Prof. Dr. Sinsi
|
Milli Şehit Kemal Bey
“Düne kadar hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir
Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir ”
Kemal Bey’in bu sözlerden sonra yalancı şahitler, hiç olayları gerçekmiş gibi anlatarak Kemal Bey’i iftira yağmuruna tutarlar Bu iftiralar karşısında Kemal Bey şöyle söyler:
“Hepsi yalandır, uydurmadır Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum www frmsinsi net Esasen, birini ispat edemezler Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiç bir şikayetçi gelmemiştir İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikâyetlerle karşılaşıyorum ”
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir
Nemrut Mustafa Paşa önceden verilmiş bir emri yerine bir memur tavrıyla mahkemeyi sonuçlandırarak 8 Nisan 1919′da Kemal Bey’i idama mahkum eder Önceden hazırlanmış olan bu idam kararı tasdik edilmek üzere saraya gönderilir Padişah Sultan Vahdettin, “Ferit Paşa Millet ile Padişah arasına siyah bir perde çekti” diyerek, bu kararı imzalamaz “İş intikam ve bilahare mukatale şeklini alabilir Yolun şimdiden önünü kesmek üzere fetva-yı şerife talebine mecbur oldum” der Seyhülislam Mustafa Sabri “Divan-Harb-ı Örfi tarafından idama mahkum edilen Kemal’in mahkemesi hak ve adle muvafık bir surette icra edilmiş olduğu takdirde, hakkında sadır olan hükm-i idamın derun-i varaka damu harrer fetva ve mükul-i şer’iyeye muvafık olduğu veraste-i arzdır”şeklinde bir fetva verir
FETVÂ VE ÎDAM

Damat Ferit
Bu şekilde verilen fetva ile Ermenilere kısas hakkının verilmiş olması gibi garip bir adalet ölçüsü ve İngilizlerin baskısı ile Türk Hükümeti ve İslam Müftüsü bir Türk-İslam vatanseverinin idamını tasdik ettiler
Cezası infaz edilmek üzere İstanbul’a getirilmiş olan Mehmet Bey, Bekir Ağa Bölüğü’nden alınarak cezasının infaz edileceği yer olan Beyazıd Meydanı’na getirilir Kemal Bey’in asılacağını duyan bütün İstanbullular ve bilhassa vatanseverler Beyazıd Meydanı’ndan toplanırlar Kemal Bey’e idam sehpasının önünde son www frmsinsi net sözünü ne olduğunda, o halka şöyle der:
“Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum Aldığım emri yerine getirdim Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir Sizlere yemin ederim ki, ben masumum Son sözüm bugün de budur, yarın da budur Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet”
Kemal Bey’in bu sözlerine katılan halk da aynen cevap vererek, “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamışlardır Kemal Bey, bu son sözlerine devam ederek:
“Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin Âmin Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum Yaşasın Millet…”
Kemal Bey’in idam hadisesi, İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanır Kemal Bey’in cenazesi vasiyeti üzerine, Kadıköy Kuşdili Çayırı’ndaki oğlunun mezarı yanına gömülmesi için, ailesine teslim edilir Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılır Tabut, Karaköy İtfaiye Karakolu önünden geçerken bir manga asker bayrağı yarıya indirerek selam durur Alışılmışın dışında, tabut eller üzerinde defnedileceği yere kadar götürülerek, 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam üzeri toprağa verilir
KEMAL BEY’İN ÜZERİNDEN ÇIKAN VASİYETİ TARİHE BİR BELGE OLARAK KALACAKTIR
“Merhum sevgili oğlum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayır’ındaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde sakindirler Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir Adı İsmet Hanım’dır Defin masrafı teyzeme tevdi buyrulmalıdır Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve Memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyrulmasını vatandaşlarımdan beklerim
Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey de www frmsinsi net acizdir Kardeşim Münir de kimsesizdir Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum Türk Milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır Allah, millet ve memlekete zeval vermesin Fertler ölür, millet yaşar İnşallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır ”
(30 Mart 1335 Boğazlıyan Kaymakam - Sabıkı Kemal)
Millet O’nu unutmadı; TBMM 14 Ekim 1922′de çıkardığı özel bir kanunla “Millî Şehit” olarak kabul etti
Boğazlıyan’da bir mahalle ve bir okul “Millî Şehit”in adını taşımaktadır
HEDDAM
|