Muti tarafından çıkarılan “El-Asr’ül-Cedit” adlı edebiyat ve “Uklar” adlı mizah dergisinde aktif olarak çalışmaya başlar ve ilk şiirlerini burada yayımlar Abdullah Tukay bu ilk şiirlerinde, öğrenci hareketleri ve milli marifetçilik ideali büyük yer tutmaktadır Ayrıca hürriyeti ve hürriyet ortamını getiren ihtilali övmektedir Bunun dışında, yoksul halkı eğitmek, içerisinde bulunduğu durumdan kurtarma düşüncesiyle uyarmak, çalışmaya davet etmek için yazdığı şiirleri de ilk kalem tecrübeleri arasındadır [3]
1907 yılı, Abdullah Tukay için, hayatında olduğu kadar sanatında da değişikliklerin olduğu bir yıldır Bu yılın başlarında Mutiullah Medresesinden ayrılan Abdullah Tukay eski usulde eğitim veren medreseleri tenkit eden şiirler yazar Aynı yıl, Kâmil Muti’nin tutuklanması ve “El-Asr’ül-Cedit” ile “Fikir” gazetelerinin kapatılması üzerine Abdullah Tukay da işsiz kalır Bu yüzden Abdullah Tukay, 1907 yılının sonbaharında, kısa süren ömrünün sonuna kadar yaşayacağı Kazan şehrine yerleşir 3 Haziran 1907 tarihinde Rus Çarının ikinci Devlet Dumasını (Meclis) dağıtması gibi olumsuz gelişmeler şairi karamsarlığa iter ve bununla ilgili karamsar şiirler yazar Fakat dönemin bütün baskı ve sıkıntılara rağmen şiir yazarak halkı aydınlatmaktan geri durmayacağını ifade eden şiirler yazmaya devam eder [4] Şair, “Bir Tatar Şairinin Sözleri” adlı şiirinde bu duygularını dile getirmektedir
Abdullah Tukay önce “El-Islah” ve daha sonra da G Kemal ile birlikte Haziran 1908’te çıkarmaya başladığı “Yeşin” adlı mizah dergisinde şiir ve nesirlerini yayımlar 1909 yılının Haziran ayında onuncu sayısından sonra Yeşin dergisinin kapatılması üzerine, 1910 yılının Mart ayında “Yalt-Yult”u dergiyi çıkarmaya başlayan Abdullah Tukay, devrin baskısının da etkisiyle hiciv ve mizah şiirlerine yönelir Böylece bu tür şiirlerin başarılı örneklerini de verir [5]
Toplumdaki sıkıntıların yanı sıra, şairin özel hayatındaki düzensizlik, sıcak aile ortamından yoksun, pansiyon köşelerinde hastalıkla mücadele ederek geçirdiği hayatın da etkisiyle, 1909 yılından sonraki şiirlerinde ümitsizlik hakimdir İç dünyasının kapılarını araladığı “Üzilgen Ümit” ve “Par At” gibi şiirlerinde saf şiire ulaşmıştır “Üzilgen Ümit” adlı şiiri, toplum içerisinde yaşayan insanın kalabalıklar arasındaki yalnızlığının, kader karşısındaki aczinin, samimi ve lirik şekildeki ifadesidir [6]
En büyük arzusu, vatanın kurtuluşu, milletin hürriyet içerisinde ilerleyip gelişmesi ve refaha ulaşması olan Abdullah Tukay, henüz 27 yaşında hayatının baharında iken, 27 Nisan 1913 tarihinde, yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak hayata veda etmiştir
20 yüzyıl başlarında Tatar Türklerinin siyasi ve sosyal hayatını, manevi kültürünü, geleceğe dair arzu ve ümidini, Abdullah Tukay’ın eserlerinden öğrenebiliriz Daha açık bir tabirle Abdullah Tukay’ın eserlerine bakarak Tatar Türklerinin “milllî düşünce” anlayışını kavrayabiliriz [7]
Abdullah Tukay yalnız Tatar Türkleri arasında değil, bütün Doğu Türkleri arasında şöhret bulmuş bir şair idi Onun şiirleri 1908 yılından itibaren değişik Türk şivelerine tercüme edilerek yayımlanmaya başlamıştı Türkistanlı Haci Muini, Mirmuhsin ve Muhammed Seralin adlı yazarlar 1913 ve 1914 yıllarında Abdullah Tukay hakkında makaleler yayımlamışlardı
Türkistanlı şairler, Abdullah Tukay’ın şiirlerini kendi şivelerine tercüme etmekle kalmamışlar, Abdullah Evlani, Tülegen Hacımiyar, Sultan Mahmut Toraygır, A Alim gibi şairler Abdullah Tukay’ın tesirinde kalarak kendileri de yeni eserler vermişlerdir
Abdullah Tukay’ın tesiri Dağıstan’da da görülmektedir Dağıstanlı Sabit Gabiyev, Petersburg’ta 1912-1914 yılları arasında çıkardığı “Dağıstan Tanı” ve “Müslüman Gazetesi”nde Abdullah Tukay’ın şiirlerini yayımlamıştır
Aynı şekilde Nogay Türklerinin edebiyatının temelini atan Musa Kurmanaliyev de Abdullah Tukay’ın tesirinde kalarak şiirler yazmış ve hatta şiirlerinde Abdullah Tukay’ın şiirlerinin başlıklarını kullanmıştır [8]
Tatar Türkleri, Abdullah Tukay’ın ölümünden sonra onun şiirlerini kitaplar halinde yayınlamakla ve heykellerini dikmekle kalmamış, onun adından ve eserlerinden esinlenerek yeni sanat eserleri meydana getirmişlerdir “Tukay” adlı sahne oyunu yazılmış, Abdullah Tukay’ın “Şüreli” adlı şiirinden esinlenilerek bir www frmsinsi net bale koreografisi hazırlanmış ve meşhur Tatar kompozitörü Ferit Yarullin de bunun müziğini yazmıştır Birçok şiirine beste yapılmıştır Abdullah Tukay’a ithafen sayısız şiir kaleme alınmış, biyografiler, derlemeler, araştırmalar yayınlanmıştır 1974 yılında Ahmet Feyzi adlı bir yazar “Tukay” adında bir roman yazmıştır İbrahim Nurullin’in Rusça kaleme aldığı “Tukay” adlı araştırması “Meşhur İnsanların Hayatı” serisinde 1977 yılında yayımlanmıştır [9]
|